Dünyanın her yerinde sosyalistler burjuva devrimcilerine saygı gösterirler. Türkiye'de de uzunca bir zaman böyle olmuştur. Ama 80 faşist darbesi, üzerine gelen reel sosyalizmin çözülüşü ve bu süreçte ortaya çıkıp gelişen kürt ulusalcılığı, savrulan solun bir kısmını da hem Cumhuriyet ve kazanımları ve hem de, özellikle Mustafa Kemal konusunda düşmanlığa varan bir çizgide konumlanmasına yol açmıştır. Bu tavrın ortaya çıkmasında hiç kuşku yok, yükselen kürt ulusalcılığının da etkisi büyük. Kürt milliyetçiliğine şirin görünme çabası bu kuyrukçu tip ve aynı zamanda ''yüzer gezer sözde sol''da ne yazık ki böyle bir zihinsel bozulma yaratmıştır. Marksist Leninistlikleri marksist Leninistlik olmayan, siyasal devrim perspektifinden yoksun, ve uzunca bir zaman siyasi konumlanışlarını kürt ulusalcılığının perspektifi doğrultusunda belirleyen bu kuyrukçu ve dahi yüzer gezer sözde solun M.Kemal düşmanlığının sadece sanaldaki forumların karanlıklarında kaldığını söyleyerek geçelim. Ve bir kez daha bu topraklarda burjuva devrimini yaratan 1908 ve 1923'ün önderlerine başta M.Kemal atatürk olmak üzere bir kez daha selamlarımızı iletelim. Ve bunu söylerken de aradan geçen 93 yıl sonrasında Türkiye'de o tarihsel (birinci) Cumhuriyet'ten hiçbir şey kalmadığını da ve kurtuluşun bundan böyle sosyalist Cumhuriyet'te gerçekleşebileceğinin altını kalınca çizelim!
Bu kuyrukçu ve dahi yüzer gezer sözde solun şimdilerde, bakmayın liberal sola karşıtibi gözükme telaşlarına.... Aslında birbirlerinden hiç farkları yok. Beslendikleri yer de konumlandıkları yer de aynı! Her iki öbek de siyasi devrim perspektifinden öcü gibi korkarlar; bu yüzden ''tek ülkede sosyalizm olmaz'' ezberine sarılır, devrimin olabilmesi için üç beş gelişmiş Avrupa ülkesinde de devrimci sürecin başlaması gerektiğini ileri sürerler. Bu arada ne mi yapacaklar; anti-komünizm ve içi boş gevezelikler; başka bir şey değil!
Öğrendik ki tetikçinin biri, sıkı yandaş Fatih Tezcan, 10 Kasım günü Twitter hesabından Özlemle anıyoruz Allah mekanını cennet eylesin Amin paylaşımında bulunarak II. Abdülhamiti anmış.
Derdimiz niye andığı falan değil Atasıdır anacak tabii ki
Mesele şu, II. Abdülhamit hangi tarihte ölmüş biliyor musunuz?
10 Şubat 1918de
Peki 10 Kasımda kim anılıyor bu ülke de?
Anormallik ve mesele burada
Uzun sözün kısası, tetikçi kendisine biçilen rolün gereğini yapıyor.
Fatih Tezcan Twitterdaki bu paylaşımına gelen tepkiler üzerine Küstahlığa bak! Abdülhamid Hanı anıyorum Atatürke saygısızlık diyorlar. diyerek savunmaya geçiyor ve 31 Mart 1909 yılındaki gerici ayaklanmanın bastırılmasındaki rolünü hatırlatarak, Mustafa Kemal için katil imasında bulunuyor.
Şimdi bu tetikçiliğin tarihsel arka planına değinerek dertlerini bir kez daha ortaya dökelim.
İnsanlık tarihi, sınıflar mücadelesi tarihidir.
Doğal ki bu mücadelenin iki cephesi var. Sermaye sınıfı ve işçi sınıfı.
Sermaye sınıfı tarihsel olarak gericidir. Gericiliği ve faşizmi işçi sınıfına karşı verdiği iktidar mücadelesinde sürekli besler, büyütür ve kullanır.
Tarihsel olarak gericilik cephesinde olmayan ve onlara yenilgiler tattırmış olan ilericilik cephesindekilerle dertleri kinleri bitmez bunların.
Lenine, Staline, Fidele, Cheye, neden hâlâ saldırıyorlarsa, Mustafa Kemale de bunun için saldırıyorlar.
Çünkü o, bu iki blok arasındaki tarihsel mücadelenin bir kesitinde, bulunduğu coğrafya da ilericilik adına önemli kazanımların orta çıkmasına önderlik etmiştir.
Kâh 31 Martta İstanbulda yobazlara ve 1923te emperyalistlere,
Kâh 7 Kasım 1917de Petrogradda, gerici Rus Çarlığına,
Kâh 2 Şubat 1943te Stalingradda faşizme,
Kâh 26 Temmuz 1953te Küba Moncada kışlası baskınıyla Batista diktatörlüğüne
Günyüzü göstermemiş, tarihin tekerleğinin geriye doğru çevrilmesine izin vermemişler.
