Seçim yapmak demokrasinin yansıması olamayabileceği gibi; sandıkta aldığı(!) oya güvenip, her türlü zulmü yapma hakkını elde ettiğini ve asla yenilmeyeceğini, devrilmeyeceğini düşünen diktatörlerin sonu da ünü de pek iyi olmuyor
BARIŞ ATAY
Sandık da sandık dedi başbakan, biz de dolayısıyla demokrasi istiyor sandık. Malum bizim başbakana göre demokrasinin olmazsa olmazı sandıktı. Bağırdı, çağırdı, kükredi. Birilerinin inlerine girdi çıktı, tehdit etti. Hızını alamadı, emriyle katledilenlerden en genci Berkin için bırakın başsağlığı dilemeyi, terörist ilan edip, annesini yuhalattı. Ardından öldürülen Burakcanın üzerinden insanları ayrıştırmaya çalıştı. Twitterı, Youtubeu yasakladı. Fakat demokrasiye inanıyordu(!) ve her şey sandıkta belli olacaktı. Cinayetleri, hırsızlıkları, baskıları, tehditleri, meşruiyeti, aklınıza gelebilecek her şeyin çözümü sandığa atılacak oylardı. Öyle de oldu. Muazzam bir katılımla seçim yapıldı. Herkes akşam sonuçlar için evinde heyecanla beklemeye başladı. Partiler, her sandıkta gözlemci bulundurdular, sivil inisiyatifler oylara sahip çıkılması konusunda çağrılar yaptılar. Olacak şey değildi(!) ama seçimde hile olmaması için herkes var gücüyle çalışıyordu. Sandıklar açılmaya başlandı. En çok merak edilen yerlerin başında; İstanbul, Ankara, Hatay, Urfa, Antalya geliyordu. Bazı kanallar Anadolu Ajansının, bazı kanallar Cihan Haber Ajansının verilerini gösteriyordu. Karmaşa başlamıştı. Veriler birbirini tutmuyor, önde olan parti bir anda geriye düşüyor, geride olan bir anda 15 puan öne geçiyordu. Ankarada işler AKP adına kötü gitmeye başlamışken bir anda veri akışı kesildi, bir süre bekledikten sonra sandıkların neredeyse tamamının açılmış olduğunu gösteren bir tabloyla AKP 5 puan öne geçti. Ne olduğunu anlamaya çalışırken İstanbulda fark açılmaya başladı, Antalyada başa baş giden yarış AKPde kaldı. BDPnin iyi başladığı Urfa yine AKPdeydi ama çok istediği Hatay CHPnin, kalesi Ağrı BDPnin olmuştu. Sonra elektrik kesintisi haberleri gelmeye başladı. Ülke genelinde 46 yerde elektrikler kesildi. Enerji bakanı ertesi gün, trafoya kedi girmiş dedi. Demokrat bir ülke olarak; kedilerin trafoya girme hakkı engellenemeyeceğinden saygıyla karşılandı durum. Seçim sonuçları daha resmen açıklanmamış, Ankara,İstanbulda işler iktidar için kötü giderken, meşhur balkon konuşması başladı. Yaradılanı yaratandan ötürü seven, hepimizin başbakanının, nefretini kusmadığı bir iki yer de son konuşmada nasibini aldı, hatta Suriyeyle savaş halinde olduğumuz açıklandı. Seçimin ertesi günü ülkenin dört bir yanında hala sayılmayan, seçim kurullarına götürülmeyen, yakılan, çöpe atılan oylar olduğu, bir çok sandıkta, muhalif patilerin oylarının eksik yazıldığı ya da hiç yazılmadığı, iktidar partisinin, kayıtlı seçmen sayısından daha fazla oy aldığı tespit edildi. Ceylanpınar; El-Nusra hayranı AKPli adaya kaldı, hakkını arayan BDPli seçmenlere müdahale edildi, bir süre sonra vali tarafından her şey yasaklanarak OHAL uygulanmaya başlandı. Hatayı kaybetmeyi kendine yediremeyen Sadullah Ergin; %82 ile kaybettiği Defne, %80 ile kaybettiği Samandağ ve %64 ile kaybettiği Arsuz dahil bütün ilçelere itiraz edip, hepsi için ret kararı verilince, demokrat bir belediye başkan adayı olarak, gerekirse sandıkların hepsini Ankaraya götürüp sayarım dedi. Yazıyı yazdığım saatlerde, Ağrı için yaptıkları 15. itirazdan sonra, sayım yapılırken yüzlerce asker ve polis şehrin girişlerine yerleştirilip, giriş-çıkışlar yasaklandı. Daha bir çok örneğin verilebileceği, bu müthiş seçimin üstünden neredeyse bir hafta geçmesine rağmen, ülkenin çoğu yerinde hala itirazlar ve sayımlar bitmedi. Geçmişten örnek vermeyi çok seven başbakana bir kaç demokratik(!) seçim sonucu vermekte yarar görüyorum. Örneğin; 1933 Almanya seçimlerinde Nazi Partisi ve Hitler; % 43.9 ile büyük bir başarı kazanmıştı ama Mussolininin Ulusal Faşist Partisinin 1924, 1929, 1934 seçimlerindeki % 61.3, % 98.3, % 99.8lik olağanüstü demokratik sandık sonuçlarının eline su dökemezdi. Bu kadar geçmişe gitmeyelim derseniz şayet; Kuzey Korede % 100lük sandık desteğiyle tekrar devlet başkanı seçilen Kim Jong-unu örnek vermeyi bir borç bilirim.
Uzun lafın kısası; sevgili, çok sandık sever, demokrat hükümet ve her türlü hukuksuzluğuna, gözünü, kulağını kapatıp, çığlık çığlığa destek veren seçmenleri... Gördüğünüz gibi; seçim yapmak demokrasinin yansıması olamayabileceği gibi; sandıkta aldığı(!) oya güvenip, her türlü zulmü yapma hakkını elde ettiğini ve asla yenilmeyeceğini, devrilmeyeceğini düşünen diktatörlerin sonu da ünü de pek iyi olmuyor. Her başlangıcın bir bitişi, her çıkışın bir inişi olduğunu unutmamak da yarar var. Gerçi bizim ülkemizde bir diktatör yok. Eğer olsaydı, ben bu yazıyı yazamazdım değil mi?
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.