Açılım süreci, taa en başından beri sahteydi, yalandı, riyaydı...
Hem Kürtler, hem Türkler en başından itibaren aldatıldılar... Türkler, artık analar ağlamasın masalıyla iğdiş edildiler... Kürtler ise, ayrılıkçılar ve devleti ele geçirenler tarafından özerklik, ana dilde eğitim ve artık üzerine birikmiş kirden kapkara kesilmiş demokrasi, barış yalanıyla inanmaya zorlanıp, etkisizleştirildiler...
Söylenen her şey, verilen her söz yalnızca bölgenin Türkiye Cumhuriyetinden soyutlanmasına katkı sağladı. Terör örgütü elemanlarının sınır dışına çıkması, silahını bırakması, dağdan inme süreci tamamıyla gerçek dışıydı. Senaryo, efendilerin başkentlerinde, iki tarafın masaya oturtulduğu Oslo ve benzeri merkezlerde zaten çok önceden yazılmış ve sahneye konmuştu...
Süreç, emperyalizmin taşeronu terör örgütü ve legal kolunun bölgede giderek güçlenmesi, kendi kurumlarını oluşturması ve neredeyse egemen konuma gelmesiyle sonuçlandı. Daha geçen gün Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Gülten Kışanakın, sınırda jandarma teğmenine senin devletin bana söz verdi diye öfkeyle haykırması, milletvekili Aysel Tuğlukun göstere göstere askere taş atması, işte bu sürecin doğal sonucuydu!..
Çünkü senaryoda, Güneydoğunun özerkleşmesi filan değil, düpedüz dört ülkeden koparılacak topraklar üzerinde Büyük Kürdistan kurulması hayalinin gerçekleşmesi planı yazıyordu!.. Kandilden son yapılan müzakere başlamazsa silahlar konuşmaya başlar açıklaması da, savaşın eşiğindeki Türkiyeye ayrılıyoruz mesajından başka bir şey değildi...
-İşte bu nedenle açılım denilen aldatmaca bitmiştir!..
* * *
Eğer Kürtler ve tabii Türkler, gerçekten demokratik bir çözüm istiyorsa, bunun yolu var...
Ancak koşulları da var!.. Öncelikle efendilerin piyonu konumundaki bu yönetimle çözüm filan olmaz, olsa olsa parçalanma olur. Bunu sahte açılım sürecinde gayet net biçimde gördük!..
Yönetimi (şimdilik) bir kenara bırakıp, Türkleri, Kürtleri asgari müştereklerde birleştirecek, ülkeyi kurda, kuşa yem etmeyecek gerçek bir çözüm için olmazsa olmaz üç koşulun hazmedilmesi ve kabul edilmesi gerekiyor:
1- APO DERHAL SERBEST BIRAKILMALI!..
Bu koşulun ayrılıkçıları ne denli sevindireceğini, on milyonlarca insanın yüreğinde nasıl derin bir yara açacağını bilerek ve içim acıyarak yazıyorum. Ancak Türkiyenin akıl almaz ihanetlerle getirildiği nokta budur ne yazık ki!.. Diğer yandan, terör örgütünün lideri bugün İmralıda, dışarıda olduğundan çok daha özgür ve çok daha etkilidir!..
Çünkü Apo, bulunduğu sözde hücrede yıllardır giderek daha muktedir, daha mucizevi, neredeyse Tanrı katına yüksel(til)miş bir lider olarak algılanmaya, algılatılmaya başlanmıştır. İmralı cezaevinde Apo için sekreterya oluşturulması dahi gayet olağan bir şeymiş gibi talep edilebilmektedir. İmralı sakini siyasi gündemi öylesine sahiplenmiştir ki; PKKnın legalleşmesini sağlayacak yasaların çıkarılması için AKP hükümetine talimat gönderecek kadar ileri gitmekten çekinmemektedir. Apo, öylesine şımar(tıl)mıştır ki; 17 Ağustos 2013 tarihinde İmralıda BDPli astlarıyla yaptığı görüşmede Kemal Kılıçdaroğluna selamlarıyla birlikte aynen şu mesajı gönderme cüretinde bulunabilmiştir:
-CHPnin Çözüm Sürecini Değerlendirme Komisyonu na katılması önemlidir. İkna etmeye çalışın... CHPnin iyi bir sosyal demokrat parti olmasının ne kadar önemli olduğunu ben biliyorum, onlar bilmiyor. Kemale selamlarımla beraber deyin ki, Öcalanın Kemalizm eleştirisi yapıcıdır. Kemalizm güncellenerek faydalı olabilir. Ulusalcılar CHPyi aşağıya çekiyorlar..
