Aydemir Güler AKP'nin meşru olup olmadığı konusunda bir yazı yazmış ve meşruiyetinin sorgulanması gerektiği yorumunda bulunmuş. Ben önceden yorumda bulunayım; AKP meşru değildir.
Bir manşet, bir imza
Aydemir Güler
AKPnin meşruiyetini sorgulamak... Bu çabanın belirli bir bütünlüğe oturtulması gerektiği açıktı. Çünkü bu basit bir mesele değildi.
Güzel. Adaletten söz edemiyoruz. Ama seçimin bu şekilde tasarlanıp hayata geçiriliyor olması, başlı başına bir siyasi denge sonucudur. Kabaca, siyasi güçleri var ki, böyle bir seçimi uygulayabiliyorlar.
Sonra AKPnin memleketi demokratikleştirdiği konuşuluyordu. Kimilerine göre...
Evet, sosyalist solun bir bölümü, kemalist kesimler, kimi demokratlar bu tezi reddettiler. Onlara ve bize göre demokratikleşme değil totaliterleşme yaşanıyordu. Ama mesele bizim ne düşündüğümüzde başlayıp bitmiyordu ki. AKPnin yarattığı dönüşüm Türkiyeye iyi bir şeymiş gibi uzun süre yutturuldu.
Bu cephelerde uyanıklığını koruyanların bir bölümüyse istikrar kavramına takıldılar. Yalan yanlış seçimlerle memleketi diktatörlüğe götürüyorlardı, ama ekonomi de büyüyordu. Homo economicus olduğunu zanneden halk bir maliyet hesabıyla özgürlüğünü, ya da ne olduğunu, bir işine yarayıp yaramadığını pek de çözemediği demokrasiyi satabilirdi. Milli gelir artıyordu.
Ve başka başlıklar. En etkilisi din olmak üzere... Gerisini siz ekleyin.
Dolayısıyla AKPnin meşruiyetini sorgulamak kolay iş değil.
İşi kolaylaştıracak veya mümkün hale getirecek tek şey, bu sorgulamayı kuvvetli, sağlam örülmüş bir çerçevenin, bütünlüğün içine yerleştirmektir.
Bütünlük dediysem her mesaj için koskoca kitaplar yazılması gerekmez. Zaten koskoca kitaplar çağrı yapılan kitle tarafından okunmaz. Ama kısacık bir mesajın arkasında, tabir caizse kütüphaneler dolusu kitap, veya daha sade bir ifadeyle siyasi akıl olmalıdır.
Meclisin terk edilmesi için milletvekillerine çağrı yapan akıl hükümetin fişini çekmekten söz ediyor. Bunun karşısına çeşitli argümanlar çıkartılabilir.
Örneğin yasal olarak bu sonucun elde edilme garantisi yoktur, denebilir. Doğrudur.
AKPnin gidip de yerine bir seçim hükümeti kurulacağının da garantisi yoktur, denebilir. Doğrudur.
Daha çok şey denir. Hepsi kendilerine ait çerçevelerde mantıklı olur.
Bugünlerde insanların, beklenenden çok daha yoğun bir heyecanla imza attıkları metin bu tür akıl yürütmeleri yanıtsız bırakmadığı için bu ilgiyi çekti, bence.
O da özetle şudur: Çekilme çağrısının içine oturduğu çerçeve hukuksal akıl yürütmelerden oluşmamaktadır. Bu çağrı AKPnin sıkışmasıyla halkın, vicdanın, umudun yeniden dirileceğini varsaymaktadır. Halk, vicdan ve umut yoksa bu çağrı beyhudedir.
Bu çağrı AKPnin zayıf olduğundan hareket etmektedir. Çağrıyı alıp da AKPnin seçim değil zafer kazandığı, memleketin normale, fabrika ayarlarına döndüğü iddiası veya saptamasının içine oturtursanız, çok saçma olur.
Bu çağrı, düzenin içerdeki ve dışardaki paydaşlarının, yani geniş anlamıyla egemen güçlerle AKP arasındaki çatlağın küçük olmadığını varsaymaktadır. Ama buradan umudu Amerikaya bağlamayı çıkartırsanız, imzaya ne gerek var? Emperyalistler aydının, halkın, solun inisiyatif alması halinde bundan hoşnut kalmayacaklardır ki. Tersine bu durumda aydın, halk, sol buharlaşana kadar AKPye destek vermeyi tercih edeceklerdir.
