Syriza'nın 'kurtarma paketi' konusunda anlaşmaya varmasının ardından parti içi tepkilerin yükselmesi Yunanistan Başbakanı Aleksis Çipras'ın istifasıyla sonuçlanabilir. Çipras'ın Syriza içerisindeki muhalefeti bastırabilmek için yakın bir zamanda erken seçim duyurusu yapması bekleniyor.
Syriza'dan yapılan açıklamaya göre Başbakan Çipras, bu akşam yerel saatle 20:00'de bir konuşma yapacak. Açıklamada, konuşmanın içeriğine ilişkin bir bilgi verilmezken, ülke genelinde yayın yapan birçok haber sitesinde, Çipras'ın konuşmasında erken seçim kararını ve bu nedenle istifa ettiğini açıklayacağı belirtiliyor.
Sol umudu cebine koyup sistem içi kriz aşmaya çalışmak başarısızlığa yol açar. Çipras bunu yaşıyor. Seçim olsa ne olacak, Çipras tek başına gelse AB dışında bir kurtuluş çözümü var mı?
Sadece ülkemizde değil, Avrupada da önemli gündem Yunanistan referandumu ve sonuçları. Yunanistanda yaşanan krizin ve sonrasında Avrupa Birliği emperyalizmiyle yürüttükleri görüşme ve pazarlıkların Avrupa Birliği ülkelerinde baş gündem haline gelmesi şaşırtıcı değil.
Avrupa Birliğinin geleceği açısından yapılan değerlendirmeler bu gündemin birinci noktasını oluşturuyor. Yunanistanın ABden ayrılma olasılığı üzerinden Yunanistan ve İspanya ve benzeri ülkelerde yaşanacakların Avrupa Birliği sihrini çözücü bir etkide bulunup bulunmayacağı Avrupa burjuvazisinin önemli korkularından biridir.
Avrupa Birliğinde yaşanan bu sorunun yoğunlaştığı ülkeler ise bellidir ve bu ülkelerde radikal sol hareketlerin ortaya çıkması da ikinci noktayı oluşturmaktadır. Avrupa burjuvazisinin korkularından birinin de bu olduğunu söyleyebilir miyiz?
Yunanistanda Syriza ve İspanyada Podemos örneklerinin sınırları üzerine yapılan tartışmaların tam da böyle bir anlamı var. Burjuvazi açısından neyi zorlamazlar, sosyalistler açısından ise nereye kadar gidebilirler soruları üzerinden yapılan tartışmaları izliyoruz hep birlikte.
Öncelikle birkaç noktayı belirtmek lazım: Avrupa Birliği, bir sermaye birliği olarak kuruldu. Ancak AB kuruluşunu bir demokrasi şovu ve kurumsallaşması olarak sundu. Bu durum, AB ülkelerinde örneğin Yunanistan gibi ülkelerde, medeniyetin bir parçası olmak gibi algılandı. Ulusal para yerine Avro kullanımı toplumda bir ayrıcalıkmış gibi algılanıyor.
Avrupa Birliğinde yaşanan ekonomik sıkışmanın en fazla ABnin zayıf halka ülkelerinde birikmesi ve bu ülkelerde radikal sol uçların ortaya çıkması ki bu durum biz Marksistler açısından kitaba uygun bir gelişmedir Avrupa Birliği illüzyonunun dağılma olasılığını gündeme getirmiştir.
Bu açıdan Yunanistanda Syrizanin iktidar olması ya da İspanyada Podemosun yükselişi, bu iki hareketin niteliğinden bağımsız, önemli gelişmeler olarak değerlendirilmelidir. Çünkü Avrupa Birliğinin gerçek yüzü bu örneklerle açığa çıkmış oluyor. Emeğin Avrupası diye ABye soldan destek veren görüşlerin çöktüğünün ispatıdır bu. Avrupa emekçilerine, Avrupa Birliği projesi kurtuluş değil yıkım getirmiştir.
Yunanistan referandumu tam da bu yüzden önemlidir; çünkü, hayır oyları aslında Avrupa Birliğinin oylanması olarak da okunabilir. Bu yüzden, Yunanistan referandum sonuçlarına burun kıvırarak değil, tersine, Avrupalı emekçilerin uyanışı olur mu üzerinden bakmak gerekiyor.
