HDP Heyeti ile Öcalan'ın görüşmesi yayınlandı/ Erdoğan: Bir zamanı var ve Apo ile de anlaşmışım ama...
HDP'nin İmralı Heyeti ve Abdullah Öcalan arasında İmralı'da gerçekleşen görüşme notlarının bir bölümü yayınlandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Sırrı Süreyya Önder'e Suriye'de Kürt bölgesine izin vermeyeceklerini söylediği, onun dışında her şeyde Öcalan'la anlaştığını söylediği ileri sürülüyor. Öcalan'ın da benzer şekilde kırmızı çizgisini açıkladığı ifade ediliyor.
Öcalan'ın HDP Heyeti ile yaptığı görüşme notlarından bir bölümü yayınlandı. ANF'nin haberine göre, Haziran Direnişi sonrası HDP'nin İmralı Heyeti'nden çıkarılan Sırrı Süreyya Önder'in heyette olması için Abdullah Öcalan, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile görüştü. Bunun üzerine HDP heyeti dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin ile görüşerek durumu değerlendirdi. Bu görüşmeden sonra Ekim 2013te dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Önderi davet ederek bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşme üç saat sürdü ve Erdoğanın yanında sadece Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan bulunuyordu. Bu görüşmede, 25-30 dakika 'Gezi' konuşuldu. Görüşmeden sonra Önderin tekrar heyete dahil olması kabul edildi.
ANF'de yer alan notlar şöyle:
Mezopotamya Yayınları tarafından kitaplaştırılan İmralı Notlarında, Önder, bu görüşmenin detaylarını Öcalana aktarır.
Buna göre; 9 Kasım 2013te İmralıya giden BDP heyeti içerisinde yer alan Önder ile Öcalan arasında şöyle bir diyalog geçer:
Önder: Ben Başbakan'a dedim ki, "Şimdi ben heyete girersem Kandile de gideceğim. Siz süreç hakkında ne düşünüyorsunuz, neleri yapmayı planlıyorsunuz" diye sordum. O da bana "Cemile (Bayık) söyle, bana meydan okuyup durmasın" dedi.
Öcalan: (Gülerek) Türk işi kabadayılık! Cemili ben uyaracağım, Başbakanı da siz uyarın. Bu işler bu üslupla olmaz.
Önder: Başbakan devam etti: "Bana ne yapacağımı soruyorsun, söyleyeyim. Her şeyi yapacağım. Bir zamanı var ve bu konuda Apo ile de anlaşmışım. Tek bir kırmızıçizgim var, o da Suriyedir. Orada Kuzey Irak benzeri bir yapılanmaya asla izin vermeyeceğim" dedi.
Öcalan: (Sinirlenerek) Sen de ona söyle: Biz de merkezi Suriye devleti içinde Kürtleri asla eritmeyeceğiz. Bu da bizim kırmızıçizgimizdir!
Aynı görüşmenin devamında Suriye ve Rojava konusu tekrar gündeme gelir. AKPnin Rojava politikasını eleştiren Öcalan, şu değerlendirmelerde bulunur:
"Anti-Kürt ittifakı sürdürülürse savaş kaçınılmaz olur. Ben onlara da, (devlet heyetine) Suriyede beraber ittifak yapalım, dedim. Davutoğlu iki yıl kaybettirdi. Duvar neden örülüyor; (Rojava sınırında örülen duvar) çılgın mısınız? Tel örgüler neden örülüyor? Mayınlar niye döşeniyor? Çılgın mısınız? Tek istekleri Kürtlerin orada güç olmaması. Ama Kürtler orada olmasa faşist bir rejim oluşur. Nasıl bir çılgınlıktır bu? Sen oraya tel örgü dikmek yerine sınırları kaldırmalısın. Var olanları sökmelisin. El Nusra vb. çeteleri destekleyeceğine niye bunları görmüyorlar? Davutoğlunun çevresinde karışık insanlar var. Suriyede Kürtler olmazsa süper faşist bir güç oluşur."
HDP Heyeti de, Ankara ve İmralıda yaptığı görüşmelerde Rojava konusunu sürekli gündeme getirir ve bu konudaki gelişmeleri Öcalana aktarır. Nitekim 12 Aralık 2013te HDP Heyeti Ankarada MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile bir görüşme gerçekleştirir. Bu görüşmede ele alınan bir konu da, yine Suriye-Rojava. 11 Ocak 2014te İmralıya giden Heyet, görüşmenin içeriğini Öcalana aktarır...
İdris Baluken: Rojava konusunda olması gerekenleri tartıştık. Türkiyenin Suriye ve Rojava politikasının çöktüğünü ifade ettik. Çetelere verilen desteğin kesilmesi ve sınır kapılarının açılması, sınır duvarları ve mayınların kaldırılması, PYDye düşmanlık yaklaşımından vazgeçilmesi gerektiğini ifade ettik.
Öcalan: Evet. Bu konular önemlidir. Bu konuda neler söyledi? Dışişlerinin politikalarına nasıl yaklaştı?
Baluken: Bizim görüşmeden edindiğimiz izlenime göre dış politikanın başarısızlığını onlar da kabul ediyor. Rojava konusunda dışişlerinden farklı düşündüklerini ifade etti. PYDnin yaklaşımının yanlış olduğunu söyledi.
Aynı görüşmenin ilerleyen bölümlerinde, Rojava savunma güçlerinin çete saldırılarına karşı elde ettikleri başarılar Öcalana aktarılır. Öcalan, "Kutluyorum. Selamlarımı iletin. Akçakalenin karşısındaki (Tel Abyadın IŞİDin eline geçmesi) çatışmayı da anlamak istiyorum. Niçin orada YPGnin dışında gelişiyor? Gözükmüyorlar mı, yoklar mı, anlamak istiyorum" diyor ve bir sonraki görüşme için bu konuda bilgi istiyor.
