HABER MERKEZİ Rojava Devrimi üzerinden Kürt Özgürlük Hareketine yönelik yeni bir kirli plan devrede olduğuna dikkat çeken gazeteci Seyit Evran, Agos gazetesindeki haberin de bu planın Suriye ve Rojavada yaşayan Hristiyanlar cephesinden devam ettirildiğine işaret olduğunu belirtti.
Özgür Gündem gazetesinin bugünkü sayısında Kirli plan ve Kürt kapanı başlıklı yazısında önemli tespitlerde bulunan Seyit Evran Rojava Devrimi üzerinden Kürt Özgürlük Hareketine yönelik yeni bir kirli plan devrede olduğuna ve bu plan içerisinde Suriyedeki iç savaşa çözüm arayan uluslararası tüm kesim ve tarafların yanı sıra Kürt işbirlikçilerinin de yer aldığını belirtti.
Evranın yazısında şu ifadelere yer verdi:
Rojava Devrimi üzerinden Kürt Özgürlük Hareketine yönelik yeni bir kirli plan devrede. Bu kirli planın içinde sözüm ona Suriyedeki iç savaşı tüm kesim ve tarafların içinde olduğu bir çözüm arayan uluslararası tüm güçler de vardı. Bu güçlerin yanı sıra Kürt işbirlikçileri de bu planda başat rol üstlenmiş durumdadır. O yüzden bu plana Yeni Kürt Kapanı demek de yerinde olur. Kürt Kapanının tarihsel geçmişi var. Tarihsel geçmiş içinde Kürt Kapanı adı düşmanının oyunlarına kandığı için bir de Kürt işbirlikçilerinin ihaneti sonucu yenilgiler yaşandığı için verilmiş.
Aslında yeniden devreye konulan Rojava Devrimini tasfiye etme böylelikle Kürt Özgürlük Hareketini tasfiye etme temel planının yeni versiyonudur. Belli olan temel plan her zaman farklı versiyonlar, uygulamalarla devreye koyuldu. Şu ana kadar çeteleri boydan boya Rojavaya saldırtmaktan tutalım uluslararası güçler nezdinde diplomatik, siyasi girişimler, ekonomik anlaşmalarla sürmüş olmasına rağmen başarılı olmadı. O yüzden şimdi farlı bir versiyonu devreye koyuldu. Ancak devreye koyulan yeni tasfiye planı versiyonu bundan önceki tüm planlardan daha tehlikeli, ince ve derindir.
Planda uluslararası güçlerden tutalım Kürt işbirlikçi gücü KDP ile Rojavada yaşayan azınlık halklara kadar ayrı ayrı görevler verilmiş durumda. Şu ana kadar yaşanan gelişmelere bakıldığında her geçen gün yeni bir bölümü devreye sokulduğunu görmek mümkün.
Plan, Rojavada Demokratik Suriye Güçlerinin kuruluşu ile Şengaldeki Ortak Komutanlık çalışmaları son aşamaya geldiğinde ilk adımı atıldı. İlk adım BM Af Örgütünün Müslüman Kardeşler kökenli, DAİŞli muhalefet temsilcilerinden aldıkları bilgilerle yayınladıkları YPGnin savaş suçu işlediği, halkların topraklarından ettiği, yakalayıp sorguladığı, mallarına el koyduğu biçimindeki raporunun yayınlanmasıyla başladı. Arkasından fazla zaman geçmeden Londrada üslenen Suriye İnsan Hakları örgütü aynı minvalde başka bir raporu yayınlamasıyla devam etti. Bunun üzerinden daha on beş gün geçmeden bu kez Agos gazetesi üzerinden özellikle de Rojava ve Suriyedeki Hristiyan azınlıklara baskı yaptığı yönünde yer alan haberle sürdürüldü.
