Televizyonda bizim fotoğraflarımız yayımlanmaya başladığı zaman Oğuzhan Müftüoğlunun tepkisi, bütünüyle hem hareketin özelliğini özetleyen hem yaptığı vurguyla da bizim konumumuza işaret eden bir değerlendirmeydi. Baktı, dinledi: Eyvah, dedi, büyü bozuldu.
Gençler için tercümesini yazayım, başlığa çıkartılan cümlenin: Devrimci Yolun hüzünlü hali, demektir. Sözlüklerde başka anlamları da bulunuyor, acıklı hâl gibi, ama bunu tercih etmeye gönlüm razı gelmiyor. Ne de olsa duygusal insanlarız; gençliğimizi, ömrümüzü ve hatta gelecek düşlerimizi vakfettiğimiz bir idealin acıklı sıfatıyla tanımlanması kabul edilebilir değil.
Hüzünlü hâl daha bir yakışıyor açıkçası. Çünkü hüzünlü bir öyküdür karşımızdaki. Nazımın Salkım Söğüt şiirindeki hüzün gibidir Devrimci Yolun öyküsü. Ah ne yazık/ Ne yazık ki ona/ dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak/ beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak der ya Nazım, öyledir.
Hangi birinin ismini sayalım: Bir kuş gibi kanadından vurulduğu için atından yuvarlanan binlerce devrimcinin adını alt alta yazmak gerekmez mi?
Koray Doğanı, Menekşe Erbayı, Kerim Yamanı, İbrahim Tümeri, Zafer Bozu, Ertuğrul Karakayayı, Nizamettin Orhangaziyi, Necdet Erdoğan Bozkurtu, Behçet Dinlereri, Zekeriya Aydemiri, Mustafa Özençi, Ayhan Gökvelioğlunu, Orhan Keskini, Mine Bademciyi, Fikri Sönmezi, Hıdır Aslanı, İlyas Hası, Veli Eskiliyi, Veysel Güneyi tarihi kanatmadan nasıl anlatabiliriz ki?
Ölenlerin değil, yaşamayı seçenlerin anlatımlarından ibaret olan tarihi reddedelim; mümkünse yeni bir tarih yazalım; ölümü göze alan gencecik insanların hayatından hareketle devrim tarihini kaleme alalım.
Fatsanın, ÖTKnın, Tuzluçayırın, Yeni Çeltekin, Karadenizin yaratılmasının kolay olmadığını, arkasındaki politik iradenin değerli olduğunu bilelim. Ancak politik kararları canı pahasına ve tarifsiz fedakârlıkla hayata geçirenlerin varlığını ve önemini teslim edelim.
Şimdi nereden çıktı bu Devrimci Yol mevzusu diyen olabilir. Hemen yazayım. Bu bir kitap tanıtım yazısıdır. Okumaya teşvik amacındadır. Kitabın içeriğine ilişkin merak uyandırmak istemektedir.
Özgür Açılımdan Tarihle Söyleşiler isimli bir kitap yayınlandı. Kitapta, Devrimci Yol lider kadrosundan, Merkez Komite iddiasıyla yargılanan Ali Alfatlı, Ali Başpınar, Mehmet Ali Yılmaz ve Melih Pekdemirle söyleşiler yar alıyor. Hani şu, nehir söyleşi tarzında.
Bizler açısından sıradan bir söyleşi değil. Şimdiye kadar pek de alışık olmadığımız rahatlık göze çarpıyor anlatımlarda. Bilinen ama bilinmezden gelen pek çok olay kayda geçmiş kitapla. 12 Marta, 12 Mart sonrası yeniden toparlanan sola, Devrimci Yolun ortaya çıkışına, örgütlenmesine, örgütlenmede görev alanlara, merkez komitede yapılan tartışmalara, iç savaş günlerine, 12 Eylülün gelişine, yenilgiye, çorap söküğü gibi bütün ilişkilerin deşifre olmasına, acemice yapılan hatalara, basiretsizliğe, lider kadrosunun nasıl yakalandığına, yakalanma esnasında yaşananlara, işkencedeki, cezaevindeki ve mahkemedeki tavra, lider kadro arasında baş gösteren güvensizliğe, güvensizliğin cezaevi yaşamına yansımasına, cezaevinden çıktıktan sonra ortak iş yapma ihtimalinin yaratılamamasına, kimin neyi savunduğuna, özetle büyük isyandan büyük hayal kırıklığına yani ne varsa Devrimci Yolcuların hesabına düşen, olanca yalınlığıyla anlatılmış.
