Yalçın Küçük'ün Kemalist olduğunu düşünmüyorum. Kemalizm'i aydınlanmacılık, cumhuriyet, laiklik olarak düşündüğümüzde Küçük'ün bunlarla yetineceğini hiç sanmıyorum. Yalçın Küçük sosyalist bir aydındır. Son zamanlarında tekrarladığı kendisinin ''orducu bir sosyalist'' olduğudur. Burada söylemek istediğini Türkiye'de sosyalizm gerçekleşecekse bunun başrolünde ordu olacağıdır. Sosyalizm ile Y.Küçük'ü bir arada yorumladığımızda Y.Küçük'ün tavrını ben böyle okuyorum. Böyle bir tavır bence Küçük'ü yerin dibine sokacak bir tavır değildir.
Kemalizm çağdaşlık, aydınlanmacılık, kamuculuk, laiklik ise kim kendini Kemalist olarak görmeyebilir? Bu bağlamda hepimiz Kemalist değil miyiz? Bu tartışmaların sıkışmış, sıkıştırılmış tartışmalar olarak görüyorum. Türkiye daha ileri nasıl gidebilir sorusunun cevabı bu ülkeleri reddetmekten geçmez. Bu ilkeler Kemalizm ise, Kemalizmi reddetmekten de geçmez. Türkiye'de kendini Kemalist olarak tanımlayan insanların varlığı Türkiye için şanstır; Türkiye solu için şanstır. Kemalizmi, Kemalistleri bu pencereden değerlendirmek gerek. Böyle yapılmayan her tartışma hiç bir fayda sağlamaz.
Yalçın Küçük'ün Kemalist olduğunu düşünmüyorum. Kemalizm'i aydınlanmacılık, cumhuriyet, laiklik olarak düşündüğümüzde Küçük'ün bunlarla yetineceğini hiç sanmıyorum. Yalçın Küçük sosyalist bir aydındır. Son zamanlarında tekrarladığı kendisinin ''orducu bir sosyalist'' olduğudur. Burada söylemek istediğini Türkiye'de sosyalizm gerçekleşecekse bunun başrolünde ordu olacağıdır. Sosyalizm ile Y.Küçük'ü bir arada yorumladığımızda Y.Küçük'ün tavrını ben böyle okuyorum. Böyle bir tavır bence Küçük'ü yerin dibine sokacak bir tavır değildir.
Aslında kendini orducu sosyalist olarak tanımlarken doğrudan ordudan devrim bekliyorum da demiyor.Geçen halk tv de son katıldığı programı izledim böyle bir şey imkansız dedi.Orducu sosyalistim derken kastettiğim;ordu bu mücadelenin yanına çekilmezse,ordu bir şekilde bu işin içine girmezse Türkiye'nin ileriye götürülemeyeceği diyor Yalçın Küçük.Bu açıdan bende katılıyorum Yalçın Küçük'e.Ancak yine de Yalçın Küçük'ün bu konuda çelişkili bir tutumu var.Çünkü kendine orducu sosyalist derken bazen Doğan Avcıoğlundan örnekler veriyor.Doğan Avcıoğlu'nun neyi,nasıl hedeflediğini ise biliyoruz.Yalçın Küçük'e Kemalist bir yönelim içine girdi dememin nedeni de bunun altında yatıyor.
Bu ileti en son proletersosyalist
tarafından 04.12.2014- 01:07 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Yalçın Küçük'ün Kemalist olduğunu düşünmüyorum. Kemalizm'i aydınlanmacılık, cumhuriyet, laiklik olarak düşündüğümüzde Küçük'ün bunlarla yetineceğini hiç sanmıyorum. Yalçın Küçük sosyalist bir aydındır. Son zamanlarında tekrarladığı kendisinin ''orducu bir sosyalist'' olduğudur. Burada söylemek istediğini Türkiye'de sosyalizm gerçekleşecekse bunun başrolünde ordu olacağıdır. Sosyalizm ile Y.Küçük'ü bir arada yorumladığımızda Y.Küçük'ün tavrını ben böyle okuyorum. Böyle bir tavır bence Küçük'ü yerin dibine sokacak bir tavır değildir.