Anlayacağınız, gericilik cephesinde dert çok, hem derman yok neylersin
O yüzden şaşkına dönüyor, 10 Şubatta anmaları gereken II.Abdülhamiti 10 Kasımda anıyorlar.
Tam bir şuursuzluk örneği gerçekten.
Oysa hem tarihte hem de günümüzde katil arıyorlarsa bulundukları çukura bakmaları yeterli olacak.
Mesela bulundukları o çukurda, yandaşlıklarını ve tetikçiliğini yaptıkları güçler eliyle beslenen IŞİDi ve diğer eli kanlı cihatçı çeteleri görebilirler.
O çukurda, cansız bedeni Bodrum sahiline vuran 3 yaşındaki Suriyeli Aylan Kurdinin ve binlerce çocuğun ölümüne neden olanları görebilirler.
O çukurda, Ankara garında 100ün üzerinde ilericiyi katledenlerin bugün mahkemede hangi partiye üye olduklarını övüne övüne ifade ettiklerini görebilirler.
O çukurda her gün Artık daha kötüsü olabilir mi demeyelim her gün daha kötüsü karşımıza çıkıyor diye düşündüğümüz çocuk tecavüzcülerini ve onlara yol verenleri görebilirler.
O çukurda kadın katillerini görebilirler.
O çukur da memleketi satmak, yağmalamak konusunda paylaşım kavgasına düşen gericilerin ve reislerin yaptıkları katliamlarını görebilirler.
O çukurunuz öyle bir çukur ki; katili de, yağmacıyı da, yobazı da, işbirlikçiyi de, tecavüzcüyü de besleyebiliyor içinde
O çukur, sizi içindekileriyle birlikte korur, kollar, saklar
Buna şüphe yok.
Fakat bir hatırlatma yapalım ve şimdilik bitirelim
O çukur taşarsa, ki taşmak üzeredir.
Biliniz ki, Türkiyenin asla söküp atamayacağınız ilerici birikimi o çukurdan taşan pisliğin üzerini bir kez daha kapatmasını bilir
Yalnız bu kez bir farkla.
Sizi besleyen emperyalizmi ve sermaye sınıfını da ait oldukları o çukura gömerek
''Ben Cumhuriyet'in, Mustafa Kemal'in Türkiye'ye getirdiklerinin ne büyük hizmetler olduğunun idraki içindeyim. Komünist olmam Mustafa Kemal Paşa'ya saygı duymama, Anayasa'daki altı umdeye sahip çıkmama mani değildir ve neşriyatım bunun delilidir.''
"Türkiye'de aydınlanmacılığı Kemalist Devrim temsil eder"
"Hocaların hocası" Prof. Dr. Korkut Boratav, Atatürkçü Düşünce Derneğiden Fevziye Özbekle yaptığı söyleşide Türkiye ve dünya siyasetine dair görüşlerini açıkladı...
"Hocaların hocası" Prof. Dr. Korkut Boratav, Atatürkçü Düşünce Derneğiden Fevziye Özbekle yaptığı söyleşide Türkiye ve dünya siyasetine dair görüşlerini açıkladı.
Aydınlık gazetesinde yayımlanan söyleşide Boratava yöneltilen sorular ve yanıtları şöyle:
ATATÜRKÇÜLÜK VE SOSYALİZM
-Tam bu kelimelerle olmayabilir ama Atatürkçü olmadan sosyalist olunamaz, diyorsunuz. Neden? Bu sözü açabilir misiniz?
Asıl meramımı, aydınlanmacı olmadan sosyalist olunamaz ifadesi daha iyi anlatır. Zira, modern, (bazılarının yeğlediği ifadeyle bilimsel) sosyalizm, aydınlanmanın üçüncü ayağıdır. Aydınlanma, Ortaçağ devletinin, dinin ve paranın vesayetine karşı çıkan düşünsel bir devrimdir. İlk ikisi, Kantın temsil ettiği aydınlanmadır. Marx, bunları hem benimseyerek, hem de paranın vesayetinin reddi öğesini de ekleyerek sosyalizmi de aydınlanma devrimiyle bütünleştirmiştir. Türkiye ortamında aydınlanmacılığı Kemalist devrim temsil eder. Ortaçağ devletinin vesayetinin reddi, Türkiyede Osmanlı düzenine karşı ödünsüz bir meydan okuma anlamına gelir. Saltanatın ilgası, Cumhuriyet ve hukuk devrimi budur. Dinî vesayetin reddi de hilafetin ilgası, laiklik ve bilimsel eğitim öğelerinden oluşur. Sosyalizm, Türkiyede de bu devrimci dönüşümleri özümseyen ve aşmayı hedefleyen bir hareket olarak görülmelidir. Kemalist devrimler Türkiyenin Müslüman halkı tarafından benimsenmiştir. Dolayısıyla sosyalizm de Müslümanlık ile bağdaşır. Buna karşılık dinî bağnazlığı Osmanlı özlemleriyle bütünleştiren İslamcılık, sosyalizmle bağdaşmaz. İslamcı sosyalizm de ciddiye alınan bir akım olamaz.
