Konu Tarihi: 26.11.2017- 09:21

---

Prof.Ferhat Kentel. TV'deki bazı tartışmalardan hiç de yabancısı olmadığımız biri. Bu afdişi de facebook'ta gördüm, ilgimi çekti. Altındaki haber-yorumda ''Pek liberal, pek demokrat'' denilmiş. Yorumun devamında bir de DSİP'li olduğu belirtilmiş. Yani Troçkist

Sorsan Marksizm konusunda gerçekten önemli ve somut bilgiler verebilir. Komünist toplumun daha sonraki aşamalarında itfaiye teşkilatının nasıl olacağı konusunda sol yorumlarda da bulunabilir. Başka konularda bu tür bir duruş da sergileyebilir. Ama sonuç ne? Sonuç siyasete gelindiğinde MTTB'de bir konuşmacı olarak pozisyon almaksa, ülkenin daha demokratik olma çabasını merkeze koymaksa ve ''hadi oylar HDP'ye ise'' neye yarar?

Anlaşılmalı; Marksist olmak veya Marksist Leninist olmak komünist toplumun ileriki aşamasında kendiliğinden yönetimin nasıl bir biçim alacağı konusunda yorumlarda bulunmakla sınırlı olamaz. Marksist veya Marksist Leninist olmayı belirleyen şey teorik konularda bir donanım kazanabilmenin ötesinde gündelik siyasetlerde uygun ve doğru bir konum alabilmek, işçi sınıfının tarihsel çıkarlarını gözetebilmek, sosyalist devrim perspektifini içselleştirmek ülke ve dünyada olup gerçekleşen her konuya böyle bir konumlanış içinden bakabilmekte yatmaktadır. DSİP'li olmak, bir anlamda ''enternasyonalist komünist'' olmak siyasal devrim perspektifinin üzerinden atlamaya yol açıyorsa, ülke için siyasetin demokrasi ve özgürlük üzerinden okunması anlamına geliyorsa gevezeliğin düzeyi ne olursa olsun savrulma kaçınılmaz bir hale gelecektir. Bir liberal ile yıllar boyu aynı konumda bulunuyorsak onlardan farkımız burjuvazinin nasıl mülksüzleştirileceği konusunda gevezelik yapmakla sınırlı mı olmalı?

Marksist veya ML olabilmenin gündelik siyasete yansıması hiç mi bulunmaz? Veya bir solcu neden MTTB'de konuşma yapma gereği duyar?

Cevap Tarihi: 27.11.2017- 12:52

---

Bu, son tahlilde liberal bir konumlanışla aynı safta bulunmaktan başka hiçbir sonuca götürmeyecek olan Troçkist ( ve enternasyonalist komünist! ) kişilerin savunduklarının pratikte hiçbir anlam ve karşılığının bulunmaması bir yana, Troçkist yaklaşımın temel farkı ( en azından sanalda) ulusal ölçekteki siyasal devrim perspektifinden yoksunluklarıdır. Ulusal ölçekte siyasal devrim perspektifini çok sıkıştıklarında   savunur gözükürler; hiçbir şekilde merkezi bir önemde değildir. ( Siyasal devrim perspektifi olmadan proleter enternasyonalizmini savunmanın veya SAVUNUR görünmenin hiçbir gerçekçi yanı olamaz. )

Troçkistler bu safsatayı Troçki'nin Büyük Ekim Devrimi yalnız kaldığındaki tutumundan almaktadırlar. Troçki her ne kadar öncelikle bir Menşevik ise ve Bolşevik katara son anda binmiş ise de, hem o bir kaç aylık sosyalist devrim sürecinde ve hem de devrim sonrasındaki iç savaşta büyük yararlar göstermiştir. Bu konunun yadsınacak hiçbir yanı da yoktur ve olmamalıdır. Ne var ki, Alman devriminin başarısızlığından sonra tek başına kalan Ekim devrimin geleceği konusunda Lenin ve Stalin kadar gerçekçi olamamış, gereksiz bir muhalif çizgiye yönelmiş ve dahası Stalin düşmanlığını SSCB düşmanlığına kadar vardırarak, Alman faşizmiyle boğuştuğu bir dönemde   SSCB'nin yıkılması yönünde açıklamalarda ve çağrılarda   bile bulunmuştur. Troçki'nin bu Stalin düşmanlığı birebir Troçkistlerde vardır. Aynı ezberleri -bürokratik devlet gibi- savunurlar ve bu içi boşaltılmış enternasyonalizm savrulması da yine Troçki'nin yalnız kalan Ekim devrimi karşısındaki hatalı tutum ve çıkışları nedeniyledir.

Toplumsal alanda bir karşılıkları olmadığının altını çizmek gerek. Sadece gevezelik yapıyorlar. Sosyalist mücadelenin geriye çekiliş dönemlerinde sesleri biraz yükseliyor, özellikle sanalda kuyrukçu tiplere etki edebiliyorlar, o kadar. Kuyrukçular da kuyrukçuluklarına bir kılıf bulduklarını sandıkları için sarıldıkça sarılıyorlar.

Bizim enternasyonalist komünist(!) tiplerimizin ideolojik ve siyasi altyapıları buralarda başlıyor, buralarda son buluyor, bakmayın öyle sık sık Lenin alıntısına baş vurduklarına