Kemalizm çağdaşlık, aydınlanmacılık, kamuculuk, laiklik ise kim kendini Kemalist olarak görmeyebilir? Bu bağlamda hepimiz Kemalist değil miyiz? Bu tartışmaların sıkışmış, sıkıştırılmış tartışmalar olarak görüyorum. Türkiye daha ileri nasıl gidebilir sorusunun cevabı bu ülkeleri reddetmekten geçmez. Bu ilkeler Kemalizm ise, Kemalizmi reddetmekten de geçmez. Türkiye'de kendini Kemalist olarak tanımlayan insanların varlığı Türkiye için şanstır; Türkiye solu için şanstır. Kemalizmi, Kemalistleri bu pencereden değerlendirmek gerek. Böyle yapılmayan her tartışma hiç bir fayda sağlamaz.
Kemalizm tarihin tekerleğinde ilerici bir rol oynayıp bu ülkeye önemli kazanımlar getirmiş olabilir ama kapitalist yolu seçmesinden ötürü zamanla kendi getirdiği bu kazanımların yok olmasının önünü de açmıştır.Bugün kemalizmi savunarak hareket etmek sistem içi bir mücadeledir,kapitalizme karşı çıkmayan bir mücadeledir,böyle bir mücadele de aydınlanma,kamuculuk,laiklik gibi değerleri gerçek anlamda koruyamaz.Dolayısıyla Kemalizmi savunarak bugün Türkiye ileri götürülümez.
Diğer taraftan kendini Kemalist olarak tanımlayan kişilerin Türkiye Sosyalist Solu için bir şans olduğuna katılıyorum.Ancak buna katılma nedenim;aydınlanmayı içselleştirmiş bu kitlenin,dindarlara göre daha kolay dönüştürülebilmesi nedeniyledir.Yoksa bu kitlenin mevcut sistem içi haliyle,kapitalizme karşı çıkmayan haliyle Türkiyenin ileriye götürülebileceğine katılmıyorum.
Bu ileti en son proletersosyalist
tarafından 04.12.2014- 01:20 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
SORU : Kemalizm ile sosyalizmin ilişkisini açıklar mısınız?
Prof. Dr. Yalçın Küçük
Türkiyenin iki devrimci akımı
Türkiyenin milli demokratik hareketinde, iki ana akım görürüz: Biri, Yeni Osmanlılar (Tanzimatçılar değil), Genç Türkler ve Kemalistlerin temsil ettiği akımdır; diğeri sosyalist harekettir. ...
Altı Ok, Kemalist Devrimin son döneminde formülleştirildi, ancak yalnız Kemalist akımın değil, aynı zamanda sosyalistlerin de asgari programıdır. Çünkü:
Birincisi, bugün devam eden devrim sürecinde ve Türkiyenin nesnel zemini üzerinde üretilmiştir. Milli demokratik devrimi tamamlamak, Türkiyenin önündeki devrimci aşamadır ve sosyalizme kesintisiz olarak ilerlemenin de olmazsa olmaz koşuludur.
İkincisi, yukarıda açıklandığı gibi, Altı Okun uluslararası düşünsel kaynakları, Büyük Fransız Devrimi ve Sovyet Devrimidir. Kemalist-Sosyalist ittifakı, programın kökeninde vardır. Kaldı ki, bu program, daha formülleştirilmeden önce Kurtuluş Savaşı yıllarında Milli Kurtuluşçular ile Bolşeviklerin ittifakıyla uygulanan devrimci bir pratik içinde gelişmiştir. Yine Altı Ok, 1930larda Sovyetler Birliği ile dayanışma içinde yürütülen planlı devletçilik uygulamasıyla son halini almıştır.
Devrimci gelenek
Altı Okun Kemalistler ile sosyalistlerin ortak programı olduğunu ilk kez biz ileri sürmüyoruz. 1954 yılında Hikmet Kıvılcımlı önderliğinde kurulan, Vatan Partisi Programı Altı Oku savunmuş ve okları tek tek yorumlamıştı. Yine Kıvılcımlı, 27 Mayıs 1960 Devriminden sonra Milli Birlik Komitesine yazdığı mektupta, Altı Ok ilkesinin uygulanmasını talep etmiş ve ilkeleri açıklamıştı. (Bkz. Turan İçli, Teori, sayı 107, s.33 vd)
Bu tavra uygun olarak Hikmet Kıvılcımlı, 1960lı yıllarda Yeniden Kuvayı Milliye şiarını ileri sürmüştür. Mehmet Ali Aybarın önderliğindeki Türkiye İşçi Partisi de, 1960lı yıllarda yürütülen mücadeleyi İkinci Kurtuluş Savaşı sloganıyla yürüttü.