Ancak karıştırılan şey şudur: Avrupa emekçilerinin verdikleri tepki ile bu tepkinin somutlandığı radikal demokratik hareketlerin niteliği arasında bir açı vardır. Radikal demokrasinin, ABnin yaşadığı krizde boy vermesi ve Yunanistandaki gibi krizin çözümünde aktör haline gelmesi, bu hareketin Avrupa Birliği çarklarına çomak sokacağı ve sistemi toptan kilitleyecek bir devrimcilik üreteceği anlamına asla gelmemektedir.
Podemosun, Yunanistan referandum sonuçlarına dönük tutumu ve burun kıvırması, siz bunu ABden kopma korkusu olarak algılayın, sınırlarını göstermiştir. Üzerindeki parlak pullar yavaş yavaş dökülmektedir.
Söz konusu Syriza olunca, biraz daha somut konuşmak gerekir. Syrizanın, AB troykası ile yürüttüğü pazarlığı referanduma götürmesi ve hayır oyu istemesi ve sonrasında çıkan hayır sonucunda Syrizaya beslenen umutları daha da artırmıştı. Syrizaya mesafeli duran Yunan komünistleri bu süreçte eleştirilerden nasibini fazlasıyla almıştı.
Yunan komünistlerinin referandum politikalarını eleştirmek gerek. Referandumda boykot tutumu yerine hayır tutumu almaları doğru olandı. Bu enternasyonalist eleştirimiz ile Yunan komünistlerine yöneltilen alaycı eleştiri arasında bir fark olduğunu da belirtmek gerek.
Diğer taraftan Syrizanın sınırlarına işaret eden komünistlerin yavaş yavaş haklı çıktığını görmek gerekiyor. Referandum sonrası Syrizanın Euro Bölgesine sunduğu son teklifin ayrıntıları yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Referandumda Yunan halkının hayır dediği teklife benzer maddeler bir bir gündeme geliyor. (http://tr.sputniknews.com/avrupa/20150710/1016481089.html) 12 milyar avroluk tasarruf tedbirleri alınacağı, bu rakamın Yunan halkının reddettiği tekliften 4 milyar avrodan daha fazla olduğu söyleniyor. Kurumlar vergisi oranının ve lüks tüketim maddelerinin vergilerinin arttırılması, emeklilik yaşının 67e çıkacak olması, telekomünikasyon şirketinin kalan hisselerinin satışı ile Pire ve Selanik limanlarının özelleştirilmesi Syriza tarafından sunulan teklifin bazı maddeleri.
Yunan komünistleri, hayır oyunu evete çevirecekler derken sanırız bunu kastetmişti. Sanırız yapılan referandum, masada elin güçlü olması içinmiş
Elbette, erken konuşmak doğru değil. Pazar günü yapılacak anlaşma her türlü olasılığa açık. Bakalım Avrupa Birliği emperyalistleri bu teklife ne diyecek, daha da boyun eğdirme yoluna mı girecekler?
Açık gerçekler ortada iken, Yunanistanda yaşanan gelişmeleri ve bunun sonuçlarını ülkemizden bakarak değerlendirirken gerçekten soğukkanlı bir bakış gerekiyor. Ne Yunanistan referandum sonuçlarına burun kıvırmak ne de Syrizaya devrimci anlamlar yüklemek doğru. Avrupa Birliğinin sermaye diktatörlüğü olduğu bir kez daha görülürken, Avrupalı emekçilerin ayağa kalkabileceğini görmek ilk bakılması gereken yer. Ancak sistem içi çözümlerden umut beslemek bir o kadar tehlikeli.
Ülkemizde benzer beklentiler üzerinden Yunanistan örneğine bakarken, daha dikkatli olmalı. Ne Türkiye Yunanistan, ne de Türkiyede emekçilerin kurtuluşu Syriza modelinden geçecek. Toplumsal tepkiyi düzene bağlayacak oluşumların parçası olmadan, ancak bu tepkiye ve gelişmelere burun kıvırmadan devrimci bir alternatif ortaya konmak zorundadır.
Ama en çok şunu soralım: Ülkemize demokrasi gelecek diye 10 yıl önce Avrupa Birliğine girmek için yaygara koparanlar neredeler acaba?
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.