Bu görüşmeden sonra 8 Şubat 2014te yapılan bir görüşmede HDP Heyeti, Kandilin Rojava konusunda AKP politikasına yönelik eleştiri ve kaygılarını Öcalana aktarır.
HDP Heyeti adına söz alan Baluken ile Öcalan arasında şöyle bir diyalog geçer:
İdris Baluken: Hakan Fidanla görüşmemizde Rojava konusunda, KCKnin stratejisini tekrar gözden geçirmesini istediğini özellikle aktardı.
Öcalan: (Sinirlendi) Nasıl yani, ne diyor?
İdris Baluken: PYDnin Esadla birlikte hareket ettiğini, muhalefet içinde yer almadığını düşünüyorlar.
Öcalan: (Sinirlenerek) Yalan söylüyorlar. Rojavada bir sonuç alacaksa benimle görüşme yapacaklar. Ben oraya yirmi yılımı verdim. Kimse oraları benim kadar bilemez. Esad da beni ailece tanır. Esadla işbirliği yapan asıl onlardı.
Konuşturmasınlar beni! Önce Esad 'süper kardeş'ti. Öpüşmeler, sarılmalar, eşler düzeyinde ziyaretler falan. Sonra Esad düşman oldu. Küstahlıktır bu! Karar alamıyorlar. Ben dört yıl önce Emre Tanere önerilerimi sundum. En uygun önerileri sundum. Çok büyük yanlış karar verdiler. Saygılı olup karar versinler. Öyle kandırmaya çalışmasınlar.
Bu görüşmenin gerçekleştirilmesinden sonra HDP Heyeti Ahmet Davutoğlu ile bir görüşme yaparak Suriye ve Rojava konusunda Öcalan ile görüşmeleri gerektiğini aktarır. Bu bilgi Öcalana 9 Mart 2014te aktarılır. Öcalan, bu meselelerin Davutoğlunu aştığını ve kendisinin de bunun farkında olduğunu söyleyerek konuyu kapatır.
Nihayetinde İmralıda devam eden görüşmeler karşılıklı olarak bu tür diyaloglarla devam eder. Bu süreç zarfında PYD Eş Genel Başkanı Salih Müslimin Türkiyeye gelişi, Kobanê saldırısı, Cenevre görüşmeleri, Barzaninin Rojava politikası defalarca değerlendirme konusu olur.
İmralı sürecinin en önemli görüşmesi 27 Şubat 2015 tarihinde gerçekleşir. Bu görüşmede zaten bir sonraki gün açıklanan Dolmabahçe Mutabakatı hazırlanır.
Görüşmede, HDP Heyeti, hükümet ve Erdoğan ile yaptıkları görüşmeleri referans göstererek, "Tayyip Beyin Rojava benim kırmızıçizgimdir tutumunda bir değişiklik göstermediği" Öcalana aktarılır.
Bunun üzerine, Kamu Güvenliği Müsteşarı Muhammed Dervişoğlu, araya girerek şöyle bir açıklamada bulunur:
KGM: Salih Müslim ile görüşüldü. İstedikleri önemli hususlar oldu. Cezire ile Afrin arasında bir koridor açılmasına katkıda bulunmamız ve kolaylaştırmamız istendi ve lojistik ihtiyaçların giderilmesine dair talepler görüşüldü. En önemlisi, irtibat noktası tesisi, yani temsilcilik. Kobanê ile Cezire arası koridor, Şenyurt-Dirbesiye kapısının açılması, STKlara kolaylık göstermek, yüz jeneratör ve şartları değiştirecek geniş boyutlu ihtiyaçlar konuşuldu.
Öcalan bu cevaba gülerek, "Suriye ile ilgili olayın bütününe bakın isterseniz. Bu konu açıldığı için bitirelim ve diğer önemli gündemimize geçelim" diye bir yanıt verir.
Dolmabahçe Mutabakatının görüşüldüğü süreçte (Şubat 2015) Şah Süleyman Türbesi'nin aktarılması için Öcalan ile görüşüldü. Öcalan, PYDye mesaj göndererek bu konuda yardımcı olmalarını istedi. Sırrı Süreyya Önder İmralı Heyeti adına türbenin taşınması konusunda taraflar arasındaki görüşmeleri sağladı. Türk devleti adına bir heyet Kobanêye giderek YPG ile operasyonu planladı. Ve türbe taşındı. Öcalan Newroz 2015 mesajında bu operasyonu Aşme ruhu olarak ifade etti. Öcalan, görüşmelerin başından itibaren Suriyede ittifak ve demokratik çözüm çabasını bu cümleyle formüle etmiş oldu.
Benim tahminin barış, çözüm dedikleri süreçte AKP ile Öcalan'ın bazı konularda anlaştıklarıdır. Bu haber ve daha önce basına yansıyanlar da bunu gösteriyor. Sınırımızın dışında kürtlerin yaşadığı yerlerle Türkiye arasında gevşek sınırlı bir beraberlik olacak, bu bölgedeki kürtler kısmı özerklik alacak ancak Türkiye'ye bağlı olacaklardı. Erdoğan'ın Suriye planının da buna göre işletildiğini sanıyorum. Esad düşecek, yerine sünni bir başkan gelecek, Erdoğan'ın sözünden çıkmayacak. Bölge lideri Erdoğan böylelikle Suriye'de söz sahibi olacağı gibi kürtleri de uysal bir müttefik haline getirecekti. Kafalarını çok kaldırırsa Suriye merkezi yönetimiyle birlikte üstüne gidebilecekti. Erdoğan bu politikasıyla seçimler kazandı, ama işler istediği gibi de gitmedi. Suriye'de Esad'ın gitmeyeceği anlaşıldı, Türkiye'de 7 Haziran seçim yenilgisi geldi. Masayı da devirmekten başka çare kalmadı.
