Ağırdır, Erdoğan'ın seçim hedefini değerlendirdi: AKP asla 400 vekil çıkaramaz
KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, Haziran seçimine yönelik tahminleri BirGüne yorumladı; AKP hiçbir matematik şart altında 400 milletvekiline ulaşamaz, dedi
ÖMÜR ŞAHİN KEYİF
Türkiye 7 Haziran seçimine odaklanırken, 8 Haziran Haziranda Meclisteki sandalye dağılımının nasıl olacağı ciddi bir merak konusu. HDPnin seçime parti olarak girme kararı, Erdoğanın 400 vekil talabi de seçimi kritikleştiriyor.
Öte yandan Erdoğanın Ne Kürt sorunu ya çıkışı da milliyetçi oylara ilişkin bir kaygı duyduğuna yönelik bir işaret olarak algılandı. Hemen ardından, önceki gün KONDAnın Genel Müdürü Bekir Ağırdırın, İlk defa AKP karşıtları yandaşlarından daha fazla açıklaması da heyecan yarattı. Türkiyenin en deneyimli araştırmacılarından biri olan Bekir Ağırdırla hem bütün bu hesapları hem de bahsettiğimiz gelişmeleri konuşmak için buluştuk. HDPnin barajı aşıp Meclise girme ihtimalinin yüksek olduğunu söyleyen Ağırdırın, mevcut hesapların yanıltıcı olmaması için yaptığı uyarılar önemli.
>>Önümüzde alelade bir seçim olmadığını, seçimin ülkenin geleceğini belirleyeceğini söylüyorsunuz. Neden?
Ben hep üç seçimlik seçim rallisi diye baktım. İkisini yaptık üçüncüsü de önümüzde. Türkiyenin, uzun bir sürecin ürettiği siyasi ve toplumsal sorunları var. Türkiye bu sorunları görmezden gelerek veya devletin yönetim nizamını bu sorunlara göre yeniden reforme etmeden eskisi gibi yürüyemeyeceği bir yere doğru yaklaşıyor. Bu 7 Haziran mı olur 2016 mı bilemem...
>>İlk defa AKP karşıtlarının, yandaş sayısını aştığını açıkladınız... Karşıtların oranı yüzde 35, yandaşlar yüzde 25... Bu ne demek?
Siyasi kutuplaşma dediğimiz şey herhangi bir problemi, problemin kendi dinamik ve unsurlarıyla boyutlarıyla tartışarak muhakeme ederek karara varmak değil, siyasi pozisyonuna göre kategorik olarak pozisyon almaktır. Biz bunu altı yıldır ölçüyoruz. Siyasi kutuplaşma eksenini de Ak Parti yandaşlığı ve karşıtlığı olarak tarif ediyoruz. Öncelikle, toplumda, her şeye kutuplaşma penceresinden bakanların oranı artıyor, yüzde 65e geldi. İkinci önemli değişiklik, şimdiye kadar Ak Parti yandaşları daha fazlayken, şimdi karşıtları çoğaldı... Üçüncü bir değişiklik de Ak Parti karşıtlığı-yandaşlığı diyebileceğimiz bu eksen, giderek Tayyip Erdoğan karşıtlığı-yandaşlığına dönüşüyor. Ama bu, bütün toplumu açıklamaz. Toplumun hâlâ üçte biri, serin kanlı duruyor, herhangi bir problemi problemin kendi dinamikleri üzerinden değerlendiriyor...
>>Bunun oya dönüşümü nasıl olur?
Kutuplaşmanın parti oylarıyla alakası yok. En fazla, o kutuplaşma oranlarının partilerin çekirdek oylarının da oranları olduğunu söyleyebiliriz. Ama partinin oyları çekirdek oylardan ibaret değil.
>>Diğer oylar neler?
Birinci halkam çekirdek; fikren gönlüyle bizimle beraber. İkinci seçmen grubu, sempatizan; yüzde yüz gönlü rahat olmasa bile oy veriyor... Sonra bir gri alan var. Kimseye ait değil. Ve bir kabuk var, asla oy alamayacağın. Bir partinin çekirdek seçmeniysen ve eleştirmeye başladıysan bir adım geri, sempatizan seçmen alanına gidiyorsun. Şikâyetin devam ediyorsa, partiyle ideolojik ve duygusal ilişkin kesilmeye başladıysa gri alana geliyorsun. Gri alandayken eğer bir duygusal ve fikri çekim alanına kapılırsan başka bir partiye gidiyorsun. Öyle bir çekim alanı yoksa daha önce oy verdiğin partiye geri dönüyorsun. Yani seçmen çekirge gibi oradan oraya sıçramaz. O yüzden siyasi tercih denilen şey; bir olaya, bir lafa bakarak olmaz...
