Fransız başkanlık seçimleri, faşist (Le Pen), komünist (Melanchon), oportünist (Macron), hırsız (Fillon) ile başladı. Komünist ve hırsız elendi. İkinci turda faşist ve oportünist arasında seçim yapmak gerekecek. Bu tatsız seçenek aynı zamanda çok tehlikeli bir duruma işaret ediyor.
Siyasi tercihler var olan durum (gerçekliğin koyduğu sınırlamalar) içinde, ya bu durumu arzulanan bir yönde değiştirmek ya da arzulanmayan bir yönde değişmesini engellemek için yapılır. Tercih yaparken gerçekliğin koyduğu sınırları görmezden gelerek kendi ruhunun saflığına uygun davrananların tercihleri, çoğu kez, ruhun saf kalma arzusunun tam tersine sonuçlar üretirler.
Gerçekliğin durumu Kapitalizmin yaşamakta olduğu yönü belirsiz dönüşüm (ekonomik, siyasi, ekolojik, hatta kültürel) sürecinin özelliklerini, gerek I. Dünya Savaşının 100. yıldönümü, gerekse, 1929 mali krizi ve onu izleyen Büyük Bunalım, küreselleşmenin çözülmeye başlamasının olası sonuçları bağlamında çok tartıştık; şunları vurgulamakla yetineceğim. Bir ekonomik kriz yönetim modeli (neo-liberalizm) ve bir hegemonya (ABD liderliğinde Batı hegemonyası) sistemi dağılıyor. Bu sırada, oluşan çatlaklardan çıkan birçok iğrenç yaratığın yanı sıra, Fransanın merkezinde bulunduğu Avrupa Birliğinde, halkın büyük bir kısmı birliğin durumundan rahatsız. Ekonomik krizin etkileri altında bunalan çalışanlar (işçi sınıfı ve orta sınıflar), sıkıntılarının nedenlerini düşünürken Avrupa Birliğini yöneten bürokrasi, küreselleşmeci (liberal) seçkinlerin beceriksizliği, bencilliği ve sosyal hizmetleri, kaynakları paylaşan göçmenler üzerinde odaklanıyorlar.
Tarih bize bu tür dağılma süreçlerinin, emperyalist savaşlara, devrimlere, totaliter, faşist rejimlere yol açtığını söylüyor. İngilterede Brexit bu süreci hızlandırıyor. Buna bir Frexit (Fransanın çıkması) eklenirse Avrupa Birliğinin dağılması, üyelerinin bağımsız ulus devletlere dönüşmesi kaçınılmaz görünüyor. Avrupa tarihi, ulus devletlerin, demokratik bile olsalar barış içinde yaşayabileceklerini düşündürmüyor.
Fransada siyasi tercih sorunu Fransada yukarıda kabaca betimlemeye çalıştığım gerçeklik içinde, yapılan başkanlık seçimlerinde ya oportünist, küreselleşmeci, neo-liberal Macron ya da faşist Le Pen kazanarak başkan olacak: Ya statüko, ya faşist parti.
Seçenek aslında çok açık değil mi? Değil! Marine Le Penin, partisinin değiştiğine, merkeze kaydığına ilişkin söylentiler (adeta 2002-3te Türkiyedeyiz ve AKPyi konuşuyoruz) karmaşıklaştırıyor. Eğer Le Pen artık faşist değilse, neo-liberal, küreselleşmeci statükoyu korumak yerine, çalışanların desteğini alan halkçı, emperyalist ABye karşı çıkan Le Pene oy vermek gerekmez mi?
Gerçekteyse, Le Penin partisi Yahudi düşmanlığı yanına şimdi de Müslüman düşmanlığını eklemiş, kıdemli, faşist politikacılarla dolu. Marine Le Pen de, nisan başında bir TV programında, 1942de Fransız polisinin 13.000 Yahudiyi toplayıp Auschwitze göndermiş olmasının sorumluluğunu kabul etmeyerek babasının kızı olduğunu gösterdi. Bu pisliği yumurtladıktan sonra ortalık karışınca da kızgınlıkla O soruyu sormasalardı ben böyle konuşmazdım demiş. Marine Le Penin yerine partiye geçici başkan olmaya hazırlanan Jean-François Jalkhda soykırım inkârcısı olduğu ortaya çıkınca çekilmek zorunda kaldı.
