Kendiliğinden olmuyor elbette. Ancak tek başına da iradi bir zorlamayla, siyasette, bir ideolojik hareketin doğrudan yerinin olacağını varsaymak da önsel bir kabul olamaz. Öncelikle verili toplumsal ve siyasal düzlemde nesnel koşulların belli bir birikimi gerekir.
Bugün Türkiye siyasetinde, şu an için belirgin sonuçlar ortaya çıkmasa da, düzen siyasetinin ya da Mecliste temsil edilen siyasi damarların kapladıkları alanda değişiklikler ya da başka bir tabirle yer kaymaları beklenmelidir.
Bu yer kaplama ya da kaymaların temelinde siyasi güçlerin kendi aralarındaki etki ve tepki ilişkisi kadar, düzenin, her yönüyle, ihtiyaçları bağlamında belirleyiciliği aranmalıdır.
1965 seçimlerinde Türkiye İşçi Partisinin Meclise girmesi, CHPye yeni bir tanım getirmişti. Ortanın solu.
Türkiyede devrimci hareketin güçlenmesi karşısında faşist ve dinci örgütlenmelerinin önünün açılması ve siyasal temsiliyet üstlenmelerinin sağlanması, merkez sağ kavramıyla tanıştırmıştı bizleri.
Bugün HDP ile temsil edilen Kürt siyasi hareketinin, verili siyasal tabloda belli bir yer kapladığı açık. Seçim sonuçlarında bu yerin Meclis içinde temsiliyeti konusunda hararetli tartışmalar sürse de, düzen solunda yer kaymalarına neden olduğunu şimdiden söylemek abartı sayılmamalı.
Radikal demokrat bir çizgiye yerleşen HDP ile daha ulusal bir noktadan karma liberal-demokrat bir çizgiye doğru evrilen CHPdeki yer değişimleri, hem karşılıklı hem de siyasetteki mücadeledeki rolleriyle ilgilidir.
Siyasi hareketlerin, bastıkları zeminde daha sola ya da daha sağa kaymaları, sınıflar mücadelesinin sonucudur. Örneğin işçi sınıfının ayağa kalktığı, sermaye sınıfının karşısına dikildiği bir mücadele kesitinde AKPnin daha sağa kayması ve belki de kendi sağındaki güçleri kapsayarak bunu gerçekleştirmesi olası... AKP ile birlikte, dinci siyasi damar, Türkiyede merkez sağ siyaset eksenine oturmuş, milliyetçi-faşist siyasi damar ise AKPnin gölgesinde yedek güç olarak bulunmaktadır bugün. Örneğin MHPnin bugün AKPnin daha sağında mı yoksa daha solunda mı gibi bir eksen tarifi zor olsa gerek. Kaldı ki MHPnin de bu yönde herhangi bir arayışı bulunmuyor, düzenin Kürt siyasi hareketine karşı tuttuğu bir güç gibi duruyor. Önümüzdeki seçimlerde MHP, AKP alternatifi bir siyasal misyon içinde bulunsaydı, sağda örneğin BBP-SP seçim ittifakını elinin tersiyle itmezdi. Bu nokta, başka bir açıdan da ayrıca not edilmelidir.
Düzen sağının büyük bir bölmesinde yer kaplayan AKPyi, sağdan zorlayacak ya da çekecek bir siyasal alternatifin bugün ortaya çıkmaması aynı zamanda sermayenin ve emperyalizmin tercih ve sınırlarıyla ilgilidir. Ancak başta seçim sonuçları olmak üzere, önümüzdeki dönemde ortaya çıkabilecek kriz başlıklarının bu geniş alanda yer kaymalarına neden olacağı beklenmelidir.
Düzenin bu siyasal tablosunda sosyalist hareketin yeri yok. Sosyalist hareket düzen karşıtı bir siyasal odak olarak, toplumsal zeminde kendi yerini ortaya çıkarmalıdır. Kaldı ki, belli bir toplumsal zemine basmadan bir siyasal dinamik haline dönüşmek te mümkün değildir.
Sosyalist hareketin, önündeki en temel görev budur. Bu açıdan dönem dönem saman alevi gibi parlayan sönen toplumsal siyasi çıkışlara sırtını dönmeden, hatta bu çıkışlara öncülük edecek siyasal ataklık içinde belirgin bir siyasal misyon ve kimliği örecek bir strateji geliştirmek zorundadır.
Önümüzdeki nesnellik buna fazlasıyla uygundur. Geri çekilen, kapanan ve ideolojik yeniden yapılanma tarifi üzerinden değil, ileriye çıkan, toplumsal bağları güçlendiren ve siyasal mücadelenin keskinliği içinde kendi ideolojik kimliğini de daha da sarihleştiren bir süreç karşımızda olacaktır.
Bu ilk saptama, apriori olarak masada her daim durmalıdır.
Türkiye siyasetinin radikal ya da liberal karma demokratik hareketler başta olmak üzere solun etki alanında bulunan damarlar sosyalizmin seslenme ve mücadele alanlarıdır. Demokratik kavramına yüklenen anlamlarda farklı algılar olduğunu bilerek ve düzene bağlarını işaret ederek bir okumayı veri aldığımı belirtmek isterim.
Sosyalist hareket yeni bir misyonu örmelidir. Bunun güncel bağları kuvvetli, tarihsel hedefleri belirgin bir siyasal hat anlamına gelmesi gerektiğinin altını çizmek gerekir. Bu açıdan, başta işçi sınıfı olmak üzere toplumun bütüne seslenen bir devrimci söylem birliği şarttır.
Ve mutlaka toplumsal örgütlenme ve direnç odakları yaratılması...
Siyasette yer kaplamaların ve yer kaymalarının yaşandığı-yaşanacağı günlerde, sosyalist hareket toplumsal zeminde sağlam pivot ayaklarına, etkili çıkışlara ve siyasette bir aktör olmaya soyunmalıdır.
Zemberek boşalmadı, tersine gergindir. Saatler kurulmalı, kadrolar kendilerini kurmalıdır.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.