Son günlerde HDPyi öne çıkaran yoğun bir kampanyayla karşı karşıyayız. Seçim yaklaştıkça gücünü ve etkisini arttıran bir kampanya bu. Öyle ki, politik arenada yan yana gelmeleri pek beklenmeyen sosyalist, devrimci, muhafazakâr, sosyal demokrat, İslamcı farklı çevrelerden çok sayıda namlı şahsiyetin ardı ardına kampanyaya eklemlendiğini biraz da şaşırarak izliyoruz.
Destek verenler bu denli çok ve farklı çevrelerden olunca neden HDPye oy vermemiz gerektiğine dair açıklamalar da farklı farklı hatta birbirinin zıddı olabiliyor.
Örneğin, kimileri HDP güçlü biçimde Meclise taşınırsa Kürt bağımsızlıkçılığının daha da etkinlik kazanacağını söyleyerek özellikle Kürtleri ikna etmeye çalışırken kimileri de tersine, eğer HDP Meclise giremezse Kürt hareketinin daha da radikalleşeceğini söyleyerek başkalarını korkutuyor.
HDPyi MİTin kurdurduğunu dolayısıyla desteklenmesinde bir mahzur olmadığını söyleyen sağcılara da rastlıyoruz, HDPnin güçlenmesinin faşist devleti gerileteceğini söyleyen solculara da
Bu arada, baraj sorunu yaşayan bir partiye destek vermenin adil ve dürüstçe bir davranış olacağını söyleyen ahlakçı yaklaşımlar da var; HDPnin barajı geçmesi durumunda AKPnin sayısal olarak bundan olumsuz etkileneceğini söyleyen hesapçı yaklaşımlar da
Bu Neyin Kampanyası?
Esasında, Türkiyede sağ kulvarda İslami temelli akımların, sol kulvarda ise sınıfsal, anti-emperyalist bilinçleri köreltilmiş ulusçu, etnik, mezhebi dürtüleri başka her şeye baskın hale gelmiş unsurların inisiyatif sahibi kılınması soğuk savaşın bitiminden bu yana başarıyla uygulanan emperyalist bir programdır.
Bu programın ilk önemli adımı AKPnin daha baştan yüksek bir ivme ile iktidara taşınmasıydı. O günden bu güne AKPnin yıpranması; yetenek, kapasite ve toplum nezdindeki meşruiyetinde belirgin bir aşınmanın yaşanmasıyla birlikte şimdi artık sola dönük müdahaleler aniden hız kazanmaya başladı. CHPnin Yeni CHPye dönüşmesi ve akabinde HDPnin yedek güç olarak sahneye sürülmesi aynı programın tamamlayıcı adımları olarak gündeme geldiler.
Nitekim, emperyalizmin politikalarını Türkiye soluna pazarlamayı iş edinmiş TESEV, Açık Toplum Enstitüsü, Bianet, Birikim, Eski Radikal, Yeni Cumhuriyet kadroları; CNN, NTV bülbülleri, , kısacası yetmez ama evetçi taife geçmişte AKPye, daha sonra CHPnin Yeni CHPlileşmesine verdikleri desteği bugün HDPye veriyorlar. Dört bir koldan HDPnin yelkenlerini şişirecek rüzgârı üflemekle meşguller. Bu işbirlikçi kadronun tutumunda zaman içinde ortaya çıkan oynama ve nüanslar, emperyalizmin tercihlerindeki farklılaşmalara ya da vurgu kaymalarına ilişkindir. Dolayısıyla bunlardaki değişimleri de ele vermektedir.
HDP AKPyle Mücadele Eder mi?
Önce soruyu doğru biçimde soralım: PKK AKPyle mücadele eder mi? Doğru soru bu. Çünkü, HDPnin PKKden bağımsız bir iradesi yok ki HDP, tıpkı kendisinden önce sahneye sürülmüş HADEP, BDP ve benzeri partiler gibi yalnızca aysbergin ucu, aysbergin altı olanca ağırlığıyla PKK merkezli Kürt hareketinden oluşuyor.
