Eski PKK, 12 Eylül öncesi Türkiye sosyalist hareketinin Maocu halk devrimi, köylü devrimi stratejisine bağlıydı. 12 Eylülün hemen sonrasında PKKnın önemi de, hem Türkiye hem de Ortadoğunun ortasında devrimci kıvılcımı çakabilme yeteneğinde olmasıydı. O kıvılcımı çakabilirdi de. Bölgesel düzeyde, Türkiyenin liderliği hemen alabileceği bir bölgesel devrim, jeopolitik olarak mümkündü. Ancak, PKK, bir taraftan Türkiyenin karşı hamleleri, öte taraftan ABDnin Irak politikası nedeniyle, hem içeride, hem de bölgede, geri bir stratejiyi benimsemek durumunda kaldı. Anımsanacağı üzere, 1990lardan itibaren, kendine özgü sosyalist çizgiden, demokratik mücadele alanına geriledi.
PKK ve Kürt hareketi demokratik alana o kadar geriledi ki, mücadele son yıllarda demokratik özerklik, Kürtçe eğitim, gibi kavramlarla özetleniyor. Diğer ülke Kürtleri, mesela Barzani-Talabaninin Irak Kürdistanı da, bilindik özerklik ve olası bağımsızlık hedefi dışında bir stratejiye sahip değillerdir. Üstelik, özerklik ya da ileri de olabilecek bağımsızlık, nasıl ve kimlerin sayesinde olursa olsun, önemli görünmüyor onlar için. ABD-İsrail destekli bir özerklik, olursa, bir de bağımsızlık maksimum programları olmuştur.
Elbette, PKK, Türkiye sosyalist hareketiyle geçmiş bağlantısı nedeniyle, en azından Maoculuk dolayımıyla, sosyalist bir söylemi de kullanabiliyor. Ama, hem içeride, hem bölgede, Kürtler çoktan demokratik alana gerilemiş durumdadırlar. Demek ki, artık bir kıvılcım çaksalar bile, bu kıvılcım, olsa olsa demokratik özerklikler, demokratik bölgeler anlamında olabilecektir ancak.
PKKnın iyice gerilemesi derken elbette örgüt ve öncü olarak gerilemesini kastediyoruz. Kürt halkının kendi toplumsal geriliği, zaten geçmişte olduğundan az olsa da, bu gün de bir olgudur. Gerileyen, yoksul ve kırsal Kürt proleteryasının öncülerinin gerilemesidir bu. Bu gerileme, Abdullah Öcalanın mahpusluğuyla birlikte, resmi hale de gelmiştir.
Kürtlerin demokratik alana, görevlere gerilemesi, stratejik açıdan sorunlarla doludur. Birincisi, demokratik görevler, ya da demokrasi sorununun çözümü, sosyalist devrim sürecine girilmesini gerektirir. Açıkça ve basitçe yazalım: Demokrasi sorunu, en azından yüz yıldır, sosyalist devrim sürecinin içinde çözümlenebilecek bir sorun haline gelmiştir. Kürtlerin varolan demokrasi içinde kendi demokrasi sorunlarını çözmeleri, mutlaka; 1)Ya Türkiyenin sosyalistleşmesi, 2) ya da, Türkiyeden ayrı, ya da Türkiyeden koparak, kendi sosyalist devrimlerini yapmalarıyla mümkündür. İkinci şık nesnel olarak zordur.
Demek ki, Kürtler kendi demokrasilerine ulaşmak için ya sosyalist Türkiye yönünde harekete edecekler, ya da, sosyalist olamayan Türkiyeden ayrılarak nesnel olarak zor olan kendi sosyalist devrimlerini yapmak zorunda kalacaklar. Yok eğer, ille de, en azından kısa vadede, Türkiye ve Suriyede, Irakta olduğu gibi, hatta İranı da dahil edebiliriz, özerklik elde edelim hedefinde koşacaklarsa, umarız ki, mutlaka Sovyet ya da Yugoslav modeli türünden bir sosyalist federasyon akıllarında vardır. Ancak, bu çözüm de mutlaka sosyalist devrimi varsaymakta, gerektirmektedir. Tekrar sosyalizm sorununa dönmüş oluruz.
Anımsatalım: Gerek Sovyetler Birliği gerekse de Yugoslavya (Slav birliği demektir), içinde bağımsız olan sosyalist cumhuriyetlerin (milletler) federasyonuydu. Her cumhuriyetin içinde de milliyetlerin kendi özerk yönetimleri bulunmaktaydı (Öyle kanton gibi laflara pek gerek yok, onlar İsviçrede vs. oluyor!).
Demek ki, Kürt hareketi ve Türkiye ve Rojava Kürtlerine öncülük eden PKKnın demokrasi ve demokratik özerklik hedefi, ne kadar geri ye çekilmiş stratejik hedefler olursa olsun, yine de, mutlaka, sosyalist devrim sürecini varsayar, gerektirir. Demokrasi, sosyalizm olmadan, olsa olsa, bir devletin dış bir güçle desteklenen özerkliği (Irak Kürdistanı gibi), ya da, bizzat, AKP gibi bir hükümetle müzakere çerçevesinde kalabilir. Bu müzakere ise şunun pazarlığına dayanır ancak: Sen minimum demokrasiyi iste, ben de tüm diğer tüm demokratlarla sosyalistleri biçeyim!
Daha açık yazalım. Çözüm süreci ve müzakereler AKPliler ile yapıldığına göre, Kürtlerin minimum demokratik talepleri, tüm Türkiyenin varolan geri demokrasisini bile yoketme pahasıyla karşılanabilecektir. Kürtler bir adım ilerlerken, tüm Türkiye, iki adım gerilemek durumundadır. Çünkü, Kürtlerin demokratik açıdan bir milim ilerlemesi, Türkiyenin hem demokrasi hem de sosyalizm mücadelesi açısından onlarca yıl gerilemesiyle olanaklı hale gelmiştir.
Türkiye, Kürt halkına küçük bir demokrasi için, onun öncüsüyle müzakere sürecinde, beşikte türbana geçmiş, aydınını, bilim adamını, santçısını bitirmeye başlamış, en basit demokratik hakların dahi engeller olmuş, içeride ve dışarıda dinci katil sürülerini destekleyen bir ülke haline gelmiştir.
Çünkü, birileri kendi minimum demokrasileri uğruna, iktidarı birilerine altın tepside sunmuş, hatta, zaman zaman hükümete karşı darbe yapılmasını bile önler hale gelmiştir. Hükümete darbe yapılmasın elbette...Sosyalistler darbeye değil, kitleye, halka, onlardan çıkan sınıfa itibar ederler. Darbeciler, halkın, kitlenin ya da sınıfın yanındaysalar, dışarıdan gelen olumlu politik bir değere sahip olabilirler. Bu da onların kitleye kendi katılım tarzları anlamına gelir. Ama, birilerinin, birilerine böyle desteği, üstelik de minimum demokrasi için, bırakın Kürtlere yarar sağlamayı, tüm Türkiye ve Ortadoğu halklarını yüz yıl geriye atar.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.