Irakta şiddetlenen iç çatışma, burjuvazinin ve onun uzantısı olan aşiret şeflerinin iktidar ve ranttan daha çok pay alma savaşıdır. Bu çatışmada IŞİD ve gerici bölge devletleri, Sünni burjuvazi ve aşiret şeflerinin tarafında yer alıyorlar. İran ise, Şii burjuvazisi ve onun siyasal temsilcileriyle yakın işbirliği içinde.
2013, Irak halkı için kanlı yıl diye kayıtlara geçti. Çünkü emperyalist işgalin yüzbinlerce askerle sürdürüldüğü 2007den sonra ilk defa, katledilenlerin sayısı bir yılda 8 bine, yaralı sayısı ise on binlere ulaştı. Saldırganlar, esas olarak Şii Arapları hedef aldılar; ancak Sünni Arapları, Kürtleri ve Hıristiyanları hedef alan çok sayıda vahşi saldırı da gerçekleştirildi.
El Kaide uzantısı Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) çeteleri tarafından, başkent Bağdat başta olmak üzere farklı kentlerde düzenlenen intihar saldırılarıyla her gün onlarca kişi katledildi. Saldırıların %90ı cami önünde, Pazar yerinde, aşure gününde veya kalabalık caddelerde gerçekleştirildi. Görünen amaç, azami sayıda sivil halktan insanları, vahşi bir şekilde katletmektir. Asıl plan ise, mezhepsel, dinsel, ulusal çatışmaları kışkırtmak, merkezi bir iktidarın kurulmasını engellemek, Irakın %31ini oluşturan El Ambar bölgesini ülkeden ayırmak ve burada şeriat devleti kurmak şeklinde özetlenebilir.
***
Yeni yılın ilk günlerinde, El Ambar eyaletinin iki büyük kenti Felluce ve Ramadi karıştı. Uzun süreli bir hazırlık yaptıkları anlaşılan IŞİD çeteleri, bazı aşiret şeflerinin işbirliği ile iki kentte denetimi ele geçirdiklerini duyurdular. Resmi binalara siyah bayraklar asan cihatçıların, İslam Emirliği ilan etmeye hazırlandığı, ancak Irak ordusunun kentleri kuşatmasıyla bundan vazgeçtiğini öne süren Iraklı yetkililer, kentlerin IŞİD çetelerinin hakimiyetine bırakılmasının söz konusu olmadığını belirttiler.
Kentleri kuşatan ordu, halen silahlı olan aşiretlerden kendileriyle işbirliği yapmalarını istedi. Ramadi kentinde bazı aşiretlerin devlet güçleriyle IŞİD çetelerine karşı savaştıkları ve kentin önemli bir bölümünün ordu denetimine geçtiği bildiriliyor. Bu bilgiyi bazı bağımsız kaynaklar da doğrularken, kentin bazı noktalarında çatışmaların devam ettiği de gelen haberler arasında.
Yansıyan son haberlere göre Felluce halen IŞİD çetelerinin denetiminde. Ancak ordunun kenti kuşattığı ve olası bir saldırı için hazırlık yaptığı da gelen haberler arasında. Aşiret şeflerine işbirliği çağrısında bulunan Başbakan Nuri El Malikinin, orduyu da, sivil halka zarar vermekten kaçınması konusunda uyardığı bildirildi.
Fellucedeki aşiret şefleri, IŞİDin varlığını inkar ediyorlar. Ancak tüm görgü tanıkları, resmi binalara asılan siyah bayrakları gördüklerini belirtiyorlar. Nitekim çeteler de, halka çağrıda bulunarak destek istediler. Belli ki, cihatçı çeteleri aşiret şeflerinin sadece bir kısmı destekliyor.
***
Dinci-mezhepçi IŞİD ve onunla işbirliği yapan aşiret şefleri, sivil halkın yaşamını cehenneme çevirmek pahasına, bölgede egemenlik kurma derdindeler. Nitekim kentlerde günlük yaşamın felç olduğu, okulların kapandığı, elektrik ve su kesintilerinin yaşandığı ve yoksulların temel gıda maddeleri bulmakta güçlük çekmeye başladığı bildiriliyor.
Hal böyleyken, IŞİDle işbirliği yapmaktan çekinmeyen bazı aşiret şefleri, ordunun El Ambardan çekilmesini talep ediyorlar. Görünen o ki, işgal karşıtı direnişin kırılmasına yardım etmek karşılığında ABDden milyonlarca dolar alan aşiret şefleri, şimdi de sınıfsal çıkarları için, Irakın parçalanmasını hedefleyen bir planın parçası durumundalar.
***
Çatışmaları şiddetlendireceği kesin olmasına rağmen, Irak kentlerine bayrak dikecek denli cüretli davranan IŞİDin gücü, cihatçı çetelerin yeteneğinden çok, gerici-Amerikancı bölge devletlerinin cömert desteklerinden geliyor. Suriye ve Lübnanda olduğu gibi, Irakta da cihatçı çetelere en büyük destek çürümüş Suudi krallığından geliyor. Bunu AKP iktidarı ve Katar emiri izliyor.