>>HDPnin barajı aşması üzerinden Meclise ilişkin sandalye hesapları yapılıyor. Bu hesaplarda en önemli unsur ne?
Matematiğin ürettiği bir gerçek var. Muhalefetin üç partisinin belli coğrafyalara sıkışmış olması onlar için bir handikap. HDPnin oy artışı sadece bölgesinden geldiyse belki de beklenenden fazla sayıda milletvekili de kazanabilir, ama oyunu bütün illerde kategorik olarak üç puan birden artırdıysa daha makul bir sayıya ulaşır. Ya da CHP 30u aşmayı İzmirdeki oyunu 55ten 75e çıkararak sağlayabilir, fark edecek milletvekili en fazla 4-5 olur. Artışı bütün ülkeden sağlarsa, 30-40 olur. Ak Parti her ilden milletvekili çıkarabildiği için 44-45 civarında oy yakaladığında iktidar olmak için yeterli milletvekili sayısına yani 276ya ulaşıyor. Halbuki muhalefetin 276ya ulaşması için, örneğin CHP artı MHPye bakalım, ikisinin oyunun toplamının 50ye gelmesi lazım. Bu sadece matematik.
>>HDPnin barajı aşması için ne yapması lazım?
HDP etrafında yapılan tartışmada şunu görmemiz lazım, HDPnin yüzde 7den 10a çıkması için 1,5 milyon civarı oya ihtiyacı var. Güneydoğuda bazı illerde Ak Partiden 6 bin oyu kendine doğru kaydırabilse, belki orada sadece bir milletvekili Ak Partiden HDPye geçecek. Ama o 6 bin, 6 bin artırdığı oylar toplamda 1,5 milyon farkı sağlamıyor. Dolayısıyla paradoksal gibi görünen şöyle bir durum var ortada, HDPnin Güneydoğuda her ilde, 3-5 bin oyun peşine düşmesi lazım milletvekili sayısını artırmak için; ama asıl barajı geçmesine yetecek oyu alması için metropoller dediğimiz seçmenin yüzde 50sinin olduğu coğrafyadan İstanbuldan Ankaradan 100 bin, 100 bin artırması lazım. Siyasi rekabet eksikliğinin ürettiği matematik sonuç bu. CHP yüzde 30u aştım derken, bunu Beşiktaştaki yüzde 70 oyunu 95e çıkararak yaptıysa, belki de milletvekili sayısı çok etkilenmeyecek. CHPnin yüzde 30u aşarken, Anadoluda şimdiye kadar oy almadığı illerde de yüzde 20lere gelmesi lazım.
>>Demirtaş, 600 bin artışın baraj için yeterli olacağını söylüyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Cumhurbaşkanlığı seçiminde Selahattin Bey, 3 milyon 600 bin oy aldı, bu elbette başarı. Ama bu seçime girerken bunu baz almamak lazım; çünkü orada Selahattin Beyin söylemi kadar ortak adayın daha dindar imajı gibi başka meseleler vardı... HDPnin kendini daha güvende hissetmesi için genel seçimdeki 2,5 milyon dolayındaki oyunu baz alması lazım. Önemli olan 4,5 milyon civarında oya ulaşması.
>>Ulaşabilir mi?
İhtimali yüksek; var olan kimlik siyasetine, kutuplaşmaya ve coğrafyaya sıkışmayan bir söylem tutturursa başarır... Bir sosyolojik gerçeklik de var ortada. Kürtlerin içinde tıpkı Türklerdeki gibi, dindarlar-sekülerler diye kabaca tanımlanabilecek, iki ay ayrı sosyolojik küme var. Üstelik de Türklerden farklı olarak, bu iki küme arasındaki gerilim daha sert ve geçişlilik çok düşük. İkinci bir tarihsel durum; Osmanlıdan beri egemenler, Kürtlerin bir kesimi üzerinden onları kontrol etmiş, dolayısıyla egemenlere daha yakın Kürtler ve muhalif Kürtler diye tarihsel bir ayrım var. Bu iki küme büyük oranda çakışıyorlar ve egemenlere yakın, daha dindarlık temelli yaşayan Kürtlerin partileri oldum bittim, Adalet Partisi gibi partiler... Şimdi de Ak Partiye oy veriyor, muhalif Kürtler de HDP ve öncüllerine... Araştırmalarda gördüğümüz, bu iki grup arasındaki geçişlilik çok düşük. Tabii ki geçiş olacaktır ama barajı geçirecek oy potansiyeli orada yok. Dolayısıyla hesaplarımıza göre, 7 milyon Kürt seçmenin kabaca 3,5 milyonu Ak Partiye 2,5 milyonu da HDPye oy veriyor. Buraya, Türklerden de yüzde 1; 200-300 bin oy ekleniyor. HDPnin bunu aşması lazım. Yapması gereken bütün ülkeye seslenen radikal demokrasi dedikleri programa sahip çıkmaktır. Siyasi rekabetsizlik meselesini dikkate alınınca, CHPnin MHPnin açılım yapıp yapamadıkları gibi değerlendirmeleri de bir araya koydukça, HDP ciddi bir fırsat yakalayabilir, sadece barajı aşmak değil, daha ciddi bir rakama da ulaşabilir...
