SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Sol ve Kürt hareketi: Çare, öğrenilmiş çaresizlik mi           (gösterim sayısı: 2.471)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: umut
Konu Tarihi: 30.03.2015- 07:50


Sol ve Kürt hareketi: Çare, öğrenilmiş çaresizlik mi?

Fatih Yaşlı, Diyarbakır'daki Newroz kutlaması izlenimlerini ve solun bağımsız bir odak ihtiyacını İleri Haber için yazdı.

Resim Ekleme


I. Newroz ve “Devrim Turizmi”


Buz gibi bir Diyarbakır sabahında, yüz binlerce kişiyle birlikte Newroz alanına doğru yürüyoruz. Kortej yok, yürüyüş düzeni yok; buna gerek de yok zaten. İnsanlar alana giden cadde ve sokaklardan bir piknik neşesiyle ama kararlı adımlarla bayram kutlamasına gidiyor. Geleneksel giysileriyle kadınlar, YDG-H flamalarıyla yüzleri kapalı gençler, PKK ve YPG bayrakları, Öcalan posterleri, birkaç orak-çekiçli bayrak ve sarı-kırmızı-yeşilden müteşekkil bir renk cümbüşü…

Etrafımızdaki insanları seyrediyorum; gerilla kıyafeti giydirilmiş küçücük çocuklar da var, peşmerge kıyafetiyle dolaşan ihtiyarlar da. Türbanlılar da var, başı açıklar da. Aileler de var, kanı kaynayan, direklerin tepesine tırmanan gençler de…

Peki, tüm bu kalabalığın Kürt olmak dışında başka bir ortak noktası yok mu? Elbette ki var: Newroz alanını dolduran yüz binlerce kişinin ezici bir çoğunluğunu yoksulların oluşturduğunu ve yoksullardan müteşekkil bir halk hareketinin karşımızda durduğunu bütün çıplaklığıyla görebiliyoruz Diyarbakır’da.

Konuşmalar başlamadan önce kürsüden çalınan marşları dinliyorum; alandaki insanların çoğu marşları dinlemek yerine, o en sevdikleri şeyi yapıp davul zurna eşliğinde halay çekmeyi tercih etse de, devasa hoparlörlerden her dilde dünya devrim şarkıları yükseliyor gökyüzüne. Şarkı aralarında ise Rojava’ya selam gönderiliyor ve orada yaşamını yitiren devrimcilerin isimleri anons ediliyor alkışlar ve zılgıtlar eşliğinde.

Tüm bunları, “Kürt coğrafyasına giden Beyaz Türk gazeteci” modeline öykünmek için mi yazıyorum peki? Hayır elbette. Başka bir derdim var, anlatacağım.

Şehre bir gün önce gelmişiz, arkadaşlarımız şehrin inanılmaz kalabalık olduğunu, bütün otellerin dolduğunu söylüyor; sahiden de muazzam bir kalabalık var kentte ve adeta bir “devrim turizmi” sektörü oluşmuş durumda. Kürt olmadığı halde, ülkenin batısından Newroz’u izlemeye gelmiş ve kanımca sadece Kürt halkıyla dayanışmak için değil, hatta bundan daha çok, bir iki günlüğüne de olsa, “sol” bir havayı teneffüs etmek, bir halk hareketine tanıklık etmek için orada bulunan, azımsanmayacak sayıda insan var Diyarbakır’da.

Bir kısmıyla panellerden, forumlardan, eylemlerden tanıştığımız bu insanlar Diyarbakır’dalar; çünkü bir milyona yakın kişinin toplandığı meydanda Enternasyonal marşının gümbür gümbür çalınışını görmek hoşlarına gidiyor. Diyarbakır’dalar, çünkü ülkenin batısında rastlanamayacak ölçüde kalabalık, coşkulu ve politize bir halk var karşılarında. Diyarbakır’dalar, çünkü 12 Eylül’de yediği darbeyi 35 yıldır atlatamayan ve bundan sonra da atlatamayacağına inanan, “öğrenilmiş çaresizlik”ten mustarip Türkiye solcusu için orası bir soluklanma, bir tutunma alanı, bir kaçış coğrafyası.

II. “Barajları yıkacağız, seni başkan yaptırmayacağız”


Derdimizi daha iyi anlatmak için biraz daha geriye gidelim ve Newroz’dan birkaç gün önce, Demirtaş’ın Meclis’te yaptığı o etkili konuşmayı hatırlayalım: Demirtaş’ın sadece birkaç dakika kürsüde kaldığı ve konuşmasını üç kere “seni başkan yaptırmayacağız” diyerek bitirdiği konuşmayı. Hemen sonrasında, “sosyal medya yıkılmış” ve herkes coşkuyla Demirtaş’ın sözlerini tekrarlamaya başlamıştı: “Seni başkan yaptırmayacağız.”

Demirtaş’ın mesajı esas olarak “AKP-HDP özerklik karşılığı başkanlıkta anlaştı” algısını kırmaya yönelik son derece etkili ve doğru bir hamleydi ama Kürt siyasi hareketine mensup olmayan ya da HDP içerisinde yer almayan solcular bundan ziyade, Erdoğan’ın başkan olmasını engellemeye yönelik güçlü bir iradenin ortaya çıkışının, diktatörlüğe gidişin durdurulabileceğini bilmenin sevinci, coşkusu, mutluluğu içerisindeydiler.

