SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Gelenek ve kelebek üzerine           (gösterim sayısı: 2.469)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: denizcan
Konu Tarihi: 27.06.2015- 10:54


Gelenek ve kelebek üzerine-Metin Çulhaoğlu  

  Sosyalistlerin siyasal aklının başkalarına göre daha gelişkin olduğu doğrudur. Kuşkusuz mevcut eğilimleri belirli bir bütünlük içinde görme ve olasılıklara ilişkin kestirimlerde bulunma gibi özelliklerden söz ediyoruz. Yoksa iş gündelik siyasete geldiğinde başkalarının anlık pratik zekâları sosyalistlerinkinden daha gelişkin olabilir ve genellikle öyledir de...

Bu durumda ne olacak?

İyi mi kötü mü?

Sosyalistlerin belirli bir alanda başkalarından daha gelişkin olmaları kendi başına kötü bir şey değildir elbette. Ancak, hemen eklemek gerekirse, bu üstünlüğün “istismarı” gibi durumlar da görülebilmektedir.

Gelişkin aklın, salt akıl olarak kendi başına gerek pratik siyasette gerekse nispeten geniş kesimlerde hemen karşılık bulabileceği düşüncesi, sosyalistlerin yakasını bırakmayan bir yanılsamadır. Sosyalistler egemen ideolojiden, bu ideolojinin geniş kesimler üzerindeki etkisinden sıkça söz ederler; ama gene de kendi gelişkin akıllarının, pratik ve eylemden bağımsız, salt akıl olarak hemen karşılık bulabileceği düşüncesinden kolay vazgeçemezler…

Peki, gerçeği hiç görmeden hep böyle mi giderler?

O kadar da değil.

Ancak, gerçeğin görülmesinin ve kabullenilmesinin etapları vardır. İlk etapta, gelişkin düşüncenin, henüz geniş kesimlerce olmasa bile başka siyasal özneler içindeki nitelikli unsurlarca algılanıp gereğinin buna göre yapılması beklenir. Gelgelelim, başka yerlerdeki bu nitelikli unsurlar gelişkin düşünceyi pek takmıyor olabilecekleri gibi, belirli bir değer verseler bile bu düşünceyi kendi kulvarlarındaki “pratik” arayışlara ve çözümlere tabi kılma, “Dedikleriniz doğru, ama şimdi gündemde olan…” deme tercihinde de bulunabilirler.

“Bulunabilirler” değil, hemen hemen hep böyle olur…

Bu durumda ikinci etaba geçilir.

İkinci etapta, gelişkin düşünce, artık kısa dönemde bir karşılık ya da getiri beklentisi de olmadan ha bire tekrarlanır. Ama “ya tutarsa” gamsızlığıyla değil, bir varsayımla birlikte: Bu doğrular, bir yerlere “yazılmakta”, bir yerlerde “birikmektedir”; gün gelecek bu birikmiş doğrular özel bir konjonktürde daha geniş kesimlere ulaşacak, onlarca sahiplenilecektir…

***

Sosyalistlerin “gelişkin akla” sahip olmaları iyi bir şeydir.

Sorun, bu gelişkin aklın siyasete tercümesinde ortaya çıkmaktadır ve şöyle özetlenmesi mümkündür:

Gelişkin düşüncenin kendisi tutarlı bir iç bütünlüğe sahip olabilir. Bu anlamda gelişkin düşüncede dağıtıcı iç eşitsizlikler hiç olmayabilir. Verili bütünlükte, birtakım öğelerin fazlaca sivrilmesine, böylece diğerlerini anlamsızlaştırıp boşa düşürmesine izin vermeyen dengeler de kurulabilir.

Ne var ki, bu bütünlüğün taşınacağı “dış dünya” doğası gereği hiç de böyle değildir. Bu “dış dünya” kendi eşitsiz gelişimiyle, herhangi bir özne tarafından sürekli dengede tutulması mümkün olmayan farklı eğilimleriyle belirlenir. Sonuçta iç tutarlılığa sahip düşünce, bu özellikleri taşıması mümkün olmayan nesnellikle ilişkiye geçtiğinde kendi bütünlüğüne ait kimi öğelerin diğer tarafta karşılığı olduğunu, kimilerinin de (henüz) olmadığını ya da uzunca bir süre olamayacağını görecektir.

O zaman, bir düşünce odağı olmanın ötesinde siyaset yapmak istiyorsa “toptancı” yaklaşım yerine kimi ağırlık kaydırmalarına, özel yüklenmelere yönelmek zorunda kalacaktır.

Tekrar ediyoruz: Siyaset yapmak istiyorsa…

Ya sonrası?

***

Sonrası mı? Çeyrek yüzyıl önce “Gelenek” adından dolayı bize “Kelebek” yakıştırması yapanlar vardı. Hatırlarını kırmayıp “kelebekli” bir yanıt verelim.

“Kelebek” yazarı Henri Charriére bir zamanlar çok okunan romanında, sürüldüğü adadan kaçışını dalgalara ilişkin gözlemine borçlu olduğunu anlatır. Sahile vuran her yedi dalganın altısında denizdeki nesne yeniden sahile dönmekte, yedinci dalga ise nesneyi tersine çok daha uzaklara, açık denize götürmektedir. “Kelebek” yedinci dalgayı bekler, salıyla kendini o dalgaya bırakır ve gerçekten açık denize çıkar, kurtulur.

Ancak, arada bir fark olmalı.

“Kelebek”, altı dalgada denizin dışındadır, yedinci dalgayı beklemektedir.

Bizse kendi siyasal mücadelemizde böyle yapamayız. Hep başka yerlerde olup yedinci dalgada gelene “Sen de nereden çıktın” derler.

Dolayısıyla hep denizde kalalım, artık kaçıncı dalga olursa, o dalgayla birlikte açık denize çıkalım…








Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Gelenek'in 120. sayısı çıktı! melnur 0 3130 03.08.2013- 15:18
Konu Klasör GELENEK'ten 30 yılın arşivi... melnur 0 2062 02.05.2017- 16:46
Konu Klasör Gelenek'in 122. sayısı çıkıyor özgür 0 2730 05.10.2013- 10:52
Konu Klasör Gelenek'in yeni sayısı Çıktı özgür 10 8551 11.11.2023- 07:01
Konu Klasör Kemal Okuyan'la Gelenek'i konuştuk: melnur 1 3827 14.11.2016- 21:46
Etiketler   Gelenek,   kelebek,   üzerine
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS