Hem Marsist-Leninist olduğun savıyla ortaya çıkacaksın hem de sınıf mücadelesini ULUSAL düzlemde ele alacaksın..."
Başka bir başlıkta geçiyor bu cümle. http://www.solpaylasim.com/k867-sozde-sol-forumun-iki-ruh-ikizi-kuyrukcusu.html Tartışılmaya değer görüyorum. Enternasyonalist solcuların çok olduğu ve kendilerini böyle adlandırdığı bir ülkede faydalı bir tartışma olabilir. Bu enternasyonalistlerin enternasyonal dünyaya ulaşmak açısından ulusal sınırlar içinde sosyalist devrimi reddettikleri anlamına gelmiyor. Bunu söyleyebilirim. Bu sözüm verdiğim linkteki tartışmayla ilgili değil. O tartışmada ilgili kişiler böyle düşünmüyor olabilir. Ancak enternasyonalizm ulusal ölçek içinde gerçekleştirilen bir devrimin ulusal ölçek içinde kurtuluş getirmeyeceğini anlatır. Bu kavram mutlak kurtuluşun sosyalist devrimlerini gerçekleştirmiş olan ulusal devletlerin birbirlerine bağlanarak ve sınırları ortadan kaldırarak gerçekleştirecekleri ulus ötesi toplum biçimi içinde yattığını gösterir. Enternasyonalizmin sosyalizmle ilgili anlamı budur. Bu yüzden de enternasyonalizm için ulusal devlet içinde iktidarın alınması ve sosyalist kuruculuğun başlanması önemlidir. Tek ülkede sosyalist devrim savunulmadan enternasyonalizmi savunmak marksist leninist ideolojiye aykırıdır. Kim böyle bir tavır gösteriyorsa, ulusal sınırlar içinde sosyalist devrim ile enternasyonal birliği karşı karşıya getiriyorsa marksizm leninizme aykırı bir siyasi tutum içine giriyor demektir. Doğrusu sosyalist devrimi savunmak ve o devrimin enternasyonal karakterinin bilincinde olmaktır.
Bilimsel sosyalizm savunulduğunda zaten ulus ötesi toplumsal birlik de savunulmuş olur. Bilimsel sosyalizmi savunup enternasyonalizmi reddetmek kurama aykırı. Bu ayrımı yapmak bence ya bilgisizlik ya art niyetli bir yaklaşımdır. Bence gereksiz bir tartışma bu.
Bilimsel sosyalizm savunulduğunda zaten ulus ötesi toplumsal birlik de savunulmuş olur. Bilimsel sosyalizmi savunup enternasyonalizmi reddetmek kurama aykırı. Bu ayrımı yapmak bence ya bilgisizlik ya art niyetli bir yaklaşımdır. Bence gereksiz bir tartışma bu.
Ben de öyle düşünüyorum ancak bu şekilde de bırakmamak lazım. Çok rastlanılan bir yanlış ve forumlarda sık sık kullanılıyor. Sosyalist olmanın önüne enternasyonalist kelimesi eklendiğinde sosyalistlerin ulusal sınırlar içindeki devrim hedefi buhar oluyor ve kürt ulusalcılığına biat etmenin yolu açılıyor. Enternasyonalizm kavramının savunulması bilimsel sosyalizmdeki anlamı nedeniyle değil, ulusal sınırlar içindeki sınıf mücadelesinin ve iktidar hedefinin yok sayılmasıyla ilgili. Bu konu bence çok önemli ve sol forumlarda bu konuda hata üzerine hata yapılıyor.
Bilimsel sosyalizm savunulduğunda zaten ulus ötesi toplumsal birlik de savunulmuş olur. Bilimsel sosyalizmi savunup enternasyonalizmi reddetmek kurama aykırı. Bu ayrımı yapmak bence ya bilgisizlik ya art niyetli bir yaklaşımdır. Bence gereksiz bir tartışma bu.