Yeniden Kuvayı Milliye, İkinci Kurtuluş Savaşı sloganları, Türkiyenin hala milli demokratik devrim aşamasında bulunduğu gerçeğine dayanır. Kemalist Devrimin kazanımlarının kaybedildiğini gören sosyalistler, yeniden Kurtuluş Savaşı ihtiyacını vurgulamışlardır.
İşçi Partisi de, 1988 yılında Sosyalist Parti kurulurken ilan edilen Programının Demokratik Halk İktidarı başlıklı 9. maddesinde amacını şöyle tanımlamıştır: İşçi Partisinin yakın hedefi, ülkemizin, Meşrutiyetlerle başlayıp Milli Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet Devrimiyle büyük atılım yapan, yüz yıllık demokratik devrimini işçi sınıfı önderliğinde kesin başarıya ulaştırarak, durmaksızın sosyalizmin kuruluşuna geçmektir.
Türkiyenin bilimsel sosyalistleri, Türkiye İşçi Çiftçi Sosyalist Fırkasını 22 Eylül 1919 günü kurmalarından bu yana Türkiyenin milli demokratik devrim sürecinde olduğunu saptamış ve programlarına yazmışlardır. Buna uygun olarak Altı Okla uyum halinde olan bir asgari program yapmışlardır. 1919 Türkiye İşçi Çiftçi Sosyalist Partisi Programı, 1926 TKP Programı, 1946 Türkiye Sosyalist Emekçi Köylü Partisi Programı, 1954 Vatan Partisi Programı, 1960ların Türkiye İşçi Partisi Programları, 1977 Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi Programı, 1978 Türkiye İşçi Köylü Partisi Programı, 1988 Sosyalist Parti/İşçi Partisi Programı, hep bu karakterdedir. Burada sayamadığımız devrimci geleneğe bağlı diğer sosyalist partiler de, programlarında, milli demokratik devrimden kesintisiz olarak sosyalizme geçmeyi amaçlamışlardır.
Ortak hedefler
Kemalistler ile Sosyalistler arasındaki fark, milli demokratik devrimin tamamlanmasından sonraki devrimci hedef konusundadır.
Sosyalistler, orada kalmayarak her tür sömürü, baskı ve yabancılaşmadan kurtulmak için sosyalizmin kuruluşu yoluyla sınıfsız toplumu hedefler.
Kemalizm böyle bir amaç gütmemekle birlikte, sosyalizmden etkilenmiştir. Örneğin, sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış bir toplum şiarını bir amaç olarak belirlediği zaman, bilimsel sosyalizmin nihai hedefiyle buluşmuş olmaktadır. Kaldı ki, Mustafa Kemal Atatürk, amacı, çağdaş uygarlık diyerek açık tutmuştur. Kemalistlerin kendi mesleklerini, 1930lu yıllarda Atatürkün ağzından devlet sosyalizmi olarak belirlemeleri ve felsefe planında pratik maddiyatçı olduklarını açıklamaları da dikkat çekicidir. Ancak yine de biz, Kemalizmin amacının sosyalizmi kurmak olduğunu öne sürmüyoruz, sosyalizmle ortak noktalarını ve akrabalıklarını belirlemekle yetiniyoruz.
Sosyalizm yoluyla sınıfsız topluma ilerleme amacındaki farklılık, günümüzdeki milli demokratik devrim programına nasıl yansır? Bilimsel sosyalistler, kesintisiz olarak sosyalizme geçebilmek için, milli demokratik devrimin işçi sınıfı önderliğinde gerçekleşebilmesi için çalışacaklardır. Altı Ok Programının içinde olmayan budur, olmaması da doğaldır. Çünkü Altı Ok, işçi sınıfı tarafından üretilmemiştir.
İkincisi ve daha önemlisi, milli demokratik sınıfların ittifak programına, başka deyişle Kemalist ve sosyalistlerin ortak cephe programına, hangi sınıfın önderlik edeceğini yazmak gerekmez. Çünkü devrimin önder sınıfını, programlar değil, devrimci pratik belirler. Sınıflar arasındaki önderlik tartışmasını, bir tek devrimin pratiği çözer. Eğer ittifak olacaksa, programda ortak noktalar belirlenecektir, ayrılıklar değil.
