CHP'nin 18'inci olağanüstü kurultayı ATO Congressium'da başladı. Genel Başkan adayı Muharrem İnce ve Kemal Kılıçdaroğlu kurultayın yapılacağı salona geldi.
Kurultayın yapılacağı alan, delegeler ve partililer tarafından dolduruldu. 1218 delegenin genel başkanlık, parti meclisi ve disiplin kurulu seçimleri için oy kullanacağı kurultayda, Kemal Kılıçdaroğlu ve başkanvekilliğinden istifa eden CHP Yalova milletvekili Muharrem İnce genel başkanlık için yarışacak.
Kurultay Gezi Direnişi'ni anlatan belgeselle başladı, Roboskili aileler sloganlarla salona girdi.
CHP, Gezi eylemleri, Soma maden faciası ve Uluderede ölenlerin ailelerini de kurultaya davet etti. Uludereli aileleri temsilen 2si kadın, 2si erkek 4 kişi kurultaya katıldı.
Uluderede kardeşini kaybeden Veli Encü, CHP, Roboski katliamı nedeniyle hep bizimle birlikte oldu. Sayın Kılıçdaroğlu, katliamın 2nci günü taziyemizde bulundu. Bize davet gelince, tüm aileler de olumlu karşıladı. Bu kurultayda onlarla beraber olmak istedik. Kurultayda 34 yakınımızın fotoğraflarını ve afişler taşıyacağız. Roboskili ailelerin adalet için mücadele ettiklerinin mesajını vereceğiz dedi.
Sabah saatlerinde Roboskili aileler salona "katil devlet hesap verecek" sloganlarıyla girdi. Kurultayın açılışında da Gezi Direnişi'ni anlatan belgesel gösterildi.
Karneden görüldüğü gibi, merkez solda oy oranı yüzde 20-40 bandında gidip geliyor.
64 yıllık tarihçede çıtanın en çok düştüğü yıl, 2002
Solun dibe vurduğu o yıl, AKP iktidar oldu.
Yüzde 40 çıtasını ise iki kez aşabilmişler:
1957de İsmet İnönü ile
1977de Bülent Ecevit ile
Bu iki zirveyi iyi analiz etmek gerek.
Bir defa, görünen o ki, söylendiği gibi darbe sonralarının avantajlı partisi değil CHP
Hatta tersine 1961 ve 1980 müdahalelerinden 3er yıl önce çıkış yakalamış sandıkta; sonrasında gelen her iki müdahale de 1960larda ve 1980lerde yükselişi durdurmuş.
Yani darbeler, CHPye yaramamış.
1957, Menderesin inişe geçtiği dönemdi. Tarihi tahterevalli işlemiş, ekonomi tıkandıkça siyasette baskı artmıştı. Ve İsmet Paşa, bu baskının yol açtığı tepkiyi, CHP rüzgârına çevirmeyi başarmıştı. 27 Mayısta müdahale yerine seçim olsa, belki CHP tek başına iktidardı; müdahale sonrası koşullarda koalisyona razı oldu. Ve Batıda solun altın yılları sayılan 60larda eridi.
***
1971 darbesi farklı
O darbe, tersine CHPye ivme kazandırdı.
Neden?
Çünkü Ecevit, darbeye açıktan karşı koydu ve o sayede parlayıp 1973-77 tırmanışına imza attı. Kıbrıs harekâtının rüzgârını da sırtlayıp adını dağlara yazdırmayı, bir umut yaratmayı başardı.
Tabii 77 zaferinin başka dayanakları da vardı:
Bir defa seçkin bir aileden gelen Ecevit, seçkinci değil halkçıydı. CHPnin, tepeden inmeci değil, temelden yükselmeci bir solculuk yapması gerektiğine inanıyordu.
İkincisi, iktidar yolunu ilerici subayların müdahalesinde arayan asker-sivil darbecilerden tamamen kopmuştu. Kontrgerillanın hem hasmı, hem hedefiydi.
