Erdoğanın ruh hali konusunda son dönemde çok şey yazıldı çizildi. Zira söylemleri, öfkesi, dün dediğinin bugün tersini söylemesi, açık bir yalanı inanarak savunması, hatta belki de o yalana inanmış olması haliyle tıp dünyasının ilgisini çekiyor.
Biz bugün Erdoğanın en temel siyaset konularında iki ucu da nasıl savunabildiğini ortaya koyacağız. Erdoğanın hem iç hem de dış politikada birbirini reddeden açıklamalarına mercek tutacağız.
Erdoğanın sürekli kendisiyle çelişmesi, aynı zamanda kendisine özgü bir siyaset tarzı yaratmış durumda. Bu tarzı ve Erdoğanın şifrelerini dikkatinize sunacağız; bugün iç, yarın da dış politika açısından...
Osloyu önce PKK sonra Cemaat sızdırdı
Erdoğan Kastamonu mitinginde şöyle dedi: Osloda yapılan görüşmeleri yine bu Pensilvanya vasıtasıyla kamuoyuna sızdırdılar. Montajlayarak sızdırdılar. (Ajanslar, 26 Mart 2014)
Oysa Erdoğan 27 Eylül 2012de NTVde katıldığı programda şöyle diyordu: Bizim yaptığımız araştırmalardan, PKK tarafından sızdırıldığı çıkıyor.
Seçimden önce idam sonra ortaklık
Erdoğan, PKK ile özel temsilcisi Hakan Fidan aracılığıyla Osloda pazarlık yapıyor, İmralı mutabakatında ortaya çıktığı üzere Öcalanın taleplerini tek tek yerine getiriyor, hatta sözcüleri üzerinden Öcalanı barış elçisi ilan ediyor...
Ancak aynı Erdoğan her seçim öncesinde milliyetçi oyları alabilmek için Öcalanın neden idam edilmediğini sözde sorgulayıp duruyor.
Önce milliyetçilikle mücadele sonra Çanakkale!
Kürt Açılımı yaparken her türlü milliyetçiliği ayaklarımın altına aldım diyen ve Türk demekten imtina eden Erdoğan, seçim takvimi yaklaştıkça alıştığımız üzere bayrak diyor, vatan diyor, Çanakkale diyor...
İstiklal Marşı okunurken ayağa kalkmayan kimi AKP yöneticileri, seçim öncesinde 10 kıta okuyor!
Ergenekonun önce savcısı sonra mağduru
Erdoğan, Ergenekon operasyonları başladığında ben bu davanın savcısıyım diyordu. İP yöneticileri, TSK kadroları dalga dalga tutuklanırken Erdoğan ülkeyi darbecilerden temizliyoruz diyordu.
Ancak Erdoğan 17 Aralıktan sonra karşısındaki cepheyi daraltabilmek ve Genelkurmayı yanına çekmek için danışmanı aracılığıyla orduya kumpas kuruldu manevrasına soyundu. Ülkeyi biçimlendirmek ve rejimini inşa etmek için dayandığı Ergenekon tertiplerini Cemaatin üzerine attı.
Oysa kasetler ilk ortaya çıktığında Erdoğan hiç rahatsız değildi, hatta bu kasetler en çok ona yaradı. Bu işten öyle keyif alıyordu ki, örneğin Baykal kasetini diline dolamasına özel hayat diyerek itiraz edenlere miting meydanlarından şöyle sesleniyordu: Ne özeli? Kendi karısı mı ki özel olsun. Genel bu genel, genel ahlaksızlık.
Erdoğan kendi kasetleri servis edilince, ettiği bu sözleri unuttu ve bu kez meydanlardan kasetlerle CHPyi, MHPyi dizayn ettiler diyerek bu partilerden kasetlere karşı mücadele etmesini istedi.
Ancak kaset işi kirliydi ve sahiplerini de döne döne vuruyordu. Fethullah Gülenin de Erdoğanın da kasetleri yayınlandı. Hatta son olarak Erdoğanın Baykal kasetinin internete sızdırılması talimatını verdiği iddia edilen bir ses kaydı bile yayınlandı.
Anlayacağınız, kasetçilikte AKP ile Cemaat birlikte yarışıyordu!
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.