Şimdi soruyu yanıtlayalım, PKK elbette AKPyle mücadele eder ama dar ulusçu çıkarları neyi gerektiriyorsa ancak o ölçüde ve doğrultuda Bunun dışındaki konularda AKPyle arasında bir karşıtlıktan ziyade örtülü bir ittifaktan bahsetmek daha doğru olacaktır.
Örtülü diyorum, çünkü çıplak gözle gördüğümüz sürekli bir dalaşma, atışma hali. Ancak sahne ışıklarının altında sergilenen aldatıcı oyunu bir yana bırakıp perde arkasına, kulise yöneldiğimizde bambaşka bir tabloyla karşılaşıyoruz.
Oslo görüşmeleri tutanaklarından ortalığa saçılanlar perde gerisinde sistematik bir ittifakın vücut bulduğuna işaret ediyor. Kuşkusuz tarafların her birinin nihai amacı diğerinden farklı, sürece dönük farklı çıkar ve beklentiye sahipler; bu yüzden aralarındaki horoz döğüşünün tümüyle oyun olmadığını, arada bir birbirlerini sahiden gagaladıklarını kabul edebiliriz. Ancak, taraflar, aralarındaki ittifakın çerçevesini çizen Büyük Ortadoğu Projesine bugüne dek sadık kaldılar. En hırçın oldukları anlarda bile Projeyi riske edecek adımı atmaktan kaçındılar.
Osloda kurulan masanın başköşesine çöreklenmiş emperyalizmin yapmaya çalıştığı da aslında tam buydu: Tarafların sınır ihlallerini engellemek ve her durumda emperyalist stratejiyi ilerletecek pozisyonda tutmaya çalışmak.
Bu tablo karşısında yalnızca AKP gericiliğini hedef alan ama AKPnin de parçası olduğu emperyalist tezgâhı gözden kaçıran bir tutum devrimci, sosyalist bir tutum olamaz. AKP karşısında HDPden (PKKden!) medet ummak işte böylesi bir yanılgı olacaktır. Türkiyeye dönük emperyalist tezgâhtan emperyalizmin bir müttefikine karşı diğer müttefikini destekleyerek çıkamayız.
Çerçevesini emperyalizmin çizdiği bir ittifakın bileşenlerinden birinin ya da diğerinin güçlendirilmesi Türkiyede hâlihazırda yürürlükte olan programın işleyişinde bir aksama yaratmayacaktır.
Bugün canı yanan herkesin sırayla feveran ettiği Türkiye tablosu zaten bu güçlerin mutabakatının bir neticesiydi. PKK kendi dar ulusçu çıkarlarını ilerletmek uğruna bugüne dek AKP gericiliğinin önünü hep açtı. Bunu hem seçimlerde Batı illerinde etki altında tuttuğu kitleleri AKPye oy vermeye yönelterek yaptı hem de, kritik tarihsel kavşaklarda AKPye can suyu vererek. Bunlardan en önemlisi 2010 Referandumu ve Gezi Direnişidir; her ikisinde de son tahlilde AKPden yana tavır konmuştur.
Kısacası PKKnin (dolayısıyla HDPnin) AKPyi geriletmek gibi bir derdi bulunmuyor. O, yalnızca ardındaki cepheyi genişletmek istiyor, üstelik bunu da AKPye en az zarar verecek şekilde yapmaya çalışıyor.
En az zararı verecek şekilde, evet. Hiçbir zaman AKPye yönelmeyecek kesimlerin; devrimcilerin, sosyalistlerin, Alevilerin HDPde toplanması AKPnin de işine gelir. AKPnin asli yürütücüsü olduğu emperyalist programın yeni bir Anayasa ile taçlanması için HDPnin güçlü biçimde barajı geçmesi AKP açısından örneğin çok ister gözüktüğü yeterli sayısal çoğunluğu elde etmesinden evladır.
