Bu yazıyı 17 Nİsan günü yazmak gerekebilirdi. Normalde
Ancak normalin ne olduğunu kimsenin söyleyemeyeceği ülkemizde referandumun hemen ardından bizim konuşmamız gereken başka şeyler olacak. Konuşmamız ve yapmamız gereken
Burada bugün yazacaklarım kimilerini rahatsız edebilir, iki gün kalmışken sandığa gitmeye, neden bazı kesin hükümlerle hareket ettiğim, sonuç belli olmadan neden belli kesimlere son derece sert eleştiriler yönelttiğim sorgulanabilir.
Olsun
Sonuç belli değil, bizim de elimizde anket şirketi yok, diyelim geçelim.
Herkes son iki günü Hayırların sayısını artırmak için geçirmeli, özellikle içinden Hayır geçen ama oy kullanmak konusunda isteksiz olanlara baskı yapılmalı. Bu saatten sonra AKP tabanından Hayır çıkarmak çok zor. Orasını konsolide ettiler.
Kim mi?
Payı var ama bunu Erdoğan tek başına yapmadı. Kampanya süresince Erdoğana saygıda kusur etmeyen, Cumhurbaşkanı kalabilirsin diyen, AKP tarafı ne yaparsa ona öykünen, Binaliyle bozkurt işareti yarışına giren, CHPlilere dik duracaksınız yerine A-K-P demek yasak komutunu veren Kılıçdaroğlunu tebrik etmek gerek. Kafası karışan, bu kadar da değil diye düşünmeye başlayan bir kısım AKPlileri demek ki o kadar da kötü değilmişiz noktasına geri taşıdı.
Ama Kılıçdaroğlu yalnız değil Aylardır Erdoğana da tuzak kuruluyor diye Hayır cephesine derin strateji katmaya çalışanların da büyük yardımı oldu Erdoğana. Erdoğan herkes bana karşı diyor, ona karşı olduğunu iddia edenlerden gelen tepki de şu: Sana tuzak kuruldu.
Hesap şuydu, Erdoğan aşıkları Erdoğanı kendi hırslarından korumak için içleri yana yana Hayır diyeceklerdi. Referandumda Hayır çıkabilir ama bunda bir tane bile Reis zor durumda, onu tuzaktan koruyayım oyu olmayacağından emin olabilirsiniz. Tersine
Tuzağı kimin kurduğunda bile uzun süre anlaşılamadı. Önce Bahçeli ismi atıldı ortaya. Zaten hep böyle yapar, kendi partisini de okkanın altına sürerdi. Yine öyle olmuş, kendisine verilen görev doğrultusunda Erdoğanı tuzağa çekmişti.
Bu iddiayı AKPlilerin dile getirmesini anlarım da, Hayırcıların buradan kampanya argümanı çıkarmaya kalkmasını anlayamam!
Sonra tuzağın dünyanın büyük güçlerinin icadı olduğu ima edilmeye başlandı. Erdoğan Başkanlık hevesiyle kendi sonuna doğru koşturuyordu. Ve AKPlilere şöyle sesleniliyordu: Kardeşler, lideriniz fena halde aldatıldı. Gelin Hayır deyin, onu da kurtarın!
Hemen burada küçük bir parantez açmak gerek. Şu anda dünyada kimse böyle oyun kurabilecek durumda değil. En tepedeki dört ülkeye bakın ne demek istediğimizi anlarsınız. Siz ABD, Almanya, Çin ve Rusyanın uzun vadeli stratejilerle hareket edebildiğini düşünüyor musunuz? Kuşkusuz her birisinin envanterinde derin hesaplar, geniş zaman dilimine yayılan planlar var ama içinden geçtiğimiz dönemde bunları değil, dünya sisteminin içine girdiği kaosu kontrol etmeye çalışıyorlar. İttifaklar sistemi çökmüş, bu dört ülke bile kendi aralarında kimi düşman kimi müttefik olarak tanımlayacağı konusunda belirsizliklere gömülmüş, Putin on gün öncesine kadar avucunda tuttuğunu sandığı Trump ile papazı bulmuş, Çinli liderlerle Trump arasında hızlı (ve bir o kadar da sahicilikten uzak) bir yumuşama gerçeklemiş
Emperyalist sistem krizde. Bunu söyleyip duruyoruz. Burada Erdoğanı başkanlığa özendirelim diye bir tuzak olmaz. Olur da, havada kalır, tutar plan sahiplerini vurur.
