Türk tipi başkanlık sistemine dair BirGüne konuşan siyaset bilimci Prof. Kalaycıoğlu: Bu sistemin demokrasiyle ilgisi yok. Bunlara ya diktatörlük ya da tek parti rejimi deniyor
UĞUR KOÇ
Türk tipi denilerek kamuoyuna sunulan başkanlık sistemine dair BirGüne konuşan Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu, dünyanın kişiye bağlı yönetimleri terk etiğini söylerken Biz tersine gidiyoruz diyor. Kalaycıoğlu, Bu sistemin demokrasiyle ilgisi yok derken Bunlara ya diktatörlük ya da tek parti rejimi denildiğini söylüyor.
Başkanlık sistemi tartışmaları Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın Afrika ziyareti dönüşü yaptığı açıklamalarla tekrar gündemin ilk sıralarına yerleşti. Yandaş gazeteler de bu açıklamanın hemen ardından başkanlık sistemini övmek için sıraya girdi, kamuoyu oluşturma çalışmalarına başladı. Türk tipi denilerek diğer başkanlık sistemlerinden ayrıştırılan bu sistemin ne olduğunu Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğluna sorduk. Kalaycıoğluna göre böyle bir modelin esas adı diktatörlük.
'FELAKET OLUR' Basına yansıdığı biçimiyle hesap vermeyen, gücü tek elde toplayan Türk tipi başkanlık sistemi için Demokrasi açısından felaket olacağı yorumu yapan Kalaycıoğlu Meclisin temsili demokrasinin en önemli kurumu olduğunu görüşünde: Demokraside tek elde toplanma değil kurumlar arasında dağıtma esastır. Eğer yerde toplanacaksa kişinin elinde değil, kurumda toplanır, o da Meclistir. Çünkü Meclis temsili demokrasinin en önemli kurumudur.
'DİKTATÖRLÜK DENİYOR' Türkiyede tartışıldığı haliyle, denge ve denetleme mekanizmalarını ortadan kaldıracağı eleştirilerine muhatap olan bu sistemin adına Genellikle başkanlık denmediğini belirten Prof. Kalaycıoğlu Bunlara ya diktatörlük ya da tek parti rejimi deniyor diye konuşuyor.
Kalaycıoğlu, Rusyadaki yönetim sistemine siyaset biliminde Rekabetçi otoriter sistem tanımlaması yapıldığını anlatarak Bizimki de ona benzeyecek. Bu sistemin demokrasiyle ilgisi yok diyor.
Bu sistemin Darbe Anayasasının değiştirilmesi değiştirilmesi propagandasıyla sunulmasını da sorduğumuz Kalaycıoğlu Zaten istediklerinin tamamı 1982 Anayasasında var. Dolayısıyla 82 Anayasasını fazla değiştirmelerine gerek yok görüşünde.
'AMAÇ HESAP VERMEMEK' Demokrasilerde esas olanın şahıs yönetimi değil halkın kendi kendini yönetmesi olduğuna dikkat çeken Kalaycıoğlu uygulanmaya çalışılan sisteme dair şu yorumu yapıyor: Halk doğrudan doğruya yönetilebilecek kadar az sayıda değilse o zaman temsilcileri vasıtasıyla yönetilir. O zaman da temsilcilerin yönetimini olabildiğince temsili kılmak ve bunların da halka hesap vermesini kolaylaştırma esastır. Oysa buradaki amaç halka hesap vermeyi kolaylaştırma değil zorlaştırmak. Hatta hiç hesap vermemek.
'DEMİREL'DEN BERİ VAR' Bu sadece Erdoğanın parlak fikri değil, bu istek Demirelden Özaldan beri var diyen Prof. Kalaycıoğlu, bu isteklerin ortaya çıkmasını ise şöyle açıklıyor: Partizan politikacılar Cumhurbaşkanı oluyorlar, o zaman hem partizanca hem de hesap vermeyecek biçimde yönetmeye tevessül ediyorlar ki bu en ağır diktatörlük biçimidir. Cumhurbaşkanlığı makamını partizan politikacıların cazip göreceği bir şekilden çıkartmadığımız sürece de bu istek Türkiye ve demokrasisinin başında bela olmaya devam edecektir.
'TERSİNE GİDİYORUZ' İnsanlığın tarih boyunca istisnalar haricinde, hep kişiler tarafından yönetildiğine dikkat çeken Kalaycıoğlu, bugün yapılan tartışmaları şöyle yorumluyor: Kişi yönetimlerini terk ediyor dünya, kurumlar yönetiyor. Halkın kendi kendisini yönetmesi gibi uygulamalar var, özgürlükler çok ciddiye alınıyor. Biz ise tersine gidiyoruz.
Yazar Türkiye'de "tersine giidiyoruz" demiş, doğru söylüyor. Türkiye'de her şey tersine gidiyor ne yazıkki. Hayatın her alanına bakın doğru giden hiç bir olgu göremeyeceksiniz. Tipik Türkiye yoplumu. Herkes şapkasını önüne çıkartıp kendi payını sorgulamalı. Aksi taktirde ileride de değişen hiç bir şeyimiz olmaz, gelen gideni arartmaya devam eder.
Bu ileti en son Alisan
tarafından 31.01.2015- 16:14 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Türkiye'de eşbaşkanlık kurumunu getiren partiler de var. Yani ileri yönde değişim de var. Ancak 12 Eylül anayasası tek parti ve tek lider üzerine kurulu. O zaman da çok uğraştılar, Türkiye'ye uymadığı için başkanlık sistemini getiremediler. Ancak ucube bir siyasi sistem getirdiler ve siyasi partileri lider sultasına teslim ettiler. Ne kadın kolları kaldı, ne gençlik kolları, ne ocak bucak örgütleri. Önseçimi de pratikte kaldırdılar. Bu siyasi partiler yasası ile bu aday belirleme ve seçim sistemi ile demokrasi zaten olmaz. Bir de Hitler gibi, Mussolini gibi kendisini matah sanan zavallı tipler ortaya çıkarsa da faşizmin dik alası olur. BUnunla nasıl mücadele edilecek? Bir kere ben demokratım diyen tüm partiler eşbaşkanlık ve kollektif yönetim sistemine geçmeli. Başta da CHP. Seçimlerde de adaylar kesinlikle örgüt tarafından önseçimle belirlenmeli. Bunlar ilk adımlar. Partileri tabana yaymak ve tabanın sesinin duyulması için her şeyi yapmak gerekli. Yoksa yalnızca diktatöre karşı çıkmakla olmuyor. Önce kendin kitlelere örnek olacaksın.
Bu ileti en son yorum2006
tarafından 31.01.2015- 17:28 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.