Çünkü, AKP zorlasa Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluş yasasını değiştirecek sayısal güce kavuşabileceği zamanlarda dahi böyle bir girişimde bulunmadı. Bir devletin kuruluş yasasını değiştirme işi, buna kalkışan partinin Mecliste yeterli çoğunluğa sahip olmasıyla meşrulaştırılamaz. Böyle bir girişimin geleceğe dönük risklerinin altından tek bir parti kolay kolay kalkamaz. AKP de buna cesaret edememiş, tam sınırda durmuştur.
Sağ ve sol cenahın en önemli, hegemonik partilerinin işin içinde olduğu bir Anayasa değişikliğinin meşruiyeti kuşkusuz AKPnin tek başına sağlayacağından çok daha fazladır. Gelecekte bu meşruiyet sorgulanacak olsa dahi artık suç bir kez paylaşılmıştır. Bilindiği gibi, Herkesin suçlu olduğu yerde, hiç kimse suçlu değildir.
İşte şimdi yoğun kampanyalar eşliğinde yapılmakta olan AKPye en fazla olumsuz bakan, hatta ondan nefret eden kesimlerin AKPnin müstakbel suç ortakları Yeni CHP ile HDP arasında itinayla pay edilmesidir.
Cumhuriyetçiler, Türk Aleviler (şimdilik!) CHPde kalmak üzere; devrimciler, sosyalistler, Kürt Aleviler ve yeni türedi envai çeşit etnikçilerin kendi doğal tabanına ilaveten HDPye doğru yönlendirilmesi Taksim budur.
Kimsenin kuşkusu olmasın başta Kılıçdaroğlu, CHP yönetimi de bu işin içinde. Bu ilk bakışta garip gelebilir, öyle ya, CHP yönetimi kendi doğal tabanı olabilecek kesimleri neden HDPye yöneltsin, bu bir seçim yenilgisine yol açarsa CHP yönetiminin intiharı anlamına gelmez mi?
Gelebilir belki ama, bunun intihar mı, intikam mı olacağını henüz tarih yazmadı. Asıl garip olan, Dersim travmasından muzdarip ve Türkiye Cumhuriyetine karşı marazi duygular taşıyan bir şahsiyetin, Kılıçdaroğlunun, Cumhuriyeti kuran partiye genel başkan olmasıydı. Üstelik benzer duygular taşıyan şürekâsını da peşinden sürükleyerek Ve yine, aynı travmadan muzdarip olmasa da istisnasız hepsi Türkiye Cumhuriyetinin kararlı muarızı olan diğer şahsiyetlere de kapıyı sonuna kadar açarak..
CHPden geriye ancak posasını bırakacaklarını söyleyebilirim, hem de HDPyi solun gövde partisi kılmak üzere Sizce bu intihar mı, yoksa emperyalist desteği arkasına almış Dersimli Kemallerin intikamı mı?
PKKnin Pekişen Hegemonyası
Türkiye solunun kimi unsurlarının PKKnin türevi olan partilere (HADEP, BDP vb.) verdiği desteğin, hatta doğrudan katılımının bugün artarak HDPye yöneldiğini tespit edebiliyoruz. Gidişat, PKKnin Türkiye solu üzerinde kurduğu hegemonyanın daha da pekişmesi yönünde gelişiyor.
Çoğu kişi, PKKnin bunu sonuna kadar hakettiğini düşünüyor. PKKnin ısrarlı ve gözü kara mücadelesi, bu uğurda ödediği bedeller, içinde bulunduğu konjonktürün sunduğu fırsatlardan maharetle yararlanması ve gücünü sürekli arttırması bu algıyı besliyor. Yine de bütün bu meziyetler, olsa olsa, PKKnin Kürt coğrafyasındaki hâkimiyetini meşru ve yerinde kılar. Ki, bunu sonuna kadar hakettiğine kuşku yok. Ama, işte bu kadar! Bunların hiç biri PKKyi Türkiye solu kavramının kapsamı içinde saymamızı haklı kılmaz, hele hegemonik konumunu hiç açıklamaz.