Müttefik yoksa, önderlik de yoktur
Altı Ok, işte milli demokratik sınıfların, siyasal planda Kemalist ve Sosyalist akımın ortak amaçlarını belirlemektedir. Herhangi bir sosyalistin Bu programda niçin sosyalizm amacı yok, niçin işçi sınıfı önderliği yok diye itiraz etmesi çocukçadır; deneyimsizliğin ve teorisizliğin ürünüdür. Ve en önemlisi, bu tavır önderlik iddiasıyla hiç bağdaşmaz. Çünkü önderlik bir ittifak sorunudur. Müttefikin olacak ki, önder olabilesin. Müttefikin yoksa kime önderlik edeceksin? Kendi kendine önderlik olmaz. Önderlik, birden fazla kuvvetin ittifakı durumunda ortaya çıkar. O nedenle ittifakı reddedenler, kendilerinden başka hiçbir güce önderlik edemezler.
Bu tür Troçkizan akımlar, işçi sınıfıyla da birleşemezler. Çünkü işçi sınıfı, kendisini kurtarmak için, toplumun diğer halk sınıflarıyla ittifak etmek gerektiğini yaşadığı deneyimlerle bilir. Bunu, işçi hareketlerinde çok açık görürüz. Örneğin işçi hareketi, özelleştirmeye karşı mücadelede, Cumhuriyet Devrimi kazanımlarını savunmaya büyük önem vermiş ve geniş güçlerle birleşmiştir. İşte bu tavır, işçi sınıfı pratiğinde Altı Okun keşfi ve uygulamasıdır.
Kuşkusuz işçi hareketi, bu tutuma kendiliğinden varmadı. İşçi Partisinin işçi hareketi içindeki doğru politikalarını deneyerek ulaştı. Ancak niçin işçiyi Cumhuriyet Devriminden koparan politikalar değil de, bu devrimci politika tutmuştur? Çünkü işçi sınıfının ihtiyacına uygundur ve işçi sınıfının kendi deneyimleriyle sınanmış ve doğrulanmıştır.
Yalçın Küçük milli demokratik devrimi mi savunuyor şimdi?
İleride anlayacaksınız ama geç olacak, Yalçın Küçük gibileri ciddiye almayacaksınız. Bu tip adamlar yanar döner ve fırıldak gibiler. Sadece iş olsun torba dolsun diye atıp tutuyor. Nasılolsa holtaya takılan çok. İleride anlarsanız ve o zaman sakın benim bu uyarımı unutmayın. Şimdi bana inanacak gibi değilsin ama ileride kendin gerçekleri göreceksin.
Yalçın Küçük milli demokratik devrimi mi savunuyor şimdi?
Yalçın Küçük kendisine sorulan soruya cevap vermiş. Bir analizde bulunuyor. Ben de o analize katılıyorum. Türkiye'nin iki devrimci damarı var, bunlardan biri kemalizm diğeri sosyalizm. Bu iki damar 60'lı yıllarda milli demokratik devrimde buluşmuştu. Sonradan ayrıştılar. Sosyalist ideoloji Kemalizmden büyük ölçüde koptu. Vatan partisi ve HKP dışında pek savunan da kalmadı. Yalçın Küçük'ün de savunduğunu sanmıyorum.
Yalçın Küçük doğruyu söylemiş, Türkiye'de iki devrimci damar varsa bunlardan biri sosyalizmdir, diğeri de Kemalizm'dir. AKP kendi faşizmini ilmek ilmek örerken liberallerin de etkisiyle özellikle kürt milliyetçiliği ve ona tabi olan kuyrukçu sol bu gerçeği görmemiş, CHP ve Kemalizmi hedef tahtası yapmıştır. Bu yüzden Kemalizm konusunda yaptığı tespitler Yalçın Küçük'ü kürt milliyetçileri tarafından hedef adam haline gelmesine yol açmaktadır. Kemalizm Türkiye'de devrimci bir damar olmasının yanında CHP kitlesi ile birlikte solun kitle kaynağını da oluşturur. Sol kitlesini öncelikle bu aydınlanmacı damardan devşirir. Bu bakımdan da ayrıca önem taşır.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.