DOĞU PERİNÇEK/ Nâzım Hikmet niçin millet kavramını yeğledi?
Nâzım Hikmet, 23 Sentlik Askere Dair şiirini şu üç dizeyle bitirir:
Çalışkan milletim,
her millet gibi büyük
Türk milleti.
Mustafa Mutlu 14 Ekim günü şiirin tamamını yayınladı. 60 yılın tecrübesi, o şiire ne ağır anlamlar yükledi!
Türk milleti cephesindeki savaş, bugün çok daha sıcak!
Türk milleti, Türk milleti!
Nâzım, o şiirden bir yıl sonra 1954te Budapeşte radyosundan Türk milletinin Atlantik sistemi içinde yüz yüze geldiği tehdidi şöyle anlatır:
Teşekkül eden bir millet, yaşayan bir millet ölmez. Türk milleti denilen bir millet, Türkiye halkı denilen bir halk! Bu halkın yok olması imkânsızdır. (...) Bugün yapılan terör, Türk milletine karşıdır. Ve Türk milletini imha etmek için, yok etmek için yapılan terördür. Türk milleti yok olmaz. Binaenaleyh her şeye rağmen Türk milleti yaşayacaktır. Ve her şeye rağmen biz, İkinci Milli Bağımsızlık Savaşından muzaffer çıkacağız. (Tam metni için bkz. Doğu Perinçek, Türkiye Solu ve PKK, s.153 vd.)
Nâzım Hikmet, şiirlerinde ve mücadelesinde hep ulus değil, millet sözcüğünü yeğledi. Nâzımın Rusçadan Türkçeye yapılan çevirilerinde ulus veya ulusal kavramlarına da rastlarız. Ataol Behramoğlu arkadaşımın çevirilerinde bunu görüyoruz. Ancak bu, Nâzım Hikmetin Türkçesi değildir.
Nâzımın denek taşı
Peki Nâzım, niçin millet diyordu? Bunu Bursa mahpusundan 9 Şubat 1942 günü Kemal Tahire yazdığı mektupta şöyle açıklıyor:
Millet yerine ulus, memur yerine bilmem ne, devlet yerine, hükümet yerine falan filan kelimeleri uydurmakta ve aramakta mâna yoktur. Neden? Çünkü bunlar Türk köylüsünün ve işçisinin de gayet rahat, yadırgamadan ve Türkçe olmadıklarını bile düşünmeden anlayıp kullandıkları kelimelerdir. (Kemal Tahire Mapusaneden Mektuplar, Bilgi Yayınevi, Ankara, Ağustos 1968, s.130)
Nâzım, devamında Mihenk taşı budur diyor: Halkın kullandığı dil!
Mihenk taşı, çok doğru; çünkü devrimi milletle yapacaksınız. Halk, ben Türk milletiyim diyor, Türk ulusuyum demiyor. Millet ile ulus arasındaki seçim, iktidara yürümekle ilgilidir.
Devrimcilerin milletle birleşme meselesi
Yalnız Nâzım Hikmet değil.
Hikmet Kıvılcımlının Vatan Partisi Programını açınız, Altı Oku temel alır. İkinci ok, Ulusalcılık değil, Milliyetçiliktir.
Mehmet Ali Aybar, İkinci Milli Kurtuluş Savaşındayız diye vurgulamıştır.
Mihri Belli, Millet Gerçeğini yazdı.
Attilâ İlhan, milletten hiç şaşmadı.
Reşat Fuat Baranerin 1968 yılındaki Milli Demokratik Devrim, Millet ve Milliyetçilik vurgularına bu köşede değinmiştik.
Milletle devrim yaptık
Tarih içinde milletin bilincinde büyük anlamlar yüklenmiş kavramlarla oynamak, büyük yanlıştır.
Türkiye halkı 1876 ve 1908 Devrimleriyle millet sürecine girdi. İstiklal Savaşı, Kuvvayi Milliye ile başladı.
Halk, kasabasında, köyünde öncüleri gördü mü, milliciler geldi diyordu.
Ankarada Büyük Millet Meclisi kuruldu, Büyük Ulus Meclisi değil. Biz devrimle millet olduk.
Atatürk önderliği, bütün bu nedenlerle, 1937 Şubat ayının beşinci günü Anayasanın 2. maddesine Milliyetçilik yazdırdı. Hem de CHP Programında Ulusçuk kavramı olduğu halde.
Yine Atatürk, milleti tanımlarken, Türkiye Cumhuriyetini kuran Türkiye halkına Türk Milleti denir diye kendi eliyle yazdı Medenî Bilgiler kitabına! Türk Ulusu değil, Türk Milleti!
Atatürk Devrimciliğin Anayasada ve yurttaşlık eğitiminde seçtiği kavram, Millettir ve Milliyetçiliktir.