Düşünün, daha baştan Birleşik Kürdistanı kafasına koymuş, bu uğurda kırk yıl mücadele yürütmüş, merkezi hiyerarşisini, örgütsel yayılımını dört parçada Kürdistan tasavvuruna göre yapılandırmış, nihayet arkasına aldığı emperyalist destekle bu tasavvuruna her zamankinden daha fazla yaklaşmış bir örgüt Türkiye solunun merkezine oturacak, bu size mantıklı geliyor mu?
Birleşik Kürdistan davasının ihtiyaç duyduğu mücadele yöntemleri, örgütlenme modelleri, yerel ve uluslararası ittifaklar Türkiye devrimci mücadelesinin ihtiyaçlarıyla aynı olabilir mi? Garabete bakın, kurulacak Kürdistandan geriye adına Türkiye denecek ne kaldıysa elinden gelse onu da haritadan silmek için bir an bile tereddüt etmeyecek dar ulusçu bir örgüt Türkiye soluna hegemon olmuştur.
Bu kabul edilemez.
Türkiye solu kavramı, öncelikle Türkiyenin meselelerini sol bir perspektifle çözmeyi misyon edinmiş, bunu da Türkiyenin bütünlüğünü gözeterek yapmaya çalışan örgütleri, partileri ve bireyleri kapsayan bir genelleme olabilir ancak. Kendilerini bu çerçevede konumlayan Kürtler de Türkiye soluna aittirler, hatta çeşitli nedenlerle ayrı biçimde örgütlenmiş olsalar bile
Burada temel kriter, ayrı örgütlenmeyi geçici bir olgu olarak görmeleri ve son tahlilde Türkiyenin bütünlüğü içinde bir çözümü hedefliyor olmalarıdır. Özerkliği, federasyonu ya da başka herhangi bir idari formu savunuyor olmaları burada ikincil önemdedir; asıl belirleyici olan birlikte yaşama arzusuna, ortak bir gelecek tasavvuruna sahip olmaktır.
Peki, bu duygular Türkiyenin Kürtlerinde var mı? Evet, var; giderek azalıyor olsa da hâkim duygunun hala bu olduğunu düşünüyorum. Ama kimse kendini kandırmasın, PKKde bu duygunun zerresi yok. PKK, Türkiyede doğmuş, gelişmiş ve gücünün ağırlıklı kısmını hala Türkiyede bulunduran bir örgüttür ama duygusal anlamda da, düşünsel anlamda da artık Türkiyeye ait değildir. Dolayısıyla Türkiye soluna da ait değildir.
PKKnin Iraklı, İranlı, Suriyeli militan ve yöneticilerini bir yana bırakın, Türkiyeyi birleştirecek lider diye sunduğu kişiye, Selahattin Demirtaşa bir bakın Daha dün, Suriyede bir Kürt devleti kurmayı ve üstelik bunu da demografik, tarihi, ahlaki hiçbir gerekçesi bulunmadığı halde Lazkiyeden denize ulaştırmayı önerdiğini hala unutmadık. Eli işte (Türkiyeyi birleştirmek!), gözü oynaşta (Suriyeyi bölmek!) diye herhalde buna denir. Soruyorum, Türkiye solunun Suriyeyi bölüp Kürt devletini Lazkiyeden denize ulaştırmak gibi bir meselesi olabilir mi?
Türkiye Solunda Yaşanan Tasfiyeler
HDPye katılarak aslında PKK merkezli siyasaya eklemlenen Türkiye solunun çeşitli unsurları sonunda kaçınılmaz biçimde kendi kurumsal kimliklerini kaybedeceklerdir.