YPG ve Rojava Özerk Yönetimi ve Rojava Devriminin öncü gücü PYDye yönelik bu karalama kampanyası tarzındaki çalışmalar sürerken seçimden hemen sonra Türkiye Dışişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlunun Hewlêr ziyareti ile planın Kürt Kapanı bölümü de tamamlanmış oldu.
Bu görüşmenin henüz devam ettiği bir sırada ABD yetkililerinin özellikle altını çizerek YPGye bu andan itibaren silah yardımı yapılmayacak açıklamasının yapılması planın ABD boyutunu da gözler önüne seriyor. Yapılan bu açıklamaların zamanlaması ve belli aralıklarla peş peşe yapılması bir yerden düğmeye basıldığını gösteriyor. Düğmeye basan güç ABD, Rusya, seçimlerden sonra kaldıkları yerden devam etme kararı aldıkları AKP ile KDP olduğu da bariz bir şekilde anlaşılıyor.
Zira yapılan açıklamalar dikkatle incelendiğinde Suriyede halkların başına bela edilmiş DAİŞ karşısında savaşan tek güç olarak kendisini kanıtlayan Rojava Savunma Gücü YPG itibarsızlaştırılmak isteniyor. Bu çabanın altında da Rojava Devrimini KDPye devretme ya da onu ortak etme çabası olduğu görülüyor. Rojava Devriminin başından bu yana KDPnin hazırladığı ve maaşları AKP tarafından ayda 700 dolar olarak ödenen Rojava Pêşmergesini Rojavaya sokma çabasının güdüldüğü açıkça ortaya çıkıyor. Zira KDPnin şimdiye kadar bu yönlü tüm çabaları boşa çıkmıştı. Geçtiğimiz günlerde sırf bunu kabul ettirmek için Rojavaya İngiltere temsilcisinin de içinde olduğu gönderilen heyette bu konuda sonuç almamıştı. O yüzden daha önce hazırlanmış olan bu plan ancak seçim sonuçlarından sonra AKP ile kalınan yerden devam etmek için devreye sokuldu demek yanlış olmaz.
Aynı dönemde Türkiye Dışişleri Bakanının Hewlêr ziyareti ve görüşmeler dışında birçok toplantıya katılması bunu daha da netleştiriyor. Bu görüşmenin bir amacı zor durumdaki Barzaniyi kurtarmak olurken; onu kurtarmanın yolu olarak da Kürt Özgürlük Hareketi ile Rojava Devrimini tasfiye etmek olarak gösteriliyor.
Agos gazetesindeki haber de bu planın Suriye ve Rojavada yaşayan Hristiyanlar cephesinden devam ettirmektir. Haber Agos gazetesinde yayınlandıktan sonra Hesekê, Tel Temir ve Qamişloda yaşayan bu halkların temsilcilerini aradım. Aldığım cevap çarpıcı:
Asuri temsilcilerin cevabı 273 insanımız DAİŞin elinde. DAİŞ, insanlarımızı serbest bırakmak için bizimkilerden 1 milyar dolar civarında para istiyor. Ayrıca açıklama yapan kuruluşların birçoğu burada mevcut değil. Dışarıdaki kurumlarımızdan YPG ve Rojavayı karalayıcı açıklamalar da istemiş olabilirler şeklindeydi. Temsilcinin adını bile vermekten çekinerek verdiği açıklama bu kurumların DAİŞ tarafından açıklamaya zorlandıklarını söylemek istiyor. DAİŞ işin içine girince onun stratejik ortağı Türkiye üzerinden bu baskının yapılmadığının garantisini kim verebilir?
Bütün bunlarla aslında genelde Kürt Özgürlük Hareketi özelde ise hareketin mücadelesinin ürünü olan Rojava Devrimi üzerinden yeni çok kirli ve Kürt Kapanı da denilebilecek bir planın devrede olduğunu görmek mümkün. Planın nasıl işleyeceği önümüzdeki günlerde biraz daha netleşecek.
Kaynak:
http://tr.hawarnews.com/kirli-plan-ve-kurt-kapani/