Ama bu varsayım, yönetenlerin yönetmekte zorlandıkları anlamında bir bütünlüğün parçasıysa, o zaman çağrı tutarlıdır.
Özetle ne çağrı, ne atılan imza, ne soLun geçen günkü manşeti bütünlüklerinden kopartılabilir. Kopartılırsa değersizleşir. Kopartılmazsa konu kaç milletvekilinin bu çağrıya icabet edeceği olmaktan çıkar.
Bu süregiden bir mücadeledir. AKPnin meşruiyeti sorgulanmalıdır.
Demokrasilerde meşruiyetin kaynağı genel seçimlerdir. Halk kendi iradesiyle ve hiç bir baskıyla karşılaşmadan sandığa gidiyor ve kurallara uygun bir şekilde oy vererek kendini yönetecek iktidarı tayin ediyorsa, o iktidarın meşruiyetini sorgulamak kimsenin haddi olmaması gerekir. Demokrasiye inanıyorsak seçimin ve sandığın meşruiyetini sorgulamaya kalkmak herşeyden önce demokrasiye inanmamak, demokrasi dışı yöntemleri savunmak demektir. Yazar yazısında açıkça ''AKP meru değildir'' diyememesinin nedeni de budur. AKP'yi iktidardan uzaklaştırmak için yapılacak eylemin meşruiyeti de seçim ve sandıktır. Meşru bir iktidarı sandıkta yenemeyenlerin başka bir meşruiyet arayışına girmesi bu noktada meşruiyetsizliktir.
Demokrasilerde meşruiyetin kaynağı genel seçimlerdir. Halk kendi iradesiyle ve hiç bir baskıyla karşılaşmadan sandığa gidiyor ve kurallara uygun bir şekilde oy vererek kendini yönetecek iktidarı tayin ediyorsa, o iktidarın meşruiyetini sorgulamak kimsenin haddi olmaması gerekir. Demokrasiye inanıyorsak seçimin ve sandığın meşruiyetini sorgulamaya kalkmak herşeyden önce demokrasiye inanmamak, demokrasi dışı yöntemleri savunmak demektir. Yazar yazısında açıkça ''AKP meru değildir'' diyememesinin nedeni de budur. AKP'yi iktidardan uzaklaştırmak için yapılacak eylemin meşruiyeti de seçim ve sandıktır. Meşru bir iktidarı sandıkta yenemeyenlerin başka bir meşruiyet arayışına girmesi bu noktada meşruiyetsizliktir.
Şimdi bu söylediklerinizin anlamı "tek yol devrim" mi demek?
O kadar basit değil. Bir toplumun kendi kendini yönetebilmesi için o toplumun kendi kendini yönetebilecek kıvama ve yönetebilme becerisini kazanmasına bağlıdır. İşçi sınıfı adına işçi sınıfını yönetmeye kalkmak jakobenist bir tavırdır. Bu yüzden kapitalizm üretici güçleri geliştirmeye devam ederken, halk da demokrasiyi yani kendi kendisini yönetmeyi öğrenmelidir. Söylediklerimi bu şekilde değerlendirin.
Seçim ve sandığın önemi de burada yatmaktadır. Kendi oyuna, kendi haklarına sahip çıkamayan bir halkı sürekli yönetmeye çalışarak sosyalizm kurulamaz. Emperyalizmin dünyada egemenliğini sürdürdüğü bir ortamda üstelik geri bir ülkede, halkın kedi sorunlarına bile sahip çıkamadığı koşullarda demokrasiyi geliştirmekten ve halkın demokrasiye sahip çıkmasından başka bir yola sapılmamalıdır. AKP ne kadar yanlışlıklar içinde olursa olsun, AKP'yi sadece halk devirmelidir, seçimin önemi de burada ortaya çıkıyor. Halk kendi oyuna bile sahip çıkamayacak kadar yetersizlik içindeyse o ülkede sosyalizmi kurabilmek hayaldir.