Politikanın kanunudur, aynı politik kulvarda mücadele yürüten örgütler arasında ortak girişimler yoğunlaştıkça, hegemonik olan ikincil olanlar karşısında zamanla daha da güçlü hale gelir. İkincil yapıların kadro ve tabanından hegemona doğru kaymalar başlar ve süreç büyük olasılıkla ikincil yapıların tasfiyesiyle sonuçlanır.
Kısacası, hegemona elini kaptıran bir daha kolay kolay kolunu kurtaramaz. Türkiye solu olarak bu filmi son on yıldır tekrar tekrar izliyoruz. Oda, dernek seçimleriyle başlayıp, belediyelere, genel seçimlere uzanan ortaklıklar Türkiye solunun nice anlı şanlı akımının PKK tarafından teker teker yutulmasıyla sonuçlandı. Birçok örgüt kendi yöneticileri eliyle girdiği bu yoldan bir daha sağlam çıkamadı; ya bölündü ya da tümüyle kayıplara karıştı.
PKK yöneticilerinin son süreçte ayrı durmaya çalışan kimi parti ve örgütlere bazen havuç (milletvekilliği!) sunarak bazense tehdide varan bir tonla HDPye katılmaları yönünde çağrı yapmaları boşuna değil, gerçekten. Bu katılımların söz konusu parti ve örgütlerin tabanını artık kalıcı biçimde PKKnin inisiyatifine tabi hale getireceğini onlar yaşadıkları deneyimlerle herkesten iyi biliyorlar.
Bu nedenle, Türkiye solunun hala ayakta kalabilmiş parti ve örgütlerine düşen bir görev de PKKnin Türkiye soluna ait olduğu algısını derinleştirecek adımlardan ısrarla kaçınmaktır. Hatta bu algı yok edilmelidir.
Solda taban bulmuş kimi muhterislerin bu algının yerleşmesinde oynadıkları rol gözden kaçırılmamalı ve asla unutulmamalı. Odalar, dernekler, ortak mücadele platformları gibi solun yaşam alanlarında mevkii, makam sahibi olmak, medyada görünür hale gelmek, parlamentoya kapağı atmak gibi çıkarcı duygularla şimdiye dek PKKye az alan açmadılar. Bunlara, PKKyi koçbaşı gibi kullanarak aslında kendi etnik, dini, mezhebi tutkularına alan açmaya çalışan kurnazları da eklemeyi ihmal etmeyelim.
Elbette hiç kimse PKKye verdiği desteği bu terimlerle ifade etmiyor, söylenen gerekçe genellikle ezilen ulusa yardımcı olmak ya da daha ötesi PKKyi Türkiyelileştirmek. Kimi art niyetle, kimi de safiyane duygularla bu gerekçelere inanarak bildiğini okumaya devam ediyor.
PKKyi Türkiyelileştirmekmiş, bu kimin haddine?
Varsayalım safiyane duygulara sahipsiniz, etki altında tuttuğunuz insanları, örgütsel tabanınızı, ezilen sınıf ve katmanları, kadınları, Alevileri, aydınları, gençleri ve hatta Türkiyenin Kürtlerini (evet, Kürtlerini de) PKKye doğru itmekle onu yine Türkiyelileştiremezsiniz. Olsa olsa, Türkiye devriminin dayanağı ya da en azından destekçisi sayılabilecek bütün bu kesimleri ABDnin Ortadoğu projesinin en stratejik parçası olan Birleşik Kürdistan davasının ihtiyaçlarına amade kılarsınız. Yaptığınız da zaten budur.
PKKnin aynı zamanda Türkiyede siyaset icra eden bir örgüt olması bazı hallerde işbirliğini ve taktiksel desteği gerekli kılabilir, kuşkusuz. Ancak bu durumda dahi PKK konusunda hayale kapılmamalı, yukarıda sıraladığım şerhleri her daim akılda tutup PKKyi güçlendirecek adımlar atmaktan ısrarla kaçınmalıyız.