Kavramların devrimciliği
Kimi düşünür ve siyasetçilerimiz, bu arada okuyucumuz Mazhar Üzümcü, Millet kavramını devrimci bulmuyorlar (4 Şubat 2013 günkü mektup).
Ama devrimi o kavramla yapmışız! Halkın tecrübesinde ve bilincinde olan budur! Devrimci olan kavram, ulus değil millettir.
Çünkü biz 1908 Devrimini milletle yaptık.
İstiklal Savaşımızı milletle yaptık. Cumhuriyet Devrimini milletle sürdürdük.
Kavramların devrimciliğini belirleyen, halkın devrim pratiğidir; yoksa zihnimizdeki usavurmalar değil!
Devrimi milletle tamamlayacağız
Türkiye, bugün karşılaştığı tehdidi milletle göğüsleyecek ve devrimini milletle tamamlayacaktır.
Kavramları dövüştürmüyoruz, halkımızı hangi dille seferber edebiliriz, devrimi hangi dille yapabiliriz, bunu konuşuyoruz.
DOĞU PERİNÇEK/ Ulusalcılık ile Milliyetçilik arasına sınır çekmek kimin görevi?
Sınırımızı biliyoruz. Düşünürlerimizin ya da yazarlarımızın diline karışmak değil muradımız. İsteyen millet der, isteyen ulus. İkisi de Türkçedir ve anlamları da özdeştir.
Ama bir siyaset dili oluşturmak durumundayız.
Programda kavram tutarlılığı diye bir özenimiz var.
İktidar hedefimiz var.
Bizi halkla birleştiren dili bulmak zorundayız.
Anlamları aynı
Önce kavramları doğru saptayalım.
Millet ve ulus arasında bir anlam farkı yoktur.
Milliyetçilik ile de ulusalcılık / ulusçuluk arasında bir içerik farkı yoktur.
Doğru olanı Tansel Çölaşan arkadaşım gazetelerde ilan etmişti:
Atatürk, ADD ilanında da okuduğunuz üzere, en sonunda millet kavramında karar kıldı. 1937 Anayasasının başına da Milliyetçilik ilkesini yazdı ve aramızdan ayrıldı.
Ama Atatürk, ulusalcılık karşıtı değildi.
Veya ulusalcılık kavramını yeğleyen Özdemir İnce, Birgül Ayman Güler, Alev Coşkun, Ataol Behramoğlu, Mümtaz Soysal gibi seçkin aydınlarımız, milliyetçi düşmanlığı yapmıyorlar. Bağımsızlıktan yana olan herkesi kucaklıyorlar.
Dünya dillerinde niçin iki ayrı sözcük yok?
Ulus sözcüğüne milletten ayrı bir anlam yükleme iddiasında olanlar şu soruya hangi yanıtı verecekler?
İngilizce, Fransızca, Almanca da niçin Nation sözcüğünden başka Ulus anlamına gelen ikinci bir kavram yok?
Yine Çince, Rusça, Arapça, Farsça, İspanyolca ve Portekizcede, niçin millet ve ulus kavramlarını karşılayan iki ayrı sözcük yok?
Onlar başka bir dünyada mı yaşıyorlar, yoksa bizim ayrımcılarımız mı başka dünyada?
Niçin araya kama sokuyorlar?
Artık görelim lütfen: Tayyip Erdoğan, Milliyetçilik ile Ulusalcılık arasına bir kama sokma gayretindedir. Bunu akıl hocaları öğretiyor ona. Bizler için bir anlamı olmalı!
Değerli okuyucumuz Sıtkı Önder, bir yıl önce 3 Şubat 2013 günü yolladığı e-postada, millet-ulus tartışmasına hiç girmemiş olsaydınız diyor. Ama bu soru, siyasal mücadelede hep önümüze çıkıyor.
Birleştirsen daha büyük olacak!
Bakınız, Metropol Araştırma Şirketi, Ağustos ayında halkın siyasal kimliklerini araştırırken, seçenekler arasına milliyetçilik ile ulusalcılığı ayrı ayrı koyuyor. Yanıtlar şöyle:
Milliyetçi yüzde 15
Ulusalcı yüzde 2
Birleştirsen, daha büyük olacak!
Atatürkçü ve Kemalisti de ayrı ayrı koyuyor:
Atatürkçü yüzde 24
Kemalist yüzde 2
Bu ayrışmalardan hoşnut olanlar var. Bu tür ayrışmaları kışkırtanlar da var.
Bunlara kayıtsız kalamayız. Çünkü Türkiyenin kurtuluşu, Atatürkçü ve milliyetçi bütün vatanseverleri birleştirmekten geçiyor.
O zaman toplamları yüzde 43 oluyor.
Sosyalist, Ülkücü ve Sosyaldemokratları da eklerseniz, yüzde 55i geçiyor.
Çürükleri ayıklayın yine milletin iktidarı için yeterli güç çıkıyor.
