Musa Anter, hatıralarında Türkiyedeki solculardan bahsederken onları ikiye ayırır. Hakiki solcular ve sahte solcular
Sahte solcular Ape Musa için, bugüne kadar ne çektiysek onlar yüzünden çektik bölümüne nail olanlardır. Burada asıl kastedilen toplam sosyal demokratlardır. Yani halka pek çok zaman kurtarıcı olarak gösterilen ve fakat asıl amaçları halkın biriken öfkesini almak olan Türkiye kapitalizminin supapları.
Sadece siyasetmedar insanlar değildir bunlar. İçlerinde gazeteciler, aydınlar, akademisyenler de vardır elbette. Anter yazısında genelleyerek ve kısaca bahseder bunlardan.
Özellikle de eski Cumhuriyet yazarı olup da zamanında Hürriyet gazetesi ile ismi anılanlar için bir cami imamı cemaatine kızsa, ertesi gün kiliseye gidip ayin yaparsa, böyle imama Müslüman denir mi? Elbette denmez. Demek bunlar da sosyalizmin kâfirleridir ibaresini kullanır.
Nerden çıktı şimdi sosyalizmin kâfirleri demeyin. Her şeyin ölçütünün siyasal İslam ile kurulan ilişkinin olduğu, IŞİDine destek vereninden karşı duranına kadar herkesin İslamcılıkla arasında mesafe tayin etmediği, mitinglerde Kuran-ı Kerimlerin dolaştırıldığı, buna karşı çıkanın da onu ilk biz çevirdik dediği bir seçim dönemi yaşanınca ve yaşanan onca şey de solculuk adına yapılınca geriye söylenecek tek bir cümle kalıyor! Hem de onların anladığı dilden: Kâfirler!
Buna karşı olarak oturup da sosyalizmin şartlarını yazacak değilim. Bunun hakkını tarih versin bize tarih göstersin. Zira o şüphesiz her şeyi bilen ve gösterendir.
Ancak bugün sandıklara giden sosyalistlere de bir çift söz etmeden geçmemek lazım.
Solculukla sorosçuluğun, sosyalizm ile liberalizmin, devrim ile devinimin sınırları ne oldu da kayboldu. Hadi benim yaşım genç, diyelim ki aklım ermez ve toyum. Yahu o zaman bizleri Haziran ayaklanmasında yarış atı olarak mı gördü büyüklerimiz yoksa? Ne oldu da kırk yıllık parlamenter hesaplarının kurbanı oldu hepsi.
Parlamento dediğiniz şeyin, hadi Leninin deyimiyle Burjuvazinin ahırının, (bence xıyar bahçesi olarak da görülebilir), işe yaradığı örnek var mı? Bunu komünistler olarak bugün için yanından geçemediğimiz için değil, tüm samimiyetimle söylüyorum. Mecliste vekillerin kafaları kırılarak geçirilen yasalara bakın. Mesele kavgadaki güç dengesi mi toplumsal alandaki terazi mi? Sınıfsal mücadeleye güç mü veriyoruz okul çıkışı kavgaya adam mı topluyoruz?
Elbette bu toplumda pek çok kişi o mecliste komünistleri de görmek istiyor. Bence kıymetli de olur. Yunanistan Komünist Partisi burjuvazinin ahırına karşın Cemal Süreyanın dizesindeki ahırda gezdirilen gül kokusu değil midir? Ama kim söyleyebilir ki komünistlerin gerici politikalara teşne olduğunu, 4+4+4 eğitim politikalarına sessiz kaldığını, efendim biz de kızlı erkekli evlerde kalınmasın istiyoruz dediğini, Patriot füzelerini izlediğini, özelleştirmelere karşı sus pus olduğunu, zorunlu din derslerine ve imam hatipleştirmelere karşı tavırsız kaldığını, Kürt düşmanlığına taviz verdiğini.
Peki, kim söyleyebilir meclisteki partilerden en az birinin tüm bu yukarıda saydıklarım açısından günahsız olduğunu?
Roboski, Rehyanlı, Gezi, Lice ve en son HDP mitinginde yaşanan patlama. Hepsinde meclis olduğu kadar güzel değil miydi? İnsanın yüreği sızlıyor gerçekten. Patlayan bombanın ardından vücudu yanmış bir şekilde olay yerinde zafer işareti yaparak bekleyen bir Kürdün zaferinden kimse beis duymaz merak etmeyin. Ama o dirayetin mecliste bugüne kadar gösterilmemiş olmasının da bir açıklaması da yok! Üstelik seçime girenlerden bu konuna da herhangi bir tövbe beyanı gelmemişken
Bu kadar dini argüman yeter, Benim midem kaldırmıyor bu kadarını. Kaldıranların meclisteki dengelerle oynama şansı var elbette. Küçükken oynadığımız bilyeleri bir cepten öteki cebe aktarmaya benzeyen dengeler. Dengir Mir Mehmet Fıratı oradan alıp buraya verelim verdiğimizi de öne çekelim. Çocuk oyunu bu!
Yine Anter ile bitirelim. Musa Anterin kayınpederi Abdürrahim Zapsunun o dönem Kürt vekiller için söylediğini bugün tüm parlamentoya ithaf edebiliriz.
Ez wekîle çil hezaran im
Ma gelo ez mebus im ez
Yan li ser bextê
Kundekî makus im ez
Yani: Acaba ben mebus muyum, yoksa bu zavallıların üzerindeki uğursuz bir baykuş muyum?
Çeviri Musa Anterin kendi çevirisidir. Yani kelimesi kelimesine değil. Manası manasına!
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.