Şimdi yeniden başa dönersek, HDPnin seçimlerde desteklenmesi hiçbir biçimde bu özel hallerden biri değildir. Aksine Türkiye solunu PKKnin arkasında toplamaya dönük, hâkim sınıflar nezdinde de kabul gördüğü anlaşılan kritik bir emperyalist hamledir.
Kısacası, Kampanyanın Farkındayız
Her şeyin farkındayız ve PKKye verilecek oyumuz yok!
AKP bir projeydi, başarılı olmadığı söylenemez ama Türkiye ve yakın doğu siyasetinde yetersizlikler içinde olduğu söylenebilir. Bu yetersizliği ortadan kaldıracak ve Erdoğan'ın tutarsızlığını dizginleyecek bir projeye ihtiyaç duyulmuştur. HDP bu projenin adı ve AKP ile emperyalizmin bölgedeki koltuk değneği olmaya adaydır. Türkiye solunun bu gerçeği görmemesi de akla ziyan bir durumdur.
Akla ziyanlık bununla bitmiyor, HDP'nin ne olduğunu teşhir etmesi gereken sol üstüne üstlük HDP'ye oy verilmesi çağrısını yapıyor. Sadece sol değil, sağcısından solcusuna, liberalinden muhafazakarına, dincisinden ateistine, yetmez ama evetçisinden AKP artıklarına kadar herkes ellerine davul zurna almış Türkiye'nin kurtuluşunun HDP'nin meclise girmesinden geçtiğini vaaz ediyorlar. Bundan öte akla ziyan bir durum olabilir mi?
Türkiye solu aklını başına toplamalıdır. HDP'yi sol bir parti olarak göstermek, HDP'yi İmralı ve Kandil'den bağımsızmış gibi göstermek, HDP'yi Türkiye devriminin partisi, Türkiye halkının kurtuluşu gibi göstermek Türkiye halkına, sola, emekçilere ihanet etmektir. Çünkü HDP emperyalist dünyanın bir projesidir. AKP yetmedi, HDP verelim denmektedir. AKP projesine solu dahil edemediler, şimdi bu projeyle solu da içine alan daha kapsamlı bir proje peşindeler. Bu projeyle Amerikan emperyalizmin Türkiye ve bölgedeki çıkarlarının korunması sağlanmak istenmektedir. HDP namı diğer PKK'nın dar milliyetçi tutumu ABD emperyalizmi ile uyum içindedir. Bu yüzden HDP'ye oy vermek, PKK'ye oy vermektir ve PKK'ye oy vermek ABD emperyalizminin bölge çıkarlarını desteklemek demektir. Türkiye solu gözlerinin önünde gerçekleşen bu senaryoya kayıtsız kalıyor ve biat ediyorsa yazıklar olsun.
Bu ileti en son abbas
tarafından 11.05.2015- 13:24 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
AKP bir projeydi, başarılı olmadığı söylenemez ama Türkiye ve yakın doğu siyasetinde yetersizlikler içinde olduğu söylenebilir. Bu yetersizliği ortadan kaldıracak ve Erdoğan'ın tutarsızlığını dizginleyecek bir projeye ihtiyaç duyulmuştur. HDP bu projenin adı ve AKP ile emperyalizmin bölgedeki koltuk değneği olmaya adaydır. Türkiye solunun bu gerçeği görmemesi de akla ziyan bir durumdur.
Akla ziyanlık bununla bitmiyor, HDP'nin ne olduğunu teşhir etmesi gereken sol üstüne üstlük HDP'ye oy verilmesi çağrısını yapıyor. Sadece sol değil, sağcısından solcusuna, liberalinden muhafazakarına, dincisinden ateistine, yetmez ama evetçisinden AKP artıklarına kadar herkes ellerine davul zurna almış Türkiye'nin kurtuluşunun HDP'nin meclise girmesinden geçtiğini vaaz ediyorlar. Bundan öte akla ziyan bir durum olabilir mi?
