Konu Tarihi: 12.11.2024- 00:01

---

Anketler AKP artı MHP'yi yüzde 35 bandında gösteriyor. Seçim havasına girildiğinde bu oranı yüzde 40 saymak gerek. Anketlerde halkın ekonomik sorunlarının ve özellikle pahalılığın seçim sonuçlarında etkili olacağını gösteriyor ama Erdoğan için eldeki yüzde 40'a bir yüzde 10 artı 1 eklemek çok mu zor? Parlamento içindeki ve dışındaki muhalefete bağlı olarak çok da zor olduğunu düşünmüyorum. Erdoğan seçim kazanmak için her şeyi yapabileceğinden ve her şeyi göze alabileceğinden ihtiyaç duyduğu bu yüzde 10 artı 1'i edinemeyeceğinden yola çıkmak ve yine geçen seçimde olduğu gibi bir iyimserlik içine girmek ülkede geniş yığınlar için üstesinden gelinemeyecek bir yıkım demektir ki, bence hepimiz, özellikle sosyalistler bu konuda hataya düşmemeliler.

Bu gün, AKP'li olduğunu bildiğim biriyle tartıştık.   TV'de bir haberi gösterip ''adamlar iki dönem sözüyle başlayıp ömür boyu kalmanın hesabını yapıyorlar'' diye başladığımda bilinen yanıt geldi: ''başka adam mı var.'' Sonrası da malum. Ne söylemeye kalkarsan kalk, duvara vurur gibi geliyor. Sağlık sistemi diyorsun, ''eskiden randevu almak için geceden gidilir ve kuyruk beklenirdi'' diyor. İstediğin kadar şimdi aylar boyu sıraya bile giremiyorsun, hastanelerde doktor bile kalmadığından söz et, sonuç vermiyor. Erdoğan böyle bir toplum yaratmış. Ne yaparsa yapsın o insanların kendiliğinden etrafında konsolide olacağını biliyor. Geriye kalıyor yüzde 10 artı 1.

Sonuç ne olur, Erdoğan nasıl aday olur, Ö. Özel'in söylediği gibi aday olmak için en geç Aralık 25'i kabul eder mi, bilmem ama bildiğim bir şey var, Erdoğan ve çevresinin iktidarda kalmaya adeta mahkum olması. Ve elde de yüzde 35-40'lık bir konsolide kitle varken, neden bir dönem daha tek adamlığa soyunmasın ki? Ve üstelik bu saatten sonra kazanılacak bir seçim parlamento içindeki ve dışındaki toplumsal muhalefetin bütün direncinin ve umudunun   yıkılıp gitmesi anlamına gelecektir. Saray rejimi için oldukça iştah kabartan bir fotoğraf olmaz mı?

***

Girdiğimiz bu süreçte hem sosyalist partilerin bir kısmında ve hem de partili ya da partisiz keskin görünümlü ve dahi kendini ''enternasyonalist komünist'' gören TROLVARI cenahta yine muhalefete muhalefet etme alışkanlığının süreceği de görülüyor. Bu durumun bu kez ve yine saray rejiminin değirmenine su taşınacağı anlamına gelmeyeceği ileri sürülebilir mi?

Hala daha yaşananlardan ders çıkaramayacak mıyız?

Cevap Tarihi: 15.11.2024- 01:26

---

Face'e yazmıştım, bu başlığa da uygun.

***
Belki abartılı bir yorum olacak, bilemiyorum ama Cumhurbaşkanlğı seçiminde saray rejiminin adayı -muhtemelen Erdoğan- karşısında aday olacak herhangi biri için -muhtemeldir ki, Mansur başkan görülüyor- ''düzenin adamı, ülkücü kökenli'' vb. diyerek oy kullanmamak dolaylı yoldan bu sistemin, bu rejimin, bu tek adam rejiminin devamından yana olmak anlamına gelmez mi?

Her gün, her saat bu saray rejimi ve tek adam sisteminden ve uygulamalarından şikayet etmek, bu kötücül yapının değişimini istemek ve hem de bu tür bir yaklaşım, ikisi bir arada nasıl olabilir?

Anlaşılmaz bir şey!