TKP'den 19 Mayıs açıklaması: Artık kurtuluş emeğin kurtuluşudur
Atatürk ve arkadaşlarının Milli Mücadele'yi başlatmak üzere Samsun’a ayak bastığı 19 Mayıs 1919 tarihinin 100'üncü yılında Türkiye Komünist Partisi açıklama yayımladı. Türkiye Komünist Partisi, laik cumhuriyetin kendini onun sahibi olarak gören patron sınıfı tarafından tarikatlere teslim edilmiş olmasından, ülkenin bağımsızlığının NATO emrindeki milliyetçilerle, ilkesiz ve fırsatçı manevra düşkünleri tarafından yok edilmiş olmasından, 100 yıl önce tarihe gömülmüş saltanatın çağdaş saraylarla hortlatılmış olmasından hem bir görev, hem bir fırsat çıktığını vurguladı ve Sosyalist Türkiye için ileri atılmaya çağırdı.
Atatürk ve arkadaşlarının Milli Mücadele'yi başlatmak üzere Samsun’a ayak bastığı 19 Mayıs 1919 tarihinin 100'üncü yılında Türkiye Komünist Partisi açıklama yayımladı. 19 Mayıs'ın, yaşadığımız topraklarda emperyalist işgale karşı savaşımın belirleyici önemdeki adımı olduğunu ve bu geçişin ufkunun “yabancı orduların ülkeden sökülüp atılmasından” ibaret olmadığının bugün iyi bilinen bir gerçek olduğunu belirten TKP, ülkemiz emekçi halkının geçmişin izlerini sadece takip etmekle, aynı adımları tekrarlamakla varabileceği bir yer olmadığını vurguladı.
TKP, laik cumhuriyetin kendini onun sahibi olarak gören patron sınıfı tarafından tarikatlere teslim edilmiş olmasından, ülkenin bağımsızlığının NATO emrindeki milliyetçilerle, ilkesiz ve fırsatçı manevra düşkünleri tarafından yok edilmiş olmasından, 100 yıl önce tarihe gömülmüş saltanatın çağdaş saraylarla hortlatılmış olmasından hem bir görev, hem bir fırsat çıktığını vurguladı ve Sosyalist Türkiye için ileri atılmaya çağırdı.
Açıklamanın tamamı:
İşgalden kurtuluş çıkaranlara selam: Artık kurtuluş emeğin kurtuluşudur
19 Mayıs, yaşadığımız topraklarda emperyalist işgale karşı savaşımın belirleyici önemdeki adımıdır. Bu tarih, ulusal kurtuluş mücadelesinin liderliğini yapan Mustafa Kemal’in Anadolu’ya geçişini işaretlemektedir.
Bu geçişin ufkunun “yabancı orduların ülkeden sökülüp atılmasından” ibaret olmadığı ise bugün iyi bilinen bir gerçektir.
19 Mayıs 1919’da Anadolu’ya geçen Mustafa Kemal, köhnemiş, çürümüş, aslında çoktan tarih olmuş Osmanlı’yı girdiği bataktan çıkarmak için görevlendirilmiş bir memur olarak değil, yaşanan çöküşten yeni bir ülkeyi, laik bir cumhuriyeti çıkarma ufkuyla öne atılan bir devrimci olarak hareket etmiştir.
100 yıl sonra, köhnemiş, çürümüş, tarihin çöplüğünde yerini almayı çoktan haketmiş Türkiye kapitalizmini ayakta tutmak için cumhuriyete ihanet etmiş olanların, Amerikancıların, Avrupa Birliği borazanlarının, padişahlık özentilerinin, küflenmiş yobazların ve korkakların aynı safta dizilip anma hakkını kendilerinde gördükleri 19 Mayıs’ı biz tarihe böyle yerleştiriyoruz.
19 Mayıs 1919, emperyalist işgalden cumhuriyet çıkartmanın, hilafeti yıkmanın, monarşiyi tarihe gömmenin ilk adımıdır.
Kutlu olsun.
Bu adımın devamının nasıl getirildiği, bir noktadan sonra bu yürüyüşün nasıl durduğu malumumuzdur.
Ülkemiz emekçi halkının geçmişin izlerini sadece takip etmekle, aynı adımları tekrarlamakla varabileceği bir yer yoktur.
Önümüzdeki adım emeğin kurtuluşu için atılacaktır.
Laik cumhuriyetin kendini onun sahibi olarak gören patron sınıfı tarafından tarikatlere teslim edilmiş olmasından, ülkenin bağımsızlığının NATO emrindeki milliyetçilerle, ilkesiz ve fırsatçı manevra düşkünleri tarafından yok edilmiş olmasından, 100 yıl önce tarihe gömülmüş saltanatın çağdaş saraylarla hortlatılmış olmasından hem bir görev, hem bir fırsat çıkıyor.
Sosyalist Türkiye için ileri atılma zamanıdır.
Emeğin kurtuluşu için yürüyüşü hızlandırma zamanıdır.
Türkiye Komünist Partisi
Merkez Komite
Bu ileti en son melnur
tarafından 19.05.2019- 13:47 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.