Bugün yaşanan çatışmalar henüz AKPnin iktidar gücünü kaybetmesine yol açacak düzeyde değil elbette. Ancak önümüzdeki günlerde sürecek gibi görünen tartışmalar dinci-gerici AKP iktidarının tüm pisliğini bir kez daha işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin önüne sereceğe benziyor.
Seçim atmosferinin giderek yoğunlaştığı şu günlerde, düzen siyaseti iktidar partisi AKPdeki iç çatışmalarla sarsılıyor. Son günlerde Kürt sorunu yoktur söylemini sıklıkla dile getirmeye başlayan Tayyip Erdoğanın 28 Şubatta hükümet ve Kürt hareketi tarafından çözüm sürecine ilişkin yapılan açıklamaları doğru bulmadığını belirtmesiyle başlayan iç tartışmalar, AKP içindeki rant ve egemenlik kavgasını bir kez daha gösterdi. Elbette taraflar arasında ipler tümüyle koparılmadı henüz. Ancak sadece şu son günlerde ortaya çıkanlar bile AKPnin içindeki çürümüşlüğü göstermeye yetti.
Çok yönlü kriz iç çatışmayı derinleştirdi AKP esasında dinci-gerici güçlerin bir koalisyonu olarak hükümet partisi oldu. İktidarlaşma süreci ile birlikte sermaye düzeninin pastasından aldığı payın giderek büyümesi, rantın ve koltukların paylaşımı tartışmalarını doğurdu. Önceki küçük tartışma ve ayrışmalar bir yana, özellikle Fethullah Gülen Cemaati ile girilen çatışma rant kavgasının en belirgin hali oldu.
AKP içinde yaşanan iç çatışmaları derinleştiren, çatlakların onarılamayacak boyutlara varmasına neden olan şey ise siyasal, ekonomik ve uluslararası alanda yaşanan kriz oldu. Öyle ya, AKPnin de siyasal açıdan paraleli olan Müslüman Kardeşler hareketinin çöküşü, emperyalizmle yapılan işbirliği üzerinden şekillenen model olma vasfının Suriyeye yönelik saldırganlık sürecinde yitirilmesi, ekonomik alanda bir türlü önü alınamayan kriz ve bunun yarattığı basınç, Kürt sorunu karşısında ortaya konan politikanın Türk sermaye devletine çıkardığı fatura vb. etkenler AKPnin her açıdan köşeye sıkışmasına neden oldu. Ayrıca, milyonların sokağa döküldüğü Haziran Direnişi de AKPnin bu çok yönlü krizinin toplumsal alanda perçinlenmesi anlamı taşıdı. Tüm bunların gerici koalisyon içindeki çatlakları derinleştirmesi de kaçınılmaz bir sonuçtu.
Daimi şefin tek adam ihtirası Tayyip Erdoğanın cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturduğundan bu yana fiili olarak AKP başkanı ve başbakan gibi davranmasının hükümet kanadında rahatsızlık yarattığı önceden beri ifade ediliyordu. Tek adam olarak davranan Erdoğanın hükümeti hiçe sayarak tüm ipleri kendine bağlaması AKP içinde tartışmalar yaşandığını gündeme getirmişti.
Kürt hareketi ve hükümetin çözüm sürecine ilişkin açıklamaları Erdoğanın yurtdışında olduğu sırada yapmaları, beraberinde hükümetin Erdoğanı etkisiz hale getirmeye çalıştığı yorumlarını da doğurmuştu. Hatta Erdoğanın beni saraya hapsetmek istediler şeklinde dert yandığına dair haberler de düştü burjuva basına.
Hükümetin Erdoğandan habersiz adımlar atmış olması en azından şimdilik çok olası değil. Fakat Erdoğanın itirazlarını bilerek ve öngörerek hamle yapmaları, bazı tartışmaların yaşanmasının göze alındığını da gösteriyor.
Seçim yaklaştı, koltuk savaşı kızıştı AKP içindeki tartışmaların açık bir biçim alarak gündeme gelmesinin zamanlaması tesadüf değil. Düzen siyasetinde tüm planların 7 Haziran seçimlerine göre yapıldığı bugünlerde AKP içinde de koltuk kavgası yaşanması kaçınılmazdı. Zira daha önceki seçim dönemlerinde de benzer tartışmalar yaşanmıştı. Hükümet ve Erdoğan arasındaki ilk açıklamaların ardından Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçekin Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınçı hedef göstermesi açıkça koltuk kavgasının ifadesiydi. Hükümet kanadını temsilen Arınça tepki göstererek Erdoğana yaranmaya çalışan Gökçekin açıklaması, tartışmayı iyice alevlendirdi. Arınçın Bakanlar Kurulunun ardından düzenlediği basın toplantısında kullandığı ifadeler çatışmanın sertleşeceğinin de sinyali aynı zamanda.
Dinci-gerici iktidarda sona doğru... Bugün yaşanan çatışmalar henüz AKPnin iktidar gücünü kaybetmesine yol açacak düzeyde değil elbette. Ancak önümüzdeki günlerde sürecek gibi görünen tartışmalar dinci-gerici AKP iktidarının tüm pisliğini bir kez daha işçi sınıfı ve emekçi kitlelerin önüne sereceğe benziyor. Arınçın itiraf niteliğindeki açıklamaları bunun ilk örneklerinden.
Bu denli çürümüş, bu denli kokuşmuş, bu denli kontrolden çıkmış bir iktidarın varlığını hele de güçlenerek sürdürmesi düşünülemez. Dinci gerici AKP iktidarı bunun için artık ne gerekli politik ve moral güce, ne de bunu olanaklı kılabilecek bir toplumsal desteğe (ki seçmen desteğinden daha farklı bir şeydir bu), dolayısıyla toplumsal-siyasal meşruiyete sahiptir. Seçmenin önemli bir bölümünün desteğini halen de koruyor olması bu konuda yanıltıcı olmamalıdır. Zira daha da önemli, nitelikli ve dinamik olan öteki bir kesiminin de tepki, öfke ve nefretinin baş hedefidir. Haziran Direnişi sırasında resmi rakamlara göre on milyon civarında insanın dinci iktidarı günler boyunca sokaklarda protesto etmesi sıradan bir olay değildir.
Gelişmelerin yönünü bugünden kestirmek yine de kolay değildir. Bunu belirleyecek başlıca etkenler arasında, birikmiş toplumsal-siyasal-kültürel gerilimlerin yeni toplumsal patlamalar olarak kendini göstermesi, çöküntüye varacak bir ekonomik krizin toplumsal patlamalara da yeni güç katacak çok yönlü sonuçları ve nihayet Kürt sorunundaki muhtemel gelişmeler sayılabilir. Bunlara, sayılan bu etkenlerin hemen tümünü de kendi hesap ve tercihleri için şu veya bu ölçüde kullanma olanağına sahip emperyalist merkezlerin ve onlarla kader birliği içindeki işbirlikçi sermaye çevrelerinin alacağı muhtemel tutumları da eklemek gerekir. (Geçiş sürecinde sermaye düzeni / Ekim, sayı 295, Şubat 2015)
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.