Aslında durum o kadar da karmaşık değil. Kapitalizmin yaşamakta olduğu dağılma sürecinden, devrim yönünde ya da en azından solun arzuladığı yönde bir değişim çıkartmak seçeneği, durumun içinde yoksa, en azından var olan durumu koruyarak, yeni seçenekler yaratabilmek için, faşizme, savaşlara giden yolu engelleyecek yönde, ancak Macronun, Le Penin getirdiği tehlikeyi, yok edemeyeceğini, bu tehlikenin daha büyümüş olarak geri gelebileceğini de bilerek faşizme geçit yok demek için oy vermek gerekiyor.
Fransada 23 Nisanda gerçekleştirilen cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turuna 11 aday katıldı. İlk iki sırayı alan Emmanuel Macron ve Marine Le Pen 7 Mayısta yapılacak olan ikinci tur seçimlerde Fransanın yeni cumhurbaşkanı olmak için yarışacaklar. İlk tur seçimlerde merkez sağın Cumhuriyetçi adayı François Fillon oyların yüzde 20sini, sol sosyalist seçmenlerin en çok ilgi gösterdiği Boyun Eğmeyen Fransa hareketinin adayı Jean-Luc Melenchon ise oyların yüzde 19.5ini aldılar.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi aday belirleme sürecinde ikiye bölünen Sosyalist Partide partinin resmi adayı Hamon yüzde 6.5luk oy oranı ile partisine tarihinin en büyük yenilgilerinden birisini yaşattı. SP içerisinde uzun zamandır devam eden fikir ayrılıkları, AB yanlısı kanat ve aşırı sol kanat arasındaki ayrışma oyların büyük kısmının Melenchona kaymasına neden oldu. Sosyalist Parti oylarındaki erime Haziran ayında yapılacak parlamento seçimlerine de yansırsa Melenchon, önderliğini yaptığını Boyun Eğmeyen Fransa hareketini parlamentoda ikinci hatta birinci sıraya taşıyarak on yıllardır devam eden SP-Cumhuriyetçi döngüsüne son verebilir.
İlk tur seçimlerin hemen ardından Fransada mevcut seçim sistemi yeniden tartışmaya açılmış oldu. İlk 5 sırayı alan adayların oy oranlarının toplamının %91 olduğu iki turlu seçim sisteminde seçmenlerin neredeyse yüzde 55i ikinci turda siyasi olarak benimsemedikleri hatta tiksindikleri neo-liberal Macron ya da aşırı-sağcı Le Penden birisine oy vermek durumundalar. İkinci turda Sosyalist ve Cumhuriyetçi adayları görmeye alışkın olan Fransız seçmenleri bu kez beklemedikleri bir tabloyla karşı karşıya kaldılar.
NE LE PEN NE MACRON!
İlk turun hemen ardından Fransanın pek çok şehrinde öğrenciler, sokaklara döküldü. Lise öğrencilerinin öncülüğünü yaptığı eylemlerde Ne Le Pen Ne Macron sloganı sokakların en çok ses getiren sloganı halini aldı. Sokak eylemlerinde güvenlik güçleriyle göstericiler arasında çatışmalar çıkarken seçimin sonunda kim kazanırsa kazansın, Hollande döneminde durulmayan sokaklar yeni dönemde de durulacak gibi görünmüyor.
Liberal seçmen ile sol seçmenin Le Pene nefreti, Macronu ikinci turun favorisi olarak gösterse de katılım oranlarının düşmesi büyük ihtimalle Le Penin işine yarayacaktır. Her ne kadar bugüne kadar yapılan anketlerde Macron yüzde 60la ipi göğüsleyecek gibi görünse de seçimin kaderi sol seçmenlerin ikinci turdaki katılım oranlarına bağlı. Katılım oranlardaki düşüş ırkçı Le Pene beklenmedik bir zafer getirebilir.
İki turlu seçim sistemlerinin yarattığı temsiliyet sorunu, Fransa cumhurbaşkanlığı seçimlerinin önümüze koyduğu en önemli sonuçlardan birisidir. Ülkenin yüzde 75inin istemediği partisiz Macron ve yüzde 20 oy oranıyla Le Pen ikilisinden hangisi kazanırsa kazansın mevcut toplumsal ve siyasi atmosferde görev sürelerini başarılı bir şekilde tamamlayacak güce sahip olamayacaklar. Fransada önümüzdeki dönemin asıl belirleyeni cumhurbaşkanlığı seçimlerinden çok Haziran ayında gerçekleştirilecek olan parlamento seçimleri olacak.
