Bir 29 Ekim yazısı: Yeni bir Cumhuriyet için ayağa kalk!
Kurtuluş Kılçer
1923 yılında kurulan Cumhuriyet, tarihsel olarak ilerici bir adımdı ve bunu, Birinci Cumhuriyet olarak kodlamakta sakınca yok.
Tartışılabilir, ancak gayemiz bilimsel ve analitik bir tespit sorunsalı olarak "kaçıncı Cumhuriyet" meselesini tartışmak değildir. Gayet siyasi bir çerçeveden yaklaşarak Üçüncü Cumhuriyet kavramı, bugün içinde bulunduğumuz gerçeklikte yeni bir Cumhuriyet mücadelesini hedeflemek gerektiğine işaret etmek için kullanılmıştır.
1923 yılında kurulan Cumhuriyet, tarihsel olarak ilerici bir adımdı ve bunu, Birinci Cumhuriyet olarak kodlamakta sakınca yok.
Sonra, yetmez ama evetle gerçek yüzlerini gördüğümüz liberal zevatın, 1923 Cumhuriyetine ithamla geliştirdikleri yanlış Cumhuriyet söylemi üzerinden İkinci Cumhuriyet kavramını ortaya attıklarını biliyoruz. O zaman da söylendi, bugün de söylemenin tam yeridir: Bunlar numaracı Cumhuriyetçiydi. Büyük bir numara oynadılar ve Birinci Cumhuriyet düşmanlığı üzerinden ülkemizde AKP eliyle girişilen karşı-devrim sürecine payanda oldular, bu sürecin ideologları olarak rol oynadılar.
***
Aslında Birinci Cumhuriyet düşmanlığı üzerinden, cumhuriyet değerlerini karşılarına aldılar; daha demokratik bir Türkiye, daha ileri bir demokrasi, daha Avrupai bir Türkiye yerine Cumhuriyetin yerine daha gerici bir rejimin inşasına hizmet ettiler. Gerici, Osmanlıcı, saltanat heveslisi, baskıcı, mezhepçi bir rejime...
Kandırıldılar mı? Hayır, dünya emperyalist-kapitalist sistemin ideolojik merkezlerinin tezahürü fikirlerinin gelip dayanacağı yer burasıydı. Kapitalist dünya sisteminin eşitsiz ve bileşik gelişiminde habersizdiler ve emperyalizm olgusu yer etmiyordu düşünsel dünyalarında. Bu yüzden solcu değillerdi ancak nedense soldan sayılıyorlardı.
***
Ne yazık ki başardılar; 1923 Cumhuriyeti yıkmak için elinden gelen her şeyi yaptılar ve bugün AKP eliyle yeni bir rejim adım adım örülerek gericiliğin her alanda tahakküm kurduğu bir sonuçla karşı karşıya kaldı ülkemiz. Bugün geldiğimiz noktada, son vuruşu başkanlık rejimine geçiş ile yapmak istemektedirler. ABD emperyalizmi tarafından pişirilen Ilımlı İslamcılık, AKPnin iktidar yapılmasıyla bir proje olarak gündeme getirilmiş ve 14 yıldır ülkemizde yeni bir rejimin inşasına girişilmiştir. Yaşananlar adlı adınca liberaller tarafından ifade edilen İkinci Cumhuriyetin kuruluşundan başka bir şey değildir.
***
Herkes tarafından kabul edilmesi zor durum açık olarak ortaya konmalıdır. Liberaller tarafından 1990lı yıllardan itibaren dillerden düşmeyen İkinci Cumhuriyet bir gerçeklik olarak karşımızdadır artık. 14 yıllık AKP iktidarının yapısal dönüşümleriyle ortaya çıkan yeni durumu kabul etmeme üzerine kurulu siyasal bir yönelimin geleceği bulunmuyor. Geçmiş geri gelmeyecek, gerek Türkiyenin bu dönüşümü gerekse uluslararası gelişmeler Türkiyenin bir daha 1923 paradigmalarının aynı şekilde geçerli olduğu bir devlet ve rejime sahip olamayacağını objektif olarak ortaya koymaktadır. İkinci Cumhuriyet AKP eliyle otoriter bir yönetim anlayışıyla inşa edilmektedir.