O zaman soralım; Apo bu şartlar altında niçin hapistedir?.. Bilinçli bir şekilde efsane konumuna yükseltilen bu kişi, dışarı çıkıp fanilerin arasına karışmalı ve etkinliği, liderlik yeteneği Kürt kamuoyunun serbest iradesiyle ölçülebilmelidir.
-İşte o zaman Kürt sorunu demokratik çözüm yolunda rayına oturacaktır...
2-NAMUSLU BİR NÜFUS SAYIMI YAPILMALI
Kürt sorununun bir diğer aşaması, tüm yurttaşları eksiksiz kapsayacak bir nüfus sayımı yapılmasıdır. Bu sayımda insanlarımızın özgür iradeleriyle, çekinmeksizin Türk ya da Kürt kökenli olduklarını söyleyecekleri iklimin yaratılması yaşamsal bir öneme sahiptir...
Böylece, on yıllardır adeta bir tabu haline getirilen Kürt nüfusun sağlıklı bir şekilde ortaya çıkması sağlanmış olacaktır. Kimi odakların iddia ettiği üzere 30-40 milyon aralığında mı, 12-15 milyon civarında mı, yoksa daha değişik bir rakam mı ortaya çıkacaktır...
3-YALNIZCA KÜRTLERİ KAPSAYAN BİR REFERANDUM GERÇEKLEŞMELİ
Kürt sorununun, kimsenin oyuncağı olmadan, anaları ağlatacak kanlı sonuçlara yol açmadan çözmenin üçüncü ve en önemli koşulu ise, Kürt kökenli yurttaşların özgürce yanıt verecekleri bir referandumdan geçmektedir. Bu referandumda sorulacak tek ve çok basit bir soru olacaktır:
-Türkiyeden ayrılmak istiyor musun?..
Bu soruya Kürt yurttaşlarımızın vereceği evet ya da hayır yanıtlarının toplamı, Ülkenin ufkunu açacak, Kürtler ve Türkler üzerinde oynanan kanlı ve alçakça senaryoları yıkacak önemdedir..
Bu referandumdan evet çıkması halinde yapılacak bir şey yoktur; mademki Kürtler, Türkiye Cumhuriyetinden ayrılmak istemektedir, bunu önleyecek bir güç de yoktur!.. Tarih, bugüne dek böyle bir şey yazmamıştır. Eninde, sonunda, ne pahasına olursa olsun, halkın istediği sonuç mutlaka gerçekleşir. Bu durumda Türkler ve Kürtler emperyalizmin kanlı oyunlarına gelmeden, ayrılmanın yolunu ve yöntemini bulmalıdır, bulacaklardır da...
Referandumdan hayır çıkması halinde ise, efendileriyle birlikte Türkiye Cumhuriyetini paramparça edecek senaryoda Kürt, Ermeni ve hatta Pontus ve Dersim soykırımı yalanlarıyla piyon olarak görev yapanlar yıkıma uğrayacak, aldığı yüzde 7 oyla Kürtlerin temsilcisi pozuna soyunan PKK ve uzantılarının taşeronluk görevi, bizzat Kürt halkı tarafından sona erdirilmiş olacaktır... Bu sonuç, bin yıldır ezayı, cefayı, zorbalığı birlikte göğüslemiş, büyük erinçleri birlikte yaşamış iki halkın, güneşli günlere ulaşmasının kapısını da ardına dek açacaktır...
Yıllardır iddia ettiğim üzere; ben her zaman ikinci yolun gerçekleşeceğini yazdım, söyledim.. Ve böyle olacağına da yürekten inanıyorum.. Ve yukarıda gerekçelerini açıkladığım gibi, Türkiyenin önünde bir ikinci seçenek yoktur. Bir diğer deyişle ikinci seçenek, kan, gözyaşı ve yıkımdır!..