Fransanın yeni cumhurbaşkanı Macron: Kim kazandı, kim kaybetti?
Fransa burjuvazisi cumhurbaşkanlığı seçimlerinde çıkarlarını Le Pen karşıtlığı üzerinden konsolide etse de, kapitalizmin devam etmekte olan krizi ne ekonomik ne siyasi düzlemde, ne uluslararası ölçekte ne de Haziran ayında genel seçimlerin gerçekleşeceği Fransa ölçeğinde kısa vadede çözülmüş durumda.
Emmanuel Macron, patronlar kulübü MEDEFin başkanı Pierre Gattazın şemsiyesinin altında, Ağustos 2015. REUTERS
Evin Nagehan
Bu yazıda dün yapılan cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda sandığa giden seçmenin oylarının yüzde 65ini alarak Fransanın yeni cumhurbaşkanı olan Emmanuel Macronu yakın geçmişten günümüze ele alacak, faşizm tartışmalarına ve Türkiye medyasında bu güne kadar yapılan kimi Macron yorumlarına ve değineceğiz.
Yazıya başlamadan önce Macronu dün gerçekleşen seçimlerin sonuçlarıyla ilgili çeşitli verilerin altını çizmekte fayda var:
1. Macron kayıtlı seçmenlerin yalnızca yüzde 43ünün oyunu aldı.
2. Seçimlere ikinci turda katılım oranı 1969dan beri en düşük seviyesinde: 74.7%
3. Faşist Ulusal Cephe tarihinin en büyük seçim başarısını yakalayarak 11 milyon seçmenin oyunu aldı.
4. Seçmenlerin yüzde 61i Macronun Fransa Ulusal Meclisinde mutlak bir çoğunluğunun olmasını istemiyor.(1)
2014 Ağustosunda François Hollandeın cumhurbaşkanlığında ve Emmanuel Valls başbakanlığındaki hükümetin kabinesinde ekonomi bakanı olan Emmanuel Macron, kendi adıyla da anılan piyasa yanlısı Büyüme, ekonomik faaliyet ve ekonomik fırsatların eşitliği kanunuyla ilgili tartışmalarla ve görevde olduğu sürece sarf ettiği kimi sözlerle sık sık Fransa gündemine geldi. 2016 Nisanında kendi siyasi hareketi En Marche!ı (İlerliyoruz) kuran Macron, 2016 Ağustosu'nda kabineden istifa etti.
İstifasından bu yana medyanın öne çıkarması, birçok düzen siyasetçisinin desteğini almasıyla sürekli gündeme gelen Macron, işçileşmekte olan serbest meslek sahiplerine, start-uplarını, şirketlerini kurup bir şekilde yırtma hayalleri pompalanan üniversite öğrencilerine ve yeni mezunlara, hem işsizlik/zor çalışma koşulları hem de ırkçılık/sosyal dışlanmayla karşı karşıya kalan göçmen kökenli işçilerin önemli bir bölümüne çekici gelen bir siyasetçi.
Gittikçe örgütsüzleşen, güvencesiz koşullarda çalışmaya başlayan Fransa işçi sınıfının bir kesimine milyarder olma umudu aşılayan Macron, Başbakan Merkelin ve Bay Obamanın da destek ve katkılarıyla Amerikan rüyasını Atlantikin bir ucundan eski kıtaya taşırken, Avrupa ve Fransız sermayesine de Hollande dönemde yarım bırakılan işleri tamamlayacağını vadediyor.