Üçüncüsü, alternatif bir kalkınma modeli doğurmuştu.
Beğenilsin, beğenilmesin, tekelci sermayeye karşı sendikalara, kooperatiflere, halk ortaklıklarına, küçük işletmeciye, köy-kentlere dayalı bir halk sektörü öneriyordu.
Toprak işleyenin, su kullananın vaadi, ortanın solunda kullanılmış en radikal slogandı.
CHP, Batılı sosyal demokrat partiler gibi, arkasına sendikaların desteğini almış, yüzünü kentlere dönmüş, TİP tabanından olduğu gibi AP tabanından da oy devşirerek 1977de tek başına iktidarın eşiğine gelmişti.
***
Yukarıdaki karne, 2000lerdeki eriyişi açıkça ortaya koyuyor. Parti, yüzde 25 çıtasının oralarda can çekişiyor.
Bu tablonun bize öğrettiği şu:
CHP ne zaman darbeci zihniyetten ve merkezden uzaklaşıp baskıya direnen, alternatif üreten, değişim isteyen, sivil, halkçı, sol bir çizgiye yaklaşsa, kitlelerden oy aldı.
Merkeze yamanmalar, darbeler, bölünmelerse partiyi eritti.
Bu tarihsel bilanço, Türkiyenin en hayati seçimine doğru gittiğimiz dönemde CHPnin yapması gerekeni de ortaya koymuyor mu?
***
Merkez sol lafı bile sorunlu
Eskiden polis işkencesi için, Götürürler Merkeze/dövdürürler herkese diye bir tekerleme söylenirdi.
CHPyi belediye ve Cumhurbaşkanlığı seçiminde merkeze götürenler, seçmene dövdürdüler. Sonucu gördüler.
Bundan böyle yapılması gerekeni Kemal Kılıçdaroğlu tabiriyle söyleyeyim:
Adam gibi, tıpış tıpış sola dönmenin vaktidir.
CHP'nin 18'inci olağanüstü kurultayı ATO Congressium'da başladı. Genel Başkan adayı Muharrem İnce ve Kılıçdaroğlu kurultayın yapılacağı salona geldi.
Kurultayın yapılacağı alan delegeler ve partililer tarafından dolduruldu. Bin 218 delegenin genel başkanlık, parti meclisi ve disiplin kurulu seçimleri için oy kullanacağı kurultay, Kemal Kılıçdaroğlu ve başkanvekilliğinden istifa eden CHP Yalova milletvekili Muharrem İnce genel başkanlık için yarışacak.
Dün kurultaya ilişkin açıklama yapan Haluk Koç, Parti Meclisi seçimlerinde çarşaf liste uygulanacağını kaydetmişti.
Öte yandan, kurultayın yapılacağı salon ve etrafı afişlerle donatılmış durumda. 'Güçlü CHP, güçlü demokrasi, güçlü Türkiye' pankartları salonun bir çok yerine asıldı. CHP'de kurultayın teması "Birlik ve kardeşlik", "CHP'de demokrasi, Türkiye'de demokrasi", "Ülkede özgürlük, ülkede hukuk devletinin egemen olması" olarak belirlendi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu divanı oylamaya sundu. 50 delegenin önergesiyle sunulan divan oy birliğiyle kabul edildi.
CHP Kurultayı Muharrem İnce konuşuyor
11.18 Kılıçdaroğlu 944 Muharrem İnce 177 imzayla genel başkanlığa aday gösterildi
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu kongrenin açılış konuşmasını yaptı.
Kılıçdaroğlu divanı oylama sundu. Divan oy birliği ile kabul edildi. Divan başkanı Engin Altay olarak belirlendi.
2 ADAY YANYAYA OTURDU, PARTİLİLERE BİRLİKTE SELAMLADI CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 18'inci olağanüstü kurultayın yapılacağı salona geldi. Kılıçdaroğlu salona eşi Sevim Kılıçdaroğlu ile birlikte geldi. Kurultay alanında CHP lideri Kılıçdaroğlu ile genel başkan adayı Muharrem İnce yanyana oturdu. İnce, Kılıçdaroğlu'nu ayakta karşıladı.