Abdullah Öcalan: Onlara söyleyin Tayyipi sınırlayan tek adam benim...
HDP'nin İmralı Heyeti ile Abdullah Öcalan arasındaki görüşme notları yayınlanmaya devam ediyor. 26 Haziran'da Meclis'e sunulan "çözüm süreci çerçeve metni" önce Öcalan'a sunulurken bu konudaki görüşmeler kayıtlarda yer aldı.
İmralı Notları adlı kitapta yer alan İmralı görüşmesi notları yayınlanmaya devam ediyor. Cumhuriyet'te yer alan habere göre, 26 Haziranda TBMMye sunulan ve 10 Temmuzda kabul edilen çözüm sürecinin çerçevesini belirleyen yasanın Meclisten önce İmralıda Abdullah Öcalana sunulduğu, Öcalanın yasanın kısa bir süre içerisinde çıkmaması durumunda savaş çıkacağı ifadelerini kullandığı öğrenildi.
HDP heyetinin İmralıya yaptığı ziyarette Öcalan, henüz Meclise sunulmamışken yasa tasarısını kendi dosyaları arasından çıkarak Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve İdris Balukenden oluşan HDP heyetine okuyor. Tutanaklar şöyle:
ÖNDER: Dün Başbakanlık binasında Beşir Atalay, Efkan Ala ve Bekir Bozdağ ile son gelişmeleri değerlendirdik. Toplantının sonuna doğru Hakan Beyi de çağırdılar. Toplantımız onunla beraber devam etti. Size bir sunum yaptıklarını ve sizin de önemli ölçüde onayladığınızı, ortaklaştıklarını söylediler. Son gelişmelerin tam da bu ortaklaşma üzerine gelmiş olmasının kendilerini kaygılandırdığını söylediler. (...) Biz ortaklaşma kısmı, sizinle ortaklaşmaları ve size dönük aktardıkları bilgileri bizzat sizden duymamızın esas olduğunu söyledik ve onlar da süratle bu görüşmeyi kararlaştırdılar.
ÖNDER: (...) Başkanım, burada yol haritası, takvimlendirme ve çözüm önerisiyle size bazı sunumların olması gerekiyordu. Onlarla ilgili bir gelişme var mı?
ÖCALAN: (Dosyadan iki kâğıt çıkardı) Elimde belge var. Size okuyayım. Bu belge hayata geçmeli. Eğer uygulanırsa bu çerçeve yasasıdır. Devrim niteliğindedir. Ortadoğu devrimine de kapı aralayacak, o kadar önemlidir. Bana doyurucu geldi. Size okuyup ayrı ayrı fikirlerinizi alacağım. (...) (Tasarıyı okuduktan sonra) Bu taslak size nasıl geldi, ayrı ayrı düşüncelerinizi almak istiyorum.
ÖNDER: Bir sorun var, muhataplık meselesi tarif edilmemiştir. Bu bir eksiklik gibi duruyor.
ÖCALAN: O husus 5. maddede düzenlenecek.
ÖNDER: Başkanım, 5. madde uygulama maddesidir, şekli bir maddedir, yani tekniğine ilişkin bir maddedir. Muhataplık meselesinin 2. maddede düzenlenmesi daha isabetli ve yerinde olur. (Sırrı eğilerek elindeki belgeye baktı) Başkanım, bu 5. maddenin altı boş, buraya hangi ceza maddelerinin muaf tutulacağı tek tek yazılmalı.
ÖCALAN: Doğru.
ÖNDER: Bunun dışında bana geliştirilebilir, doyurucu bir başlangıç duygusu verdi, bunun üzerine konuşabiliriz.
BALUKEN: Başlıktaki ve içerikteki terör tanımlaması sorunludur. Terör yerine şiddet kavramı kullanılması psikolojik açıdan daha olumlu bir etki yaratır.
ÖCALAN: Bu konuyu ben de böyle düşündüm, ama oraya çok takılmamak lazım. Terör Türkçe değil, Fransızcadır; çatışma denilebilir, şiddet denilebilir, bunlar önemli değil.
BULDAN: 2. maddenin c bendinde görüşme yerine müzakere denilmesi daha doğru olur. Zaten siz de önermişsiniz.
ÖCALAN: Yani 20-25 gün var şurada. Şimdi siz hemen buradan çıkar çıkmaz Ankaraya gidip Beşir Bey, Efkan Bey ve diğer muhataplarınızla görüşeceksiniz. Apo ile oyun olmaz, bunu aylarca bekleyecek halimiz yok diyeceksiniz. Bu haliyle bile kabul edebiliriz ama Meclis kapanmadan bunun çıkması lazım, yoksa ben bilmem
YETKİLİ: Sayın Başkan, bu süre konusunu bu şekil sınırlandırmazsanız, bunu muhataplarıyla görüştükten sonra ifade etseniz daha yerinde olmaz mı?
ÖCALAN: Cumhurbaşkanlığı seçimi olmadan öncesinde çıkması lazım. Bunu Kandile de söyleyin, azami Haziran sonuna kadar çıkması lazım, çıkmazsa ben garanti veremem. (...) AKP tekrar uyduruk nedenlerle karşı çıkar ve bunu kabul etmezse tam bir savaş çıkar. Kandile de şunu söyleyin: Bu son Lice olayları benzeri hadiseler durumu zorluyor. Biz ciddi bir çalışma içerisindeyiz. Bur kargaşa, araba yakmalar, yol kesmeler... en azından ay sonuna kadar kesinlikle durmalı.