Denebilir ki, Devrimci Yolun hâli pür melâlini merak edenler kitabı okuyabilir.
Denebilir ki, Tarihle Söyleşilerin değeri, ilk kez resmi olmayan bir tarih anlatımına yaklaşılmış olmasıdır. Samimidir, pek çok tevatüre açıklık getirmektedir.
Kitabın en çarpıcı satırları, 12 Eylülden sonra Devrimci Yolun merkez komitesinin isimlerinin gazete ve televizyonlardan ilan edilmesinden sonra Oğuzhan Müftüoğlunun, Eyvah, büyü bozuldu şeklindeki sözleridir. Bağlamını ise Melih Pekdemirden dinleyelim: Televizyonda bizim fotoğraflarımız yayımlanmaya başladığı zaman Oğuzhan Müftüoğlunun tepkisi, bütünüyle hem hareketin özelliğini özetleyen hem yaptığı vurguyla da bizim konumumuza işaret eden bir değerlendirmeydi. Baktı, dinledi: Eyvah, dedi, büyü bozuldu.
Hemen söylemeliyim: Tarihle Söyleşiler kitabı, Devrimci Yolun büyüsünü bozuyor. İç acıtıcı bir durum ama uyandırdığı his bu. Gerçek neyse kabullenmek, bir başka gerçeklik varmış gibi davranmaktan daha evladır.
Fuzuli der ya; Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil; benimki de o hesap. Söylenenlerin tesiri olmayacağını bile bile, gönül razı gelmediği için iki satır yazmaya koyuldum. Tesiri olmayacağına dair öngörü, ne yazık ki yaşanmışlıkla sabittir. Kitap yayınladığı günden bu yana Devrimci Yolcular arasındaki sessizlik ne yazık ki kaygılarımı doğrular niteliktedir.
Dönemin Türkiye gerçeği ve antifaşist mücadelenin gerekleri ile örülmüş anlatımlar dışında bütün çıplaklığı ile Devrimci Yol gerçeğinin ne olduğunu anlattık mı? Anlatmadık.
Ne zaman tartıştık Devrimci Yolu? Hiçbir zaman.
Neden ve nasıl yenildiğimizi sual ettik mi? Hiç etmedik.
İşkencedeki olumsuz tavır sohbetlerimizde bile kendine yer açabildi mi? Hayır.
Mamak gerçeğini yazıp çizdik mi? Haşa.
Ana Devrimci Yol davasında, neden siyasi savunma yapılmadığına dair ikna edici bir şeyler söyledik mi? Söylemedik.
Siyasi savunma yapılmasını kimler istedi, kimler istemedi açık ettik mi? Hiç açık vermedik, hatta yok saydık.
Örneğin Çukurova ve Karadenizdeki Devrimci Yol davalarında yargılananların siyasi savunma yapılması doğrultusundaki ısrarını yok saymadık mı? Saydık.
Bırakalım o günleri, konu bir vesileyle bugün bile gündeme gelse, tepki gösterildiğine tanık değil miyiz? Tanığız.
Devrimci Yol lider kadrosu arasında ortaya çıkan güvensizliğin, sonraki süreçlerde belirleyici rol oynadığını görmezden geldik mi? Geldik.
İşkencede ve mahkemelerde Devrimci Yolu savunmamanın, geleneğin ondan sonraki karar ve tasarruflarını doğrudan etkilediği gerçeğini yok saydık mı? Saydık.