Kurultayın yapılacağı salonda 'Soma'da hayatını kaybeden maden işçilerinin, Uludere'de hayatını kaybedenlerin ve Gezi Parkı eylemlerinde hayatını kaybedenlerin aileleri de katıldı. Ailerin salonda bulunduğu anonsu ayakta alkışlandı. Gezi Parkı'nda hayatını kaybedenlerin ailelerin geldiği anonsunun ardından 'Her yer Taksim, her yer direniş' sloganı atıldı.
PARTİLİLERİ BİRLİKTE SELAMLADILAR Kemal Kılıçdaroğlu ve Muharrem İnce, kurultaya katılan partilileri ve delegeleri birlikte selamladı. Öte yandan eski genel başkan Deniz Baykal, Kılıçdaroğlu ve İnce'nin yanına gelerek, başarılar diledi.
ULUDERELİ AİLELER CHP KURULTAYI'NDA CHP'nin Kardeşlik Kurultayı'na davet edilen Uludereli Aileler de salona geldi.
Uludere'de ölenlerin aileleri de CHP kurultayına davetliydi. Aileleri temsilen bir heyet kurultay salonuna geldi. Aileler, salona "Katil devlet hesap verecek" sloganları ile girdiler ve kendilerine ayrılmış yere oturdular.
GEZİ ŞEHİTLERİ UNUTULMADI Kurultay'ın yapılacağı salonun önünde Gezi Şehitlerinin posterleri yer aldı.
SARIGÜL ALKIŞLARLA GİRDİ Mustafa Sarıgül'ün salona girişi alkış ve sloganlarla oldu Salon, "el ele, kolkola, omuz omuza" sloganlarıyla karşıladı.
KILIÇDAROĞLU, TORUNU VE EŞİ İLE ELELE ÇIKTI Kılıçdaroğlu, saat 09.50'da evinden yanında torunu ve eşi Selvi Kılıçdaroğlu ile elele çıktı. Kısa bir açıklama yapan Kılıçdaroğlu, ''Güzel bir kurultay olacak. Hep beraber bunun tanığı olacağız'' dedi.
BAKIRKÖY ODA ORKESTRASI İLE BAŞLADI CHP kurultayı, Bakırköy belediyesi oda orkestrasının mini kongresi ile açıldı.
KILIÇDAROĞLU ÇAV BELLA İLE GİRDİ Kemal Kılıçdaroğlu, saat 10:00 sıralarında Bakırköy Belediyesi oda orkestrasının konseri sırasında Çav bella çalınırken girdi, alkışlar ve sloganlarla girdi.
CHP'nin sloganları sol, kişileri sağ, politikaları karmakarışık olduğu sürece iktidar yüzü göremeyecek. CHP bu duşunu değiştirmedikçe ve 100 yıl öncesinin kişi ve söylemlerini kutsallaştırdığı sürece ana muhalefet partisi olarak kalmaya en büyük adaydır. Eğer bu yapı değişmezse ayhı dil ve ritüelleri daha tutarlı bir biçimde savunan MHP'nin CHP'yi zorlayacağını düşünüyorum. Türkiye'yi AKP'ye mahkum eden de CHP'nin ne olduğuna bir türlü karar verememesidir. Özgürlük ve demokrasi 100 yıl öncesinin siyasetini kutsamakla toplumda inandırıcı bulunmaz. İnanmadıkları da CHP'nin her seçim yenilgisiyle doğrulanıyor.