***
Bugün Cumhuriyet kazanımları büyük ölçüde ortadan kaldırılmıştır. Laiklik, kağıt üzerinde vardır, devletçilik bitmiştir, bağımsızlık hak getire, emek düşmanlığı dolu dizgin. İkinci Cumhuriyetin temel nitelikleri gericilik, işbirlikçilik ve sermaye diktatörlüğüdür.
93 yıllık yani neredeyse üzerinden bir asır geçen 1923 Cumhuriyetinin kuruluşunun yıldönümünde Cumhuriyet fikri yeniden tartışılmalıdır. Bu tartışmayı geçmişe bakarak mı yoksa geleceğe bakarak mı yapacağımız işin bam telini oluşturmaktadır.
***
Cumhuriyet, içten içe kemirilerek bitirildi. 1950 sonrası NATOya üyelik ile başlamış, anti-komünist bir devlet yapılanması ile ülkemizin bütün ilerici birikiminin tasfiyesi hedeflenmiş, gericilik iki kutuplu dünya sisteminde emperyalist kampın stratejisi doğrultusunda ülkemizde de desteklenmiş, toplumsal doku 12 Eylül faşist askeri darbesiyle gericiliğin müdahalesine açılmış ve 1990lı yılların ortalarından itibaren Cumhuriyet yarattığı bütün değerlere düşman gericilik tarafından teslim alınmaya çalışılmıştır. 2000li yılların başında AKPnin iktidar olması hem böylesi bir siyasal sürecin ürünü hem de emperyalist sistemin Ortadoğu politikalarının paralel gelişimi olarak görülmelidir.
***
Bu süreç aynı zamanda siyasal ve toplumsal dirençlerin de ortaya çıktığı bir mücadele dönemi olarak da okunmalıdır. Gerek sermaye devleti içinde yaşanan gerilimler 28 Şubat süreci örneğin- gerekse toplumsal alanda ortaya çıkan tepkiler Cumhuriyet mitingleri, Haziran Direnişi gibi- bu gericileşme adımlarına ve Birinci Cumhuriyetin yıkılmasına dönük dirençler olarak siyasal ve toplumsal tarihimize büyük çentikler atmıştır. Ülkemizin kolay kolay gerici yeni bir rejime kolayca adapte olamayacağı ortaya çıkmış ya da başka bir deyişle ülkemizin ilerici birikimini ifade eden bu toplumsal direnç çentikleri ülkemizin toplumsal mücadeleler tarihinde büyük izler bırakmıştır.
Bu izler üzerinden yolumuzu bulacağız.
Yaşadığımız bu geçiş dönemi başka deyişle Birinci Cumhuriyetin yıkılışı ve gerici İkinci Cumhuriyet rejiminin inşası süreci, güncel bir bakışla ele alınamaz. Artık bu ülkede yaşanılmaz psikolojisini üreten küçük burjuva tepkiselliğinin dar güncel bakışından daha ileri bir bakış ancak süreci anlamaya ve dirençli kılmaya yetebilir. Birinci Cumhuriyet daha zor koşullarda kuruldu, bu asla unutulmamalı. Parçalanmış bir devlet, işgal edilmiş Anadolu, Padişah iktidarda, halk yoksul, Hilafetçilik ya da İslamcılık etkili bir siyasal çerçeve iken Cumhuriyetin kurulabilme başarısını altını çizerek not etmek gerek. 1923 Cumhuriyetinin tarihsel olarak ilericiliği tam da buradan gelir ve aynı zamanda bugün bizim açımızdan büyük dersler barındırır. Ve soruyu şu şekilde sormamız bugünkü tabloya bakarken yolumuzu aydınlatması açısından elzemdir: Türkiyenin ilerici birikiminin, 1923 koşullarında, bugünkünden daha güçlü olduğunu varsayabilir miyiz?