Yapılması gereken demokrasiyi geliştirmektir. Halkı bu şekilde eğitmek, bilinçlendirmek ve enternasyonal siyasetlerle yerelliğin, ulusallığın çitlerine karşı çıkmaktır. Ulusal alanda demokrasiyi geliştirmek ve enternasyonal alanda dayanışma ve mücadeleyi güçlendirmek sosyalistlerin mücadele yöntemi haline getirilmelidir. Enternasyonal devrimcilerin devrimci perspektifi budur ve bu olmalıdır. Bu yapılmadığında Sovyetler Birliği'ndeki çıkmazları yeniden yaşamak durumunda kalırız.
O kadar basit değil. Bir toplumun kendi kendini yönetebilmesi için o toplumun kendi kendini yönetebilecek kıvama ve yönetebilme becerisini kazanmasına bağlıdır. İşçi sınıfı adına işçi sınıfını yönetmeye kalkmak jakobenist bir tavırdır. Bu yüzden kapitalizm üretici güçleri geliştirmeye devam ederken, halk da demokrasiyi yani kendi kendisini yönetmeyi öğrenmelidir. Söylediklerimi bu şekilde değerlendirin.
Seçim ve sandığın önemi de burada yatmaktadır. Kendi oyuna, kendi haklarına sahip çıkamayan bir halkı sürekli yönetmeye çalışarak sosyalizm kurulamaz. Emperyalizmin dünyada egemenliğini sürdürdüğü bir ortamda üstelik geri bir ülkede, halkın kedi sorunlarına bile sahip çıkamadığı koşullarda demokrasiyi geliştirmekten ve halkın demokrasiye sahip çıkmasından başka bir yola sapılmamalıdır. AKP ne kadar yanlışlıklar içinde olursa olsun, AKP'yi sadece halk devirmelidir, seçimin önemi de burada ortaya çıkıyor. Halk kendi oyuna bile sahip çıkamayacak kadar yetersizlik içindeyse o ülkede sosyalizmi kurabilmek hayaldir.
Yapılması gereken demokrasiyi geliştirmektir. Halkı bu şekilde eğitmek, bilinçlendirmek ve enternasyonal siyasetlerle yerelliğin, ulusallığın çitlerine karşı çıkmaktır. Ulusal alanda demokrasiyi geliştirmek ve enternasyonal alanda dayanışma ve mücadeleyi güçlendirmek sosyalistlerin mücadele yöntemi haline getirilmelidir. Enternasyonal devrimcilerin devrimci perspektifi budur ve bu olmalıdır. Bu yapılmadığında Sovyetler Birliği'ndeki çıkmazları yeniden yaşamak durumunda kalırız.
Bu yazdıklarınız Marksist-Leninist görüşler değildir, burjuva- liberal siyaset anlayışıdır.
Size farklı gelen her görüşe ''burjuva-liberal görüş'' deme alışkanlığından kendinizi kurtarmalısınız. Yazdıklarım Marks'ın görüşlerinin Sovyetler Birliği uygulamaları sonrasından da yararlanarak günümüz koşullarına göre yorumlanıştır. Enternasyonal düzeyde komünist toplumda devlet olmayacak ve insanlar kendi kendilerini yöneteceklerse böyle bir devrim insanı temel almalıdır. Daha farklı tipte bir insan yaratılmalıdır, buna kendi kendini yöneten bilinçli insan diyorum. Demokrasinin geliştirilmesinin önemi burada yatmaktadır. Sovyetler Birliği böyle bir deneme yaşamadan sosyalizmi kurmaya kalktığı için başarılı olamadı. Aynı hatalar yapılmamalıdır. Siz buna burjuva liberal görüş adını veriyorsanız, Marks'ın günümüz koşullarında yorumunu siz yapabilirsiniz.
Demokrasilerde meşruiyetin kaynağı genel seçimlerdir. Halk kendi iradesiyle ve hiç bir baskıyla karşılaşmadan sandığa gidiyor ve kurallara uygun bir şekilde oy vererek kendini yönetecek iktidarı tayin ediyorsa, o iktidarın meşruiyetini sorgulamak kimsenin haddi olmaması gerekir. Demokrasiye inanıyorsak seçimin ve sandığın meşruiyetini sorgulamaya kalkmak herşeyden önce demokrasiye inanmamak, demokrasi dışı yöntemleri savunmak demektir. Yazar yazısında açıkça ''AKP meru değildir'' diyememesinin nedeni de budur. AKP'yi iktidardan uzaklaştırmak için yapılacak eylemin meşruiyeti de seçim ve sandıktır. Meşru bir iktidarı sandıkta yenemeyenlerin başka bir meşruiyet arayışına girmesi bu noktada meşruiyetsizliktir.
