Liberaller, sosyalistler, komünistler
Mehmet Kuzulugil
Mehmet Bozkurtun Osmanlıda İslam ve sosyalizm başlığı altında yazdıklarını izliyor musunuz?
Bozkurtun yazılarında Osmanlıyı da İslamı da aşan bir meselenin de izleri var.
Sosyalizm komünizm meselesi.
İşin aslı biraz karışık tabii.
Bizim ülkemizde evrensel ölçekte kendine komünist diyen Marksist kişi ve hareketler bir tür örtü olarak, yasal sınırların ürünü olarak sosyalist kelimesini kullanmış. Bu bir yönü.
Bir diğer yönü yine Marksist yaklaşımda sosyalizmin komünizmin ilk(el) aşaması olarak görülmesi. İşçi iktidarının, yeni toplumun kuruluşunun bu ilk döneminde mutlak bir eşitlik değil de, emeğin hakkını esas alan bir adil dağıtım hakim oluyor. Marksistler bu yüzden sosyalist ve asıl komünist oluyorlar.
Son olarak, Marksizm dışı ya da Marksizmin dışına düşmüş bir yumuşak eşitlikçi/toplumcu hareket olarak sosyalizm ile işçi iktidarını ve onun zorla kurulan yeni düzenini hedef alan, toplumsal çatışmanın ileri toplumun gerçek motoru olduğunu savunan komünistlik. Sosyal demokrasinin de sosyalistlik olarak tanımlandığını hatırlatayım.
Bozkurtun didiklemelerinde yeni düzene İslamdan kaynak arayanlara ilişkin aktarımları bir yanıyla da özellikle bu son noktaya da uzanıyor.
Aslında özetle bu toplumda, biz mutedil bir dönüşümle ve herkesin rızasıyla herkes için daha iyi bir düzeni öneriyoruz. Bu zorba ve hayalci komünistler gibi değiliz diyen sosyalistler hiç eksik olmuyor.
Esastan ele alırsak, sosyalistlik ve komünistlik arasındaki farka bugün yeniden dönmek ve kendimizi sosyalist hareketin bir unsuru olarak değil de komünist olarak görmenin dayanaklarını göstermek durumundayız.
Birincisi: Sosyalistlik toplumsal eşitliği yardımlaşma, dayanışma, kaynak paylaşımı gibi mutedil yöntemlerin eşliğinde kurulacak bir sosyal adalet düzeninde ararken, komünistlik sınıf savaşımı diyor. Herkesin aklına yatan tatlı reformlarla sosyal adalet sağlanmıyor. Eşitlik ve özgürlük için eşitliği bozana, özgürlüğü sınırlayana, yani mülkiyete el konuluyor! Üstelik bu gerçek sosyalizmin de yolunu gösteriyor. Sosyalistler akılcı dönüşümlerle reform hayalleri pompalayarak, düzenin devamını sağlarken, komünistlik dümene geçtiğinde insanlık seviye atlıyor.
İkincisi: Sosyalistler, toplumsal dönüşümler için ikna (!) ileri aklın toplumun bütünü tarafından kavranması, güzellik, tatlılık gibi yolları yordamları benimserken, komünistler kurdun ağzından kuzuyu almak için kurdun kafasına vurmak gerektiğini söylüyorlar.
İlk Marksistlerin ütopik sosyalizme dönük eleştirilerinin felsefi ve ekonomik temellerini de belirleyen bu siyasal yaklaşım. Onun için Proletarya Diktatörlüğü dejenere olmuş baskıcı bir Marksizm yorumunun değil ilk Marksist yapıtların bize hediyesi.
Marksistler, anarşistler gibi tüm sorunların kaynağını devlette görmüyorlar. Tersine, insanlığın eşitlik ve özgürlük çağını müjdeleyecek dönüşümlerin ancak bir devlet aracılığıyla örgütlenebileceğini söylüyorlar. Ama Marksistler, burjuva devleti yıkmadan böyle bir devletin kurulamayacağını da söylüyorlar. Leninin Devlet ve Devrimi devlet sorununu es geçen sosyalistlere de devrimci sınıfı devletten mahrum etmeye kalkan anarşistlere de bir yanıt bu yüzden.