MACRONDAN İNCİLER
Emek düşmanı piyasacı karakteri ister istemez dışarıya da yansıyan Macronun bakanlık yaptığı dönemden bugüne söylediği bazı sözler:
1 Eylül 2014: Okuma yazma bilmeyen kadın işçiler... Geleceğiniz yok
Bretonya bölgesinde uzun süredir sürmekte olan tarım sektöründe ve özellikle de domuz yetiştiriciliğindeki krizden etkilenen Gad adlı bir tesiste çalışan işçilere:
Önüme gelen dosyaların arasında Gad var. Biliyor musunuz, bu şirketin çoğunluğu kadın. Bu kadınların çoğu okuma yazma bilmiyor. Onların çoğuna şöyle bir açıklama yapıyoruz: Gad veya civarında bir geleceğiniz yok. 50-60 kilometre uzağa gidin çalışmak için. Bu insanların sürücü ehliyetleri yok. Onlara ne diyelim ? Ayda 1500 avro ödeyelim, bir sene bekleyelim mi diyelim? Macron daha sonra bu sözleri nedeniyle gelen tepkiler üzerine kadın işçilerden özür dilemek zorunda kaldı.
6 Ocak 2015: Gençlik milyarder olmayı düşünmeli
Les Echos adlı ekonomi gazetesine verdiği demeçte Genç Fransızlar milyarder olmayı düşünmeli diyen Macrona kendi kabinesinden de tepkiler gelmişti.
8 Temmuz 2015: Fransada kral figürü eksik
Le1 adlı haftalık dergiyle yaptığı görüşmede Fransız siyasetinde kral figürünün eksik olduğunu ve Fransız halkının kralın ölümünü istemediklerini söyleyen Macronu faşist ve monarşi yanlısı Action Française ironik bir şekilde de olsa tebrik etmiş, sosyalist siyasetçi Gerard Filoche da Macronun Thatcher tarzı bir kralcı olduğunu söylemişti.
Kral figürünün eksik olduğu söyleminin, Fransa özelinde, 1789 devrimine yönelik revizyonist yaklaşımların piyasacı bir uzantısı olduğunu söyleyebiliriz; hatta, Türkiye ve Fransanın tarihleri her ne kadar birbirinden çok farklı olsa da, bu söylemin, ortaçağa dair özelliklerin yeniden hortladığı günümüz kapitalizminde, Erdoğanın Türkiyedeki sultanlık fantezilerinin Fransadaki eşleniği olduğunu iddia etmek hiç de abartılı olmaz.
Ağustos 2015: 35 saat az
Büyük patronların kulübü MEDEFin yazın düzenlediği yıllık etkinlikte boy gösteren Macron, işsizlik oranının yüzde 10 civarında seyrettiği, 5 buçuk milyon emekçinin iş bulma kurumuna kayıtlı olduğu Fransada haftalık 35 saatlik çalışma sınırını eleştirerek Sol uzun süredir Fransanın daha az çalışarak daha iyiye gideceğini düşündü. Bu yanlış bir düşünceydi dedi.
20 Ocak 2016: İşten çıkarmaları yasaklamak saçma
24 ay hapis cezasına çarptırılmış olan Goodyear direnişçisi işçi Mickael Wamenle canlı yayında yaptığı tartışma sırasında İşsizliği yasaklamak basit bir görüş...sahnede bunu söylemek kulağa hoş geliyor ama yeni işe alımları engelliyorsunuz. İşten çıkarmaları yasaklamak diye bir şey yok, bu durumda kapalı, planlı bir ekonomide yaşıyorsunuz demektir. diyen Macrona, işçi Wamenin yanıtı şu oldu: Beni koruması için solcu birine oy verdim ama o şimdi yalnızca patronları koruyor.
21 Ocak 2016: Bir girişimcinin hayatı, çoğu kez çalışanınkinden daha zor
Ekonomi kanalı BFM TVye konuşan Macron Bir girişimcinin hayatı çoğu kez çalışanınkinden daha zor derken, kendi partisinden de tepki gördü.
Macron büyük sermayenin teşviki ve desteğiyle siyasi hareketini kurup, cumhurbaşkanlığına adaylığını koyarken, seçimlerin birinci turundan sonra bu destek daha da açık bir şekilde demeçler, açıklamalar, mektuplarla beslenen bir seçim kampanyasına dönüştü. Bu tarz açık bir desteğin Fransa tarihinde ender görüldüğünü söylemek lazım.
FAŞİZME KARŞI MACRON VE TÜRKİYEDEN YORUMLAR
Emmanuel Macron, cumhurbaşkanlığına doğru adımlarını hızlandırdıkça Türkiye medyasından da sıkça yer bulmaya başladı. Üye ülkelerinin yönetimlerinin sarsıntı ve belirsizliklerden geçtiği Avrupa Birliği emperyalizminden beklenti içerisindeki kimi kesimlerin de yavaştan Macron güzellemelerine başladığına şahit oluyoruz.
