SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Kendiliğindenlik, kendiliğinden bakışıyla aşılamaz...           (gösterim sayısı: 277)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
melnur
[ Gelenek ]
Kurucu
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 02.08.2013
İleti Sayısı: 11.433
Konum: İstanbul
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder

37 kere teşekkür etti.
53 kere teşekkür edildi.
Konu Yazan: melnur
Konu Tarihi: 05.07.2024- 06:00


Kendiliğindenlik, kendiliğinden bakışıyla aşılamaz - Cafer Güler

Kendiliğindenlik kimseye gerek duymadan bireyin, grubun veya sınıfın kendi haliyle eylemde bulunması demek değildir. Sınıf mücadelesinde bu kavramın anlamı, içinde bulunduğu koşullar temelinde mücadeleye kalkan sınıfın tüm toplumu kapsayacak bir mücadeleye yönelememesidir

Resim Ekleme
İşçi sınıfının işyerinde yaşadığı sorunlara ve bu koşullara sebep olan patrona, hükümetlere, sermayeye karşı mücadele etmesi kendiliğindenlik olarak tarif edilebilir. ‘Sosyalist yapıların’ bu mücadele içinde yer alması ve işçilere, işverenin zorbalığını ve hükümetler ile devletin tüm kurumlarıyla ortaklığı gibi konuları anlatması kendiliğindenliğin aşıldığı anlamına gelmez. Sosyalist düşüncenin, işçileri, işyerine ait sorunları ve patronun, sermayenin temsilcilerinin baskısını dile getirerek harekete geçirmesi de kendiliğindenliğin aşılmasını sağlamaz. Böyle bir politika tam tersine sosyalist politikanın kendiliğindenliğe hapsolduğunu gösterir. İzlenen politika da sosyalist olmayıp sendikal bir politika olacaktır. Çünkü sosyalist politika işçi sınıfına toplumdaki tüm kesimlerin yaşadığı baskı, haksızlık ve zorbalığı anlatmalıdır. İşçi sınıfına dışardan bilinç taşınması da bunu ifade etmektedir.

Günümüz hâkim sosyalist aklının zemini ise kendiliğindenliğin esaretindedir. İçinde bulunduğumuz toplumdaki farklı kesimlerin yaşadığı etnik, ulusal, mezhepsel, cinsiyete dayalı sorunların işçilere anlatılmasına kimlik eksenli bir mücadele denilerek, bunun yerine kaba bir sınıf politikası önerilmektedir. Bu sorunları sınıf mücadelesinin konusu olarak görmeyenler de ayrı örgütlenmelere zemin hazırlayarak bütünlüklü bir mücadeleyi zayıflatmaktadır. Ulusal, mezhepsel, cinsiyete dayalı ve çevre sorunlarına önem veren veya dayanışma temelinde destek verenler de, farklı kesimlerin yaşadıkları sorunu işçilere anlatmaktan ziyade uzaktan desteği yeterli görüp, işçi sınıfını gene salt işyeri temelli yaşadıkları sorunlar üzerinden örgütlemektedir. Ve ne yazık ki içine düşülen bu ‘kendiliğindenliğe tapınma’ yüzünden, sınıfın öznesinin gerçek anlamda ne yapması gerekli olduğu anlaşılamamaktadır.

Lenin’in Ne Yapmalı’da kendiliğindenliği tanımlaması ve öznenin işçi sınıfına bilinç taşıması görüşü günümüz anlayışından bambaşkadır. Öznenin üzerine düşen rol ve işçi sınıfının bilincinin kendiliğindenliği aşması ancak teorik öğreti ile yapılabilir. Ve bu öğreti kendiliğindenlik saplantısına gömülmemelidir. Günümüz ‘sosyalist aklı’ işçilere nasıl sömürüldüğünü anlatarak sosyalist bilinç taşıdığını düşünüp sosyalist teoriyi kendiliğindenliğe esir etmektedir.

Oysa işçi sınıfının en bilinçsiz neferi bile ilk mücadele deneyiminde gördüğü polis, jandarma müdahalesi sayesinde, sınıfının nasıl bir sömürü düzeninin içinde olduğunun yanında, karşısındaki patronun devletle bütünlüğünü de açıklıkla fark edebilmektedir. İşçi sınıfına bu farkında olduğu ilişkileri yeniden anlatmak onu kendiliğindenliğin içinden çıkarmayacaktır elbette. İşçi sınıfının, öznesi olma iddiasında olan sosyalist yapılardan beklediği destek, diğer sınıf ve katmanların tahlili ve bunların kendi mücadelesiyle bağlantısının sınıfsal dökümüdür.

