İran devrimi, Ocak 1978de mevcut Şah yönetimine karşı ilk büyük halk gösterileri ile başladı. Şahın modern kapitalizmi kurmak amaçlı toplumsal alanda yaptığı değişiklikler, orta ve küçük esnafı etkileyen ticari gündemler, bazı toplumsal erklerin ve ulemanın tepkisini çekmesiyle ülkede güç dengeleri iktidar aleyhine değişti. Ve dini lider Humeyninin sürgüne gönderildiği Fransadan geri dönmesini o ölçüde hızlandırdı. Grevler ve gösteriler ülkeyi ve ekonomiyi felç ettikten sonra Şah Şubat 1979da ülkeden kaçtı ve büyük bir halk kitlesinin karşılamasıyla Humeyni, İrana geri döndü. Nisan 1979da İran resmen İslami Cumhuriyet olarak ilan edildi. Peşi sıra teokratik bir anayasa onaylandı. Bazı gazete ve dergilerin satışı yasaklandı, yazısız yasaklar listesi ve devrim muhafızları sokaklarda devrim bekçiliği görevine başladılar. Tüm dünyayı şaşırtan bir hızla İslami devlet kanunları hayata geçirildi.
Şaha karşı hem milliyetçi hem de Marksist muhalif gruplar İslami cihatçılarla birlikte mücadele etmelerine rağmen yüzlerce vatansever ve devrimci Humeyni yönetiminde İslam Cumhuriyeti ile sonuçlanan devrim(!) sonrasında İslami rejim tarafından 1988 yılında idam edildi.
Şii İslam inancının toplumsal, ekonomik ve siyasi olarak toplumun her alanına hızlıca nüfus etmesi İranı sanat ve bilim gibi birçok alanda geriye çekti. İran Komünist Partisi üyelerinin dinden dönenler suçlamasıyla idam edilirken, rejime muhalif aydınlar, yazarlar ve devlet adamları da çeşitli infazlara kurban gittiler.
Baskı ve dinci gericiliğin sokakları hızlıca teslim almaya başlamasıyla tüm toplumsal öğelerden belki görece biraz daha fazla kadınlar devlet tarafından hedef alındı. İslamın kendi ideal Müslüman kadınını yaratma ve dayatma kaygısı kadınlar üzerinde giderek artan ve sonu gelmeyen bir baskıyı oluşturdu.
İran-Irak savaşını takip eden günlerde dini lider Humeyninin Kamuya açık her alanda kadınların başını örtmesini emrediyorum sözü ciddi bir tepki uyandırdı ve İranlı kadınlar kitlesel yürüyüşler organize ederek hükümet karşıtı kitleleri sokağa çıkmaya teşvik etmişti.Bu tepkiyi muhtemelen hafife alamayan İran devlet ise örtünme kararını bir süreliğine geri çekmiş ve sükuneti bu yolla sağlamaya yoluna gitmişti.Savaş ve şehitlik kavramlarını yan yana getirerek Makyaj yapmayın,başınızı örtün,şehitlere saygısızlık yapıyorsunuz diye şehir meydanlarında propaganda yapan küçük gruplar o dönem kadınlar tarafından pek önemsenmemiş olsalar da şeriat kanunlarının toplumsal yaşama empoze edilmesi büyük oranda bu yapılar sayesinde gerçekleşmiştir.Oluşan küçük gruplar; rejimin bekçiliği işlevini mahalle baskısı yoluyla yaparak sosyal yaşamı giderek zorlaştırmışlardı.
Hal böyle iken 1980 yılına gelindiğinde ise ilan edilen Hicab Yasasında kadınlara resmen örtünmeleri emrediliyordu!
Kadının eşinden ya da babasından izin almadan seyahat edemediği İranda, boşanma durumunda çocukların velayeti direk babaya veriliyor ve anne hak iddaa edemiyordu. Şah döneminde kadınların evlenme yaşı 15ten 18e yükseltilmişken İslam devrimiyle kadınların evlenme yaşı 9a düşürülmüştü. Peşi sıra sayısız cinsiyete dayalı ayrımcılık içeren yasa çıkarılmış ve yönetim televizyonlardan,radyolardan kadın sesini yasaklamıştı!
Çünkü kadın sesi muhalefetti, kadın sesi tahrik edendi, kadın sesi kötüydü ve kadın sesi bir siyasi rejimi devirebilirdi!
Şaha karşı sokaklarda başları açık eylem haklarını kullanan İranlı kadınlar İslam devrimiyle birlikte örtünmedikleri için hapis yatar,işkence görür hale gelmişlerdi.Gelinen son nokta da ise İranda resmi kurumlardan yapılan açıklamalara göre üniversitelerin bazı bölümlerinde kadın öğrencilerin okuması gereksizdi. Ve İranda bu durum göz önüne alınılarak 36 Üniversite yönetimi 77 akademik alanda kadınlara eğitim vermeyeceğini açıkladı
Kadının var olma savaşının özellikle ataerkil toplumlarda kolay olmadığı su götürmez bir gerçeklik. Ancak kadın mücadelesinin var olabilmek için; kabullenmeyi değil direnmeyi, vazgeçmeyi değil değiştirmeyi önüne koyması gerekir. Ülkelerden bağımsız olarak İranlı, Iraklı, Türkiyeli aslında tüm kadınların ortak düşmanı dinci gericiliktir, faşizmdir, zorbalık düzenidir.
Ilımlı islamın toplumsal alanlarımıza yumuşak girişleriyle aslında göz ardı ettiğimiz bazı önemsiz gündemler toplumsal yapıyı tümden değiştiren ve tehdit eden bir hale bürünebilirler.Kendi ülkemizde kadın mücadelesi ve kadının var olma hattını örerken belki de bir ölçekte referans almamız gereken tarihsel deneyimler,kazanımlar ve kayıplar hiç kuşkusuz ki vardır İran örneğinde olduğu gibi Dinci gericiliğinde antiemperyalist mücadelenin de sosyalist cumhuriyetinde ve dahası yaşamın olduğu her alanda kadınlarda vardır!Ve kadınlar bu varlık yokluk savaşında dinci gericiliğin tam karşısında mevzi almalıdır.
Kocasından izin alamadığı için yurtdışında olan çocuklarını görmeye gidemeyen Tahran Üniversitesi öğretim üyesi İranlı Homa Dharabi kendisini yakarak intihar eylemi gerçekleştirdiğinde şöyle bağırmıştı İran meydanlarında:
Diktatörlüğe ölüm! Çok yaşa sen özgürlük
Fazla söze gerek yok İlerici kadınlar bir adım öne!
Dinci gericiliğe, şeriata geçit yok.Çok yaşa sen özgürlük!
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.