Ben de öyle düşünüyorum ancak bu şekilde de bırakmamak lazım. Çok rastlanılan bir yanlış ve forumlarda sık sık kullanılıyor. Sosyalist olmanın önüne enternasyonalist kelimesi eklendiğinde sosyalistlerin ulusal sınırlar içindeki devrim hedefi buhar oluyor ve kürt ulusalcılığına biat etmenin yolu açılıyor. Enternasyonalizm kavramının savunulması bilimsel sosyalizmdeki anlamı nedeniyle değil, ulusal sınırlar içindeki sınıf mücadelesinin ve iktidar hedefinin yok sayılmasıyla ilgili. Bu konu bence çok önemli ve sol forumlarda bu konuda hata üzerine hata yapılıyor.
Bana göre doğru saptamalar bunlar. Enternasyonalist kavramını daha çok troçkist olduğunu söyleyenler savunsa da, güncel siyasette ve olur olmaz yerlerde karşımıza çıkmasının nedeni kuyrukçu anlayışın kuyrukçuluklarına bir kılıf uydurma çabasıdır. Bu tipler kendileri gibi kuyrukçuluk yapmayanlara en başta ''ulusalcı'' yaftasını fırlattıkları için kendilerinin farkını bu kavramla ortaya koymaya çalışıyorlar. Gerçekte ise bilimsel sosyalizmi savunmak doğrudan enternasyonalist olmayı gerektirir zaten. Bu konuda hiç bir sorun yok. ''Enternasyonalist'' olduğunu iddia edenlerin çok büyük çoğunluğunun ( sözde sol-sosyalist forumlardakilerin tamamının) bu kavramı ısrarla ileri sürmeleri ise ulusal ölçek içinde siyasal devrimin üzerinden atlama çabalarını gizleme amacı nedeniyledir ki, sorunlu konumlanış da zaten bu noktada başlamaktadır. Nedeni ise çok açık; kuyrukçuluğa kapı aralamak veya kuyrukçuluklarına kılıf uydurmak!
Hem Marsist-Leninist olduğun savıyla ortaya çıkacaksın hem de sınıf mücadelesini ULUSAL düzlemde ele alacaksın..."
Enternasyonalizm konusunda bir yorumda bulunmak gerektiğini yazmıştım. Nunun için forumda uygun bir başlık da ararken bu başlığa rastladım. Yazmak istediklerimin merkezine oturtmak istediğim şey de bu başlıkta var. Alıntı yaptığım cümle bu konuda tam da ibretlik bir cümle değil mi? Böyle düşünenler var ya da düşüncelerini, konumlanışlarını böyle maskelemeye çalışanlar var, diyelim. Enternasyonalizm bir dönem burjuva kozmopolitizmiyle karıştırılmış, sadece birilerinin birilerini desteklemek ve bu yolla kuyruklarına katılmak olarak algılanmış, ''bir tanımlama yapar mısınız?'' diye sorulduğunda birinin diğerinin karşıtı olduğu şeklinde yanıt verilmiş. Öyle olduğu için de liberallerin o dönemlerde hem AKP'nin ve hem de Kürt ulusalcılığını etkileyen siyasi çizgilerine akıllarınca soldan destek vermeyi enternasyonalizm sanmış ve bu şekilde davranmayanlara, bu siyasi çizginin ülkeyi bir karabasana çevireceğini söyleyenlere de ULUSALCI dediklerini burada sürekli yineledik. Kimler olduklarını biliyorsunuz; Biri Vaeda mahlası ile yazar ( ayrıca belki de on on beşe yakın farklı mahlasara forumlara girer çıkar, saçmasapan şeyler yazardı) diğeri de EKİM adında bir başka kuyrukçuydu. Ben bu arkadaşarın bir tek doğru yorumlarına da rastlamamıştım. En önemli özelliklerinden biri de internet kullanmaktaki becerileriydi. Oradan buradan bulduklarını çoğu kez de yanlış yorumlayarak birbirlerine ekler ve sonra da akılllarınca yorumlar ve sonra da kendilerine enternasyonalist komünist derlerdi. Kuyrukçuluklarının da nedeni zaten ( o dönemde) bu enternasyonalist komünist anlayışları nedeniyleydi. Ne demişlerdi:
''Hem Marsist-Leninist olduğun savıyla ortaya çıkacaksın hem de sınıf mücadelesini ULUSAL düzlemde ele alacaksın..."
Oysa Marksist Leninist ve dolayısıyla enternasyonalist olmak ulusal ölçekte bir sınıf mücadelesini sahiplenmeyi ve yine ulusal ölçekte bir siyasal devrim perspektifini savunmayı gerekli kılar. Başka sözcüklerle enternasyonalist olmak, bilimsel sosyalist ideolojinin enternasyonalist özelliği ulusal ölçekte bir sınıf mücadeesini öngörür, daha doğrusu dayatır. Yine başka sözcüklerle, gerçek kurtuluşun bilimsel sosyalist kavrayışa göre enternasyonal düzeyde gerçekleşeceği gerçeği mücadelenin ulusal ölçekte sürdürülmesi anlamına gelir. Her ülkenin özgün koşulları ne bir devrim ihracını gerekli kılar ve ne de sınıf mücadelesinin enternasyonal düzeyde verileceği anlamına gelir. Her ülke koşulları siyasal devrime ve gerçekleştirildiğinde sosyalist kuruluşa kendi özgün koşullarındaki mücadelelerin ULUSAL ÖLÇEKTE başarıya ulaşmasıyla mümkün olacaktır. Bu yüzden enternasyonalizmi ulusal ölçeklerdeki sınıf mücadelesinin karşıtı olarak görmek gerçekten hem koca bir cahillik ve hem de sanallığın verdiği cahil cesaretinin bir ifadesidir ve başkaca bir şey de değildir.
Proletarya enternasyonalizmi işçi sınıfının ulusal ve uluslararası çıkarlarını gözetmek ve bu yönde siyasetleri savunmak demektir. Bir başka tanımlamayla başka ülkeledeki sosyalist partilerle, sınıfla ve halklarla dayanışma ve kardeşlik ilişkisi kurmaktır. Enternasyonalist mücadeleyle sınıfsal mücadelenin dünya çapında olacağı, bunun için evrensel anlamda bir örgütün kurulmasının ve ülkelerdeki sosyalist mücadelelerin bu örgüt tarafından belirlenmesi yönündeki açıklama ve imaların maddi gerçeklikle örtüşür bir yanı bulunmamaktadır ve zaten eşitsiz gelişme yaasına da bir uygunluğu yoktur. Enternasyonalizmin kurulmasının dayanışma bağlamında ilişkileri geliştireceği söylenebilir. ( Benzer şekilde Metin Çulhaoğlu enternasyonal tarzı örgütlenmelerin gerekli olmadığını karşılıklı fikir alışverişinde bulunan örgütlerin olabileceğini de ileri sürmüştür.)
Kısaca enternasyonalist olmak isteyen biri öncelikle ''ulusalcı'' olmak zorundadır.
Ulusal ölçekte sosyalist devrim perspektifi olmadan, bu yönde siyasetler oluşturumadan enternasyonalist falan olunmaz.
Ulusal ölçekte siyasal devrimin gerekliliği ve zorunluluğu öne çıkarılmadan, bu mücadelenin öneminin altı kalınca çizilmeden ve gereğinin yapılması yönünde ciddi ve somut siyasetler savunulmadan enternasyonalizm üzerine ahkam kesmeye çalışmak Lenin'in sözleriyle ''devrimci lafazanlık''tan başka bir şey değildir. Ciddiye alınmas gereken bir yanı da yoktur.
Enternasyonalizm konusu çoğu kez kerameti kendinden menkul solcular tarafından ve gerekli gereksiz hemen her yerde kullanılmaya çalışılan bir kavramdır. Özellikle Kürt hareketinin yükselişe geçtiği süreçte sosyalist olmanın bir ulusalcı harekete biat etmek anlamına geldiği ve bunun için de enternasyonalist solcu olunması gerektiği söylenir. Biat etmeyenler de ulusalcı, sosyal şoven ve hatta neo-faşist olarak nitelenir. Dolayısıyla bu tip kişiler biraz da (sol) liberallerin bu konulardaki etkisiyle Kürt hareketine alınan siyasal pozisyona göre kullanlmaktadır.