Günümüz “zekâ küpleri”, teorilerinde asla bir yanlış olabileceğini düşünmeden, “kendiliğindenliğe kölece bağlılık” ile politika yaparak kendiliğindenliği aştıklarını söylemekteler. İşçi sınıfının tüm mücadelesinde bu tür ‘politik yapıların’ etkisinin olduğunu söylemek de, kendiliğindenliğin aşıldığı anlamına gelmez. Çünkü kendiliğindenlik kimseye gerek duymadan bireyin-grubun veya sınıfın kendi haliyle eylemde bulunması demek değildir. Sınıf mücadelesinde bu kavramın anlamı, içinde bulunduğu koşullar temelinde mücadeleye kalkan sınıfın tüm toplumu kapsayacak bir mücadeleye yönelememesidir. Ve bu yönelmeyi ancak sınıfın öznesi sağlayabilir. Bu özne sınıfa ‘akıl’ vermeye kalkışmaz, üzerine düşen görev yaşanılanı, teorik olarak yeniden karşıt bir şekilde üretmektir. Bunun pratik yanı da kabaca, içinde bulunduğu toplumdaki tüm farklı kesimlerin yaşadıkları sorunları işçilere aktarmaktır. Bu yapılmadığı takdirde işçi sınıfı her ne kadar ilerici bir sınıf olsa da sonunda burjuva ideolojisinin peşine düşecektir. Sosyalist düşünce bunu yaptığında sıfırdan bir şey yapmış da olmayacaktır. Sınıf mücadelesinin bir yanı olarak üzerine düşeni yapmış olacaktır o kadar.

İşçi sınıfı herhangi bir politik çevre ile temas etmeden de mücadele edecektir. Yazıda da anlatmaya çalıştığımız bu mücadelenin kendiliğindenliğidir. Ancak ‘sosyalist çevrelerin’ de, işçilerin kendi mücadeleleri ile zaten öğrendiklerini, onlara tekrar aktarmaya çalışmaları, bu çevrelerin de, kendiliğinden bilinci örgütlediklerini göstermektedir.

Son zamanlardaki işçi mücadelelerinde ‘sosyalist çevrelerin’ etkisinden abartıyla söz edilmektedir. Hatta tarihsel olarak, Kavel direnişinden, 15-16 Haziran 1970 büyük işçi direnişinden de kendiliğinden bir bakışla söz edilmektedir. Bu büyük direnişlere baktığımızda işçi sınıfının üzerine düşeni her zaman ve her şartta yaptığını görmekteyiz. Sorun bu mücadelelerin kendiliğindenlik halini aşamamasıdır. Ve daha da büyük sorun, sınıfla temas eden ‘sosyalistlerden’, kendiliğindenliğin aşılmasını sağlaması beklenirken, tersine onların kendiliğindenliğe teslim olmalarıdır.

… dolayısıyla, ortada bir yanda işçi kitlelerinin kendiliğinden uyanışı, bilinçli yaşantıya, bilinçli mücadeleye uyanışı, diğer yanda sosyal demokrasi teorisiyle silahlanmış, işçilerle buluşmak için yanıp tutuşan devrimci gençlik duruyordu.

Lenin’in belirttiği düzlemde, hatta çok daha ilerideyiz. İşçi kitleleri hem sayısal ağırlıkları ile hem de mücadele pratikleri ile uyanmanın ötesine geçtiler. Sınıfla buluşacak gençlik de deneyimlerden oldukça dersler çıkardı. Ama kendiliğindenlik batağındaki bir zeminden, teoriyle donatacak bir öznenin eksikliği sebebiyle sosyalist politika üretilememektedir.

https://sendika.org/2024/07/kendiligindenlik-kendiliginden-bakisiyla-asilamaz-707670



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Kamuoyu anketlerine soldan bakış ve TİP konusu... melnur 0 1122 14.10.2021- 08:15
Konu Klasör Orhan Kemal'in evi bakımsızlıktan yıkılmak üzere... melnur 1 2599 27.01.2020- 08:12
Konu Klasör Frankfurt Okulu’na ve Temel Önermelerine Eleştirel Bir Bakış... melnur 0 897 10.01.2022- 02:48
Konu Klasör Marksizm'i aşıyoruz! melnur 2 2576 24.10.2019- 10:59
Konu Klasör Çağımızın Ütopik Sosyalizmi melnur 1 2757 17.03.2020- 09:11
Etiketler   Kendiliğindenlik,   bakışıyla,   aşılamaz.
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS