AKP istikrar manyaklığını CHP ve HDPye yedirtmemenin yolu olarak, birkaç yıl önce başını yakan kutuplaşmayı bir kez daha devreye soktu. CHP, HDP ve MHP ise Erdoğan gerdikçe kendilerini istikrar adına ortaya attılar. Erdoğan istikrarı ben sağlar, ben bozarım diye resti çekip ortalığı karıştırınca, kutuplaşmayı göze alamayan muhalefet partileri, bir de üstüne PKK, savaşçı Erdoğana savaşçı bir yanıt verince tam anlamıyla tuzağa düştü.
[img]Türkiyede neler oldu acaba![/img]
Kemal Okuyan
Çok değil beş ay kadar önce yenilenen Mecliste muhalefet sandalyelerini işgal eden üç parti Beş ay boyunca onlar için hayat uzlaşma, istikrar, yapıcı siyaset lafından öteye geçmedi. Yeni bir seçim kaçınılmaz hale geldiğinde, AKP ile koalisyon ihtimalini dışlamıyorlardı. AKP ise bu arada savaş çığlıkları atmakta, toplumu germekte, işine gelmezse seçim sonuçlarını yine tanımayacağını ilan etmekteydi.
Kutuplaşma nedeniyle okkanın altına giden bir hükümet, kutuplaşmayı göze alıyor, birbirinden farklı ideolojik eğilimlere sahip üç muhalefet partisi kutuplaşmanın AKPnin tuzağına düşmek anlamına geldiği inancıyla hareket ediyordu.
Şimdi burada duralım.
Kutuplaşma neden AKP iktidarını tehdit etmeye başlamıştı?
Çünkü toplumun önemli bir kesimini sadakayla, imanla ikna eden hükümet, toplumun diğer bir bölümünün öfke konusu haline geliyor, sokak hareketleniyor, istikrar bozuluyordu. Oysa AKPnin başarısı büyük ölçüde patron tayfasının istikrar manyaklığının fena halde borçlandırılarak rehin alınan topluma da sirayet etmesinin ürünüydü. Yani AKP, istikrarı sürdürebilecek bir parti olduğu sürece egemen sınıfın ve toplumun edilgen-itaatkâr kesimlerinin onayını alıyordu.
2010dan sonra, AKP ile istikrarın sürmeyeceği düşüncesi güçlü sermaye çevrelerinde dillendirilmeye başlandı. Başladı çünkü toplumda büyümekte olan öfkeyi fark etmiş, AKPnin iç ve dış politika açılımlarının kontrolsüz ve gereksiz risklerle dolu olduğunu düşünmeye başlamışlardı. Bunun dışında bir şikâyetleri yoktu, para basıyorlardı.
AL İSTİKRARINI BAŞINA ÇAL AKP geriliyordu. Seçmen bazında, sandık platformunda değildi gerileme. AKP toplumun diri kesimlerinin tepkilerini bastırmakta zorluk çekiyor, liberallerin, şunun-bunun toplumu oyalama ve kandırma çabaları artık işlemiyordu.
AKPnin, özellikle Erdoğanın freni patlamıştı; duramıyor, öfkeyi ölçüsüz nefrete çevirmeyi beceriyordu. Aldığı yanıt Haziran Direnişidir. Bu yanıt benzersizdir ve halk al istikrarını başına çal demiştir.
Halkın imdadına yeterince güçlü bir siyasi önderlik yetişmeyince Erdoğanın imdadına yine birileri yetişti. Kimlerin 2013te Haziran Direnişine soğuk bakarak Erdoğana yardım ettiği biliniyor. Ancak sonrası daha önemli. Erdoğanla bu işin süremeyeceğini gören sermaye sınıfı ve emperyalist merkezler derhal toplumsal enerjinin siyasal sistemin yeniden yapılandırılmasına aktarılıp kötürümleştirilmesi için kolları sıvadı. Böylece hem Erdoğanın sistem açısından yarattığı toplumsal risk azaltılacak hem de onu kuşatacak, devre dışı bırakacak bir siyasal iklim şekillenecekti.
Mekanizma mükemmel işledi. 2013te özgürleşen Türkiye sokaklarından esen rüzgâr 2014e girilirken sandığa sokuşturulmaya başlanmıştı bile. Yerel seçimlerde CHP baş aktördü; kazandığı başkent belediyesini dahi korumaktan aciz bir aktör! Hayal kırıklığı, 2013te ayağa kalkan halkı öğütmeye başlamıştı. Ardından Cumhurbaşkanlığı seçimi geldi Ekmeleddin, adeta CHP girdabına kapılmış genç-yaşlı diricanların tükenişini müjdeliyordu.
Tam o sırada devreye Demirtaş girdi ve de sokuldu.
