Sol inattır, ısrardır, ilkeli duruştur. Güncel ve tarihsel olayları, işçi sınıfı gözüyle yorumlamaktır. Her şeyden önce inanmaktır. Solu -sosyal demokrasiyi çıkararak- kabaca tariflersek eğer ortaya böyle bir şey çıkarabiliriz.
Ancak öyle bir dönemden geçiyoruz ki; sol, solunu unutur oldu. Sınıfın çıkarları veya ilkeli duruş ise ne mümkün. Türkiye solu, bünyesinde yeşeren liberal bir takım bakterilerle yoluna devam etmeye çalışıyor. İlkeliliğin yerini ortalamacılık, sınıfın yerini kolaycılık almış durumda.
İlkeli durmak, her dönemde, en zor koşullarda ilkelerinden ödün vermemektir. Günün koşullarına göre rüzgara kapılıp savrulmak ise başka...
Türkiye siyaseti, egemenlerin istediği çerçevede ilerliyor;seçimler... AKP, sola operasyon çekiyor, gözaltı furyası başlıyor, Türkiye solunun buna cevabı;AKP seçimleri ertelemek istiyor! oluyor. Hırsızlığı, katilliği tescillenmiş olan bir partiyle olsun istikrar için biz koalisyon kurarız deniyor, Türkiye solu yine atlıyor;AKPyi 7 Haziran seçimlerinde gerilettik, bu onun sinyali. Ankaranın göbeğinde bir mitingde bombalar patlıyor, yüzlerce insan hayatını kaybediyor, aynı şekilde yüzlerce insan yaralanıyor. Türkiye solu, ne bölgesel faktörleri, ne de emperyalizmi ve kapitalizmi teşhir ediyor. Vicdanınız kurusun! ya da İnsanlığın bittiği yerdeyiz! açıklamaları geliyor. Acı ve bir o kadar apolitik bir durum.
Her yenilen darbeden sonra soldan kendine dönük iki ses yükseliyor;seçimlerde HDPden CHPye geniş bir ittifak ya da tüm sosyalistler beraber hareket etmeli durumunu yaşıyoruz. Bir nevi; Birlik ve beraberliğe muhtaç olduğumuz şu günlerde... anlayışından farksız. Buradan sol birleşince devrim yapacak sığlığı doğuyor. Devrim olmasa bile güçlüyüz algısı ortaya çıkıyor. İşte bu sığlık algısı, sola yerleşmiş liberal kimi tonları da örtmeye yarıyor.
Bu liberal virüs solda ne ilke bırakıyor ne inat... Ece Temelkuranca;Vicdanınız kurusunculuğun solda yeri olmadığını ne ara anlar acaba Türkiye solu onu bilemeyiz ama buradan ne sosyalizm ne de devrimcilik adına bir şeyin çıkmayacağını çok net söyleyebiliriz.
Suriyede ve Ortadoğuda bende varımı, restorasyonla koalisyona hazırlanan Türkiye sermayesini ve dolayısıyla Erdoğanı gözden çıkarmanın ve yerine yeni Erdoğancıkları piyasaya sürmeyi düşünen emperyalistlerle ortada dönen pis kokuları, darbeyi, düzenin devamı için aktörlerin değişebileceğini sol ortaya döküp anlatmayacakta kim anlatacak?
Bunlarla beraber, solun örgütlü olmasını anlatacak, düzenin ürettiği;savaşı, açlığı, adaletsizliği ortadan kaldıracağını söyleyecek, yeni bir düzeni, insanca yaşamı, insanın insanı sömürmediği dünyayı halka anlatacak olan Türkiye solu, neden hala vicdan edebiyatı yapar?
Neden, tam da düzenin istediği gibi bütün rotasını seçimlere odaklar? Seçimlerde düzen partilerini, TUSİADla görüşenleri, İmam Hatipleri açmakla övünenleri, Bin yıllık islam kardeşliğinden dem vuranları destekler? Liberal virüs bir kez daha başını kaldırıp bize burada el sallıyor. Sınıf vurgusu ve sosyalizm de ısrar zor gelmiş olacak ki kolaycılıkla;parlementerizm ve hele bir demokrasi gelişsincilik baş gösteriyor. Bunu devrime inanmama olarakta okuyabiliriz!
Seçimlere odaklanış, kolaycılık ve ortalamacılık bu düzenin devamını, çarkların takır takır dönmesini sağlar. Operasyonlar da çekilir, bombalar da patlatılır, Türkiye solu ise izler. Edebiyata girişir. Sol mağdur edebiyatından beslenmez, buradan bir yükseliş çıkmaz. Eşyanın tabiatına aykırı. Bu sağa özgüdür. Mesela AKP mağduru oynar prim yapar, öyle bir tabana sahiptir çünkü ve bunu kullanır.
Komünistler ise işin bu tarafında kalan ve yalnızlığı göze alarak sosyalizmde ısrarcı ve inatçı olan kesim. Mağduru oynamazlar, mağdur pozisyonuna düşürmeye çalışanlardan hesap sorarlar. Sayıları az ama başları dik, akılları nettir. Devrimi arıyorlar, devrimci gevezelikle oyalanmıyorlar. Okuyorlar,tartışıyorlar ve Türkiyeyi öyle tahlil ediyorlar. Günün sorunlarını, tarihsellikten koparmadan, tarihi, güne yem etmeden ilerliyorlar. Birileri ileri-geri hesapları yaparak HDP ve CHP derken, komünistler, sosyalizmin bağımsız hattını çizmek gerektiğini belirtip, ilkelerinden en zor durumlarda bile taviz vermeden ilerliyorlar. Katillerle koalisyon kurulmasını değil, hesap sorulması gerekliliğini savunuyorlar. Laiklik bu ülkede tehlikede değil diyenlerde kurtuluşu görmüyorlar. İşçi sınıfının kurtuluşunun yine sınıfın kendi elinde olduğunu biliyorlar. Bir kesimden ise büyük takdir topluyorlar. Bu takdirin örgütlü güce dönüşmesi ise zor değil.
Bu nedenle seçimleri bir örgütlenme aracı olarak görüyorlar. Oy atanlara, gel beraber mücadele edelim, örgütlenin mesajını iletiyorlar. Çünkü örgütlü bir halkı hiçbir kuvvetin yenemeyeceğini biliyorlar.
Tüm bu yaşadıklarımız politik bir sorundur. Politik bir durum vicdanla, kurusunculukla açıklanamaz.
Bir yandan verdiğimiz mücadeleyi iyilerle kötülerin savaşı olarak da açıklayabiliriz. Ancak salt bu kadar yüzeysellikle açıklayamayız. İyiler, örgütlenmedikçe bir şeyleri değiştirme iradesi göstermedikçe, kötülere her zaman yem olacaklardır. Bu durumda ortaya çıkan tablodan insanlık çıkarmak bir yerden sonra anlamsızlaşıyor.
Türkiye solunun; Burası bizim değil, bizi öldürmek isteyenlerin ülkesini, Komünistçeye; Bu memleket bizim, yobaza, faşiste, liboşa bırakmayıza dönüştürdüğümüz ölçüde başarılı oluruz. Katliamların hesabı ancak böyle sorulur. Yitirdiğimiz yoldaşların gözü arkada kalmamış olur.
Devrimi ve iktidarı istemek demek, devrimci irade demektir.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.