Bilinir; tarih anlatımları daha çok geleceğe dairdir. Elbette geçmişte yaşananlar, hele hele hakkında pek çok tevatür bulunan bir hareket için, önemlidir. Eğer sadece sorun, eteklerdeki taşları döküp rahatlamak değilse, Tarihle Söyleşiler kitabından geleceğe dair çok şey çıkartacağımız açık.
Kitabın editörü Cahit Akçam, söyleşilerin devam edeceğini ifade etmiş, Cumhuriyet gazetesine verdiği röportajda. Merakla bekleyecek, hararetle tartışacağız.
Tarihle Söyleşiler, solun tarihi için bir sözlü tarih çalışması... İlk kitapta Devrimci Yol hareketinin yolunu inceleyen Cahit Akçam, 130 kişiyle konuştuk, 170 bin kilometre yol yaptık diyor.
Türey Köse/Cumhuriyet
-Türkiye solunun en kitlesel hareketi olarak bilinir, Devrimci Yol hareketi. İşte bu kitlesel harekete mensup Devrim yolcularının serüvenini anlamaya, anlatmaya yönelik kitaplara bir yenisi eklendi. Cahit Akçam ve Veli Sevil, hareketin önde gelen isimlerinden Ali Alfatlı, Ali Başpınar, Mehmet Ali Yılmaz ve Melih Pekdemirle Devrimrimci Yol hareketinin geçmişten bugüne uzanan hikâyesini konuştu ve ortaya Tarihle Söyleşiler adlı kapsamlı bir kitap çıktı.
Geçen günlerde yayımlanan kitapta hareketin 12 Mart ve 12 Eylül darbelerindeki tavrı, sol içinde yıllardır tartışılan ordu-gençlik elele, mili cephede sloganları, 9 Mart-12 Mart tartışmaları, 1980 askeri darbesi öncesi örgüte iletilen darbe geliyor uyarısı, 204 operasyonu, yenilgi ve tartışma süreçleriyle ilgili tanıklıklar ve değerlendirmeler aktarılıyor.
Cahit Akçam ve Veli Sevil, Devrimci Yol çizgisinden geliyorlar, aynı davada yargılanmışlar. Cahit Akçam, 1988 yılında cezaevinden çıktıktan sonra yarım kalan öğretimini tamamlamış ve SBFyi bitirmiş. Özgür Açılım Kolektif İnisiyatifi olarak uzun süredir belgesel çalışmalarını sürdürüyorlar. Yeni Çeltek, Tariş-Gültepe-Çimentepe direnişleri, Maraş katliamı, Fatsa ve 3 bölümden oluşan 12 Eylül Adaleti belgesellerini hazırlamışlar.
Cahit Akçam, sözlü tarih çalışmasını başlatmalarının arkasında iki acı hikâye olduğunu anlatıyor. 2005te Ali Başpınarla söyleşiye başlamışlar, ancak bir süre sonra bu yol arkadaşlarını kaybetmişler. THKPCnin mali saymanı Ziya Yılmazla bir sözlü tarih çalışmasına başlamışlar, sonra o da yaşamını yitirmiş. Akçam, İki çok önemli tanığın tanıklıklarını kayıt altına alamadan onları yitirdik. Bunun üzerine 7 belgeselle sonuçlanmış olan yakın tarih çalışmamızı sözlü tarih çalışması şeklinde sürdürmemizin doğru olacağına karar verdik. Esas amacımız kayıt altına almak, bir tür vakanüvisliktir yaptığımız diyor.
1960-1990 süreci içinde sol, sosyalist muhalefet içinde önemli görevler üstlenmiş kritik tanıklıkları olan insanların kendi hayat hikâyelerini anlatmalarını istemişler. 130 kişiyle konuşmuşlar ve bu söyleşiler için 170 bin kilometre yol yapmışlar. İlk kitap, Devrimci Yol hareketinin tarihine ışık tutuyor.