***
Başkanlık rejiminin tartışıldığı ve 1923 Cumhuriyetinin kuruluşunun 93. yıldönümünde bugünkü koşullara bakarak, yani AKPnin iktidar gücüne, gericileşmeye, Ortadoğudaki gelişmelere, Meclis aritmetiğine vs. bakarak, karamsarlık üretme zamanı değildir. Yakınmak, söylenmek, usanmak, yorulmak, karamsarlığa kapılmak bu lanet düzenin devamından başka bir anlama gelmeyecektir çünkü.
***
İkinci Cumhuriyetin her alanda kurduğu baskıya karşı ayağa kalkılmalıdır. Ülkemizin, yaşamımızın ve geleceğimizin daha fazla karartılmaması için... 93 yıl sonra bir Cumhuriyet yıldönümünde yapılması gereken 93 yıl önce yapılanların önce iradesini göstermekle işe başlanmalıdır.
Ama 93 yıl önce kurulan Cumhuriyetin kuruluş sürecinin benzerinin nesnel olarak yeniden yaşanamayacağını bilerek. 93 yıl önceki paradigmaların geleceğe taşınması da yeni bir mücadele hattının oluşturulmasıyla ilgilidir. Tam da bu nedenle bugün İkinci Cumhuriyet rejiminde, sadece geçmiş değerlerin korunmasına yönelik gösterilecek dirençlerle değil, geçmişe duyulan nostaljiyi gündeme getirerek değil, aynı zamanda yeni bir şiar, hedef, talep ve misyon oluşturarak geleceğimizi kurabiliriz. Buradan kimse Cumhuriyet kazanımlarına yönelik bir değersizleştirme gibi bir sonuç çıkarmamalı; söylenmek istenen, gelecek tasavvurunu toplumu önüne siyasal olarak koymadan başarı şansının olamayacağıdır. Zira, aynı şekilde, Cumhuriyet kazanımları, yeni bir tasavvurla geleceğe taşınabilir.
***
Öyleyse, yeni bir Cumhuriyet, Üçüncü Cumhuriyet için kollar sıvanmalıdır. Geçmişe değil geleceğe bakacağız. 2023 vizyonu, 2071 hedefi diye hamaset yapan bu gerici kesime karşı Üçüncü Cumhuriyet kavgası bayrak haline getirilmelidir. Bu cumhuriyet, laik olacak, bağımsızlıkçı olacak, halkçı olacak, emekten yana olacak, eşitlikçi olacak, özgürlükçü olacak! Çünkü bu değerlerin dışındaki her türlü olgunun ve niteliğin, aslında kendi zıddını ifade ettiği için bugünkü rejimden başkasına yol açamayacağı bilinmelidir. Emperyalist-kapitalist sistemin yaratmış olduğu İkinci Cumhuriyet rejimi, AKP rejimi, gerici rejim ne dersek diyelim- karşısına yeni değerler ve nitelikler ortaya konmak zorundadır. Örneğin İkinci Cumhuriyet rejiminden sermaye sınıfının rahatsız olduğunu düşünmek bugün için mümkün değildir. Tersine, sermaye sınıfı, bu gerici rejimden en fazla nemalanan sınıf olarak, Cumhuriyet tartışmalarında gerici cephenin saflarında sayılmalıdır.
Yeni bir cumhuriyetin değerleri ise, emekçilerin laik cumhuriyetinden başka bir şey değildir.
29 Ekim 1923 yılında kurulan Cumhuriyet, 6 Kasım 1917 Ekim Sosyalist Devrimine çok şey borçludur. 1991 yılında Sovyetlerin çözülüşünden 10 yıl sonra 1923 Cumhuriyetinin de adım adım yıkıldığı sürecin başlaması tesadüf değildir. Ortadoğuda bugün ortaya çıkan savaş ve yıkım tablosu da buraya eklendiğinde, ülkemizin nasıl bir kurtuluş reçetesine sahip olması gerektiği bir kez daha ortaya çıkmış olur.
Bize yeni Ekimler gerek. Ekim Devriminin ve 29 Ekimin yıl dönümünde Yeni bir Cumhuriyet için kollar sıvanmalıdır.
Bu ileti en son melnur
tarafından 28.10.2016- 19:30 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.