Elinizden bir şey gelmeksizin, başımıza gelecek tüm olan biteni kabullenmek mi? İradenizi sizden daha güçlü olan her kimse ona devretmek mi? Yaşam elimize bir kez geçiyor ve bu biricik olanağı iyi kullanmak, öldükten sonra bellekte, sevdiklerimizin anılarında anlamlı yer tutmaktan öte ne tür bir zenginlikten söz edebiliriz?
Geçen gün Muğlada Birleşik Haziran Hareketi toplantısında konuşmacıydık Alper Taşla birlikte. Suruçta, Ankarada ve elbet Gezide ölenleri andık. Ama yüzlerde umut yeşermişti yeniden. Bir an gelir, o köylü dediğin, yani toprağın doğal sahibi, yani tohuma can veren ayaklanır. Umudun yittiği anda, beklenmedik bir zamanda işaret fişeği oluverir. Artvin devrimci geleneğin kalelerinden biridir ve bugünün direnişi o bellekten kaynaklıdır. Analar, teyzeler, amcalar o toprak için can veren çocuklarını unutmazlar.
Kader diye yutturdukları, piyasacılığın o kirli, tiksindirici oyunudur. Ağaçların kesilmesi, doğanın paramparça edilmesinin neresi kader? Suyun zehirli akması, daha dallar çiçeklenmeden koparılmasının nesi kader? Betona tapanların dininde sadece ve sadece şehvetli hırslar var. Daha çok kazanmak, daha çok tüketmek Bunun için de daha çok saldırmak ve yok etmek gerekiyor. Ağaçlarına sahip çıkan Artvinliler barışın da bekçisidir.
Devletin tüm olanaklarıyla, topla, tüfekle, zalimin tüm araçlarıyla televizyonla, gazeteyle saldırırsın; ama bir an gelir, o bilge toprağın çarıklı insanı içten gelen dürtüyle, sezgiyle ayağa kalkar. İşte o an hepsi Metin Lokumcu olur. Birini öldürürsün bin gelir! Biz halkız çoğalırız ölümlerde derken Neruda ölümü kutsamıyordu elbet. Tersine, halk dediğinin davranışı kolay kestirilemez o kalabalığın er ya da geç, kader diye dayatılan bu yalana, bu talana direneceğinden söz ediyordu. Öyle de oluyor işte!
Zalim hep kazanır gibi görünür. Oysa içinde korku büyür. Sarayın tenha koridorlarında kâbus görmeye başlar. Onu güzel göstersin diye özel tasarlanmış aynalara ne denli rengârenk makyaj yapılsa da hakikat kulağında çınlar ve açığa çıkar. Zindanları büyütse de, soytarıları, dalkavukları arttırsa da bir türlü tükenmez içinde büyüyen sancı. Bilir ki, toprak Tanrıdır ve onun kükreyişi farklıdır. Toprak memlekettir, üzerindeki ağaçla, hayvanla, insanla güzelleşen bir memleket. Orada ne mezhep kavgası vardır, ne milliyet çatışması. Halk sezgisiyle bulur yolunu.
Neden hep Gezi Ruhu dedik durduk. Toplumsal olaylar ne gerekçesiz ortaya çıkar, ne de kaybolur. Gezi günlerinde haysiyeti, onuru için direnen insanlar, yeniden birbirlerinin yüzüne bakmaya başladılar ve orada, aynı memlekette yaşadıklarını fark ettiler. Orası zalime boyun eğmeyenlerin, gövdesini yoldaşları için siper edenlerin, orası din tüccarlarına, hamaset erbabına boyun eğmeyenlerin memleketiydi. O güzel çocuklar öldüler, ama arkalarında Artvinde direnen binleri bıraktılar.
Zor günlerden geçiyoruz. Elbet kader değil yaşanan. Tiksindirici ayak oyunlarının oynandığı, din bezirgânlarının, insana/hayvana/ağaca saygısı, sevgisi olmayanların elinde işkence altındayız. Ama değil mi ki bu yaşam bize bir kez verildi ve bundan ötesi yok; kendi kalemimizle, bildiğimiz gibi yaşamak uğruna bu memleket için direneceğiz. Sözümüzden dönmeyeceğiz, ödün vermeyeceğiz sevdiklerimizden
Bugün Artvinin kapısını halka kapatmaya çalışanlar, halkının toprağını çalıp, milletin ırzına geçmeye niyetli olanlara peşkeş çekenler, elbet korkacaklardır. Bir kez haysiyet direnişi başladıysa, bir kez Aydınlanma uğruna Anadolu yeniden uyanıyorsa, mutlaka güzel günler göreceğiz.
Kader dediğin nedir ki?