Sandık ve düzen siyaseti hiç boşluk bırakmıyordu. CHP ve HDP tabanlarının geçişken hale getirilmesi, CHP liberalizmi ile HDP liberalizminin sentezlenmesi büyük bir hızla gerçekleşti. Önemli farklılıklar sürüyordu ama her iki parti de içindeki laisist, ABD karşıtı ve piyasa teröründen rahatsız unsurları etkisizleştirmekte ya da idare etmekte ortak bir başarı sergilemekteydi. Sermayeye ve batılı ülkelere güven vermek için her şey yapılmaktaydı.
İKİ SOSYAL DEMOKRAT! Bu arada artık 2013te Haziranda ben bir halkım ve boyun eğmem diyen insanların önemli bölümünün kafası karışmış, biz görevimizi yaptık, şimdi siyaset alanından bir şeyler çıkacaktır herhalde düşüncesi ağır basmıştı. CHP ve HDP toplumsal tepkileri düzen siyaseti adına dönüştürürken, kendileri de dönüşüyordu bir yandan.
Erdoğanı zor duruma düşüren kutuplaşmadan yararlanmaya çalışıyor ama bir yandan da o kutuplaşmanın temellerini ortadan kaldırıyorlardı. Ağızlarına NATO karşıtlığını, emperyalizmi laf olsun diye bile almayan iki sosyal demokrat parti. Ama dillerinden Saidi Nursiyi düşürmeyen iki sosyal demokrat parti! Patron örgütlerine dil dökmeye, kendilerini tanıtmaya çalışan iki sosyal demokrat parti
Amaç hasıl oldu, halk şaşkınlık içinde kabuğuna çekildi, bu sayede Haziran ayında esen-estirilen HDP rüzgârına kolay kapıldı.
AKP ise istikrar manyaklığını bu iki partiye yedirtmemenin yolu olarak, birkaç yıl önce başını yakan kutuplaşmayı bir kez daha devreye soktu. AKP Türkiyesinin muhalefeti olarak AKP Türkiyesi ile uzlaşmaya hazır CHP, HDP ve MHP Erdoğan gerdikçe kendilerini istikrar adına ortaya attılar. Toplumun güvenini kazanacaklarını düşünüyorlardı ya da başka hesapları vardı. Her biri AKPyi, Erdoğanı bir biçimde kurtarmıştı 12-13 yıl içinde, bu yine mümkündü.
Mümkün değilse eğer, sermaye sınıfının kısıtları, düzen muhalefetinin de kısıtı anlamına geliyordu. Erdoğan istikrarı ben sağlar, ben bozarım diye resti çekip ortalığı karıştırınca, kutuplaşmayı göze alamayan muhalefet partileri, bir de üstüne PKK, savaşçı Erdoğana savaşçı bir yanıt verince tam anlamıyla tuzağa düştü.
Son dönemeç, Ankarada patlayan kalleş bombalardı. Tarihimizin en kanlı katliamlarından birini daha hemen başta AKPnin işi, ama biz oyuna gelmeyeceğiz diye değerlendiren CHP ve HDP, 1 Kasım seçimlerinin sonucunu tayin etti. O bomba AKPnin savaş oyununu istediği gibi sürdüremeyeceğini göstermek için patlatılmıştı, birkaç gün afallayan, başlarına geleni çözmeye çalışan Erdoğan ve arkadaşları, muhalefetin haline baktı; yürüyüp geçti.
Kutuplaşma silahını doğrultarak istikrar arayışını yeniden tekeline almıştı. Sonuç ortada. Savaş ilan eden AKP ile koalisyon hesapları yapanlar insanlara gidin istikrar istismarcısının feriştahına oy verin demiş oldular. Üstüne baskı ve hileler Sorgulamadılar bile.
ERDOĞAN PAÇAYI KURTARDI Evet, amaç hasıl oldu. Erdoğan bir kez daha paçayı kurtardı, AKP hatalarını güya anladı, ilk günlerdeki gibi olacağız mesajını verdi, Haziranın yerinde duramayan kitlesi CHP ve HDPnin saygı duyuyoruz, sorumlu siyaset yapacağız açıklamaları karşısında talihine küfrederek evine çekildi.
Bütün bunlara sol adına destek verip kendilerini rezil edenler ise şimdi CHP ve HDPnin AKP karşısında dik durması, onunla uzlaşmaması için duacı!
CHP ve HDP ise azıcık daha gerçekçi. Onlar daha şimdiden Erdoğan ile AKPnin arasını açmaya, oraya oynamaya karar verdi. Büyük siyasete ısınma turları atmakta olan solcumuz bir düşünsün bu işi El atıversinler bu meseleye Kılıçdaroğlunun, Demirtaşın yapamadığını Davutoğlu yapabilir belki.
Şaka gibi
Ha bir de çözüm süreci her an yeniden karşımıza çıkabilir
Ötesi yok mu peki?
Ötesi ise haftaya Umudun öyküsü ve stratejisi
NOT: Haftalık siyasi dergi Boyun Eğme'nin 6. sayısında yayınlanmıştır
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.