Mesele bu kadar karışık değil. Erdoğanı biraz da emperyalizmin krizi kurtarıyor. Herkesin sağa sola salındığı bir dünyada, ilkesiz, öngörülemeyen bir liderin seçmen desteğine sahip olması bayağı önemli bir şey. Herkes, büyük güçler, Erdoğandan faydalanabileceğini düşünüyor. Hâlâ, her şeye rağmen
Küçük olmaktan çıkan parantezi kapatalım, konumuza dönelim.
Erdoğanın seçmen desteği neden erimiyor?
Erimiyor çünkü hayat seçimlerden ibaret değil.
Hayır çıkabilir. Ancak normalde, açık ara hayır çıkmalıydı. Çünkü bu referanduma konu olan Anayasa taslağı abuk, referandum kampanyasında yaşananlar abuk 80 milyonluk ülkenin bu abukluğu daha güçlü bir biçimde durdurması gerekirdi.
Ama bunun abukluk olduğunu söylemek bile nerdeyse yasaklandı.
AKP rejimi, referandum sürecinde iyice meşrulaştırıldı.
Erdoğanın Cumhurbaşkanlığı da meşrulaştırıldı.
AKP karşıtlarının psikolojik üstünlüğü yok edildi, kendilerinden kuşku duyar hale geldiler.
Heyecan bırakılmadı.
Gerilimsiz propaganda diye bir şey icat edildi. Gerilimi Erdoğanın kontrol etmesine izin verildi. Dahası gerilimin kötü bir şey olduğu fikri geniş bir kesime dayatıldı. Devrimci olduğunu iddia eden bir sol partinin propaganda afişinde tek adam yönetimi kutuplaşma demektir diye bir ibare vardı.
Kutuplaşma olmadan bu toplum nasıl düzelecek? Kutuplaşma etnik temeller üzerinden olmasın, kimlikler üzerinden olmasın ama sınıf temelinde olsun, gerçek ideolojik ayrımlar üzerinden olsun ki, bu toplum ilerlesin!
Kutuplaşma ya da gerilimden kapı pencerenin kırılması mı anlaşılmalı sadece?
Kutuplaşma olmazsa Erdoğan kazanır. Çünkü istediği kutuplaşmayı yaratır.
Kutuplaşma olmazsa her zaman iktidar üstün gelir. Taraflaşma yoksa, değişim de yoktur.
Gerilimsiz propaganda Hayır cephesininin enerjisini yok etti. Oysa diğer cepheyi daraltmanın yolu önce kendi tarafını konsolide etmektir. Özgüvensiz, karşı tarafın da haklı olabileceğine inanan bir kitle etkili bir mücadele veremez. Hayır cephesinin tek ortak özelliği Erdoğana tepki duymasıydı. Daha başından o tepkinin yanlış olduğu ve işe yaramayacağı ilan edildi.
İlk başta işe yarar gibi gözüken bu tavır bir noktadan sonra cehalete, görgüsüzlüğe, arsızlığa, küstahlığa yeni bir alan açtı. Türkiye toplumu kötülüğün prim yaptığına ve meşrulaştığına bir kez daha ikna oldu. Gerilimsiz bir şekilde!
Sandığa gitmeyecek olanların ağırlıklı bölümü hayır eğilimli! Bu isteksizlik neden acaba?
Lafı uzatmak istemiyorum. Dediğim gibi, ne olursa olsun, hangi sonuç çıkarsa çıksın, 17 Nisandan itibaren çok çalışmak gerekecek.
Geri kalan süreyi insanları sandığa gitmeye ikna ederek geçirip sonrasında kolları sıvayacağız. Şunu bilerek: Aslında Hayır cephesi diye bir şey yok. Farklı nedenlerle Hayır diyoruz, diyeceğiz. Hayır çıkarsa hep birlikte güçleneceğiz ama farklarımız azalmayacak. Evet çıkarsa bazıları kaybedecek, bazılarıysa daha zor koşullarda ama daha büyük bir kararlılıkla mücadeleye devam edecek.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.