Kurultayı izliyorum. İki genel başkan adayını da sonuna kadar izledim. Kurultay öncesinde Muharrem İnce'nin ulusalcı-solcu bir lider görünümünde olmasına rağmen bir kadro hareketiyle genel başkanlığa aday olmamasının dezavantajı olduğunu düşünüyordum. Geçenlerde Şirin Payzın'ın NeOluyor programında da izlediğimde bende daha çok yerel bir lider izlenimi uyandırmıştı. Onun da ideolojik derinliği yoktu ve önemli konularda net düşüncelere sahip değildi. Kılıçdaroğlu konusunda ise uzun zamandır sosyal demokrat bir partinin genel başkanı olamayacak çapta biri olduğunu düşünüyordum. İyi niyetli, dürüst ve namuslu olmak sol bir siyaset için hiç kuşkusuz yeterli değildi.
Bugünkü konuşmalardan sonra Muharerrem İnce beni pek fazla yanıltmadı. Partiye yönlendirdiği eleştirilerin pek çoğunda haklı olduğunu, hitabetinin iyi, parti üyelerine umut ve heyecan verebileceği izlenimi de uyandırdı. Ama bana göre hala yerel lider özelliklerini aşamayan bir yanı vardı ve o da, tekrar olacak ideolojik derinlikten yoksunluğuydu.
Kılıçdaroğlu İnce'yi dinlerken gayet sakindi. Sürekli gülümsüyordu. Sakin bir konuşma yapacağını sanmıştım. Ama o ne; İnce'nin ''parti sağa kayıyor'' eleştirilerinden o kadar rahatsız olmuş ki, konuşmasına hışımla ve oldukça savruk başladı. Savruktu, dağınıktı, düzensizdi, ve şaşkınlığın dışa vurumuydu. Umduğumdan kötü bir konuşmaydı. Sanki parti kurultayında değil, alıştığımız miting konuşmalarında yaptığı gibi yüzeysel bir içerikle köy kahvesinde konuşuyor gibiydi. Sağcı olmadığını söylemek istiyor, örnekler vermeye çalışıyor, yüzeyselliğinin farkında olacak ki, ''sol ve sağ kavramlarına daha sonra geleceğim'' diyordu.
Sağ ve sol kavramlarına konuşması bitene kadar hiç gelmedi. Yapılan eleştirilere derinlikli hiç bir yanıt da vermedi, veremedi. ( Bana göre böyle bir birikimi yok.) İktidara gelmenin yolunun sağcı adaylardan, ''çok çalışmaktan'', tek seslilikten geçtiğini savunuyor gibiydi.
Şu anda seçim sonucu belli değil. Bu konuşmalardan sonra ve daha öncesinden bile seçimi Kılıçdaroğlu'nun kazanacağı belli. İnce'den daha yetenekli, daha birikimli, daha bireysel niteliklere sahip biri olduğu için mi? Hayır! Hiç ilgisi yok. Partilerin demokratik bir yapıya sahip olmadıklarından, parti başkanlığı sultasının partilerimizin tamamında hakim olmasından kazanacak, Kılıçdaroğlu! Parti başkanlığı ona böyle bir güç veriyor. Kılıçdaroğlu bu güç sayesinde M.İnce'yi alt edecek ve genel başkanlığını sürdürecek. Ama bu Kılıçdaroğlu'nun bu kurultaydan 2015 seçimlerinde partisini iktidara taşıyacak bir enerji yarattığını söyleyebilmek mümkün olacak mı? PM belli olmasa bile şimdiden buna rahatlıkla ''hayır'' diyebilmek mümkün.
Kılıçdaroğlu kazandı, CHP kazandı mı 2015 seçimlerinde göreceğiz. Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından bugüne kadar uyguladığı siyaseti bundan sonra da devam ettireceğini anladım. Delegeler parti meclisine kimleri seçer önemli ama, Kılıçdaroğlu'nun sağcıları parti meclisine giremese bile milletvekili adayı yapılacaktır ve vitrine yerleşeceklerdir. Böyle bir vitrin de CHP'nin solculuğunu yine tartışılır hale getirecektir.