Türkiye solu aklını başına toplamalıdır. HDP'yi sol bir parti olarak göstermek, HDP'yi İmralı ve Kandil'den bağımsızmış gibi göstermek, HDP'yi Türkiye devriminin partisi, Türkiye halkının kurtuluşu gibi göstermek Türkiye halkına, sola, emekçilere ihanet etmektir. Çünkü HDP emperyalist dünyanın bir projesidir. AKP yetmedi, HDP verelim denmektedir. AKP projesine solu dahil edemediler, şimdi bu projeyle solu da içine alan daha kapsamlı bir proje peşindeler. Bu projeyle Amerikan emperyalizmin Türkiye ve bölgedeki çıkarlarının korunması sağlanmak istenmektedir. HDP namı diğer PKK'nın dar milliyetçi tutumu ABD emperyalizmi ile uyum içindedir. Bu yüzden HDP'ye oy vermek, PKK'ye oy vermektir ve PKK'ye oy vermek ABD emperyalizminin bölge çıkarlarını desteklemek demektir. Türkiye solu gözlerinin önünde gerçekleşen bu senaryoya kayıtsız kalıyor ve biat ediyorsa yazıklar olsun.
Doğru söylüyorsunuz da bir önerin var mı? Daha önce işçi partiliydin, şimdi CHP'li oldun. doğru siyasete yönelmek, sosyalizmi savunmak bu şekilde olmamalı. Daha solda olan, sosyalist, komünist partilere yönelmek lazım değil mi? Eleştiri konusunda doğru söyleyip, sol tutum almak konusunda doğru yerde olmamak da yanlış.
AKP bir projeydi, başarılı olmadığı söylenemez ama Türkiye ve yakın doğu siyasetinde yetersizlikler içinde olduğu söylenebilir. Bu yetersizliği ortadan kaldıracak ve Erdoğan'ın tutarsızlığını dizginleyecek bir projeye ihtiyaç duyulmuştur. HDP bu projenin adı ve AKP ile emperyalizmin bölgedeki koltuk değneği olmaya adaydır. Türkiye solunun bu gerçeği görmemesi de akla ziyan bir durumdur.
Akla ziyanlık bununla bitmiyor, HDP'nin ne olduğunu teşhir etmesi gereken sol üstüne üstlük HDP'ye oy verilmesi çağrısını yapıyor. Sadece sol değil, sağcısından solcusuna, liberalinden muhafazakarına, dincisinden ateistine, yetmez ama evetçisinden AKP artıklarına kadar herkes ellerine davul zurna almış Türkiye'nin kurtuluşunun HDP'nin meclise girmesinden geçtiğini vaaz ediyorlar. Bundan öte akla ziyan bir durum olabilir mi?
Türkiye solu aklını başına toplamalıdır. HDP'yi sol bir parti olarak göstermek, HDP'yi İmralı ve Kandil'den bağımsızmış gibi göstermek, HDP'yi Türkiye devriminin partisi, Türkiye halkının kurtuluşu gibi göstermek Türkiye halkına, sola, emekçilere ihanet etmektir. Çünkü HDP emperyalist dünyanın bir projesidir. AKP yetmedi, HDP verelim denmektedir. AKP projesine solu dahil edemediler, şimdi bu projeyle solu da içine alan daha kapsamlı bir proje peşindeler. Bu projeyle Amerikan emperyalizmin Türkiye ve bölgedeki çıkarlarının korunması sağlanmak istenmektedir. HDP namı diğer PKK'nın dar milliyetçi tutumu ABD emperyalizmi ile uyum içindedir. Bu yüzden HDP'ye oy vermek, PKK'ye oy vermektir ve PKK'ye oy vermek ABD emperyalizminin bölge çıkarlarını desteklemek demektir. Türkiye solu gözlerinin önünde gerçekleşen bu senaryoya kayıtsız kalıyor ve biat ediyorsa yazıklar olsun.
