Özgür hissetmek ile özgür olmak, aynı şey değildir bayım. Özgürlük politik ve ekonomiktir. Özgür hissetmek ise çağımızda apolitik soslu bir yemek olabilir.
Derine,
hep derine kazıyoruz
Nerde?
Çağımızın o altın kalbi?
Çağımızın altın kalbini arıyoruz.
Üzerimizde ağır bir yeryüzü,
gökyüzünden uzakta,
çok uzakta,
derine,
hep derine kazıyoruz
Nerede, çağımızın o altın kalbi?
Çağımızın, altın kalbini arıyoruz
Madencileriz biz
Devrimcileriz biz
Patlarız
Volkan gibi
Çağ, yenemeyecek bizi
Yorgun değiliz biz
Ümit İlter
Genelde etrafımızdaki siyasetle pek alakası olmamış, siyaseti sağdan soldan duyduklarıyla öğrenmiş(!) insanlardan sıkça duyarız: Özgürlük!, Özgürüz!, Özgür olmak. Bunu öyle basit şeylere endekslemişlerdir ki, özgür olduklarına inanabilmektedirler.
Oysa, özgürlük gibi insanoğlunun bugüne kadar uğruna can vererek kazandığı, kısmen koruduğu, çokça kaybettiği bir mecburiyeti; sömürünün bu kadar acımasız ve yoğun olduğu bir toplumda gerçekleştirdiğini söyleyen asgari ücretli abi-ablalarımız, kardeşlerimiz mevcut. Ve bir hayli kalabalıklar. Öncelikle, tanımlamaya çalışalım özgürlüğü. Çelişkileri düşünelim.
Özgür hissetmek ile özgür olmak, aynı şey değildir bayım. Özgürlük politik ve ekonomiktir. Özgür hissetmek ise çağımızda apolitik soslu bir yemek olabilir. Her gün gezebilmeyi özgürlük olarak tanımlayanlar olabilir örneğin; yemek yemeyi, eğlenmeyi, dans etmeyi, tatile gitmeyi. Oysa bunları yapmak insanın temel hakkı iken, zavallı bir ücret karşılığında yapar ve gitgide metalaşır kişi. Ve milyarlarca insan bu gerçeği sorgulamadan yaşar. Çünkü herkes aynı rolü oynuyordur; böyle gelmiştir ve böyle gidecektir!
Soru şu: Asgari düzeyi, birileri tarafından sürekli üç aşağı beş yukarı belirlenen bir ücret ile çalışmak, özgürlük müdür?
Şüphesiz ki tarih boyunca özgürlüğü mecburen dert edinmiş olan insanoğlu, onu böyle tanımlamamıştır. Aksine, bugün özgürlük diye önümüze konan saçmalıklar bütününe karşı çıkarak, gerçek özgürlüğü elde etmişlerdir. Kısaca, zengin sınıfların çocukluğumuzun sosyal bilgiler derslerine sığdırılmış bakışını yansıtan tanımı saymazsak, kimse özgürlüğü böyle tanımlamamıştır.
Bugün yaşadığımız sınıflı toplumun çelişkisi, işçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki çelişkidir. İşte bunu dert eyleyen ve bu çelişkiyi sınıfsız bir toplum lehine çözmeye çalışanlar, özgür bireylerdir. Bu mücadelenin kendisi de özgürlük mücadelesidir.
Spartaküslere, Şeyh Bedrettinlere, çağlar boyu zulüm ile sömürüye baş kaldırmış topluluklara ve kişilere bir bakın; nasıl tanımlamışlar özgürlüğü. Özgürlük; kötü olan, insanoğlunun gelişimini engelleyen ne varsa (ki bu sınıflı toplumlarda ayrıcalıklı-zengin sınıf olmuştur hep), o şey(ler) bertaraf edilerek kazanılmıştır bugüne dek.
Köleci toplumda, köle ile efendi arasındaki çelişki, kölelerin yaşama ve özgürlük haklarını istemeleriyle çözülmüştür. Bundan sonra gelen sınıflı toplumda (feodalizm), köylü ile soylu sınıf arasındaki çelişki, köylülerin isyan ve ayaklanmalarıyla çözülmüştür.
Bugün yaşadığımız sınıflı toplumun (kapitalizm) çelişkisi de, işçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki çelişkidir. İşte bunu dert eyleyen ve bu çelişkiyi sınıfsız bir toplum lehine çözmeye çalışanlar, özgür bireylerdir. Bu mücadelenin kendisi de özgürlük mücadelesidir. Bunun dışında kalan neyi/nasıl özgürlük olarak tanımlarsanız tanımlayın, sınıflı toplum gerçeğini es geçen bir tanım olacak ve yanlış veya eksik kalacaktır.
Yani, size diyeceğim o ki ey, özgür hisseden bireyler! Romalılar!
Ancak çağın bütün normlarını-yasalarını ele almış, eleştirmiş ve onu değiştirmeye aday olan bir komünist özgür olabilir.
Çünkü komünizm, sınıfsız toplumun anahtar ideolojisidir. Komünist de bu yolda dövüşen özgürlük savaşçısıdır.
Yaz geldi (Ankara hariç). Tatile gidecek arkadaşlar, bir daha düşünsünler özgürlüğü. Hatta özgürlük mücadelelerini anlatan tarihi roman vb. kitaplar okusunlar. Tatil yaparken bilinç-Lenin!
Köleci toplumda, köle ile efendi arasındaki çelişki, kölelerin yaşama ve özgürlük haklarını istemeleriyle çözülmüştür. Bundan sonra gelen sınıflı toplumda (feodalizm), köylü ile soylu sınıf arasındaki çelişki, köylülerin isyan ve ayaklanmalarıyla çözülmüştür.
Bugün yaşadığımız sınıflı toplumun (kapitalizm) çelişkisi de, işçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki çelişkidir. İşte bunu dert eyleyen ve bu çelişkiyi sınıfsız bir toplum lehine çözmeye çalışanlar, özgür bireylerdir. Bu mücadelenin kendisi de özgürlük mücadelesidir. Bunun dışında kalan neyi/nasıl özgürlük olarak tanımlarsanız tanımlayın, sınıflı toplum gerçeğini es geçen bir tanım olacak ve yanlış veya eksik kalacaktır.
Demek ki özgürlük denildiğinde anlaşılması gereken insanlığın gelişimini engelleyenlerden kurtulmakmış. Öyle ise özgürlüğü savunmak burjuvaziden kurtulmayı istemekle başlıyor. Kim özgürlük diyor, burjuvaziyi ağzına almıyorsa bana göre gerçek özgürlüğü istemiyor demektir.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.