***

Sorsan, bütün solcular bu iktidarın gitmesinden yana olduklarını söylerler. ( Önceleri forumlarda, şimdilerde sanalda boy gösteren bir kısım ''keskin komünist'' görünümlü trolvari tipler hariç.) Ama ''nasıl?'' sorusuna bir kısmı tam olarak yanıt vermez, ''örgütlenmek lazım'', ''halkın gerçek gücü sokaktadır'' imalarında bulunur ve bu soruyu da bir şekilde geçiştirirler. Parti yönetimleri neden böyle yapar, neden böyle davranır, ayrı konu. Sadece somut, geçerli ve tutarlı bir yanıt veremeyeceklerini söyleyip geçelim.

Peki bu soruya parti üyesi olsun ya da olmasın ilericiler, solcular, sosyalistler, devrimciler, yurtseverler nasıl yaklaşmalı? Konuşuruz, tartışırız, konuşacağız ve tartışacağız, seçim sürecindeyiz ama önümüze sandığın koyulmasına daha epey var. Şunu söyleyebilirim, birileri   sosyalistlerin düzen partilerine oy vermeyeceğini, vermemesi gerektiğini savunuyorsa anlamalıyız ki, o kişi kendini keskin-radikal sosyalist göstermek çabasında ve böyle yaparak ego tatmininde bulunmak istemektedir; ciddiye alınmamalı...

Kim olursa olsun....
Ciddiye alınmamalı.

****

Saray'ın seçim hazırlıkları devam ediyor. Esenyurt'taki kayyum atamasının bir başlangıç olduğu belliydi; şimdi de konser harcamaları bahane edilerek İBB ve ABB ye soruşturma başlatılmış. Seçim öncesinde alan düzleme çalışması yapılıyor.

Cevap Tarihi: 17.11.2024- 05:09

---

Bir face yazısı daha... Buraya da uygun sayılır.

İlk cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan'ın karşısına çıkan adayın kazandığı, Erdoğan'ın ilk kez böyle bir büyük yenilgi yaşadığını varsayın, sonuçları ne olur? Örnekse AKP diye bir parti kalır mı?

Yakın tarihimize baktığımızda   Demokrat Parti, Adalet Partisi, Anavatan, Doğru Yol partisi bile ortada yokken, bugün bir partiden ziyade AKP Genel Başkanı Erdoğan ve çevresi olarak niteleyeceğimiz bir kadro ve onun anlayışının devam edebileceği ileri sürülebilir mi? Hiç sanmıyorum. Seçim ne zaman olur bilinmez ama ondan sonraki seçimde AKP'nin bir tabela partisi olacağını düşünüyorum. En azından etkisiz bir parti olacaktır. Ya AKP Genel Başkanı Erdoğan için ne söylenebilir?

Cumhurbaşkanlığından düşmüş ve milletvekili dokunulmazlığı da olmayan bir Recep Tayyip Erdoğan sıradan bir genel başkanlıkta kalır mı? Bilmiyorum, kalır ya da kalmaz, fazla önemi de yok. Ama önemsediğim ve merak ettiğim bir şey var.   Bütün yetkilerinden sıyrılarak bir ölçüde etkin siyaset alanından geriye düşmüş bir siyasal anlayış hiç hesap vermeden öylece çekip gidecek mi?

Yakın bir zamanda, İmamoğlu'nun bir konuşmasında, uzunca bir zamandır hiç işitmediğimiz bir sözcük geçiverdi. İlgimi de çekti. İmamoğlu söz konusu konuşmada devran değiştiğinde mutlaka hesap sorulacağının altını çizmişti. Hesap sormak! Gerçekten merak uyandırıcı değil mi?

İmamoğlu'ndan çekiniyorlar. Girdiği her seçimi kazanan bir yapısı var bu ''adamın''. Farklı bir insan ve pes etme özelliği de yok. Seçime CHP'nin adayı olarak girerse kazanır ve bence tek adam rejiminin olanca yetkileriyle de ''hesap sorar''. Yazın ortasında bir arkadaş grubuyla otururken, arkadaşın biri de aynen dile getirmişti. ''İmamoğlu kazanırsa valla hesap sorar.''

Bu ''inatçı'' özelliğinden ötürü saray rejimi İmamoğlu yerine Mansur Yavaş'a razı olur gibi geliyor bana. Ya da gözünü hepten karatıp onu da siyaset dışında bırakmanın bir yolunu bulur, diye düşünüyorum.