Doğru söylüyorsun da bir önerin var mı? Daha önce işçi partiliydin, şimdi CHP'li oldun. doğru siyasete yönelmek, sosyalizmi savunmak bu şekilde olmamalı. Daha solda olan, sosyalist, komünist partilere yönelmek lazım değil mi? Eleştiri konusunda doğru söyleyip, sol tutum almak konusunda doğru yerde olmamak da yanlış.
Bu ileti en son dayanışma
tarafından 11.05.2015- 17:26 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
AKP bir projeydi, başarılı olmadığı söylenemez ama Türkiye ve yakın doğu siyasetinde yetersizlikler içinde olduğu söylenebilir. Bu yetersizliği ortadan kaldıracak ve Erdoğan'ın tutarsızlığını dizginleyecek bir projeye ihtiyaç duyulmuştur. HDP bu projenin adı ve AKP ile emperyalizmin bölgedeki koltuk değneği olmaya adaydır. Türkiye solunun bu gerçeği görmemesi de akla ziyan bir durumdur.
Akla ziyanlık bununla bitmiyor, HDP'nin ne olduğunu teşhir etmesi gereken sol üstüne üstlük HDP'ye oy verilmesi çağrısını yapıyor. Sadece sol değil, sağcısından solcusuna, liberalinden muhafazakarına, dincisinden ateistine, yetmez ama evetçisinden AKP artıklarına kadar herkes ellerine davul zurna almış Türkiye'nin kurtuluşunun HDP'nin meclise girmesinden geçtiğini vaaz ediyorlar. Bundan öte akla ziyan bir durum olabilir mi?
Türkiye solu aklını başına toplamalıdır. HDP'yi sol bir parti olarak göstermek, HDP'yi İmralı ve Kandil'den bağımsızmış gibi göstermek, HDP'yi Türkiye devriminin partisi, Türkiye halkının kurtuluşu gibi göstermek Türkiye halkına, sola, emekçilere ihanet etmektir. Çünkü HDP emperyalist dünyanın bir projesidir. AKP yetmedi, HDP verelim denmektedir. AKP projesine solu dahil edemediler, şimdi bu projeyle solu da içine alan daha kapsamlı bir proje peşindeler. Bu projeyle Amerikan emperyalizmin Türkiye ve bölgedeki çıkarlarının korunması sağlanmak istenmektedir. HDP namı diğer PKK'nın dar milliyetçi tutumu ABD emperyalizmi ile uyum içindedir. Bu yüzden HDP'ye oy vermek, PKK'ye oy vermektir ve PKK'ye oy vermek ABD emperyalizminin bölge çıkarlarını desteklemek demektir. Türkiye solu gözlerinin önünde gerçekleşen bu senaryoya kayıtsız kalıyor ve biat ediyorsa yazıklar olsun.
Doğru söylüyorsun da bir önerin var mı? Daha önce işçi partiliydin, şimdi CHP'li oldun. doğru siyasete yönelmek, sosyalizmi savunmak bu şekilde olmamalı. Daha solda olan, sosyalist, komünist partilere yönelmek lazım değil mi? Eleştiri konusunda doğru söyleyip, sol tutum almak konusunda doğru yerde olmamak da yanlış.
Türkiye'de solcu olmanın vazgeçilmez koşulları vardır. Kapitalizme, emperyalizme, gericiliğe mutlak karşı çıkmak, aydınlanma ve laiklik başlarını kapsayacak şekilde ve Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü çerçevesinde emekçi halkın iktidarını hedeflemektir. Bunu kim açık bir şekilde savunuyorsa benim yanım onun yanındadır. Bunu İşçi partisinde görürsem orada, CHP'de görürsem CHP'de, komünist partisinde görürsem komünist partisinde. Bu konuda bir kompleksli değilim.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.