Burjuva demokrasisini yücelten, seçimleri burjuva demokrasisinin tek meşruiyet seçeneği gören bir kişinin kendini sosyalist-komünist olarak nitelemesi Türkiye'deki sol-sosyalizm algısının ne kadar çarpık bir hale geldiğinin kanıtından başka bir şey değildir. Seçimlerle iktidara gelen Hitler faşizmi bile bu çarpık mantığa göre meşrudur. Sosyalist olduğu algısı yaratmaya çalışırken savunduklarınızın bunlar olduğunu hiç sanmıyorum. Sanırım, sol-sosyalizm adına Murat Belgeleri, Ufuk Urasları, Cengiz Çandarları fazlaca dinlemişsiniz, ki onlar bile artık AKP için böyle bir yaklaşımda bulunmuyorlar.
Burjuva iktidarlar iktidara nasıl gelirse gelsin, kendi yasalarına aykırı bir tutum almaya başladıklarında meşruiyet zeminlerini yitirirler. Sandık bu yasa dışılığa meşruiyet kazandırmaz. AKP haziran direnişinden bu yana adım adım meşruiyet çizgisinden uzaklaşmış ve o günden bugüne, halka karşı takındığı şiddet ve sebebiyet verdiği ölümlü vakalar bir yana, özellikle 17-25 Aralık olayları karşısındaki tutumuyla da tamamiyle meşruiyet dışına düşmüştür. İktidarını dayandırdığı kurallarla bağını koparmış bir siyasal iktidara nasıl ''meşrudur'' denilebilir? O meşruiyet dışına çıkmış iktidara karşı yapılacak her türlü demokratik eylemler ve kitle gösterileri nasıl meşru olmamak olarak değerlendirilebilir? Anlayan beri gelsin!
AKP meşruiyetini yitirmiştir. AKP'nin bu durumda daha da baskıcı olmaktan başka bir çaresi de yoktur. Kutuplaştırma ve kutuplaşturarak ötekileştirme siyaseti ile kendi toplumunu konsolide ederek varlığını sürdürmeye çalışmaktadır. Dünyada örnekleri vardır, sadece seçim değil, sokak muhalefeti ile de hükümetler siyasi iktidardan uzaklaştırılabilmektedir. Türkiye'de olur olmaz ayrı konu, ama böyle bir muhalefeti meşru olmamakla suçlamak, meşruiyetini yitirmiş bir siyasal iktidarı hala ''meşrudur'' diyerek payanda olmaya çalışmak artık gizliliği kalmamış bir ''kaba AKP'cilik''tir. Sol gösterip sağ vurmaya çalışmaktır.
O kadar basit değil. Bir toplumun kendi kendini yönetebilmesi için o toplumun kendi kendini yönetebilecek kıvama ve yönetebilme becerisini kazanmasına bağlıdır. İşçi sınıfı adına işçi sınıfını yönetmeye kalkmak jakobenist bir tavırdır. Bu yüzden kapitalizm üretici güçleri geliştirmeye devam ederken, halk da demokrasiyi yani kendi kendisini yönetmeyi öğrenmelidir. Söylediklerimi bu şekilde değerlendirin.
Seçim ve sandığın önemi de burada yatmaktadır. Kendi oyuna, kendi haklarına sahip çıkamayan bir halkı sürekli yönetmeye çalışarak sosyalizm kurulamaz. Emperyalizmin dünyada egemenliğini sürdürdüğü bir ortamda üstelik geri bir ülkede, halkın kedi sorunlarına bile sahip çıkamadığı koşullarda demokrasiyi geliştirmekten ve halkın demokrasiye sahip çıkmasından başka bir yola sapılmamalıdır. AKP ne kadar yanlışlıklar içinde olursa olsun, AKP'yi sadece halk devirmelidir, seçimin önemi de burada ortaya çıkıyor. Halk kendi oyuna bile sahip çıkamayacak kadar yetersizlik içindeyse o ülkede sosyalizmi kurabilmek hayaldir.
