Aşağıdaki yazıyı dün face'te yazmıştım. Bazen öyle oluyor, kısa bir şeyler yazmak için yola koyulurken yazı giderek uzuyor ve başka bir bağlama oturuyor. Burada boşa gitmesin, başka bir başlığın altında kalmasın diye böyle bir başlık altına almak istedim. Sonradan ekleneceklerle birlikte biraz daha netlik kazanabilir diye düşünüyorum.
Parklarda emeklilerin bir araya gelip konuştukları gibi konuşmaya devam edeceksek, bir sosyalist için sosyalizmin ne olup ne olmadığı aşağı yukarı tahmin edilebilir. Örgütlü bir solcu veya sosyalist için de görev partiye üye kazandırmak ve partinin birtakım işlerini yerine getirmektir. Peki partinin işi nedir? ''Parti devrim yapmakla mükelleftir'' mi? Kısmen. Sosyalist kuruluş için devrime, siyasi iktidarın kazanılmasına gerek var ama parti bunu tek başına yapamaz. Benzer şekilde işçi sınıfı da sınıflı bir toplumda tarihsel sorumluluğunun farkına varamaz. Dolayısıyla kendi başına ve kendiliğinden bir süreçle sınıf ve emekçi halk sosyalist devrimi gerçekleştiremez. Olması gereken sosyalizmi kitleyle buluşturabilmektir ve ancak o zaman sosyalizm toplumsal bir güce dönüşebilir. Sonuçta -hepimizin bildiği gibi- partinin kitleyle buluşması gerekir. Kitlesiz ve kitleyle buluşabilmeyi başaramayan bir sosyalist partinin parti olma özelliği ne kadardır, ayrı bir mesele. O zaman bize, solculara, sosyalistlere, yüzü sola dönük kesimlere düşen görev öncelikle sosyalizm açısından BAŞARI denilen şeyin karşılığının ne olduğunu somutlaştırmak değil midir?
Bir kadro oluşturmak, bu kadro etrafında belli sayıda insanları konsolide etmek birtakım yayınlarda bulunmak ve sadece sosyalizm propagandası yapmak, sadece sürece dair analizlerde bulunmak ve sadece sola hitap edip, toplumsal alanda hiçbir etki ve ilgi yaratamamak sosyalizm iddiasında bulunan bir parti için kabul edilebilir bir durum mudur; Ya da böyle bir yapının bir parti olmaktan çok bir fikir kulübü olmaya daha yakın olduğu iddiası yanlış mıdır?
Bu ülkenin sosyalizm iddiasında olan partilerimizin bu konudaki başarı kriteri öncelikle ve öncelikle toplumsal alanda etki yaratıp, ilgi görmeyi başarmasıyla mümkündür. Bu durum gerçekleştirilemediği sürece sosyalist kuram konusunda ağzımızla kuş tutsak faydası yok. Sosyalizm hep bir hayal olarak kalmaya mahkum demektir.
Sosyalizm yolunda bir sıçrama yapmak, bir eşik atlamak istiyorsak bence artık duygusal reflekslerden kurtulmak ve takım tutar gibi parti tutma davranışlarımızı bir kenara koymak gerekir, diye düşünüyorum.
Değiştirmek için yola koyulanların değişmek gibi bir dertleri yoksa bir büyük değişim olan sosyalizmi kurabilmeleri mümkün olabilir mi?
Biraz önce bir arkadaşın yazısında gördüm Nasuh Mahruki'nin tutuklanıp atıldığı hücresinde dışarıdan 10 kitap istemiş ve bu 10 kitabın ikisi de eski askerlerimizden Osman Pamukoğlu'nun kitabı. ( Sanırım iki tane de evrim kitabı var.) Hiç kuşkum yok, Mahruki'nin tutuklanmasını dert etmeyip sadece okumak istediği bu iki kitap üzerinden eleştirmeye tabi tutan keskin solcularımız ve hatta ''enternasyonalist komünist''lerimiz olacaktır. Ben onlara bilinçli ya da bilinçsiz trol adını veriyorum. Bir tanesini de çok iyi tanıyorum, önceleri sözde sol-sosyalist forumlardan birinin sahibiydi. Kimi zaman doğrudan, çoğu kez de dolaylı yollardan bu tek adam rejimine, öncesinde AKP siyasetine toz kondurmaz ve bu otokratik rejime ve bu rejimin gerici eğilimlerine bu şekilde destek verirdi.
Şunu söylemeye çalışıyorum, bu 22 yıllık iktidarı, bu iktidarın bizlere yaşattığı cehennemi görmezlikten gelen ve kendilerini enternasyonalist komünist ya da sadece enternasyonalist veya komünist gören bu keskin sosyalist görünümlü sanal medya kalemşörlerine çok da itibar edilmemesi gerektiğini ve ''arkadaşım'', ''dostum'' olarak da nitelendirilmemesi gerektiği görüşündeyim.
Bence siyasete de böyle bir pencereden bakabilmeli....Bakabilmek gerek. Tek başımıza, sadece sosyalistler olarak bu iktidarı sandıkta yenilgiye uğratma gücümüz olmadığı sürece bu iktidar karşıtlığını, bu rejim karşıtlığını ''hepsi aynı'' diyerek saray rejimiyle aynılaştırmaya çalışan siyasal anlayışların bu toplumda bir karşılık görmeyeceği gerçeği bir yana, böyle bir siyasi duruşun sarayın değirmenine yağ sürmekten öte nasıl bir anlam ve yararı olabilir ki?!
Koca bir bataklık deryasında bir küçük gül bahçesi mi yaratmak isteniyor? Böyle giderse bu bataklığın o yaratılmak istenin küçük bahçeyi de içine alıp yutabileceğini hesap edemiyor muyuz?
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.