ÖCALAN: (...) Basından okuyorum. Mehmet Altan ve benzerleri bana demokrasiyi öğretiyor, (gülerek) ilginç değil mi? Babası, oğlu, torunu hepsi birlikte yazıyor, Erdoğanı Türk halkının başına bela eden adam Apodur diyorlar. Dehşete düşüyorum. Onlara söyleyin Tayyipi sınırlayan tek adam benim. Bunu nasıl anlamıyorlar?
AKP, CHP ve HDPnin desteğiyle kabul edilen yasa üzerinde Genel Kurulda yapılan görüşmelerde İmralıda dile getirilen bazı öneriler doğrultusunda değişiklik yapılması dikkat çekti. Yasanın 2. maddesinin başlığı Uygulama, izleme ve koordinasyon olarak düzenlendi. Görüşmeleri yürütecek kişilerin hukuki sorumsuzluğuyla ilgili maddede yapılan değişiklikle, hukuki sorumsuzluğun yasanın hangi maddelerini kapsayacağı ayrıntılı olarak ifade edildi.
Öcalan'ın İmralı notları: Bu isyanı sonlandıracak kişiyim
"İmralı Notları" adlı kitapta heyetlerin İmralı'ya yaptığı ziyaretler ve görüşme içerikleri yayınlanmaya devam ediyor. Ortaya çıkan yeni notlarda Öcalan'ın "Ben misyon sahibiyim. Bu isyanı sonlandıracak kişiyim. Be nedenle parlamentonun beni nasıl tanımlayacağı önemlidir" sözleri yer aldı.
Avrupada yayımlanan İmralı Notları adlı kitapta "çözüm süreci"nin başında İmralıda yapılan görüşmelere ilişkin pek çok ayrıntı ortaya çıktı. Cumhuriyet'ten Mahmut Lıcalı'nın haberine göre, 18 Mart 2013 tarihinde dönemin BDP heyetinin adaya gerçekleştirdiği üçüncü ziyarette Öcalanın süreç kapsamında kendi durumuyla ilgili yaptığı öneri dikkat çekiyor. Tutanaklarda dikkat çeken bölümler şöyle:
ÖCALAN: (...) Şimdi bizim burada yaptığımız işin bir hukuka ihtiyacı var. Nedir o? Parlamento bir yasa çıkaracak ve bu yasa dışılığa son verecek. Çünkü bizim yaptığımız işlerin hepsi yasadışıdır, öyle değil mi? İşte MİTin iki müsteşarını niye sorgulamak istediler? Çünkü yaptıkları iş yasa dışıdır, suçtur. Haluk Koç çıkıp konuştu, Bu yaptığınız anayasaya aykırıdır, suçtur dedi. Doğru söylüyor, suçtur. MİT müsteşarı neyle yargılanmak istendi? Vatana ihanetle. Avukatlarımın otuzdan fazlası tutuklu. Siz vekil olmasaydınız sizi de alacaklardı belki. Hepimiz vatana ihanetle yargılanabiliriz. Ne demek istiyorum? Gayrimeşru bir iş yapıyoruz demiyorum. Ama yaptığımız işin hukuki bir güvencesi olmalıdır.
Ben misyon sahibiyim. Bu isyanı sonlandıracak kişiyim. Be nedenle parlamentonun beni nasıl tanımlayacağı önemlidir.
MHP ve CHP gece gündüz işte bu hukuk dışıdır diye bağırıp çağırıyorlar. Doğru diyorlar, haklıdır. Siz hemen Adalet Bakanına gidip anlatın, bu yasadışılığın giderilmesi gerekir deyin. Bakın, MİT müsteşarlarının dosyası halen savcıda duruyor. Bu bir darbeydi, çünkü müsteşarların yaptığının yasal dayanağı yoktu.
ÖCALAN: Benim durumuma dair ne olabilir? Örneğin infaz erteleme olabilir. Cumhurbaşkanının da yetkisi var. Sağlık sorunları vesaire gerekçesiyle, sürecin sonuna kadar mesale. Fakat bunun olabileceğini sanmıyorum tabii. Siz yine de bunu AKP ile konuşmalısınız. Bunu konuşmamış olmanızı yadırgadım.
ÖNDER: Geçen defa size kendi durumunuzu sormamın nedeni buydu. Geçiştirdiniz. Üçüncü defa sorunca siz cevap verdiniz.
ÖCALAN: Doğru, ben öyle ev hapsi, af falan olmak dedim orada. Süreçle zaten hepimiz özgürleşeceğiz dedim.
ÖNDER: Siz böyle söyleyince, biz de bu konuyu bizim konuşmamızı istemiyorsunuz şeklinde yorumladık.
ÖCALAN: Doğrudur, tamam. Siz yine de bu konuyu Adalet Bakanıyla konuşun.
DEMİRTAŞ: Başkanım, arkadaşlar BDPnin sizinle yürüttüğü çalışmaya ve görüşmelere değer veriyorlar. Ancak gerillanın ikna edilmesi için doğrudan temas olması gerekliliğinden ısrarla söz ediyorlar. Bunun hangi yöntemle olabileceğini belirtmiyorlar, ama mutlaka olmalı diyorlar
ÖCALAN: Bunu anlıyorum, ama birinci aşama için zor görünüyor. İkinci aşama için bunu ben de isteyeceğim. Sadece Kandil ile değil, gazeteciler vb. kimselerle de temasım olmalıdır.