Sarayın, sultanın, sömürünün karşısında boyun eğmek mi?
Hangi Tanrı kullarına bu işkenceyi uygun görür?
Geziden Artvine yol döşenmiş baksanıza. Bunu görmemek, işitmemek mümkün mü? Savaş tamtamları çalanların karşısına dikilmiş memleketimin güzel insanları. Umudun günündeyiz. Şiirin günüdür bu. Karamsar, karanlık sözler zamanı değildir. Yurdun her yanında Artvindeki ağacın sevdasını yüreğinde taşıyan milyonlar var.
Memleketin tek gündemi vardır artık. Üzerine zorla giydirilen deli gömleğini yırtmak, aydınlanma, bilim yolunda yüksek sesle haykırarak yürümek.
Bu çağrı Anadoludan gelmektedir. Bilge topraktan.
Ankarada bombayı patlatanlarla, ağaçlara cellatlık edenler aynı yandadır.
Barış için yüreği çarpanlarla, aydınlık kavgasına girenler aynı tarafta.
Artvinin Kafkasör Yaylasındaki Cerattepede yıllardır büyük bir çevre savaşı veriliyor. Yöre halkı, dünyanın en değerli doğal ormanlarından birini, maden patronlarının talanından korumak için, o karlı tepede çoban ateşleri yakarak gece gündüz nöbet tutuyor
Yargı süreci henüz sona ermiş değil ama maden şirketinin acelesi var! AKP iktidarında palazlanan ve Havuz Medyasının finansörlerinden olan Cengiz İnşaat, bilirkişi incelemesinden önce işi oldubittiye getirerek fiili durum yaratmak istiyor. Ülkenin doğasını, çevresini koruma yükümlülüğü Anayasada belirtilmiş olan devlet ise, bu yükümlülüğünü unutarak, milletin anasına söven bir holding patronunun yanında yer alıyor; askeriyle, polisiyle, valisiyle, yargıcıyla halkın karşısına dikiliyor...
Artvin kentimiz bir haftadır ayakta! Halk canını dişine takmış, her türlü zorbalığa göğüs gererek, yaşam alanlarını devlete karşı korumaya çalışıyor!
Çevre illerden binlerce polis ve jandarma getirilmiş. Kafkasör Yaylası kuşatma altında. İnsanlar, ağaç kesimini önlemek için otomobilleriyle yolu kapatınca devreye çekiciler giriyor. Kadınlar, çocuklar güvenlik güçlerince coplanıyor. Savunmasız halkın üzerine bibergazı ve plastik mermi sıkılıyor. Gezi Direnişinde tanık olduğunuz sahneler, bu kez Cerattepe yolunda yaşanıyor
Olayların başından beri direnişçilerin yanında olan CHP Artvin Milletvekili Uğur Bayraktutan, emrin büyük yerden geldiğini söylüyor. İçişleri Bakanı Efkan Âlânın, güvenlik güçlerine Vurun geçin! diye talimat verdiğini aktarıyor. Diyarbakırda valiyken, taş atan çocuklar için, Cana geleceğine cama gelsin! diyerek hoşgörülü bürokrat profili çizen zat aynı kişi miydi gerçekten? İnanmak çok güç!
* * *
Türkiyede bağımsız yargı hiçbir zaman olmadı. Ama böylesi de hiç görülmedi! Bir dönem Cemaatin güdümündeydi yargı, şimdi AKPnin buyruğunda! Yargıçlarımızın kimi Uzun Adam sevdalısı, kimi Sarrafsever! Özcesi, güçlünün hukuku yürürlükte
Adalet tanrıçasının terazisi, yoksulun hakkını dirhemle ölçerken, varsılın hakkını okka ile tartıyor! Devletin tüm olanakları görgüsüz emlak krallarına, yeniyetme enerji prenslerine, paragöz maden patronlarına peşkeş çekiliyor! AKP bu yolla yandaşlara sermaye birikimi sağlarken, kendi iktidarını besleyecek kaynakları da yaratmış oluyor.
Rant baronları, çok acımasız ve gözü kara gidiyorlar! Ezkaza yargıya takıldıkları yerde ise hile-i şeriyye yoluna başvuruyorlar. Diyelim ki halk, maden şirketinin rüşvetle ya da çeşitli yöntemlerle elde ettiği olumlu ÇED raporunu bin bir güçlükle iptal ettirdi. Uyanık şirket, projede hemen birkaç küçük değişiklik yaparak Bakanlıktan yeniden ruhsat alıyor! Bir tür danışıklı oyun! AKP iktidarında hukuk böyle işliyor. Sözgelimi Ankara Anakent Belediyesinin ulaşım zammını mahkeme bozuyor. Melih Gökçek aklınca kurnazlık edip bilet fiyatında 1 kuruşluk indirime gidiyor! Yargıyla alay edercesine böyle bir yola başvuruyor ve kimse de, Sen bizimle dalga mı geçiyorsun! diye yakasına yapışmıyor!
