5 Mayıs 2007 tarihiyle anılan ilk mutabakatın görünen özneleri, dönemin Başbakanı Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Büyükanıt'tı.
Cumhurbaşkanlığı seçimine giden süreçte, Cumhuriyet mitingleri yüzbinleri buluştururken ve Türkiye'nin Genişletilmiş Ortadoğu Projesi'nde alacağı pozisyon yeni bir aşamaya doğru ilerlerken, "saray siyaseti" devreye girmişti.
Kapalı kapılar ardında yapılan görüşmeyi, iki önemli devlet adamının kişisel husumeti üzerinden anlamaya çalışmak saflık...
Orada AKP'nin "Yeni Türkiye"si, emperyalizmin bölge ihtiyaçlarının karşılanması, Körfez sermayesinin ülkeye akışı, dinselleşme vs. hepsi masadaydı da, konuşulanlar muhtemelen gizli çekim kasetlerin içeriğiydi.
Birinci Dolmabahçe Mutubakatı ile, Türkiye için öngörülen yol haritasından bir sapma olmaması sağlandı.
Gelelim ikincisine...
Bu kez takvimler, 28 Şubat 2015'i gösteriyor.
Gündemde Başkanlık Rejimi ve özerklik var; AKP rejiminin sürekliliği ve Kürdistan hedefinin güncelliği var; İmralı ve Kandil ve Beştepe var; seçimler var; Musul ve Rojava var.
Ayrı gündemler, ayrı perspektifler, özgün ve özgül ağırlıklar, kaotik bir dönemde nüfuz alanını genişletme kaygısı, Dolmabahçe mutabakatının arkaplanını oluşturuyor.
Ve sonra Sayın Buldan açıklıyor...
"İç Güvenlik Paketi Meclis'te muhalefet ettiğimiz içerikte geçmeyecek."
Eminim birinci mutabakatın ardından Büyükanıt da çevresindekilere şöyle seslenmiştir:
"Erdoğan cumhurbaşkanı olmayacak."
Bu saray siyaseti, yetmiştir...
Saray siyaseti bugün, anayasa pazarlığıdır.
Özerkliği ya da başkanlığı ucuza vermeme çabasıdır.
Musul'dur, Rojava'dır, Irak'tır, Suriye'dir.
Emekçinin kavgasının, laiklik ve özgürlük davasının saray siyasetinde yeri olmaz.
Saraylarda, ülke yurttaşları arasındaki eşitliğin nasıl sağlanacağı konuşulmaz.
Saraylarda, Türkiye'nin, Türkiye yurttaşlarının değil, saraylıların çıkarları masadadır.
Emekçi halkın çıkarlarını devreye sokacak bir siyasi odak ihtiyacı gündemdedir. Bu muazzam bir boşluktur. AKP'nin mezarını kazar. Dolmabahçe mutabakatlarının bitişini temsil eder. Saray kapısında haber bekleyenleri hizaya sokar. Herkes hesabını ona göre yapar.
Daha önce de yazdık, şimdi tekrar edelim.
2015 Türkiye'sinde sosyalistler, siyaset alanını kendi dışındaki güçlere bıraktıkları, siyasi bir odak olmaktan imtina ettikleri durumda kaybederler.
Bu görüntü AKP'ye payanda olmanın bir başka örneğidir. Demirtaş ya bu görüntüyü içine sindirecek, ya da o partinin başında durmayacak! Kimi kandırdıklarını sanıyorlar, bu kaçıncı destek, bu kaçıncı payanda! AKP şu son iki seçimi kazandıysa kürt ulusalcılığının yanlış siyasetlerinin bunda payı hiç de az değil. Yine seçime giriyoruz ve yine havuç siyasetine kurban oluyorlar. AKP her defasında kürtlere cambaza bak diyor! Bir olur, iki olur da; bu kaçıncı?
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.