Yaşımı duyunca şaşıracaksınız: Bu yıl 115i devirip 116ya girdim!
Yani dünyadaki en yaşlı birkaç kişiden biriyim.
Nazımdan 2 yıl önce, 1900 yılında dünyaya geldim.
Tutup siyasal görüşlerimin nasıl şekillendiğini, beni kimlerin etkilediğini anlatacak değilim; ama 18 yaşımdan bu yana sosyalistim
Gençken düşünce ve siyaset dünyamda yalnız değildim; doğup büyüdüğüm Üsküdarda ve Avrupa yakasında hemen hepsini tanıdığım başka sosyalistler de vardı. Hepimiz gençtik ve kanımız kaynıyordu. O sıralarda, 1920 yılı ortalarıydı, yoldaşlarım arasında milli mücadeleye katılmak için Anadoluya, olursa Ankaraya geçilmesi gerektiği düşüncesi ağır basıyordu.
Ben pek o kanıda değildim.
Bir kere işçi sınıfı İstanbuldaydı ve aslolan sınıf içinde örgütlenmekti. Sonra, Ankara bana pek güven vermiyordu. İstanbul hükümetleriyle ipleri koparmaması, emperyalist devletlerin hepsini tam boy karşıya almak dururken aralarındaki çeşitli dengelere oynaması bende ciddi kuşkular uyandırıyordu.
Neyse, uzatmayayım; onlar gitti, ben İstanbulda kaldım.
İşçi sınıfı içindeki çalışmalarım çok verimli olmasa bile Ankarayla kirlenmemiş, temiz kalmıştım.
***
Kurtuluştan sonra Kuruluş döneminde de temiz kalmaya gayret ettim.
İyi ki etmişim. Çünkü Kominternin o dönemdeki politikalarına ayak uydurmaya çalışsam önce emperyalizme ve gericiliğe karşı Kemalist iktidarı destekleyecek, sonra durum değiştiğinde bu kez Kemalizm kuyrukçuluğuyla suçlanacak, bir sürü zılgıt yiyecektim.
Hiç bulaşmadım, temiz kaldım.
***
1950de Nazım Hikmetin serbest bırakılması için imza istemeye geldiler.
Vermedim.
Çünkü imza verenlere baktığımda aralarında Halide Edip Adıvar gibi bir zamanlar Amerikan mandası isteyenler, Falih Rıfkı Atay gibi Çankaya sofrası müdavimleri, Burhan Belge gibi dönekler, Refik Halit Karay gibi 150liliklerden kişiler olduğunu gördüm.
İsmimin böyleleri arasında kirlenmesine izin veremezdim.
Vermedim de.
Temiz kaldım.
***
1960lı yıllarda ne TİPli ne TKPli ne de MDDci oldum
Her birinin olumlu denebilecek kimi yönleri vardı, ama hiçbiri gerçek Leninist sayılmazdı. Çelik çekirdeğin var gibi göründüğü yerlerde demir disiplin, demir disiplinin uygulanmaya çalışıldığı yerlerde de çelik çekirdek yoktu.
Artık 60ını aşmış bir kişi olarak bu işleri kalkıp bizzat yoluna koymam zordu.
En iyisi beklemek, temiz kalmaktı.
Bu arada herkes bilmez, ilk kez açıklıyorum: Russell Mahkemesi diye bilinen Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesine üyelik teklifi 1966 yılında Türkiyede Mehmet Ali Aybardan önce bana yapılmıştı.
Reddettim.
Bir kere, Bertrand Russell benim için pek çok açıdan liberal özellikler taşıyordu. Sovyetlerde Stalin dönemini eleştirmesi de cabası Gerçi mahkeme üyeleri arasında sıkı kişiler de vardı; ama Deutscher gibi bir Troçkistin, ayrıca Sartre ve Simone de Beauvoir gibi figürlerin varlığı mahkemenin sağlam bir omurgadan yoksun kalmasına yol açabilirdi.
Neme lazım
En iyisi bulaşmamak, temiz kalmaktı.
***
Daha hızlı gidelim
Sonraki dönemlerde de kimi ilginç durumlarla karşılaştım.
Örneğin 70lerde barış etkinlikleri çerçevesinde birileri bana gelip dünyadaki tüm askeri blokların kaldırılması girişimine destek vermemi istedi. Gelenleri fena halde haşlayıp geri gönderdim. Çünkü bu istek Varşova Paktını NATOyla aynı kefeye koymak anlamına geliyordu.