* * *
Gözlerini rant bürümüş çevre talancıları, hükümetin açık desteğiyle, ülkenin altını üstüne getiriyor; HESlerle, termik santrallarla, maden galerileriyle toprağımızı, suyumuzu kirletip yaşam alanlarımızı yok ediyorlar.
Biz doğanın yeşilini seviyoruz, onlar doların!
Artvin halkı doğayı korumak için yıllardır savaşım veriyor. Peki, görevi ormanlara sahip çıkmak olan Orman Bakanı ne yapıyor? Artvin halkının duyarlıklarına ve haklı isyanına kulak vereceği yerde, çocukça açıklamalarla yağmacıların yanında yer alıyor!
Ama Artvin halkı çok kararlı. Öyle günübirlik, geçici bir direniş değil bu. Karadenizin boyun eğmeyen bilinçli, örgütlü insanları, kararlılıklarını dosta düşmana haykırıyorlar:
Cerattepe geçilmez, Artvin halkı yenilmez!
Bunun böyle olduğunu hükümet de, çevre düşmanı holding patronları da yakında anlayacak!
Yol keserek; yaylalara asker, polis yığarak; başka illerden dayanışma için gelenleri kente sokmayarak kıramazlar bu direnişi!
Hani Cumhurbaşkanı Erdoğan, esnaf temsilcilerine seslenirken, gerektiğinde asker, polis, yargıç, alperen olacaksınız! buyurmuştu ya
Eh, Artvin esnafı da çapulcu, eşkıya, direnişçi olmayı seçmiş bu kez! Yaşam hakkını savunmak için kepenk kapatıp barikata çıkmış, neylersiniz!
Yani, demem o ki, Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz
kafalılar! Ey sadrazam!
Artvin halkının Cerattepe direnişi AKP hükümetine geri adım attırdı, hukuki süreç tamamlanana kadar madencilik faaliyeti durduruldu. Ancak Rize İdare Mahkemesi'nin 2014'te verdiği ve o bölgede hiçbir şekilde madencilik yapılamayacağı kararı halen geçerliliğini korurken, Başbakanlık'taki görüşmeden çıkan kararın, direnen yöre halkını oyalama ve süreci zamana yayma taktiği olduğu yorumları yapıldı.
Artvin halkının Cerattepe direnişi, AKP hükümetine geri adım attırdı. Çankaya Köşkü'ndeki görüşmeden, hukuki süreç tamamlanana kadar maden şirketinin faaliyetinin durdurulması kararı çıktı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Artvin Cerattepe'deki altın madenine karşı direnen ve yaşam alanlarını korumaya çalışan heyeti, bugün Çankaya Köşkü'nde kabul etti. Maden şirketinden yana tavrıyla dikkat çeken ve dün "Geri adım atmayız" diyen Orman Bakanı Eroğlu da görüşmeye katıldı.
Heyette Yeşil Artvin Derneği Başkanı Nur Neşe Karahan ve Genel Sekreter Bedrettin Kalın, AKP'li Artvin Belediye Başkanı Mehmet Kocatepe, AKP ve CHP Milletvekilleri, AKP, CHP ve MHP İl Başkanları, Artvin Ticaret Odası Başkanı, Memur-Sen İl Başkanı, Karadeniz Teknik Üniversitesi'nden akademisyenler yer aldı. Toplantıda AKP İstanbul Milletvekili ve Genel Başkan Danışmanı Hayati Yazıcı, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı, Başbakanlık Müsteşarı Kemal Madenoğlu da hazır bulundu.
Görüşmeye ilişkin önemli bir bilgi Artvin Belediyesi'ne ait Facebook hesabı üzerinde paylaşıldı. Mesajda şu cümleye yer verildi: "Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlundan Artvin halkına sevindirici haber. Başbakanımız Sayın Ahmet Davutoğlu Maden Şirketinin Artvin Cerattepe'deki çalışmalarını Hukuki Süreç bitene kadar durdu."
OYALAMA TAKTİĞİ Mİ?
Rize İdare Mahkemesi'nin, yörede madencilik faaliyetinde bulunulmaması gerektiğine ilişkin 2014 tarihli kararı halen yürürlükte ve geçerliyken, "hukuki süreç tamamlanıncaya kadar faaliyet durdurulacak" şeklindeki kararın, yöre halkını oylama ve süreci zamana yayma taktiği olduğu yorumları yapıldı.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.