DEMİRTAŞ: Net olarak anlaşılsın diye soruyorum: Temas derken bu kişilerin adayı ziyaret etmesini mi, yoksa başka bir mekanizmayı mı kastediyorsunuz?
ÖCALAN: Şimdi Öcalan çıksın, af falan deniyor. Bir defa ben affedilecek bir suç işlemedim. Bana bu hafta, bu ay dışarı çık deseler, ben burada kalmayı tercih ederim. Koşullar oluşmadan çıkmam mümkün değil. Ben siyasi davası olan bir adamım ve bu yüzden buradayım. Çıkacaksam da bu çıkış siyasi gelişmelerle olacaktır. Ama bu yaz adada bazı mekan değişiklikleri olabilir. Daha geniş bir mekana geçibilirim. Misafirlerimle toplantı yapabileceğim daha geniş bir yer olabilir. Belki de inşaatına başlanmıştır burada, bilmiyorum. O zaman Kandildekiler de bu yaz buraya gidip gelebilirler belki. Hatta en son silah bırakma gibi şeyler de bir kongreyle olur. Benim bizzat kongreye katılmam gerekebilir.
Öcalan çözüm sürecinde büyük hayaller içine girmiş. AKP'nin masaya partisel çıkar umuduyla oturduğunu fark etmemiş. Güneydoğu yangın yerine dönünce ne düşünüyordur, keşke AKP'yi iktidarda tutmasaydım, yanlış yapmışım diyor mudur?
HDP'nin İmralı Heyeti ile Abdullah Öcalan arasındaki görüşme notları yayınlanmaya devam ediyor. Şubat 2013te Öcalan'ın görüşmelerde, "Erdoğan'ı bu hale getiren Deniz Baykal'ın kendisidir" dediği ve başkanlık sistemine de şartlı yeşil ışık yaktığı aktarıldı.
İmralı Notları adlı kitapta yer alan İmralı görüşmesi notları yayınlanmaya devam ediyor. Görüşmelerde Öcalan'ın Erdoğan'ı palazlandıran gücün Deniz Baykal olduğunu söylediği ve ABD tipi başkanlık sistemine onay verdiği aktarılıyor.
ANFden Amed Diclenin aktardığına göre Öcalan, 23 Şubat 2013te kendisini İmralıda ziyaret eden Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve Altan Tana başkanlık sistemiyle ilgili görüşlerini bildirdi.
Başkanlık sisteminin getirilmesinin düşünülebilir olduğunu savunan Öcalan, Yalnız burada Başkanlık ABDdeki gibi olmalı. Devlet Meclisi gibi bir senato. İkincisi, bir de halklar meclisi. Bunun adı demokratik meclis de olabilir. Bu da ABDdeki Temsilciler Meclisi gibi olabilir, Rusyadaki Alt Duma gibi olabilir. İngilteredeki Avam Kamarasının Türkiye versiyonu gibi. Esas olarak Halkların Demokratik Kongresini (HDK) parlamentoya uyarlamak gibi düşünebiliriz dediği öne sürüldü.
Toplantıda, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan ve AKPye ilişkin kaygılarını da dile getiren Öcalan sözlerine şöyle devam etti:
Hükümet kesin vesayetten kurtuldu mu, hesaplaşma tam olarak yapıldı mı? Tayyipin hükümet mekaniği şu: Kürt Hareketine vurduğu kadar kendisine izin veriliyor; vesayet kurumu, güç odakları tarafından kendisine alan açılıyor. Başbakan bu yöntemi bir iktidar aracı alarak görüyor, PKKye vurarak yerini sağlamlaştırıyor.
'APO SENİ İDAMDAN KURTARDI' Hegemonik ilkeyi benimsedi. Demokratik ilkeyi benimsemedi. Mursi de böyle yapmıştı. Diktatoryaya girdi ve devrildi. AKP demokratik ilkeyle hem darbeden korunur hem de demokratikleşmeye katkı sağlar. Temel yaklaşımımız demokrasidir. Demokrasiyi korumak demek Başbakanı da korumak demektir. Başbakanın demokratik işleyişe ihtiyacı var. Demokrasiyi yerleştiremezsek hepsi Menderesleşir. Darbeleri önleyemez. Başbakan ile yeniden görüşeceksiniz. Sen meydanlarda Aponun asılmamasına hayıflanırken Apo seni kurtardı, idamdan kurtardı diyeceksiniz. Bana halen sen süreci yavaşlattın diyorlar. Oysa biz tam olarak çekilmiş olsaydık onu içeri atarlardı. Sonu Menderes gibi olurdu
'TAYYİP BEYİ BU HALE GETİREN BAYKAL' Tayyip beyi bu hale getiren Deniz Baykalın kendisidir. Tayyipi hapisten çıkardı, Siyasete soktu. Güya Deniz Baykalı dizayn etmek isteyen büyük kafa şöyle düşünmüş: Kürt meselesini Tayyipe temizletiriz, yerine de Deniz Baykalı getiririz. O gizli toplantıları da bunun için yapıyorlardı. (2002 Beylerbeyi köşkündeki Erdoğan-Baykal görüşmesi) Şimdi deErdoğan gidecek, bunu Apo engelliyor diyorlar. Böyle şey olur mu? Biz AKPnin hegomanyasını sınırlandıran tek gücüz.