Geçenlerde Metin Çulhaoğlu'nun bir yorumuna rastlamıştım, o da enternasyonalizmi özetle ülke sınırları dışında, başka ülkelerin sınıf ve halklarıyla dayanışma ve kardeşlik ilişkisi olarak tanımlamaktadır. Bizim kerameti kendinden menkul solcularımız dillerinin ucuna gelmesine rağmen pek de dillendiremedikleri şekliyle ''devrim ihracı'' anlamına gelmediği ve aynı zamanda ulusal bir ölçekte bir halkın devrimci mücadelesine uluslarası bir örgütlenmenin karar veremeyeceği anlamına da gelmektedir. Dolayısıyla bir sosyalist için enternasyonalist olmak ulusal ölçekte bir devrim perspektifine sahip olmaktan da geçmektedir. Yani bu bağlamda ''ulusalcı'' olmak... Ama işte gel de bunu bizim kuyrukçu enternasyonalistlere anlat!
Gerçekten de o zamanlar, yani sözde sol, sosyalist ve dahi enternasyonalist forumların açık olduğu ve dolayısıyla Kürt ulusalcılığının hem yükselişte ve hem de bu söz konusu forumlarda egemenlik kurduğu dönemlerde enternasyonalist olmak hem ulusal ölçekte devrim perspektifinden uzaklaşmak, hem Kürt ulusalclığına kuyrukçuluk-yedeklenmek anlamına geliyor ve aynı zamanda bu çizgide olmayanlara karşı da ulusalcılık adı altında ötekileştirme ve hatta düşmanlaştırma çabalarınn dillendirilmesi için kullanılıyordu.
İçi boş bir tartışmaydı.
Gereksizdi.
Üstte de değinildiği gibi enternasyonalist olmak Marksist Leninist olmanın bir gereğiydi zaten ve ulusal ölçekte devrim perspektifinin dışlanması anlamına da gelmiyordu. Tam tersine adına yurt-vatan dediğimiz toprak parçasında enternasyonalist olmak her şeyden önce bir devrim perspektifini de gerekli kılıyordu. O zamanlar çok yinelendiği gibi ulusal ölçekte devrim perspektifinden soyutlanmış bir enterasyonalist olma iddiası gerçekte burjuva kozmoolitizmine savunmakla eş anlamlıydı ve yine o dönemlerde bu sözde sol, sosyalist ve dahi enternasyonalist forumlarda egemen olan tavır da böyle bir şeydi.
Oysa tartışılması gereken şey, (bence) ulusal ölçekte devrim konusunun nasıl bir güncel siyasetle doğru bir konumlanış alacağı sorunudur. Çok yineleniyor, özellikle reel sosyalizmin çözülüşünden sonra bir siyasal devrimin gerçekleşebilmesinin nesnel ve öznel koşullarının varlığı arasındaki mesafe epey açılmış ve adeta bu konuda bir büyük kopuş yaşanmıştır. Nesnel koşullar ne denli derinleşerek sürüyorsa toplumsal alanda görünür hale gelmesi gereken öznel durumun ise ne yazık ki esamesi okunmuyor. Yerel veya ulusal ölçekteki itirazlar, tepkiler ve hatta ( gezide olduğu gibi) ayaklanmalara kadar veren eylemlerin doğrudan düzene karşı yönelmemesi ve bir devrimci perspektif kazanmaması hemen hemen tüm ülkelerde olduğu gibi bizim ülkemizde de yaşanıyor. Bence sosyalistlerin çözmesi-aşması gereken konu-sorun da bu. Nesnellik ve öznellik konusu birbirinden bu denli bir kopuş yaşarken bunun devrim perspektifi konusuna yansımaması düşünülebilir mi?
Değiştirmeyi önlerine koyanların ve haklı olarak sürekli değişimden söz edenlerin bence bu konuda onlarca yıldır ortaya koyduğu siyasetlerin yetersizliği ve hatta yanlışlığı anlaşılmalıdır. Ölçü-kriter toplumsal alandaki gücümüzdür. Hepimiz, tüm sosyalistlerimiz ve kendi köşelerinde ve dergi ve gazetelerinde çoğu kez mangalda kül bırakmayan komünistlerimiz bir araya geldiğimizde toplamda yüzde bir bile olamıyorsak ne kadar iyi analizler yaptığımız iddia ve görüntüsünün herhangi bir anlamı olabilir mi? Sadece kendi kendimizi kandırıyoruz, konfor alanlarımızın belki değişmemesini sağlıyor ve etrafımızı, yakın çevremizi inandırabildiğimiz oranda da söylemeye ve yapmaya çalıştığımız hemen her şeye sonunda kendimiz de inanıveriyoruz.
