Ezen ve ezilen ulus milliyetçiliği
Çözüm ya da barış süreci üzerine toplantılara katılmak üzere DTKdan Osman Özçelik ile birlikte Fransadayız. Gelmişken, zaman yaratıp, yarım gün Fransız Komünist Partisinden ayrılan bir grubun düzenlediği uluslararası konferansa katıldık.
İyi oldu. Gözlem fırsatı çıktı. Anti-faşist savaşın ardından ucundan yakaladığı iktidarı elinden kaçırmış koca FKPden geriye kalan enkazın küçük bir bölümüydü. Genç yoktu. Bir işçi söz aldı. Zorlamayalım, uluslararası toplantılara katılımın sınıf bileşiminin yüksek olma zorunluluğu ileri sürülemez; ama hiç işçi olmayışı da problemdir.
Asıl problem, kürsünün önüne asılı pankartın sağında orak-çekiçli bayrak varken solunda Fransız bayrağının bulunmasıydı. Yurtseverlik tartışması yapıldı bolca. ABye karşı Fransız ulusu ve Fransız yurtseverliği vurgusuyla milliyetçiliğin derini sosyalizme, sosyalizmin derini milliyetçiliğe götürür deyişiyle ünlü Jean Jauresye gönderme yapılmaktaydı. Fransız milliyetçiliği.. Yurtseverlik adı altında Fransız milliyetçiliğinin yüceltilmesi. Mali işgaline karşıydılar, öyle diyorlardı, ama bu milliyetçi söylem nereden geliyordu? Marxta yoktu.. Leninde de. Korenin sosyalist opsiyonunu destekliyorlardı.. Amerika karşısında Çinden beklentileri vardı; emperyalist değildi Çin!
Kısacası toplantı, düzenleyici grubun sosyalizmin nesnelliği bakımından yetersizliğini gösterdiği kadar kafa karışıklığının da kanıtı durumundaydı. Yenilgi sonrası dağınıklık.. Tabii ki gelecek sosyalizm.. Ama bugün Fransada durum zor. Karakteristik olan milliyetçi, sınıf işbirlikçi sapma.
Türkiyede böyle değil mi? Bu grubu alın getirin Türkiyeye Aydınlık gibi olur. Fransanın Kürtünün olmayışı kurtarıyor görünüyor. Yoksa yüksek Fransız milliyetçiliğinin pratik sonuçları kesindir ki daha derin olurdu.
İşçilerin vatanı var mıdır? Fransızı, Türkü, Kürdü, Arabı olur mu? İşçilerin ve mücadelelerinin ulusallığı sadece biçimde değil midir? İçerik baştan ayağa enternasyonalist olmak durumundadır, ilke budur. Evet, işçiler Fransızca, Türkçe ya da Çince veya Kürtçe konuşur, ama, eğer önlerinde, bütün halkla birlikte, örneğin ulusal hak eşitsizliklerinin giderilmesi zorunluluğu yoksa hep aynı işi yaparlar: İşgüçlerine karşılıksız el koyan kapitalist mülk sahiplerini mülksüzleştirmek. Kapitalistlerin egemenliğini devirmek. İster Çince ister Fransızca konuşsunlar, farklı ulusal özgünlüklerin neden olacağı biçim değişikliklerini dikkate alarak yapacakları şey budur. Milliyetçiliğe yer yoktur sosyalizmde ve davanın sahibi işçilerde. Fransızcılık yapamazlar.. Türkçülük de.
Ya ezilen uluslar bakımından? İşte burada yurtseverliğe, vatan için uğraşmaya yer vardır. Kurtuluş Savaşı döneminde işgale uğrayıp ezilen ulus kategorisine sıkıştırıldığında Türk ulusunun da vatan savunmasına hakkı vardı. Bugün Kürdün de vatan deme hakkı var. Yani? Başka uluslarla hak eşitliği isteme hakkı. Kaderini tayin hakkı. Bu çerçevedeki milliyetçilik devrimci milliyetçiliktir: ulusal zorbalığa karşı eşitlik talep eden demokratik içeriğe sahiptir.
Ya Fransızın milliyetçiliği? Ya da MHP, CHP, AKP, Aydınlık vb. şahsında Türkün ki? Ezen ulus milliyetçiliği, ulusal zorbalık kaynağı kendi ayrıcalıkları ve üstünlüğünün savunulması içeriklidir. Milliyetçilik ilkesi tekçidir çünkü, kendi ulus ya da vatanının, adı ne takılmış olursa olsun kapitalistin işçinin artı-değerini gasp ederek sömürüsünü gerçekleştirdiği pazarının üstünlüğünün savunulup dayatılması. Bunun işçi ve çıkarıyla ilgisi yoktur. Burjuvaya özgüdür. O nedenle milliyetçilik ilkesi de burjuvanındır ve paylaşılmaz saydığı tekçiliğiyle reddedilmelidir.
evrensel.net / Mustafa YALÇINER