Nasıl oluyorsa oluyor; Öcalan hem AKP hegemonyasını engelliyormuş hem de Erdoğan'ı idamdan kurtarmış. AKP'yi iktidarda tuttuğunu da söylemişti. Deniz Baykal Erdoğan'ın önünü açtıysa Öcalan ve kürt hareketi yıllardır AKP'nin iktidarda kalması için elinden geleni yaptı. AKP dinci faşizmi kurmaya çalışırken kürt hareketi sempatizanlarıyla birlikte hep CHP ile uğraştı. İstanbul belediye seçimlerinde bile Sırrı Süreyya ''CHP'ye gününü göstermek'' için yola çıkmıştı. Bunlar unutulacak yanlışlıklar değildi. Öcalan hala AKP ile demokrasi kurulacağını düşünüyor. Aklı başına gelmemiş.
İmralı tutanaklarında Abdullah Öcalan'da itiraf gibi açıklamalar
İmralı tutanaklarında Abdullah Öcalan'dan çok konuşulacak ifadeler...
İmralı Notları kitabından bölümler yayınlanmaya devam ediyor. Abdullah Öcalan, Cumhurbaşkanı seçimleri öncesinde Selahattin Demirtaş dışında bir aday belirlemeye çalışıyor ve HDP heyetine "Ufuk Uras olabilir mi?" diye soruyor. Ancak bu teklif HDP'li Sırrı Süreyya Önder tarafından "Ortaklaşmayı sağlamaz" denilerek reddediliyor. Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda isim aranırken, Öcalan'ın "Ekmeleddin gibi bir adayı biz de bulabilirdik." şeklinde sözleri dikkat çekiyor.
Öcalan'ın MİT TIR'larına ilişkin MİT mensuplarıyla yaptığı konuşmalarda ise, "Gerçi sizi de Adanada ne hale getirdiklerini izledim. Yere yatırıp üzerinize ayak basıyorlar, silah doğrultuyorlar, siz de hâlâ görmüyorsunuz" diyerek emekli general ve MHP'li eski vekil Engin Alan'la ilgili şöyle diyor: "Bunların hepsine Amerikada Rambo eğitimi vermişler. Engin Alan ve benzerleri öldürücü tiplerdir. Bu bir okuldur, bu okuldan çıkanları şimdi de Irakta görüyorsunuz. Bunların hepsi aynı okuldan çıkıyor."
Bir başka tutanakta da Abdullah Öcalan, "Cumhurbaşkanlığı ve yeni anayasa meselesini AKP ile de yapabiliriz" diyor ve şöyle devam ediyor: "Bazıları bize AKPnin kuyrukculuğunu yapmayın diyor. Aslında durum tam tersidir. AKP bizi takip etme durumundadır. Biz AKPyi peşimizden sürüklüyoruz."
Cumhuriyet gazetesinden Mahmut Lıcalı'nın haberine göre, Abdullah Öcalanın; kendisinin Selahattin Demirtaşı istemediğine yönelik iddialara Şimdi bazıları Selahattin için Apo onu istemiyor diyorlar. Yalan söylüyorlar. Ben kendisine değer veriyorum, kendisini geliştirmek için çok çabalıyorum diye karşılık verdiği belirlendi. Öcalanın MİT TIRlarının durdurulması konusunda da MİT yetkilisine éYere yatırıp üzerinize ayak basıyorlar, silah doğrultuyorlar, siz de görmüyorsunuz dediği tutanaklara yansıdı. Öcalan, İmralı Notları kitabında; 26 Haziran 2014te yapılan görüşme tutanağına göre Demirtaşa değer verdiğini ifade ediyor:
ÖCALAN: (...) Bazı çevreler güya benim başka liderlerin çıkmaması için önlerini kestiğimi iddia ediyorlar. Ben daha önce Selahattine söyledim. (Pervine dönerek) Size de söyledim. Bütün yetkilerimi size vermeye hazır olduğumu söyledim. Ama 24 saat taşıyabilmeniz koşuluyla bunu ifade ettim. Bugün de söylüyorum. Taşıyabilen biri çıksın, ben bütün yetkilerimi vermeye hazırım.
DOĞRU ANLAMA HAYATİ
Şimdi Selahattin için Apo onu istemiyor diyorlar. Yalan söylüyorlar. Ben kendisine değer veriyorum, kendisini geliştirmek için çok çabalıyorum. Kendisi de mütevazı birisi, öğrenmeye çalışıyor. Selahattinin Kürt siyasetini tanımasını, tüm kırk yıllık mücadelenin girdisini çıktısını bilmesini istiyorum. Sadece bir başlangıç yapıyor, daha fazla çabalaması gerekir. PKK dahil hiçkimse benim önderlik tarzımı geliştiremiyor. Öcalanı doğru anlama hayatidir.
CUMHURBAŞKANI ADAYI
Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi gerçekleştirilen görüşmelerde Öcalan ile heyet arasında HDPnin göstereceği aday konusunda ilginç diyaloglar yaşanıyor. Öcalan, 1 Haziran 2014 tarihli tutanakta şunları söylüyor:
OTORİTER ERDOĞAN
ÖCALAN: (...) Cumhurbaşkanlığı meselesine gelince, bağımsız adayla gireceğiz. İkinci turda duruma göre bakacağız. Türkiyede iki temel sınıf var. Biz demokratik emek bloğunun bileşeniyiz. Birinci turda azami oy almalıyız. Emekçi halklarımızın burjuvazi karşısında müzakere pozisyonunu güçlendirmek önemlidir.
Cumhurbaşkanlığı ve yeni anayasa meselesini AKP ile de yapabiliriz. Yasa ve anayasaya giderken müzakere gerekir. Ancak otoriter bir Erdoğanı ve hegemonik bir AKP anlayışını kabul etmeyiz. Bazıları bize AKPnin kuyrukculuğunu yapmayın diyor. Aslında durum tam tersidir. AKP bizi takip etme durumundadır. Biz AKPyi peşimizden sürüklüyoruz. CHPyle de görüşün. Onlar için de aynı şeyleri söyleyebiliriz.