Hiç düşer miyim böyle bir tuzağa
***
84 yaşıma geldiğimde önüme bu kez Aydınlar Dilekçesini getirdiler
Evet, 12 Eylülden çıkış için sahiden bir şeyler yapılması gerekiyordu. Gerçi dilekçe emek-sermaye çelişkisine değinmemek ve sosyalizme işaret etmemek gibi birtakım eksikliklerle maluldü, ama o dönemin koşullarında hiç yoktan iyiydi. Tam imzalayayım derken imzacılar arasında Murat Belge ve Mete Tunçayın isimleri dikkatimi çekti.
Başkalarının arasında kaynayıp gitmeyecek kadar sivri isimlerdi.
Onu da imzalamadım.
***
O günden bugüne daha 32 yıl var.
Peki, bu 32 yılda ilkelerimi korumak, temiz kalmak için başka neler yaptım, nelerle boğuştum, daha doğrusu neleri reddettim?
Onları da ömrüm vefa ederse bir başka sefere anlatırım.
Biz temiz kalamadık hepsine bulaştık temiz kalmak için değil tabii. Kirleri temizlemek için. İnsan kirleri temizlemeye kalktığında kirleniyor.
Bulaşıyor kirler insana kirden ne kadar korusan kendini yine başarılı olamıyorsun.
Sansaryan hanına düştük, Mamak bizi ağıladı, Çanakkale Bayrampaşa derken çok kirlendik. Buca da tünel kazarken yakalandık emniyette kirlendik
Çok kirlendik be Çulhaoğlu çok kirlendik.
Yanlış kişilerle yoldaşlık yaptık yanlış rehberler seçtik yanlış kabelerde secdeye durduk.
Bizde yaşlandık 25 yaşında idam edildik 16 yaşında vurulduk ama ne o idam ipi ne o yağlı kurşun canımızı almadı demek daha kirlenecek zamanımız varmiş.
Kirlenmeye devam edeceğiz o zaman ancak temiz olmanın zevkinin de var olduğunu anlayacağız.
Bizde bir gün kirlenmeden yaşlanmanın var olduğunu anlayacağız belki, ama kendimizi kirlenmekten kurtaramayacağız. Cünkü kiri olmayan bir dünya ve insan olmadığını göreceğiz. Kirlenmeden temizlenmenin hiç zevki olmuyor be.
İnsan anasından doğduğu gibi tertemiz kalamıyor. Kalmak istesen de bırakmıyorlar
Çulhaoğlu ironik bir yazı yazmış, devamını getireceğini de söylüyor; nereye varacağını tahmin etmek zor değil!
Siyasette ideolojik takılarak ''temiz kalmak'' mümkündür. Mümkündür de doğru mudur?
Mümkün olan doğru değildir, hem güncele gücümüz oranında müdahale edeceğiz ve hem de stratejimize uygun siyasi pozisyonlar alarak, siyasi eylemsellik içinde bulunacağız. Kitle ile parti aklı arasındaki açının başka türlü kapatılma yöntemi bulunmuyor. Böyle olduğu için Çulhaoğlu'nun verdiği örneklerin tam içinde yer aldık. Siyaset, siyaset için güncele ilişkin pozisyon almalarımız, yorumlarımız, değerlendirmelerimiz hep bunun içindi. Siyasetin yanlışlıklara da açık bir zemin olduğu, ''kirlenme''nin her zaman mümkün olabileceğinin de bilincindeyiz.
Ama başka çaresi de yok.
Şimdiye kadar hep böyle oldu ve bundan sonra da hep böyle olacak!
Türkiye solcusu bugün de sokağa çıkacak, kirlenmeyi göze alacak ve siyasi bir pozisyon alacak! Buna bir anlamda zorunlu.
Peki, nasıl bir pozisyon ve nasıl bir strateji?
Örnekse, kuyrukçu bir savruluş, doğru bir pozisyon mudur, doğru bir strateji midir?