Yıllardır aynı yüzler, aynı söylem biçimleri ve aynı siyasetler...
Sorun, sorunumuz sanki burada yatıyor gibi geliyor bana.Bunları konuşmalıydık, tartışılması gereken bunlardı ve o kadar çok zaman yitirdik ki, sorunlarımız daha da büyüdü ve altından kalkılmayacak bir hal aldı. Hala daha konuşulduğunu sanmıyorum. Solcular, sosyalistler ve yüzü sola dönük kesimler neden hala CHP'de sorusunu bile tartışamadık. Bunu söyleyenlerin tamamı da o zaman HDP-DEM'deydi.
Evet, değiştirmek için önce kendimiz değişmeliyiz. Onlarca yıldır toplamda binde birlere takılı kalmışsak önce bu gerçeği kabullenmek ve bu noktadan başlamak gerekiyor sanırım.
Oysa tartışılması gereken şey, (bence) ulusal ölçekte devrim konusunun nasıl bir güncel siyasetle doğru bir konumlanış alacağı sorunudur. Çok yineleniyor, özellikle reel sosyalizmin çözülüşünden sonra bir siyasal devrimin gerçekleşebilmesinin nesnel ve öznel koşullarının varlığı arasındaki mesafe epey açılmış ve adeta bu konuda bir büyük kopuş yaşanmıştır. Nesnel koşullar ne denli derinleşerek sürüyorsa toplumsal alanda görünür hale gelmesi gereken öznel durumun ise ne yazık ki esamesi okunmuyor. Yerel veya ulusal ölçekteki itirazlar, tepkiler ve hatta ( gezide olduğu gibi) ayaklanmalara kadar veren eylemlerin doğrudan düzene karşı yönelmemesi ve bir devrimci perspektif kazanmaması hemen hemen tüm ülkelerde olduğu gibi bizim ülkemizde de yaşanıyor. Bence sosyalistlerin çözmesi-aşması gereken konu-sorun da bu. Nesnellik ve öznellik konusu birbirinden bu denli bir kopuş yaşarken bunun devrim perspektifi konusuna yansımaması düşünülebilir mi? l
Böyle söylemişim bir üstte. Toplumun kendiliğinden eylemler ve itirazlarla tepkisini koyabildiği ama bunun hemen hiçbir zaman düzene yönelik olmadığını, düzene yönelmediğini, bunun gerçekleşebilmesi için de sosyalistlere, sosyalist partilere ihtiyaç olduğunu ve bu sürecin ancak sonuca yönelik siyasetlerle mümkün olabileceğinin altını çizmek istemişm. Bu yüzden her seçim sonucunda ortaya çıkan başarısızlıklarımızın kronikleşmiş bir hal aldığını da söylemek mümkün. Hiçbir sosyalist partimizin bundan yaklaşık 60 yıl sonra tarihsel TİP'in aldığı yüzde 3'lük potansiyele ulaşamamış olması bile başlı başına bir sorun değil mi? Ne söylüyoruz, neyi tartışıyoruz, TİP'in son seçimlerde aldığı görece başarılı sonuca rağmen tüm sosyalist-komünist partilerimizin tamamı dahil toplamda 60 yıl önceki TİP'in toplumsal alandaki karşılığına erişemiyor ise, bu eşik aşılamıyor ise tüm bu sosyalist komünist partilerin varlığının yararı ne olabilir ki?
Türkiye sosyalist siyasetinde bir büyük boşluk vardır ve anlaşılması gereken de budur. Bu boşluk aynı yüzler, aynı sesler ve aynı siyasetlerle doldurulamayacak, aşılamayacaktır.. Evet, başka yüzlere, başka seslere ve başka siyasetlere ihtiyacımız vardır ve bir kez daha yinelemekte, ve altını çizmekte yarar vardır; olmuyorsa olmayacaktır.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.