TÜRK, ALEVİ GİBİ ADAY
26 Haziran 2014teki tutanağa göre de aday konusunda yaşanan diyalog şöyle:
ÖCALAN: Şimdi bu Cumhurbaşkanlığı meselesine gelelim. Ne yaptınız, bunu görüleşelim.
BULDAN: Selahattin Demirtaş ismi öne çıkıyor.
ÖCALAN: Bence çabanız Türk, Alevi gibi farklı bir aday profili üzerinde olmalıydı. Böylesi bir durumda tartışmalar yaşanabilir. İşte dün de Figeni sıkıştırmaya çalıştılar. Kürt hareketi seni, Türk mayası olarak kullanıyor olmasın diye sordular. Yoksa Selahattin de uygundur. Ama Alevi ve Türk olması farklı çevrelerin kendi temsiliyetini görmesi açısından olumlu bir etki yaratır diye düşünüyorum.
ÖCALAN: Rıza Türmen üzerinde yoğunlaşmışsınız, ama sizi zor durumda bıraktı
ÖNDER VE KÜRKÇÜ
ÖNDER: Tam tersine olumlu oldu, kendisi de onur duydum dedi.
ÖCALAN: Peki, başka kim olabilir? (Sırrıya dönerek) Sen ya da Ertuğrul olabilir misiniz?
ÖNDER: İkimizin de üniversite diploması yok, o nedenle olamaz.
ÖCALAN: Figen olabilir peki? Nerelidir Figen?
ÖNDER: Ceyhanlıdır. Ama onun da üniversite diploması yok.
ÖCALAN: Ufuk Uras olabilir mi?
ÖNDER: Sol çevrelerde ciddi bir tepki var. Ortaklaşmayı sağlamaz.
ÖCALAN: Gençay Gürsoy.
BALUKEN: Yeterince kabul görmeyebiliriz.
ÖNDER: Şebnem Korur Fincancı ismi de çıktı. Sebahat ve ben de önermiştik.
ÖCALAN: O da uygun değil. Yahu gerçekten de uygun kimse yok.
YETKİLİ: Efendim, bu konuda heyeti eleştirebiliriz, sanki çok iyi çalışmamışlar, ama her üç arkadaş da diğer bütün konularda yüzlerine karşı söylemiyorum, ama temsiliyetin boyutuyla gerçekten çok iyi götürüyorlar.
EKMELEDDİN GİBİ
ÖCALAN: Peki, bu isim konusunu buradan belirleyemeyeceğiz. Onu siz yetkili organlarla tartışarak, kriterlere uygun bir şekilde belirlemeye çalışın. Selahattin de olabilir tabii. Benim için bir veto durumu söz konusu değil. Daha geniş katmanları içerebilecek, hatta HDPli olmayacak bir aday da olabilir. Milletvekili olması şart da değil. Ekmeleddin gibi bir adayı biz de bulabilirdik.
'SİZİ ADANA'DA NE HALE GETİRDİKLERİNİ GÖRDÜM'
Öcalan: MİT tırlarının durdurulması konusunda görüşmede bulunan MİT yetkilisine ilginç ifadelerle söz konusu olayı yorumluyor. Söz konusu bölüm şöyle:
ÖCALAN: (...) Geçenlerde Engin Alan dışarı çıktı. Onun durumunu iyi inceleyin! (Yetkiliye dönerek) Sayın yetkili, sizler de çok iyi takip edin! Gerçi sizi de Adanada ne hale getirdiklerini izledim. Yere yatırıp üzerinize ayak basıyorlar, silah doğrultuyorlar, siz de hâlâ görmüyorsunuz. Bunların hepsine Amerikada Rambo eğitimi vermişler. Engin Alan ve benzerleri öldürücü tiplerdir. Bu bir okuldur, bu okuldan çıkanları şimdi de Irakta görüyorsunuz. Bunların hepsi aynı okuldan çıkıyor.
YAKALANDIĞI ANI ANLATTI
ÖCALAN...) O uçağa bindirilme anını hiç unutmam. Ben yerdeydim, üzerimde avını yakalamış kartal misali Engin Alan ve ekibi duruyordu. Tahmin etmedikleri kadar rahattım. O nedenle şaşırdılar. Ardından gözlerimi bağlayıp üç saat sonra açmışlardı. Hoş geldiniz terhanelerini o zaman sözde beni küçültmek için kullandılar.
Tutanaklarda Öcalanın hükümetten gelen yeni şart taleplerine çok sinirlendiği görülüyor. Söz konusu bölüm şöyle:
ÖCALAN: (...) AKPnin bakışı karakol yapmak, HES yapmak, yani tüm yaşamı bitirmeye yönelik politikalar uygulanmaktadır. Ben bunun aşılması için dokuz boyut saydım. Bunlar çok önemliydi. Ama siz bunları hükümete anlatamıyorsunuz, yaşama geçiremiyorsunuz.
Böyle olduğu için şimdi heyet bana yeni şartlar getiriyor. (Öfkelenerek) Peki, getiriyorsun da, sen bana özgür yaşamın nesini veriyorsun diye sormadınız mı? Biz kendi toprağımızda ne yapacağız, tartışmadınız mı? Gidin, Beşir Beyle de konuşun. Bunları tartışmadan uyduruk gerekçelerle bana gelmesinler. Biz çocuk değiliz, deli değiliz, terörist değiliz! Teröristin Allahı da sizsiniz deyin. Kendilerini uyarıyorum, bana sahte gündem dayatmasınlar.