Biliyorum ki; bu yazıyı okuyup, peki Kürtler ayrılmayı seçerse, Batıdakiler ne olacak diye soranlar olacaktır... Hiç kuşkuları olmasın, bu soruyu çözecek olan da Kürt referandumudur...
-Ezici bir hayır, bu soruların da ebediyen tarihe karışmasını sağlayacaktır...
Bölücü kürt hareketi bugüne kadar aklına gelen her şeyi ''talep'' olarak gündeme getirmiştir ama ben hiç ''referandum'' dediklerini duymadım. Ümit Zileli doğru söylemiş, bu ülkede kürt sorunu olarak adlandırdıkları bölücülük konusu referanduma getirilmelidir. Türkiye'nin her bölgesinde yaşayan kürt kökenli vatandaşlarımızın katılacağı bir referandumla bu sorun kökünden çözülmelidir. Türkiye üniter bir devlet, Türk ve Kürt halklarının ortak çabası ve mücadelesiyle, kanını akıtarak kurulmuştur. İki halk arasında hiç bir sorun da bulunmamaktadır. Bölücü kürt hareketi ne yaptıysa Kürt halkının Türk halkına karşı kışkırtamamış, Türk halkı ise büyük bir olgunluk göstermiş, binlerce evladını bölücü hareketin terörüne kurban vermesine rağmen Kürt halkına karşı hiç bir düşmanlık duygusu geliştirmemiş ve onu kendinden, canından ve kanından bilmiştir. Bölücü kürt hareketi referandum istemiyor çünkü, kürt halkının engin sağduyusu tarafından dışlanacağını biliyor. Ümit Zileli böyle bir referandumdan ayrılık isteyenlerin ancak yüzde yediyi bulacağını ve büyük bir çoğunluğun Türklerle birlikte üniter yapıyı tercih edeceğini iddia ediyor. Benim de görüşüm bu yönde.
Referandum yapılmalı ve herkes eteğindeki taşları dökmeli. Bu sayede geleceğin nasıl kurulacağını kürt etnisitesine bağlı vatandaşlarımız da sözlerini söylemiş olurlar. Gelecek onlarla birlikte kurulacaksa, bir an önce bu referandum yapılmalı. Kürt halkı bölücü hareketin AKP'yle birlikte oluşturduğu ortaklığa kurban seçilmemeli. Bu yolla PKK'nin kürt halkının temsilcisi olup olmadığını da anlamış olacağız.
Ümit Zileli ortaya bir fikir atmış, ama bu referandum kararını kim verecek, meclis mi? Seçim öncesi böyle bir karar verilemez. Seçim sonrası partiler anlaşıp seçim vaatlerine yazabilirler. Olmayacak bir şey değil. Burada sorun, küçük bir ihtimal de olsa ayrılma kararı çıktığında bunun nasıl gerçekleştirileceği konusunda olabilir. Meclis içindeki partilerin AKP, CHP, MHP ve HDP'nin değerlendirmesi gereken bir öneri. Kürt sorununda hep ulusların kaderlerini tayin hakkı deniliyordu, böylelikle kürt halkına da kendi geleceğini tayin etme hakkı verilmiş olur.
Türkiye böyle bir aşamaya çok zor gelir. Böyle bir referandum ayrılmama kararıyla sonuçlanır, burası kesin gibi. Bu durumda kürt halkının demokratik talepleri yok mu sayılacak? Ana dilde eğitim, yerelliğin güçlendirilmesi yine demokratik bir talep olarak gündemde olacak. Değişen çok şey olmayacak, belki buradan Öcalan ve PKK'nin kürt halkının tamamını temsil etmediği daha gür bir sesle ilan edilmiş olacak.
Referandum yapılırsa ve sonuç ezici bir çoğunlukla ayrılmama şeklinde çıkarsa, bu sonuç kürt siyasetinde moral bozukluğu, hatta psikolojik bir travma yaratır. Yıllardır sizler için dövüşüyor, mücadele ediyoruz, sizin desteğiniz bu mu olacaktı, rahatsızlığı ortaya çıkacaktır. Böyle bir şey olursa ben kürt siyasi hareketinde kopmalar ve bölünmeler de ortaya çıkabilir. Hatta bu kesim için silah ve şiddet anlamını da yitirir.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.