Yapılması gereken demokrasiyi geliştirmektir. Halkı bu şekilde eğitmek, bilinçlendirmek ve enternasyonal siyasetlerle yerelliğin, ulusallığın çitlerine karşı çıkmaktır. Ulusal alanda demokrasiyi geliştirmek ve enternasyonal alanda dayanışma ve mücadeleyi güçlendirmek sosyalistlerin mücadele yöntemi haline getirilmelidir. Enternasyonal devrimcilerin devrimci perspektifi budur ve bu olmalıdır. Bu yapılmadığında Sovyetler Birliği'ndeki çıkmazları yeniden yaşamak durumunda kalırız.
Bu kadar söze ne gerek vardı? ''Kapitalizm iyidir hoştur, halkı bilinçlendirir ve kendi sorunlarına sahip çıkmayı öğretir'' deyip geçseydiniz! Böyle söylediğinizde solcu olduğunuz algısını yaratamadığınız için mi, lafı bu kadar dolaştırıp duruyorsunuz?
Kapitalizmi sürekli var eden, her krizden sonra bile tekrar tekrar çevrime sokan şey, onun kitlelere dayattığı ideolojik basıncıdır. Yoksa mülk sahipleri ile mülksüzler arasındaki bu sınıf mücadelesinde neden hala egemenliğini koruyabilmeyi başarsınlar? Aklınıza gelmiyor mu? Egemen sistemin yürütücüleri sınıfsal çıkarları kapitalizmde olmayan sınıf ve katmanları bu sistemin devam etmesinden yana bir tavır almaya nasıl yöneltebiliyorlar sanıyorsunuz? Böyle bir ideolojik basınç altında hangi halkın sınıfsal bilincine kitlesel olarak ve kendiliğinden sahip olabileceğine inanıyorsunuz? Böyle bir şey olabilir mi? Olabilseydi, 250 yıllık kapitalizm bugün de ayakta kalabilir miydi? Emperyalizm ve küreselleşme adı altında bütün dünya halklarını bir ahtapot gibi sarabilir, sömürebilir miydi?
''Demokrasiyi geliştirmek'' demek, böyle bir hedefi mücadelenin temel argümanı haline getirmek kapitalizmden, liberalizmden yana tavır koymak demektir. Siyasal devrim perspektifinden uzaklaşmak, ya da yadsımak demektir. Adını ne koyarsanız koyun, isterseniz proleter enternasyonalizm gibi parıltılı bir söylemde bulunun, hiç bir inandırıcılığınız olmaz. Bunun Marksizm'le de, Marksizm Leninizm ile de herhangi bir ilgisi yoktur.
Size farklı gelen her görüşe ''burjuva-liberal görüş'' deme alışkanlığından kendinizi kurtarmalısınız. Yazdıklarım Marks'ın görüşlerinin Sovyetler Birliği uygulamaları sonrasından da yararlanarak günümüz koşullarına göre yorumlanıştır. Enternasyonal düzeyde komünist toplumda devlet olmayacak ve insanlar kendi kendilerini yöneteceklerse böyle bir devrim insanı temel almalıdır. Daha farklı tipte bir insan yaratılmalıdır, buna kendi kendini yöneten bilinçli insan diyorum. Demokrasinin geliştirilmesinin önemi burada yatmaktadır. Sovyetler Birliği böyle bir deneme yaşamadan sosyalizmi kurmaya kalktığı için başarılı olamadı. Aynı hatalar yapılmamalıdır. Siz buna burjuva liberal görüş adını veriyorsanız, Marks'ın günümüz koşullarında yorumunu siz yapabilirsiniz.
Yazdıklarınızın Marks ile hiç bir ilgisi bulunmamaktadır. Özellikle SSCB'nin çözülüşünden bu yana, solcu sandığımız birtakım döneklerin sol-sosyalizm adına sempatizan kitlenin kulağına üfürdükleri saçmalıklardır bunlar. Hangi demokrasiden söz ediyorsunuz? Cumhuriyet tarihi boyunca işçi sınıfı hiç bu kadar örgütsüz kılınmış ve bu kadar baskıyla karşılaşmış mıydı? Ülkede her geçen gün gerici/dinci bir faşizm kurumlaşmaya çalışıyor, siz hala ''demokrasi gelecek dertler bitecek'' demeye getiriyorsunuz!
Burjuva-liberal görüş hayli ilerici kalıyor bu saçmasapan düşünceler karşısında!
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.