Öcalan'dan Erdoğan'a: 'Apo seni kurtadı'
İlker Belek
Mezopotamya Yayınları, İmralıda Öcalan ile devlet arasındaki görüşmelerin tutanaklarını Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa başlığında kitaplaştırdı. Yayınevinin facebook sayfasında kitaptan kimi alıntılar mevcut. Cumhuriyet gazetesi ise geçen hafta bir özetini yayınlamaya başladı.
Yayınevi, amacının Kürt sorununun demokratik çözümüne katkı sağlamak olduğunu belirtiyor.
Kitabın aslından daha başka bilgiler mutlaka elde edilecektir, ancak Cumhuriyettekilerden de kimi çıkarımlarda bulunmak olası:
1-Tutanaklar Kürt hareketinin nesnelliği bulunmayan bir özgüvene sahip olduğunu gösteriyor: Öcalan ile HDPliler 2014 cumhurbaşkanlığı seçimlerini ele alıyorlar. HDPnin adayı konusunda değişik isimleri değerlendiriyorlar. Öcalan bağımsız adaydan yana tavır koyuyor, bu arada ikinci turun hesabını da yapıyor, ikinci turda duruma göre bakacağız diyor. Hatırlanacağı gibi Erdoğan ilk turda %52 oyla seçilmişti ve bunun öngörülememesi akla tamamen aykırıydı. Ama bu kadar da değil. Bu kez anayasa bahsi içinde Öcalan, kendilerine AKP kuyrukçuluğu yapmayın diyen bazılarını eleştirerek devam ediyor: Aslında durum tam tersidir. AKP bizi takip etme durumundadır. Biz AKPyi peşimizden sürüklüyoruz. Bu sınırsız özgüven burada da bitmiyor: CHPyle de görüşün. Onlar için de aynı şeyleri söyleyebiliriz. Acaba Güneydoğuda kesintisiz savaşın devam etmekte olduğu ve devletin İmralı sürecini askıya aldığı bugün nasıl bir değerlendirme yapılıyor ?
2-Bu gerçek dışı özgüven Kürtlerin AKP ile rejim çizgisinde ilişkilenebileceği konusundaki şüpheleri pekiştiriyor: Öcalan otoriter bir Erdoğanı ve hegemonik bir AKP anlayışını kabul etmeyiz şerhi düşse de, Cumhurbaşkanlığı ve yeni anayasa meselesini AKP ile de yapabiliriz diye açıklıyor. Türkiye gündemini kendilerinin belirlediği yanılgısının bir kez daha netleştiği bugün, kabul etmeyizin mi, yapabilirizin mi ağır basacağını dikkatle ele almak gerekiyor.
3-Kürt hareketi Haziran ayaklanmasından sonra, bir de çözüm süreci vesilesiyle rejimi kurtardığını itiraf ediyor: Hatırlanacaktır Demirtaş Haziran ayaklanmasını, o sıcak günlerin tam ortasında, darbe girişimi olarak nitelemiş, amacının barış sürecini engellemek olduğunu ileri sürmüş ve herkesi bu oyuna gelmemek konusunda uyarmıştı. Tutanaklarda (Ocak 2014) Sırrı Öcalana aktarıyor: Erdoğan 17-25 Aralık olaylarının sorumluluğunun kendisinde bulunduğunu, çalışma arkadaşlarında suç olmadığını, bunun bir darbe girişimi olduğunu (darbeyse neyin sorumluluğu kendisine ait ?) söylemiş ve Sırrıya oyuna gelmemeleri durumunda çözüm için daha rahat olunacağını ifade etmiş. Açık değil mi ? AKPye yüklenmeme karşılığında, çözüme devam sözü. Sözüm ona bu hareket ne badireler atlattı değil mi ? Güveniyorlar bu laflara. Anlaşılan Erdoğana güvenmek ile mesnetsiz özgüven bir paranın iki yüzü gibi: Öcalan keyifleniyor (gülerek-tutanaklar böyle saptıyor), Sırrıya Sen meydanlarda Aponun asılmamasına hayıflanırken Apo seni kurtardı diyeceksin diyor, sürdürüyor: Bana sen süreci yavaşlattın diyorlar. Oysa biz tam olarak çekilmiş olsaydık onu içeri atarlardı. Sonu Menderes gibi olurdu.
4-Tutanaklar Kürt hareketinin kendisini düşünen pragmatizmini ilk ağızdan belgeliyor: Kürt hareketi, bütün bölmeleriyle, çözüm sürecinin devamı adına Erdoğana en kritik zamanlarında el uzatıyor. Tam olarak bu. Hem Haziran ayaklanmasında hem de 17-25 Aralık döneminde. Demirtaşın Erdoğanı cumhurbaşkanı olarak Meclise girişinde ayakta alkışlaması bu bilgilerle daha da anlam kazanıyor.
5-Tutanaklar çözüm sürecinin yabancı istihbaratların gözetiminde yürütüldüğünü de belgeliyor: Mezopotamya Yayınlarının facebook sayfasında kitaptan aktarılan bir başka bölümde Öcalan: Yine buradaki görevlilerden biri gelmişti. Kemerine baktım. Yahudi yıldızı, Davut yıldızı parlıyordu. O da dakikalarca öyle bekliyordu. Benim ısrarla mesajı almamı istemişti. Bana Ben Mossadım, buradayım, bunu hissettirmek istemişti. Devlet yetkilisi: Hatta buraya İngiliz istihbaratı da gelmişti. Öcalan: Evet. O Avrupadan gelen heyet içinde varlardı. Devlet yetkilisi: Gelen iki avukat İngiliz istihbaratı adına gelmişti. Türkiye halk sınıflarından gizlenen çözüm meselesinin içeriğini kimlerle belirlemişler ?
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.