Cahit Akçam, Diğer kitaplar da aynı çizgide mi sürecek, diğer sol örgütler de olacak mı sorumuza şu yanıtı veriyor: 130 kişinin yüzde 70i Devrimci Yol hareketinden gelen insanlar, kalan yüzde 30 THKP-Cnin bizzat o dönemde Mahir Çayanın önderliğini yaptığı hareket içinde yer alanların anlatımları. Orhan Savaşçı var bunların içinde, THKO, Halkın Kurtuluşu, TDKP çizgisinde olan oldukça fazla insanla görüştük. Bir müddet daha Devrimci Yolun Devrimci Yol olmasında emeği olan insanlarla devam etmeyi düşünüyoruz, sonra diğerlerine geçeceğiz. En az 10 kitap çıkacaktır. İlk kitapta Devrimci Yolda en üst düzeyde görev ve sorumluluk üstlenmiş kişiler var, ondan sonra ikinci halka var, 2. kitap onu içerecek.
Yakın tarih üzerinde çalışmanın çeşitli açmazları var. Ne de olsa bu ortak tarih üzerinde Cahit Akçam, kendi kardeşi Taner Akçamla bile aynı düşünmüyor. Yolları ayrılalı epey olmuş. Bunu anımsattığımızda Onla da aynı bakmadığımız ortada. Söyleşi yaptığımız kişilerin yorumlarına katılıp katılmamam birinci planda önemli değil, Devrimci Yol hareketine çok ciddi emeği olan insanların neler yaptıklarını, bugün nerede durduklarını, düne, bugüne ve geleceğe nasıl baktıklarını insanların öğrenme ve bilme hakları var. O insanların da başkalarına saygısızlık etmeden, ötekileştirmeden görüşlerini paylaşma hakları vardır. Bugüne dair değerlendirmesi en sağlıklı olanlar, geçmişe de en sağlıklı değerlendirmeyi koyacaktır diyor.
Cahit Akçam, Devrimci Yol hareketi için sıklıklıkla kullanılan Orta yolcu eleştirilerine Devrimci Yol niye kitselleşti diye sorulsa, onun nedeni Devrimci Yolun Türkiyeli olmasıdır, Çin, Arnavutluk ya da SBKP tezlerinden herhangi birini kendisine adres olarak almamasıdır, derim. Yani bunların dışında bir yol çizmiş olmak orta yolculuk olarak yorumlandı. Bu orta yolculuk güzel bir şey karşılığını veriyor. Darbeden önce duyum-bilgi geldiği haberlerine dikkat çekerek yönelttiğimiz sorular üzerine de Akçam, Bütün solun gelecek darbeye karşı ortak direnişi sağlanamadı. En fazla kitselleşmiş hareket olarak bunun başarılamamış olmasının sorumlusu biziz, diye açıkça özeleştiri yapıyorlar. Ne yazık ki, 80 öncesi sol içinde mevcut olan rekabetçilik, ben merkezcilik buna sebep olmuştur, Devrimci Yol da tümüyle bundan azade değildir herhalde diyor.
Fatsa örneğinde yerel iktidarı yaşamış bir çizgiden geliyorsunuz. Gezi size ne hissettirdi diye sorduğumuzda da Cahit Akçam, şu yanıtı veriyor: Gezi çıktı ah işte tamam halk kendi iktidarını kendisi kuruyor, falan diye düşünmedim. İlk olarak ülke çapında bu denli bir ayağa kalkışın yaşanması, hele hele devrimcilikle geçmiş bir hayatı olan insanların, herhalde o ölü toprağını kaldırmak mümkün olmayacak duygusuna kapıldıkları bir ortada hepimizi çok mutlu, etti, umutlarımızı tazeledi.
O hareket yetti gari hareketiydi. Hedefleri olan, planlı, örgütlü olan bir hareket değildi, bu da doğaldı, onun güzelliği belki de bu doğallığındaydı. Ama, başka Fatsalar da doğacak diye bir beklentim olmadı.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.