* * *
Bir de liberalizm var. Tarihsel arka plan vs. ile ilgili olmayacak söyleyeceklerim.
Dikkatimi çeken bir şey var. Son yıllarda liberalizm hakkında yazanlar sınıf bağlantısına işaret etmek gerektiğinde tek bir noktanın üzerinde duruyorlar: piyasacılık.
Ekonomik liberalizm, liberalizmin sınıfsal eleştirisinin neredeyse tek hedefi oluyor. Liberalizm, güçsüzü güçlü karşısında yalnız bırakıyor. Mülkiyet gücüne sahip olanın toplumsal çıkarı ezip geçmesine yine liberal lese-fer (**) ilkesi cevaz veriyor.
Liberalizm eleştiricileri de (son yıllarda cinsiyetçi göndermeleri nedeniyle terk edilen bir terimle) liboşları hedef alanlar da esasen buradan yükleniyorlar. Ekonomik liberalizm, bırakınız yapsınlar, bırakınız sömürsünler diyor. Buna itiraz ediliyor.
Oysa liberalizmin asıl vurucu kötülüğü, karşı devrimci yönü bu değil.
Kanımca artık liberalizmi bırakınız böyle kalsın cümlesiyle özetlemek uygun düşer.
Demokrat eski solumuz, liberalizmle didişirken işin bu yönünü gölgede bırakıyor.
Bu ana akım dışında kalan devrimciler de var şüphesiz. Liberallerin cumhuriyet hesaplaşmalarına yanıt verirken, bir tür jakobenizm savunusunu önemseyen Merdan Yanardağ gibi devrimci yazarlar da var solda. (Burada sadece not etmekle yetineceğim, Yanardağın Liberal İhanet kitabında liberalizme ayırdığı tarihsel/teorik bölümü bu açıdan da tamamlaması gerektiğini düşünüyorum. Yanardağ da asıl güncel hesaplaşmanın merkezindeki devrimci iradeciliği/jakobenizmi hiç ihmal etmediği halde liberalizmi tanımlamaya ayırdığı bölümde asıl teorik eleştirilerini ekonomik liberalizme yöneltmiş.)
Liberalizmin anti-komünist bir ideolojik saldırı olarak etkin olduğu yön, özel mülkiyet, piyasanın gizli eli ve girişimcilik güzellemeleri değil artık. Etkinliğin merkezinde komünistlerin dediğim dedik despotlar olarak resmedilmesi var.
Sosyalizmden, komünistlikten uzak durmanın avamdaki gerekçesi çoğzel şeyler söylüyorsunuz da bunlar olmaz iken, liberal ehli imza (sağa sola imza atmayı seviyorlar en çok) bu ütopyanın yolları zorbalık ve kanla döşeniyor deyiveriyor.
Eşitlikçi bir toplumsal düzenin, toplumsal çıkarın ve özgürlüğün ancak bir örgütlü irade ile hayat bulacağı fikri... Yeni bir dünyaya, toplumun verili durumunun, halkın değerlerinin, gerçek hareketin değil örgütlü iradenin siyasal dayatmaları ile varılacağı Liberallerin nefret ettiği gerçek bu.
* * *
Komünistliğe dönerek tamamlayalım.
Toplumsal dönüşümün, yeni ve daha ileri bir dünyanın olanakları, malzemesi, onu mümkün kılacak güç kaynakları bugün mevcut olanda vardır.
Bunlardan yeni bir dünya çıkarmaksa ancak mevcut olana müdahale ile olur.
Onun için komünistler, halkın, yani mevcut düzenin yaygın toplumsal tabanının değil işçi sınıfının temsilcisidir, bu bir. Sosyalist iktidar, herhangi bir noktada başa geçmiş bir işçi iktidarı değil, örgütlü öncü ile tarihsel bir momentte buluşmuş, yıkıcılığı da kendi yapıcılığına güveni de artık eksik olmayan işçi sınıfının iktidarıdır, bu iki.
Eksik kalmasın: Bugün bu konuya döndüysek, "bu kaotik zımbırtıdan devrim çıkmaz, biz kendimizi, emanetimizi koruyalım" diye düşündüğümüzden değil. "Çok alametler belirdi" ve bunun farkında olan yalnızca biz değiliz.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.