Macron hakkındaki en büyük yanlış, Avrupada yükselen faşist hareketlerin Fransadaki temsilcisi olan Ulusal Cepheye karşı bir direnç veya barikat olduğu iddiası. Faşizm 20. yüzyıl kapitalizminin, ya da demokrasilerinin, bağrında ulusal sermayeler arasındaki mücadelenin dinamiğiyle filizlendi ve Avrupanın birçok ülkesinde iktidara gelerek kıtayı ve dünyayı İkinci Savaş'a sürükledi.
Kapitalizmin işleyişini, sermayenin genişleme arayışlarını görmezden gelerek faşizmin ortaya çıkışını anlamanın ve de ona karşı mücadele etmenin bir yolu yok.
Bugün Fransadaki Ulusal Cephe ve diğer benzer faşist hareketlerin, küresel kapitalizmin gittikçe daha da güvencesiz, uzun ve zor çalışma koşullarına mahkum edilen Fransa emekçilerinin siyasi çaresizliğinin ve seçeneksizliğinin üstünde yükseldiğinin, bu tabloda sınıf siyasetini çoktan bırakmış olan Fransız Komünist Partisinin de önemli payı olduğunun altını çizmemiz lazım.
Bu çerçevede, Cumhuriyetten bir yazarın liberal Macronun Avrupada yükselen faşizmlere set çekecek bir aday olarak görülmesinden (2) bahsetmesi ne kadar isabetliyse, aynı gazetedeki bir başka kaleminin Ulusal Cephenin yönetiminde eşcinsel bir bireyin, üyeleri arasında da Arap ve Yahudilerin bulunması nedeniyle partinin faşist karakterini tartışmaya açılabileceğini yazması o kadar isabetlidir. (3)
CHPden vekil olmuş IMF mümessili ekonomi eski bakanlarından biri, faşizmden ziyade popülist politikalardan kaygılı bir halde Macronun bugünün popülist politikacılarına karşı bir set olduğunu söylüyor. (4) HDPden vekil adayı olmuş eski diplomat bir kalem ise, büyük sermayenin açık temsilcisi Macronu merkez sol olarak nitelerken, Türkiyeye de dersler çıkarması, alaturka bir Macron arayışında olduğunu göstermesi dikkat çekici. (5) Bu arayıştakilerin kalabalık ve çeşitli olduğunu not edelim.
Bugün, devrimci ve sosyalizmin güncelliğine inanan derli toplu bir siyasi öznenin yokluğunda, ikna mekanizmalarıyla Fransa emekçileri üzerinde egemenlik kuran sermaye sınıfının önemli bir başarı yakaladığı tartışılmaz. Fransa burjuvazisi cumhurbaşkanlığı seçimlerinde çıkarlarını Le Pen karşıtlığı üzerinden konsolide etse de, kapitalizmin devam etmekte olan krizinin ne ekonomik ne siyasi düzlemde, ne uluslararası ölçekte ne de Haziran ayında genel seçimlerin gerçekleşeceği Fransa ölçeğinde kısa vadede çözülmüş olduğunu, yazının en başında sunulan verilerin de desteğiyle söylemek mümkün değil.
Yarın sermaye sınıfının ikna mekanizmaların çatırdaması veya kırılmasıyla başka arayışlara girmesi kimseyi şaşırtmasın. Lakin sorulması ve cevaplanması gereken esas soru şu: Fransada devrimci bir arayış nasıl ortaya çıkacak ve işçi sınıfı devrimci bu arayışın nasıl parçası olacak? Belki cevabı yalnızca Fransada değildir...
3 Mine Kırıkkanat, Cumhuriyet, 2 Nisan 2017, Kırıkkanat Ulusal Cephenin genel başkan yardımcılarından eski Sosyalist Partili Florian Philippotyu kastediyor. Türkiye siyasetinde kimi Kürt aşiretlerle anlaşan faşist MHPnin, kimi Ermeni yazarların bile desteğini alan islamcı AKPnin ve Cemaatin de bu yollardan geçirildiğini hatırlatalım.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.