>>Kaç milletvekili çıkarabilir?
Eğer bütün illerde aynı biçimde yüzde 7 olan oy oranını yüzde 10a çıkarsa, 52-55 milletvekiline ulaşıyor... Ama bu oy belli bir yerde yoğunlaşırsa sayı değişir...
>>AKP 400 vekile ulaşabilir mi?
Hiçbir matematik şart altında böyle bir ihtimal yok. Bu iddia olsa olsa, hem HDPnin hem MHPnin barajın altında kalması, ve Ak Partinin geri kalan milletvekillerini toplayıp gelmesi hayalinden besleniyor olabilir.
>>HDPnin barajı aşması AKPnin 276yı bulamaması anlamına mı gelir?
Tek başına bu yetmez. Ak Parti yüzde 42,5a düşerse, 275 veya 277yle iktidar pamuk ipliğine bağlı hale gelebilir. İkincisi, AK Partiden seçmen çözülmesi olursa bunun daha çok MHPye doğru olacağı kanaatim var. CHPden çözülmenin de HDPye doğru olacağı... Yani bu seçimin sürprizi, bugünün üçüncü ve dördüncü sırasındaki partilerin alacağı oy da olabilir. Hem MHP hem HDP, kendilerinden bugün beklenmeyen oy oranına, yani biri 17-18e diğeri 13-14e ulaşabilir.
HDP, barajı geçerek alacağı miletvekillerinin tümünü Ak Partiden almıyor, şu anda da 37 milletvekili çıkarıp gelmişti zaten... Artıracağı 15i nereden alıyor, diye bakmamız lazım, onun da hepsini Ak Partiden almıyor, ama barajı geçemezse kaybettiklerinin çok büyük bir kısmı Ak Partiye yazılmış olacak. HDPnin 7den 10a; MHPnin de 17ye çıkması, Ak Partinin iktidar şansını ciddi zora sokar. Ama MHP 13 14te devam ederse, HDPnin tek başına yüzde 11 olması, AK Partinin iktidarını engellemeye yetmez.
>>Erdoğanın Ne Kürt sorunu ya çıkışı, oyların MHPye kayması tehlikesine karşı bir hamle mi?
Aynen öyle. Bu sadece bu seçimlere dönük bir strateji de değil. Üç seçimlik bu periyodda ürettikleri stratejiden biri şoven ya da milliyetçi oylara yönelmek. Çünkü sosyolojik olarak Ak Parti tabanıyla MHP tabanı birbirine daha yakın. Siyaseten de aşağı yukarı öyle. Dolayısıyla ilk çözülmede Ak Partinin oyları MHPye gider; nitekim 17 Aralıktan dolayı kaybettikleri oy da MHPye kaymıştı. İkincisi, Ak Partinin kendi oy potansiyelini artırmak için de MHP tabanına yüklenmesi gerekir. İki üç sene önce Biz olsaydık Apoyu asardık gibi söylemler de aynı çerçeveden görülebilir, televizyonlarda yayınlanan bayraklı reklamlar da öyle şimdiki söylem de öyle...
>>Bir andan çözüm sürecini yürüttüğünü iddia ediyor AKP... Hedef seçmen bu çıkışlara neden itibar etsin?
Bir yandan açılımı sürdürmeye çabalıyor, hayat da ona sürdürmeyi dayatıyor... Ama orada şöyle bir ince nüans koyuyorlar, Kürt meselesi değil de terör meselesi olarak tanımlayarak o alanın içinde hareket etmeye çalışıyorlar. O yüzden bir yandan yavaş gidiyor ve yine o yüzden aslında toplumda çok büyük bir destek veya heyecan üretemiyor. Kürt meselesini terör meselesine sıkıştırmak, siyaseten demiyorum ama problemin kendisi açısından son derece yanlış...
>>Seçmen bir lafla, bir olayla, o partiden bu partiye gitmez demiştiniz...