Kılıçdaroğlunun konuşması, bu anlamda kararlılık arz ediyordu. Rakı masasında Türkiyeyi kurtaranları temizleyeceğim, yerel yönetimlere özerklik (mahalli idarelerin yetkinleşmesi) vereceğim, kısa vadede somut ve gerçekçi ekonomik projeleri halka arz edeceğim, din ve dinin içtimai ruhuna temelden karşıtlık algısını kıracağım, toplumun her kesimini kucaklayacağım ve bunu samimi biçimde yapacağım diyordu. Ve bu samimiyeti tescilleme adına, somut bir hareket planı ortaya koyuyordu.
Şemsi Tebrizinin bir sözü geldi aklıma; Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir diye sakın endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının, üstünden daha iyi olmayacağını?
Tabular tabular! Her adımda şuura dur emrini veren bir jandarma neferi. Her kapının arkasında, elinde bıçak, bekleyen bir harem ağası. Düşünme! Düşüneni iftiranın ve sefaletin lağımında boğduktan sonra ellerimizi yıkayıp, efendim bizde filozof yetişmiyor diye ah u vahlar der üstad Cemil Meriç...
Değişim gelişimin temelidir. Ve değişim, ya da değişimi arzulamanın kendisi; önyargı zincirleriyle bağlanamayacak kadar mühimdir.
***
Bir çok siyasi hareketin kongre ve kurultaylarını izlemiş biri olarak, hayatımda ilk kez bir CHP kurultayını izledim. Türkiyede ki müspet kutuplaşma içinde, meselelere bağımsız bakma şiarını yaşam gailesi edinmeye çalışan biriyim ve İslam düşüncesinin temel prensip ve içtimai mahiyetiyle amel ederken, ilk kez bir CHP kurultayına katılmış olmamın en temel nedeni, kurultayın kodlandığı bir kavram oldu. Bu kavram değişim kavramıydı.
Değişim, nerede baş gösterirse göstersin; desteklenmelidir. Ki, bu değişim halkın yararına ise...
***
Kurultay salonuna girdiğimde, Roboskiyi unutma, unutturma sloganı atan Roboskili aileleri gördüm. Televizyonda Roboski dediğimde; Türkiyede öyle bir yer yok, orası Uluderedir şeklinde vücut bulan garip tepkiler görmedim. Roboskili ailelerin katılımı ve gezi belgeselinin yayınlanması akabinde, konuşmalar başladı.
***
Sanıyorum ki, AKPde bir genel başkan adayı çıkıp Muharrem İncenin tonlamalarıyla Erdoğanı eleştirseydi, ertesi gün paralel yapı mensubu olduğu iddiasıyla tutuklanabilirdi. Esasen, CHP kurultayını demokrasi açısından okursak, Türkiyenin en demokratik eylemlerinden birinin vuku bulduğunu ifade etmemiz gerekir.
CHPnin sağa kaydığını ifade eden Muharrem İncenin bu yaklaşımına destek veren bir CHPli Dilek Akagün Yılmaz, Mehmet Bekaroğlu isminin partiye katılımı üzerinden bir eleştiri gerçekleştirmişti. Dilek hanıma göre, Bekaroğlu sağcıydı. Sağ ve sol gibi kavramları dindarlıkla doğru orantılı okumanın yarattığı bu garip çıkışa paralel olarak, anneannemin sağcı ya da solcu olması durumunu düşünmüştüm. Namaz kılmak kişiyi sağcı yapıyorsa anneannem sağcı, elindeki ekmeği koşulsuz paylaşması kişiyi solcu yapıyorsa anneannem solcu, Allah emretti diyerek harama el sürmeyişi kişiyi gerici yapıyorsa, anneannem gerici oluyordu.
***
Bu yaklaşım biçimini tartıya koyarsak, namaz kılıp, Kuran esaslarıyla amel etme gayreti içinde olduğum için sağcı, eşitliği ve özgürlüğü savunduğum için solcu, tüm bunları bir arada yapmaya çabaladığım için de eklektik oluyorum sanırım. Bekaroğlu elbette eleştirilebilir. Ama bu düzeyde bir tartışmanın içine malzeme yapılması, esasen CHPnin yapmaya çalıştığı şeyin, ve belki de bir çok kesimin ilgi ile takip edeceği gelişimi yaratacak değişim dinamiklerinin oluşmasını engelleyici rol oynayabilir.
***
Kılıçdaroğlunun konuşması, bu anlamda kararlılık arz ediyordu. Rakı masasında Türkiyeyi kurtaranları temizleyeceğim, yerel yönetimlere özerklik (mahalli idarelerin yetkinleşmesi) vereceğim, kısa vadede somut ve gerçekçi ekonomik projeleri halka arz edeceğim, din ve dinin içtimai ruhuna temelden karşıtlık algısını kıracağım, toplumun her kesimini kucaklayacağım ve bunu samimi biçimde yapacağım diyordu.
Ve bu samimiyeti tescilleme adına, somut bir hareket planı ortaya koyuyordu.
***
Ben Dersimli Kemalim derken, önemli bir mesaj verdi Kılıçdaroğlu. Ve benim gözlemlediğim kadarıyla, yapmayı arzuladığı reformların, sağa kayma, Atatürkten taviz verme olarak kodlanıp, hayata geçirilemeyişine öfkeliydi. Halkçı sol ile bireyci sol diye iki ayrım ortaya koydu. Bir tarafta ego tatmininden ibaret bir sol, öteki tarafta ise ortak üretim ve paylaşım şiarına dayanan sol. Aslında solu üretim ve ekonomi üzerinden okuyarak, kendisini eleştiren ve eleştirirken sol adına bunu yapanların unuttuğu bir gerçeği hatırlattı. Sağ ve sol kavramları; inançsal, yaşam modeli ya da kültürel dinamikler üzerinden değil, ekonomi üzerinden okunabilir kavramlardı. Anlayabilene Marksizm dersi verildi kürsüde...
***
Toplumla arasına duvar örmemiş bir devletin tesisine dayanan devletçilik, tüm inançlara saygı ve hoşgörü esası ile, devletin inançlara eşit mesafede konumlanmasını koşullayan bir laiklik, toplumu tek parça görmek, devletin toplumu kast ve ırksal kimliğinden ziyade, mensubiyet üzerinden tanımlaması anlamına gelecek bir milliyetçilik, müşterek üretim ve müşterek paylaşımın ekonomisini tesis eden halkçılık, sürekli değişim ve ilerlemenin, statükoya karşı konumlanmanın ruhunu oluşturan devrimcilik, zamanın ruhuna ve bugünün temel ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir siyasi merkez üretebilir.
Kendisine tapınılan bir devlet yaratma adına istismar edilen devletçilikle, bir ırksal kimliğin ötekiler üzerinde hegemonya kurmasını sağlayacak şekilde yorumlanan bir milliyetçilikle, inanç ve inanç mensubuna karşıtlığı devlet politikasına dönüştüren, seçkin bir zümrenin hegemonyasını öngören bir laiklik anlayışı ile, sadece seçim zamanı hatırlanan halka yönelik saltpropoganda ifadesi olarak görülen halkçılıkla, bir yere varılamayacağını, ve üstelik bu statik okumaya itirazı Atatürk düşmanlığı olarak kodlamak sureti ile, ne tür bir refleksin arkasına saklanıldığını görmek mümkün.
Kılıçdaroğlunun bir cümlesi bunu tanımlıyordu belki de; ben Kenan Evren Atatürkçüsü değilim!
***
Kuran-ı Kerim, Fatır suresi 5. Ayette Allah ile aldatanlar şeklinde bir ifadeyle, kitlelerin yön ve ivmesini kendi egosal ihtiraslarına göre şekillendirme sorununu tanımlar. Türkiye, böyle bir süreçten geçerken, geçmişten beri süre gelen ve Kenan Evren zihniyetiyle anıtlaşan Atatürk ile aldatma hastalığının, zamanı ıskalayan; değişmiş koşul ve gerçeklikle çelişen dinamikleri dayatan bir dil üretmesine kısaca statüko diyoruz.
