Hükümet şakşakçısı değil, anaakım, has liberal bir TV kanalının sabah programında Arınçın fişleme sözleri ele alınıyordu. Anlamazdan geliyorlar ve fişleme ahlaksızlıktır dedi diye aktarıyorlar. Oysa öteki, devlet adına yapılmayan, yani kendilerinin yapmadığı fişlemeye ahlaksızlık diyor. Devletin fişleme istediği yerde, tabii ki yapacaklarmış...
Arınç, devamla, sızdırılan bir haberi yayınlamanın gazetecilik gereği olduğunu da söyledi. Duysalar, işte demokrat mı diyecekler! Oysa hükümet sözcüsüne göre bu gazeteciliğin bedeli hapis! Balbay gibi diye açıkladı da...
Adam faşizmi ayrıntısıyla tarif ediyor, anaakım liberal okuma fişleme eleştirisi duyuyor. Bravo!
Beşir Atalayın Hatay seçimleri için söylediğini nasıl yorumlayacaklar? Esprili bir kampanya açılışı mesela?
Seçmezseniz veya az oyla seçerseniz, biz de...
Kavgada söylenmeyecek türden, denir ya...
* * *
Medya penguenlerini geçiyorum.
Demek ki, AKPnin ders alması lazım. Haziranın yeni biçimlerde sürmesi lazım. Sürmez ise, Haziran direnişinin hoş bir hatıra olarak bile kalması imkansızdır.
Fişleyeceğiz, içeri atacağız, hesap soracağız diyorlar. Dahası, Hatayda hükümet birini tendit ederse, öldürürüm diye anlamak durumundayız. Direnişin o en ağır bedellerinden ikisi Antakyada gerçekleşti. Üçüncü bir çocuğumuz, okumaya gittiği kentten cenaze aracında döndü.
Tehditlerin bir bölümünün, Cemaatle tartışma bağlamında dile getirilmiş olması ilginç. Beter olsunlar demek yetmez. Bunlar birbirlerine böyle yaparlarsa halk için, sol için ne düşünüyor olabilirler, diye sormak gerekir.
Balbayın tahliye edilmesine, onu başkalarının izlemesinin gün meselesi olduğuna bakmayın yalnızca. İkinci Cumhuriyet inşası sırasında rehin alınan çoğu kemalist ve kürt siyasetçi, elbette özgürlüğü hak etmektedir. Ancak sadece buna bakmak yanıltıcı olur.
AKPnin çoktandır yük haline gelen bu esir kampı uygulamasını hafifletmesi gerekiyordu. Meclisteki üç muhalefet partisinin de, en dar gününde hükümetin istifasını istememelerinin bir karşılığı olmalıydı, üstelik!
Sonra; egemen güçler bloku kendi içinde yarılırken muhalefetin Cemaate yapışmasının önünü alacak kimi manevralar yapmalıydı hükümet.
Türkiyenin ne yöne gitmekte olduğu konusunda kafa karıştırılmalıydı. Hükümete mesafeli duran liberal ve sol-liberallerin yeni bir AB süreci aşkına görev üstlenmeleri neden mümkün olmasın? Suriyede de bir uluslararası uzlaşma ortamı yakalanmışken hem...
Tabii ki, ne AB demokrasi anlamına geliyor, ne Suriyede kirli savaş son buldu, ne ülkemizin önünde yukarıdan aşağıya bir demokratikleşme var!
Faşizm devrim yapamayan işçi sınıfına kesilmiş cezadır sözünü hatırlayın isterseniz. Ya da dilerseniz, yaralı hayvanın çok daha saldırgan olacağını. İkinci Cumhuriyet Hazirandan beri yaralı.
Ya gericiliği geriletmeye devam edeceğiz, ya da bunlar halka ağır bir fatura kesecekler. Balbaya sevinemeyecek, fişleri sayamaz olacağız. Üstelik bir yaptıklarına CHP, diğerine BDP, çoğuna MHP omuz verecek. Halkımız ve ülkemiz kanarken AB yolunda yeni dönem, Ortadoğuda örnek ülke safsataları sağdan soldan yazılmaya başlanacak.
* * *
Ben umutsuz, karamsar falan değilim. Basit bir sorum var: 2014te hangisi daha muhtemel? AKPnin dönemeci bu biçimde alması ve demokrasi niyetine faşizm karanlığını dayatması mı; yoksa bu adamları güle oynaya ve bütün müttefikleriyle beraber geriletmeye devam etmemiz mi?
Bu soru ortada değil. Halk hareketinin temel zaafında bir nebze düzelme sağlayalım, geriletmek ne kelime, tepetaklak ederiz!
Zaaf ne mi?
Eski dert; örgütsüzlük. Haziranda çözülemedi. Şimdi tam zamanı.
Evet; derdimiz örgütsüzlük. Solpaylaşım'da bir arkadaşımız söylemişti; ''ülkede örgütten bol ne var''diye. Haklıydı bir bakıma. Sadece adlarını yazmaya kalktığımızda bile en az bir iki sayfa tutacak kadar örgüt-parti var bu ülkede. Ama halk örgütlü değil. İşçi sınıfı örgütlü değil. Adlarını alt alta üst üste yazdığımızda sadece adları bile sayfalar tutabilecek ''örgüt-parti''lerin hemen hemen hiç biri, hadi haksızlık etmeyelim pek çoğunun sınıfla, emekçi halkla
''bir olma'' derdi de yok. Hem bu garip durumun önüne geçmek ve hem de halkın örgütlenmesine, siyasete doğrudan atılmasına yol açabilecek bir etkinliğe ulaşmak için örgütlenme konusunda çaba gösterenleri daha da öne çıkarmamız, onları sol siyasetin bir çekim merkezi haline getirmemiz gerekiyor.
Kalabalık olmalıyız. Kalabalık olmazsak, kalabalıklar dönüp bakmıyor bile! Siyaset özellikle solun çok büyük bir kesiminde didişme halini alıyor. Kalabalık olmazsak, kapımızı çalan olmazsa, sol siyasal mücadele, diğer kapısı çalınmayanlarla birlikte adına ideolojik tartışma denilen bir kör dövüşüne dönüyor. Bu süreci durdurmak için bile örgütlenmek gerekiyor.
Sol Cephe tam da bugünlerde iyi bir fırsat. Aydemir Güler'in söylediği gibi Haziran direnişi'ndeki temel zaaf aşılabildiği takdirde, AKP'yi geriletmek ne kelimde ''tepetaklak'' bile ederiz.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.