Birbirinden farklı üç kapitalist ülke Üçünde de kitle hareketlerinin iktidarları zorladığına tanık oluyoruz. Ancak bu hareketler arasında bir doğrultu ortaklığı yok. Tek benzer noktaları verili iktidara karşı gelişmeleri.
Bu benzerlik nedeniyle kimileri onları aynı çuvala koyuyor, direngezi, direnkiyeve dönüşüyor, sonra aniden Karakastaki devrimcilere selam çakılıyor! Bir yanı, akıl tutulması
Diğer yanı bilinçli bir çarpıtma.
Eski Sovyet cumhuriyetlerinden Ukraynada, Rusya Federasyonu ve Batılı emperyalist güçler arasındaki çekişme bir kez daha kanlı bir hesaplaşmaya dönüşmüş durumda. Moskovanın desteklediği Yanukoviç iktidarının sınıf karakterine ilişkin bir kuşku olmasa gerek. Ülkede işsizlik ve yoksulluk almış yürümüş, emeğin hakları gasp edilmiş durumda. Kuşkusuz, Almanya ve ABD tarafından desteklenen muhalefet saflarında mücadele edenlerin önemli bir bölümü, yaşam koşullarının olumsuzluğu nedeniyle sokağa çıkıyor, ölümüne dövüşüyor. Ancak meydan Sorosçu, monarşi yanlısı, milliyetçi, faşist güçlere kalmış durumda. Bırakın devrimci bir yönelimi, Ukraynanın başkentinde ciddi ciddi karşıdevrimci bir hezeyan var. Bu hezeyan, dış müdahaleye, hatta bölünmeye davetiye çıkarıyor.
Buradan devrim, halk hareketi filan çıkmaz. Ancak mevcut iktidardan da halkçı bir yönetim çıkmaz. Ukraynada eğer komünist güçler yönetime karşı tepkileri sağlıklı bir kanala aktarabilip, taraflaşmayı Batıcılık-Slavcılık ekseninden kurtarabilseydi, bugün sokaklarda bambaşka bir mücadele yükselirdi. Bu saatten sonra, emekten yana güçler devreye nasıl girer, bilinmez. Tek söylenebilecek olan, insanlığın bu tür ikilemlere mahkum edilmemesi için her zaman uyanık olunması gerektiğidir.
Ukraynadaki barikatlardan heyecanlananlara gelince Biraz tarih okusalar iyi olacak!
Gelelim Venezuelaya Bolivarcı Venezuelanın devrim sürecinin neresinde olduğu yıllardır tartışılıyor. Hatta ülkeye sıklıkla sosyalist deniyor. Ancak Venezuelada bugün hüküm süren, açık bir biçimde kapitalist ekonomidir. Bazı kısıtlamalara karşın büyük tekellerin ekonomideki egemenliği korunmaktadır ve aslında yönetim karşıtı toplumsal güçlerin arkasında bu önemli kâr kapısını bırakmak istemeyen uluslararası şirketler yer almaktadır. Bunun yanı sıra, yüksek işsizlik ve enflasyon, eşitsizlikleri sınırlamak konusunda önemli başarılar elde eden Chavezci iktidarı ciddi biçimde tehdit etmektedir.
Ukraynadan farklı olarak, bugün Venezueladaki iktidarın halkçı bir karakter taşıdığı açıktır ve özel sektörün hareket serbestliğini kısıtladığı oranda bu iktidar ülkeyi ister istemez kesin bir hesaplaşmaya doğru götürmektedir. Kesin hesaplaşma anında, yönetimin uzlaşmacı, sağcı unsurları ile devrimciler arasında bir ayrışma beklenebilir. Böylesi bir hesaplaşmadan kaçınma çabasının ise Venezuelayı kapitalizmin ve ABDnin insafına terk etmekten başka anlamı olmayacaktır.
Zaten Chavezden sonraki lider Maduro bu yol ayrımının baskısını fazlasıyla hissetmekte, sermayeye karşı hamle yapmakta geciktikçe, geniş toplumsal kesimlerdeki hoşnutsuzluğun arttığını, böylece ABDnin istismar edeceği hassas koşulların olgunlaştığını görmektedir.
Denge halinin uzun zaman devam etmesi düşünülemez.
Bütün bu söylenenler bir yana, bugün Maduro karşıtı güçlerin sınıf karakteri de, ideolojisi de bellidir. Amerikancı ve karşıdevrimci bu güruha polisle çatışıyor diye sempati besleyenler yarın Türkiyede de antikomünizmin en hararetli destekçileri olacaklardır.
Türkiyede ise Haziran Direnişinden liberal beklentilerin olduğu, bu hesabın Türkiye solu ve halk kitlelerinin ideolojik yönelimleri sayesinde bozulduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor. Ancak, kimi aktörlerin bilerek ya da büyük sorumsuzlukla bu ideolojik güvenceyi, yani aydınlanmacılığı ve yurtseverliği tehdit olarak göstermeye kalkması ve Hazirana ilişkin ısrarla farklı bir algının yerleşmesi için çaba harcaması, yakın gelecekte Türkiyede renkli devrim girişimlerinin söz konusu olabileceğini düşündürüyor.
Bütün bu söylenenler bir yana, bugün Maduro karşıtı güçlerin sınıf karakteri de, ideolojisi de bellidir. Amerikancı ve karşıdevrimci bu güruha polisle çatışıyor diye sempati besleyenler yarın Türkiye'de de antikomünizmin en hararetli destekçileri olacaklardır.
Solcuların devrimcilerin polise ve askere karşı olması her polis asker karşıtı gösterinin solcular tarafından destekleneceği anlamına gelmemeli. Kemal Okuyan iyi bir yerden yakalamış. Venezüella'da, Ukrayna'da ve Türkiye'de olan olayları sırf polis karşıtlığı üzerinden yorumlamak bizleri yanlış bir yola sürükler.
Bu ileti en son ayhan
tarafından 20.02.2014- 12:24 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.