Bir gözlemci olarak, değişimin, gelişimin temel dinamiği olduğu gerçeğini unutmadan, CHP adına değil, Türkiye adına anlam taşıyan bu kurultayın sonucunun, hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum.Partinin genel başkanı tarafından rakı masasında Türkiyeyi kurtaranlar başlığında özetlenen eleştiri yapılırken, rakı kadehi kaldırıp resmeden anlayışın; anlatılmak istenene direnişi anlamsızdır. Anlamlı olan, mevki ve makam arayışlarından sıyrılıp, yaşanan kaotik süreçten çıkış ve ısrarla altı çizilen üretim ekonomisinin tesisi için gayret etmek olmalıdır. Belki de Türkiyenin kurtuluş reçetesi bu olacaktır. Elbette, bu değişim toplumun hücrelerine kadar hissedilir hale geldikçe, bir seçenek olarak CHP, tüm toplumsal kesimlerin önyargılarından arınmasını sağlayarak, Türkiyenin en önemli siyasi seçeneğine dönüşebilecektir.
Özetle, mahallenin dışından bakarak gördüklerim bunlardır. Hayra ve halkın yararını tesise hizmet etmesini temenni ettiğim bu kurultayı tebrik ederim...
Cumhuriyet Halk Partisi'nin 18. Olağanüstü Kurultayı'nda Parti Meclisi seçimlerinin resmi olmayan sonuçları açıklandı.
CHP Kurultayı'nda Parti Meclisi seçimlerinin resmi olmayan sonuçları açıklanırken kesin sonuçların Çankaya İlçe Seçim Kurulu tarafından pazartesi günü açıklanacağı belirtildi.
Kılıçdaroğlu'nun anahtar listesinde olmayan Fikri Sağlar, Manisa Milletvekili Özgür Özel, eski CHP İstanbul İl Başkanı Ali Özcan, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu da PM'de yer aldı
Resmi olmayan sonuçlara göre CHP PM'de yer alan 52 isim ve aldıkları oy sayısı şu şekilde oldu:
"İhsan Özkes 665, Şafak Pavey 642, Veli Ağbaba 619, Tuncay Özkan 605, Durdu Özbolat 588, Tekin Bingöl 583, Haluk Koç 564, Volkan Canalioğlu 555, Kadir Gökmen Öğüt 551, İlhan Cihaner 518, Ercan Karakaş 502, Onursal Adıgüzel 497, İdris Yıldız 489, Levent Gök 488, Özgür Özel 482, Mehmet Ali Susam 475, Candan Yüceer 473, Faik Öztrak 458, Bülent Tezcan 457, Şenal Sarıhan 450, Aytun Çıray 449, Fikri Sağlar 448, Gülseren Onanç 445, Zeynep Altıok 444, Zekeriya Temizel 440, Elif Uzunşimşek 439, Gül Çiftçi 429, Sena Kaleli 422, Serpil Öztürk 422, Engin Özkoç 417, Enis Berberoğlu 408, Gürkut Acar 407, Halit Toraman 406, Nihat Matkap 401, Yakup Akkaya 401, Sezgin Tanrıkulu 400, Ahmet Ertuğrul 394, Gürsel Tekin 388, Cemal Canpolat 382, Ümran Köksüz 382, Ekrem Kerem Oktay 379, Didem Gültekin 377, Alaattin Yüksel 374, Ezgi Akar 363, Bülent Kuşoğlu 361, Rana Bozkurt 354, Aykut Erdoğdu 350, Hüseyin Yaşar 348, Fevzi Gümüş 347, Yasemin Öney Cankurtaran 346, İrfan Önal 343, Ali Özcan 334."
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.