Kendi aralarında belli sorunlar yaşayan bu üç gerici rejim, IŞİD ve işbirlikçilerini desteklemek konusunda ortaklaşıyorlar. Bu gericilerin İranın Irak üzerindeki etkisini sınırlamak, mezhepçiliği yaymak ve işbirlikçilerine dayanarak Irakta etkili olmak gibi rezil hesapları da var. Bu güçlerin finans, silahlandırma ve lojistik desteği olmasaydı, IŞİD çetelerinin bu güce ulaşması söz konusu bile olamazdı. Cihatçı çeteler-gerici rejimler ittifakı, Suriyede olduğu gibi, Irakta da halkların başına bela oldu.
***
El Maliki yönetiminin güçsüzlüğü, yolsuzluk ve rüşvete batması, zengin enerji kaynaklarına rağmen ülkede işsizlik ve yoksulluğun alabildiğine yaygın olması, kısmen de olsa cihatçı çetelerin işini kolaylaştırıyor. Buna rağmen cihatçı çetelerin gücü, esas olarak halk desteğine değil, Irak egemen sınıflarıyla ittifak içinde olmalarına dayanıyor. Irakta siyasal parti ve örgütlerin etnik veya mezhepsel temelde inşa edilmesi, ABD işgalinden sonra pastadan aldığı pay azalan Sünni burjuvazi ile bazı aşiret şeflerini El Kaideden medet umar duruma düşürdü.
Irakta şiddetlenen iç çatışma, burjuvazinin ve onun uzantısı olan aşiret şeflerinin iktidar ve ranttan daha çok pay alma savaşıdır. Bu çatışmada IŞİD ve gerici bölge devletleri, Sünni burjuvazi ve aşiret şeflerinin tarafında yer alıyorlar. İran ise, Şii burjuvazisi ve onun siyasal temsilcileriyle yakın işbirliği içinde. Bu böyle olmakla birlikte, çatışma mezhepsel değil sınıfsaldır. IŞİD çetelerinin katliamları çoğunlukla Şiileri hedef alsa da, Irakta fiili bir mezhep çatışması yaşanmıyor.
Burjuvazinin faklı kesimleri, mezhepsel kimliği kullanarak kitle desteği sağlamaya çalışıyor. Buna rağmen cihatçı çeteler ve onların destekçileri dışında, mezhepçi söylemi pek kullanan yok. Hatta El Maliki, döne döne ulusal birlik vurgusu yapıyor. Egemenler arası çatışmanın yer yer mezhepçi bir görünüm alması, yazık ki, mezhepçi ön yargıları körüklüyor. Fakat belli bir bilince dayanmasa da, sağduyu yolu ile de olsa, halkın büyük bir çoğunluğu, mezhep ayrımı ve çatışmasının felaketten başka bir şey getirmeyeceğinin farkındadır.
***
Bağdattaki yönetimin zayıflaması ve bunun dolaysız soncu olarak El Ambarda ortaya çıkan otorite boşluğunun cihatçı çeteler veya aşiret şefleri tarafından doldurulması, emperyalist işgalin dolaysız sonuçlarından biridir. ABD ve suç ortaklarının işgalinin Iraka bıraktığı vahim miraslardan biri de, gerici bölge devletleri adına tetikçilik de yapan cihatçıların egemen sınıfların bir kesimiyle ittifak kurup güçlenmesidir.
ABDnin şimdi Iraka silah satması, cihatçı çetelerin savaşı yaymasından rahatsızmış gibi davranması, emperyalistlerin El Kaideyi Ortadoğunun kalbine sapladıkları gerçeğini değiştirmiyor. Geçmişte ırkçı-siyonist İsraili bölge halklarının başına bela edenler, son yıllarda cihatçı katiller sürüsünü de bölgeye taşıyarak, halkları ikinci bir bela ile karşı karşıya bıraktılar.
***
Genelde El Ambar, özelde Felluce ve Ramadi kentlerinde durum gerginliğini koruyor. Zaten ölümün kol gezdiği Irakta, önümüzdeki dönemde çatışmaların daha da yayılması muhtemeldir. Iraklı egemenlerin bir kısmı ve gerici bölge devletlerinden destek alan IŞİDin tasfiye edilebilmesi kolay değil. Bu da çatışmaların (büyük ihtimalle şiddetlenerek), devam edeceği anlamına geliyor.
Bu çatışmanın bedelini -tıpkı emperyalist işgal döneminde olduğu gibi-, yazık ki, Irakın emekçileri ve yoksulları ödüyor, ödemeye de devam edecek. Oysa etnik, dinsel, mezhepsel aidiyetleri ne olursa olsun, Iraklı emekçilerin bu çatışmada hiçbir çıkarları bulunmuyor. Tersine, egemenler arası çatışma, emekçilerin yaşamını daha da çekilmez hale getirmektedir.
Emekçilere gerekli olan, mezhepçiliği kışkırtan gerici iktidar savaşları değil onurlu, eşit ve kardeşçe yaşayacakları bir dünyadır. Bu da ancak halkların gerçek anlamda kardeşleşeceği sosyalizmde mümkündür.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.