Çulhaoğlu TKP'den ayrıldıktan sonra yazdığı bir yazısında ''deneyeceğiz'' diyordu, çok da somutlaştırmadan. '' Deneyeceğiz ve yanlışsa dünyanın sonu değil!'' ( Aklımda kaldığı kadarıyla söylemek istediği buydu.)O günden bugünlere epey zaman geçti. Neyi nasıl deneyecekleri konusu hala net değil, hala sorunlu! Verdiği örneklerle deneyeceklerini söylediği pozisyon arasında da bir hayli fark var. Kürt ulusalcılığının sola veda etmesini, emperyalizmin bölge siyaseti içinden çıkacağna yönelik hiçbir işaretinin olmamasını nasıl göremiyor? Buradan sola alan açacak bir birlikteliğin artık mümkün olmadığını Çulhaoğlu kalibresindeki bir kişi nasıl göremez? Zorlama çabaların kendi kitlesinde yanlış algılara yol açabileceğinin, yanlış bir konumlanış içine sokabileceğinin nasıl farkında olamaz?
Evet; siyaset kirletir, steril kalmak ''temiz kalmak'' adına siyasetin uzağında durmamak kirlenmeyi göze almak gerekir. Sokak bu anlamda önemlidir. Ama okuma yanlışsa, o yanlış okuma üzerine kurulan stratejilerin yanlış çıkması, üstelik kürt ulusalcılığı bu kadar net bir ideolojik konumlanış almışken kitle üzerinde sıradan bir kirliliğin çok üzerinde yıkım yaratacaktır.
Çulhaoğlu ve ekibi bile bile lades derken bu yazısıyla bir kez daha kılıf arama peşinde koşuyor!
Bu ileti en son melnur
tarafından 19.01.2016- 18:39 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Türkiyede siyasi yazı yazan yazarlardan önem verdiğin bir kaç yazardan biridir Çulhaoğlu. İmkan buldukça yazılarını takip eder ve zevkle okurum
Kendisini ÖDP de olduğu zamandan bu yana sosyalist politika dergisinde yazarkenden bu yana okumaya çalışırım.
Metin Çulhaoğlunu samimi bulurum siyasi hileler yaptığını sanmam
İşte o maksatla değişim aradı ve samimi şekilde yanılmışsak yine değişiriz diyor .
Bir çıkmazda isen yeni çıkış yolları aramalısın Çulhaoğlu da bu arayışta olan insanlardan biri .Yazısında Kirlenmeyenler, kirlenmedik diyenlere, biz doğruyuz bizim dışımızdakiler hepsi yanlış diyenler gönderme yapmış Sn Çulhaoğlu.
Evet kirlenmişler ve kirlenmemişler var Birde kirini saklayanlar, gizleme gereği duymayanlar var.
Türkiye sosyalist tarihinde hatta dünya sosyalist tarihinde yaşı ilerlemiş her kes kirli genç yaşında öleneler kirlenecek fırsat bulamayanlar. Bu siyaset adamı kirletiyor idolojiler kirletiyor kenarda köşede duramıyorsun illada bulaşıyorsun.
En iyisi kirini gizlememek saklasanda zaten çıkıyor kir.
Siyaseti insan üstü oluşumlar yapmıyor insan yapıyor işte insanda makine değil zaafları var sevgi var vefa ihanet aşk inanç var
bulaşıyor.
Anı kitapları okuduğumuzda anlarız hiç korktuklarını anlatırlarmı ama rakiplerinin korktuğunu uzun uzun anlatırlar hep ihaneti rakipleri yapmıştır kendileri vefadan hiç sapmamıştırlar. Onun için anı kitaplarını hiç sevmem.
Bu gün doğruyu hepimiz (kendi payıma) arıyoruz ve bu arayış bizi bazı yerlere savuruyor kimimiz savrulduğumuz yerde kalıyor kimimiz savrulduğumuz yer bizim aradığımız yer olmadığını anlıyor geri dönüyor.
Ama geri döndüğümüz yerde zaten beğenmeyip gittiğimiz yer olmakta o zaman yeni arayışlar peşindeyiz.
Bu işler kabe varken kolaydı kabe ortadan kalktığında hele kabe diye yönümüzü döndüğümüz yer gereksiz bir taş olduğunu anladığımızda işte arayış ve vazgeçiş daha güçlü oluyor.
Artık anladık kabe insan dır. Şeytanda melekte insan. Her şeyin iyisi ve kötüsü var
Ben aramaktan vaz geçtim çünkü buldum İNSAN.
Çulhaoğluda bulacaktır. İnsanı bulamayanlar düşünsün onlar kendini temiz sansınlar
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.