İşte bu koşullarda, Solculuk veya ulusalcılık adına, milliyetçik ile aramıza sınır çekelim diye tutturanlar var. Hatta bunlardan kimileri, milliyetçiliğe karşı savaş halinde.
Ayrıştırma iki yönden. Bazı milliyetçiler ise, ulusalcılık karşıtlığını marifet sanıyorlar.
Pratiğe bakalım
Ülke pratiğine bakalım: Ufuk Söylemez, Yusuf Halaçoğlu, Sabahattin Önkibar, Arslan Bulut, Mustafa Erkal, Özcan Yeniçeri, Cazim Gürbüz, Sadi Somuncuoğlu, Agâh Oktay Güner, Altemur Kılıç, Arslan Tekin, İsrafil Kumbasar, Namık Kemal Zeybek, Hasan Ünal, Hasan Demir, Yavuz Selim Demirağ gibi milliyetçiler, emperyalizme karşı kararlı bir tavır içinde.
Ama örneğin CHPnin Neoliberalleri ve Deniz Kavukçuoğlu gibi Milliyetçilik ile aramıza sınır çekelim diyenler, her konuda emperyalizm işbirlikçisi tavırlar alıyorlar. Bunlar o hale geldiler ki, AKP iktidarını dahi, ABD ve AB emperyalizminin eteği dibinden eleştiriyorlar. AKPye karşı Amerikan ve İsrail yandaşı ulusalcılar türedi. Benzerlerini MHP yönetimindeki kimi milliyetçiler arasında da bulabilirsiniz.
Şu milliyetçiliğe sınır çekelim diyen Neoliberal Solcularımıza bakın, hiçbiri ABD güdümlü Kürt Milliyetçiliği ile aralarına sınır çekmiyor. ABD güdümlü sözde Türk milliyetçileri ile de sorunları yok. Hedefleri hep Atatürk!
Sınırı emperyalizmle aramıza çeksek!
Bu durumda Ulusalcılık ile Milliyetçilik arasına niçin sınır çekiliyor?
Sınırı, emperyalizmle aramıza çeksek daha doğru olmaz mı?
Hatta sınır da değil, emperyalizme karşı hep birlikte cephe tutsak! Milletimizi birleştirsek ve bağımsız bir ülke kursak!
İşte sınır çekelim diye tutturanlar, bu milli cephenin oluşmasına karşılar.
İstiyorlar ki, CHP, İP, MHP içindeki vatansever kitle, birbiriyle Ulusalcı-Milliyetçi savaşı yapsın ve ABDnin BOP Eşbaşkanı iktidarda kalsın!
Milliyetçiliğe sınır çekilim diyen ABD ve AB işbirlikçisi baronlar da, pipolarını yakıp Atlantik sisteminden yemlenmeye devam etsinler.
Çıkarlarını ABD ve AB ile birleştirmiş olanların milliyetçi düşmanlıkları anlaşılır bir olay! Çünkü küreselliğin baş düşmanı, bugün millettir, Milli Devlettir ve milliyetçiliktir.
Milliyetçilik hayaleti Komünizm hayaletinin yerini aldı
Milliyetçilik, 1990dan sonra Komünizm hayaletinin yerini aldı. Emperyalistlerin dilinde, sürekli Milliyetçilik hayaleti dolaşıyor.
Merdan Yanardağın bir yıl önce yazdığı gibi, Emperyalizme karşı olmak milliyetçilik diye aşağılanıyor. (Yurt, 3 Şubat 2013)
Atlantikçilerin paslanmış Komünizm düşmanlığı söyleminin yerini milliyetçilik düşmanlığı aldı.
Tansu Çiller, son sosyalist devleti yıktık derken, hedef millîcilik değil miydi?
İki yıl önce eski ABD Dışişleri Bakanı Condolezza Rice hanım günümüzün Marxı İrandır derken oku hangi hedefe yolluyordu?
Çünkü savaş küresel sermaye ile millî olan arasındadır.
20. yüzyılın başından beri böyledir. Sosyalizm, vatanseverliğin kalesi olduğu için birinci hedef olmuştur. Emperyalizmle işbirliği halindeki sahte solcu ise, sistemin gözdesidir.
Kafası karışık olanları ayırıyoruz elbette. Cepheyi bölme görevini üstlenenler için söylüyoruz: Milliyetçilik ile arasına sınır çeken sözde sosyaliste hiç dokunan var mı? Çünkü emperyalizmin piyonu konumunda. Emperyalizmin sosyalistleri onlar. Kendilerine verilen görev, Türk düşmanlığı, TC düşmanlığı, Atatürk düşmanlığı, Milliyetçilik düşmanlığı!
Kılavuzları kim?
Milliyetçiliği ayaklarının altına almakla övünen Tayyip Erdoğan:
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.