Kolay kolay gitmez... O yüzden uzun süredir devam ettiriyor bu stratejiyi. Kaldı ki Ak Parti yönetiminde de taban kümesinde de ciddi bir şoven damar var...
>>CHPnin sağcı adayara yönelimi, seçmende erozyona yol açıyor mu?
Evet. Ama şu andaki erozyon tek başına bir partiye ait değil, toplumda ciddi bir huzursuzluk var. Daha büyük seçmen tabanı olduğu için bu Ak Partide daha çok gözle görülüyor. 11 ayda iki seçim yaptık, insanların siyasi tercihleri net, oylarını kullandılar, üç ay sonra yeni seçim var ve tereddütlü insan kümesinin bu kadar büyük olması normal değil.
>>Başkanlık sisteminin bu koşullar altında işlemeyeceğini söylüyorsunuz...
Bu kadar merkeziyetçi, tek tipçi devlet yapısında, yönetenin naturasına bağlı olarak biri üç ayda diktatör olur biri üç yılda; ama sonuçta, bu kadar merkezi güç bunu üretir. Böyle bir gücü daha da oligarşik hale getiriyorsun, bir adam, diyorsun. Bu; keyfilik de çete de padişahlık da diktatörlük de her şey üretir... Bunun tartışılacak bir tarafı olacağını, toplumun da bu sisteme onay vereceğini sanmıyorum.
***
Milletvekili sayılarını etkileyen tablo
Geride kalan iki seçimin ürettiği matematik ve siyasi sonuçların önümüzdeki seçimi de etkileyeceğini ifade ediyor Ağırdır. Deneyimli araştırmacıya göre, dört maddede özetlenen tablo nedeniyle; partilerin puanlarını nereden artırdıkları, seçim yüzdelerini değil ama milletvekili sayılarını müthiş etkiliyor.
1 - Siyaset konsolide oldu, dört partiye kitlendi. Üç ayda, beşinci partinin araya girme ihtimali yok. Seçmen zihninde de böyle bir konsolidasyon çalıştıysa, geri çözülmesi; 2 ayda, 1 sloganla, 1 partinin bölünmesiyle olmaz...
2- Dört parti dört kimliğin partisine dönüştü: Türkçülük, Kürtçülük, dincilik, laikçilik... Bu dört eksenin toplumda sosyolojik bir karşılığı da var. Beşinci partinin araya girme ihtimalinin ne kadar zor olduğu buradan da anlaşılıyor.
3- Dört parti kutuplaştı, bu kutuplaşmanın da toplumda karşılığı var. Kanserin kemiğe dayandığı yer, bunun hayat tarzı kutuplaşmasına dönüştüğü nokta. Bir arada yaşama iradesi zayıflıyor. Siyaset ayrışmayı körüklüyor. 2010 referandumunda yüzde 58 görünen evetlerin toplamı 21 milyon, Erdoğanın yüzde 52 görünen cumhurbaşkanlığı seçiminde aldığı oy da aynı. 2010 referandumunda hayır oyları 15 milyon 600 bin, Ekmeleddin Beyin 10 Ağustosta aldığı oy da 15 milyon 800 bin. Dört yılda, sayıca bile aynı.
4- Siyasi rekabet eksik. 81 seçim çevresi var. Ak Parti 79 ilde birden var. Yüzde 20nin üzerinde alıyor, altında aldığı iki il var. CHP, 79 ilin 40ında neredeyse yok. 20 ilde çok güçlü. MHP, 50 ilde yok denecek kadar az, 15 ilde çok güçlü. HDP, 22 ilde çok güçlü. Edirneden İskenderuna kıyı bandında, CHPyle Ak Parti rekabet ediyor. Hemen arkasındaki kümede Ak Parti MHPyle mücadele ediyor, Güneydoğuda da HDPyle mücadele ediyor... Buradan Ak Partinin sayıca üstünlüğünü geri çevirecek muhalefet üreyemiyor. Sosyolojik olarak da sıkışmışlığı var muhalefetin.
açıklamaya göre HDP barajı geçerse ve türkiye'nin her yerinden oy alabilirse çıkarabileceği milletvekili sayısı 52 ile 55 arasında olacakmış. adaylarla girse çıkaracağı milletvekili sayısı 40 civarında. benim aklıma bu soru geliyor, 12 ile 15 milletvekili fazla çıkarmak için 0 milletvekili çıkarmaya neden karar verdiler? çıkarsa bile fazladan 12 15 miletvekili hdp'ye ne kazandıracak? akp'yi gerileteceğini söylemek bu kararla bağdaşıyor mu? bu açıklamaları hiç mantıklı bulmuyorum.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.