'İnsancıl emperyalizm' ve liberal sol (Çağdaş Oklap)
"Emperyalizmi süslü kelimelerle yumuşatma girişimlerine karşı onun gerçek yüzünü açığa çıkartanlar ve onunla mücadeleyi gündemlerinin ayrılmaz bir parçası olarak görenler yani komünistler olarak tavrımız net. Bu tavır netliğinin doğal sonucu olarak ise, bölgemizde gericiliğe karşı savaşan ilerici güçlerle birlikte; anti-emperyalist, laik ve özgürlükçü bir mücadelenin örülmesi ve yükseltilmesi açısından da büyük ve zor bir görev duruyor. Zor ama yapılamaz değil!"
Çağdaş Oklap - İleri Forum
Başlıktaki insancıl emperyalizm tamlaması, kendini marksist-leninst addeden herkese tuhaf gelebilir. Tuhaflık, birbirine bu kadar zıt iki kelimenin/kavramın yan yana gelebilir olmasındaki şaşkınlıktan olsa gerek.
Ama şaşırmayalım. Reel sosyalizmin geride bıraktığı bir dünyada yaşıyoruz ve bu tür tuhaflıklarla pek çok kez karşılaştık/karşılaşıyoruz. Bosna Savaşı ile başlayıp Kosova, Irak ve Afganistan işgalleriyle devam eden bir tarihsel kesitte, bu tuhaflıkların sağdan daha fazla bir biçimde solda kendine alıcı bulması ise bir anomali(ydi). Bu anomalinin liberal sol olarak kodlanan bölmeyle ilişkisine aşağıda değinmeye çalışacağım. Ama önce kavramla ne kastedildiğine ilişkin bir çerçeve çizmek gerekiyor.
O halde, kavramla ne kast edildiğini biraz açalım.
İnsancıl Emperyalizm (humanitarian imperialism), Sovyetler Birliğinin çözülüşü ile tarihin sonun geldiği teziden hareketle; dünyada demokrasi ve insan haklarının çağı başlıyor masalı üzerine kurgulanan bir perspektifin sonucuydu. Bu perspektifin temel ideolojik motifi, demokrasi ve insan haklarının gelişimi için, başta ABDin öncülüğünde emperyalist zincirin merkez ülkelerinin azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere demokrasi ihracı biçimindeydi. Emperyalizmin merkez ülkelerinin emperyalist zincirin içerisindeki ülkelere; ticari, ekonomik, mali ve askeri müdahalesi ise temel dinamiğiydi.
Bosna ve Kosovaya yapılan emperyalist müdahale, Afganistana ve hemen sonrasındaki Iraka yapılan emperyalist müdahaleler insancıl emperyalizm adıyla, demokrasiyi geliştirmek ve diktatörlükleri yıkmak gibi ortalama insanın kabul edeceği kavramların ideolojik hegemonyası üzerinden yapıldı.
Bu ulvi amaçlarla yapılan askeri müdahalelerin sonucunda milyonlarca yaşamın yitip gitmesi ise ancak birer istatistiki veri olarak emperyalist kurumların tozlu raflardaki yerlerini aldı. En nihayetinde insan, emperyalist-kapitalist sistem açısından haracanabilir bir kalemden ötesi değildir ve sistemin doğası gereği de olamayacaktır.
Kavramın vaadettiklerinin tersine; önüne insancıl sıfatı koyulsa bile emperyalizmin ontolojik problemi olan anti-demokratikliğine ilişkin bir başka veri de emperyalizmin demokrasi ihraç edeceği ülkelerdeki gericilerle kurduğu ilişkilerdi/desteklemelerdi.
Yakın dönemli olarak en somut dört örneği ise,
1) Suriyede Esada karşı desteklenen islamcı gerici çeteler
2) Libyada Kaddafiye karşı desteklenen islamcı gerici çeteler
3) Ukraynada desteklenen faşistler
4) Venezuelada Chavezci iktidara karşı mücadele yürüten faşistlerdir.
Bu dört örneğin somutluğunda, Haziran İsyanından önce, solculuk ve sosyalistlik adına emperyalizm tarafından palazlandırılan her türden gericiliğin desteklendiği tutumlara şahit olduk. Bu tutumların sonucu olarak; eskide kalmış, ulusalcı, kemalist, diktatörlük sevdalısı , milliyetçi vb. gibi ahistorik kategorileştirmelerle muhattap olduk uzun süre. Bu noktada Lenine dönmek her zaman için yararlı ve zihin açıcı oluyor. Emperyalizm Kapitalizmin En Yüksek Aşaması adlı kitabında Lenin, emperyalizm için; oportünizmi besler, onu biçimlendirir ve güçlendirir. der. Lenin, dün de bugün de oportünizme ve aynı anlama gelmek üzere liberal sola ilişkin ne tür bir tutum alınacağına dair net bir çerçeve çiziyor. Bugün için bu çerçeveye bir ek olarak şu söylenebilir. Emperyalizm tarafından beslenen liberal sol, emperyalizm tarafından beslenmekle kalmadı aynı zamanda ona ideolojik cephane de sundu. İşte İnsancıl Emperyalizm, bu ideolojik cephanelerden bir tanesiydi.
Uzun zamandan beri vurguladığımız emperyalizmin içinde bulunduğu ideolojik krizin bir parametresi olarak eski ikna mekanizmalarının işlevsizleşmesini gösterebiliriz. Geçmişte, emperyalizmin gülen yüzü olarak pazarlanan insancıl emperyalizm kavramının bugüne bakıldığında dünya halkları açısından ikna kabiliyetini yitirdiğini ise rahatlıkla söyleyebiliriz. Bununla birlikte, liberal solun Haziran toplumsallığı karşısında- Türkiye solunun diri ve sağlam öbekleriyle Suriye halklarının direnişinin büyük payını unutmadan elbette- ipliğinin pazara çıkması ve bu doğrultuda Haziran toplumsallığının Suriye Direnişinde almış olduğu pozisyon bunun en somut örneği olarak karşımızda durmaktadır.
Emperyalizme ideolojik cephane sağlama işlevini yerine getiremeyen liberal solun gerilemesinden kast edilen şey tam da budur.
Bu açıdan emperyalizmi süslü kelimelerle yumuşatma girişimlerine karşı onun gerçek yüzünü açığa çıkartanlar ve onunla mücadeleyi gündemlerinin ayrılmaz bir parçası olarak görenler yani komünistler olarak tavrımız net.
Bu tavır netliğinin doğal sonucu olarak ise, bölgemizde gericiliğe karşı savaşan ilerici güçlerle birlikte; anti-emperyalist, laik ve özgürlükçü bir mücadelenin örülmesi ve yükseltilmesi açısından da büyük ve zor bir görev duruyor.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.