Peki neden? Nedeni belli. İster birey ister örgüt düzeyinde olsun, solumuz normalde kendisinin söylemesi gereken şeyi söyleyecek gücü olmadığını biliyor; bu nedenle de, “öğrenilmiş çaresizliğiyle” ve son derece trajik bir şekilde, bunu söyleyebilen ve üstelik söylediğini yapabilecek güçte olan siyasi öznenin arkasına diziliyordu. Yani tıpkı Newroz’a “devrim turizmi”ne gidiyor oluşu gibi, kendi güçsüzlüğünün ve umutsuzluğunun üzerini, kendi olamamış ve yapamamışlığını, Kürt siyasetinin gücüne yaslanarak ve ona sığınarak örtebiliyordu ancak.

Devam edelim ve yakın zamanda başlatılan bir imza kampanyasını hatırlayalım. Bir grup aydın, yazar ve sanatçı 7 Haziran seçimlerinde HDP’ye yönelik desteklerini açıklayan bir metin paylaştılar kamuoyuyla. Metnin başlığı ise “AKP’yi geriletmek, barajları yıkmak için HDP’yle dayanışmaya” şeklindeydi. Eskiden bu tür çağrılar, “Kürt halkıyla dayanışma, Kürtlerin siyasi temsilcilerini Meclis’e taşıma vs.” gibi saiklerle yapılırdı; oysa şimdi çağrının gerekçesi “AKP’yi geriletmek” olarak belirlenmişti. Yani solcu aydınlarımız, AKP’yi geriletecek sol bir siyasi öznenin yokluğunda ve “sol çaresizlik” diye adlandırabileceğimiz bir şekilde, bunu yapabileceğine inandıkları HDP’ye oy verme çağrısından başka bir seçenek bulamamışlar, bu nedenle de tüm enerjilerini bu kampanyayı örgütlemeye adamışlardı.

III. Bağımsız, güçlü, etkili bir sol özne

Diyarbakır’a “Newroz turizmi”, “seni Başkan yaptırmayacağız”ın yarattığı heyecan, AKP’yi geriletmek için HDP’ye oy çağrısı…

Bunların hepsi son derece insanidir ve nasıl ki 30 Mart seçimlerindeki “bas geç” tavrını anlayabilmek mümkünse, hepsini anlamak mümkündür. Türkiye solu, bağımsız, güçlü, etkin bir aktör olamadığı sürece böyle şeyler yaşanmaya devam edecektir. Ancak anlamak, eleştirmeyi de buraya müdahale etmeye çalışmayı da engellememelidir. HDP’ye oy vermekte de, dayanışma çağrısı yapmakta da bir sakınca yoktur. Bırakın AKP’yi geriletmeyi, sadece Kürt halkıyla dayanışma ve Kürtlerin siyasi temsilcilerinin Meclis’te bulunması adına dahi HDP’ye oy verilebilir. Fakat mesele HDP’yle dayanışmakla “HDP’cilik” yapmak arasındaki açının yok sayılması ve solun bir kısmının, solu güçlü bir siyasi özne haline getirmeyi hedeflemek yerine, Kürt hareketinin/“radikal demokrasi”nin gölgesinde var olmayı ve orayla birlikte güçlenebileceği yanılgısını sürdürmeye devam etmesidir. Öyle ki, Kürt hareketiyle uzaktan yakından alakası olmayan ve başka bir toplumsallıktan beslenen Gezi/Haziran İsyanı dahi, şimdilerde kimi çevrelerce HDP’ye desteğin manivelası olarak kullanılmak istenmektedir.

Kürtlerin mücadelesi artık geri döndürülemez bir noktaya gelmiştir, Kürt halkının taleplerinin arkasında durmak solcu olmanın gerekliliğidir, HDP’nin barajı geçmesi AKP’nin hiç olmazsa matematiksel olarak geriletilmesi açısından önemlidir, Türkiye siyasetinde HDP gibi bir özneye kesinlikle ihtiyaç vardır. Ancak tüm bunlar Türkiye’de sadece “radikal demokrat” değil, adıyla sanıyla “sosyalist” bir özneye de ihtiyaç olduğu gerçeğini değiştirmemektedir/değiştirmemelidir. Türkiye solu Kürt halkıyla dayanışmaktan vazgeçmeksizin, ama -zaten kendi güçlenme dinamiklerine sahip olan-HDP’yi değil, kendini güçlendirme önceliğini perspektif olarak önüne koyduğu bağımsız bir siyaset izlemeli, bağımsız bir siyasi hat kurmaya çalışmalıdır. Gerçek bir ittifak zaten ancak böyle (görece eşit öznelerin diyaloguyla) mümkün olabilecek, Kürt sorununun çözümü ancak böyle kolaylaşabilecektir. Güçlü ve etkili bir sosyalist özne inşasını ise bugünkü halleriyle mevcut parti ya da örgütlerin hiçbirinin kendi başına hayata geçirmesi mümkün değildir. Bu yüzden yüzümüzü döndüğümüz, gözlerine baktığımız yer Birleşik Haziran Hareketi’dir. Haziran, durduğumuz yer, yegâne çıkış yolumuzdur.



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Yeniden Kürt sorunu ve Kürt ulusalcılığı üzerine... melnur 9 299 15.12.2024- 04:22
Konu Klasör ''Kürt Anketi'' melnur 0 236 11.05.2024- 08:44
Konu Klasör Yeniden Kürt sorunu... melnur 5 1651 28.09.2021- 09:14
Konu Klasör Kürt siyaseti nereye? melnur 3 1971 08.12.2020- 00:33
Konu Klasör TKP: Kürt sorunu sınıfsaldır melnur 0 1874 12.08.2020- 06:20
Etiketler   Sol,   Kürt,   hareketi:,   Çare,   öğrenilmiş,   çaresizlik
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS