Bugün savaş tamtamları çalıyor birileri. AKP yanlısı medya başı çekiyor. Silahlı Kuvvetlerinin Suriye sınırına araç ve asker sevkiyatı ile tahkimat yaptığı haberlerini okuyoruz.
Tampon bölge talebiyle yanı başındaki soruna sessiz kalmayacağını söylüyor AKP iktidarı. Suriye ve Irakta otaya çıkan tablonun içine girmek konusunda AKP iktidarı büyük bir kumar oynamak istiyor anlaşılan.
Önce bir kaç hatırlatma yapmak isterim. Komşumuzda yangın çıkmış, ilgilenmeyelim mi demişti Recep Tayyip Erdoğan bundan yıllar önce. Suriyede yaşanan sorunun bizzat içine girmek gerektiğini söylüyordu. Şimdi Vikileaks belgelerinden okuyoruz; Suudi Arabistan, Katar ve Türkiye arasında yapılan gizli anlaşmayı...
Türkiyenin Suriye sınırında mayınlı arazilerinin temizlenmesi gündemini hatırlayalım. Bugünden okuduğunuzda geçmişte atılan adımların amacının ne olduğunu daha açık görmüş oluruz.
Demek ki birilerinin gizli ajandası varmış. AKP iktidarı halkımızdan kaçırdığı ve sakladığı dış politika ile ülkemizi bir savaşın eşiğine getirmiştir.
Türkiyenin neye tam olarak karşı olduğu bilinmiyor. Resmi ağızlardan İŞİD karşıtı açıklamalar yapılsa da Suriyede Kürt devletinin kurulmasına karşı bir refleks verdikleri açık.
Biraz durup başa dönelim. Irakın işgalinin gerekçelerini hatırlayalım ve gerçek nedenini. ABD emperyalizminin Saddamın elinde kimyasal silah var yalanına sarılıp Irakı işgal etmişti. Sonuç ortada.
Arap Baharı yaşandı bir dizi ülkede. Sonuncusunu Suriyede denemek istediler olmadı. Libyada iç savaş devam ediyor, ülke kan ağlıyor. Bugün Suriyede yaşanan iç savaşın sonucu ve bilançosu belli bile değil.
Kim yapmıştı, kim istemişti, kim düğmeye basmıştı? Bu soruların yanıtlarını net olarak ortaya koymak gerek.
Guantanoma kampından İslamcı militanların Afganistan ve Iraka salıverilmelerini kim sağlamış olabilir?
IŞİDin arkasında ABD emperyalizmi vardır, bu terör örgütünün silahlanması ve para kaynaklarının arkasında ise Suudi Arabistan bulunuyor. Bugün Ortadoğuda yaşananların arkasında ABD başta olmak üzere emperyalizmle bağlaşık halde bulunan Suudi Arabistan, Türkiye, İsrail, Kadar, Ürdün ittifakı bulunuyor. Bunun karşısında ise Rusya, İran, Suriye ve Iraktaki güçler ile Hizbullah ekseni. O yüzden bugün Ortadoğudaki denklemi anlamının yolu bu güçleri belirlemek ve bu güçler arasındaki çatışma ve gündemleri iyi anlamak geçiyor.
Türkiye, ne yazık ki emperyalizmin boyunduruğu altında ve yolunda bir konum almış durumda.
Tam da bu yüzden, Türkiyeye düşen İslamcı militanlarının desteklenmesi, silahlandırılması, eğitilmesi, dinci terör örgütlerine göz yumulması vardır. Bu politikanın bizzat sahibi ise Recep Tayyip Erdoğan ve Ahmet Davutoğludur.
Ülkemizi AKP eliyle emperyalizmin maşası olarak savaşın içine sürüklemişlerdir. Şimdi fiili bir savaş tehdidi ile kendi iktidarlarını kurtarmanın yolunu yapmaktadırlar.
Elbette her bölgesel gücün varlığı ve yaptıkları bu süreci belirlemektedir. O yüzden en azından emperyalizm açısından evdeki hesap çarşıya tam uymuyor. Ancak bu durum, emperyalizmin ve işbirlikçilerinin suçunu ve niyetini ortadan kaldırmıyor.
Bu tablonun bir dizi yanı bulunuyor. İranın güçsüzleştirilmesi, İsrailin güvenliği, emperyalist ülkeler arasındaki bölgesel rekabet. Bunların doğrudan sonuçları olarak Irak ve Suriyenin parçalanması karşımızda.
Türkiyenin bütün bu süreçte aldığı pozisyon ile geldiği yer arasında ABD ve İsrail ile de tam örtüşmediğini de ayrıca bilelim. Özel olarak Esad meselesi ve Kürt sorunu başlığında bir açı olduğu bilinmelidir.
MHP'ye güvenilerek AKP'nin önü kesilebilirmiş gibi hareket edildi. Bence CHP'nin yanılgısı burada. AKP savaş hazırlığı içine girmişse burada güvendiği parti MHP olmuştur. BHH'nin kendi başına AKP'ye dur diyebilmesi olanaksız olduğuna göre, sadece HDP ile de olmayacağına göre CHP'nin de içine gireceği bir cephe anlayışı denenmelidir. BHH'nin bu konuda topluma ve partilere bir çağrı yapması lazım geldiğini düşünüyorum. Meydan Erdoğan'a bırakılırsa ülke bir terör fırtınası ile karşı karşıya kalacaktır. Suriye'ye askerin girmesi Işid'in ülkede terör eylemlerine yol açabilir. Türkiye Afganistan'a döner. Solun bu konuda yapabileceği birşeyler olmalı.
AKPnin Suriye/Ortadoğu politikası neden kaybetmeye mahkumdur?
Kamil Tekerek
Özellikle 2011 yılı itibariyle iktidardaki pozisyonlarını ustalık dönemi olarak adlandıran AKP ve Tayyip Erdoğanın dış politika konusunda ustalıklı değil hastalıklı bir görüntü çizdiğini bugün ülkemizde artık çocuklar bile görmektedir.
Şamda kılınacak namazdan tutun, Mısırda açılan Yaşasın Padişahımız Tayyip Erdoğan posterlerinin yaldızları döküldüğü zaman, Tayyip Erdoğan ve şurekasının elinde Mursi benzeri idam senaryoları ve aslında posterlerin Hakan Fidanın örgütlediği kişiler tarafından açıldığı gerçeği kaldı.
Suriyede sıcak geçmesi muhtemel önümüzdeki birkaç ayın hem Esad rejimi, hem de AKP iktidarı açısından bir yanıyla çok kritik olduğunu bilmemiz gerekiyor.
Buradan hareketle, son bir haftadır savaş tamtamlarını yükselten, Suriye sınırındaki askeri hareketliliği arttıran AKP iktidarının bu süreçte birkaç yönlü oynadığını, Ortadoğudaki denklemde rol kapmaya çalıştığını hatırlamak lazım.
AKP iktidarı ve Tayyip Erdoğan gerici ve işbirlikçidir. Daha da açmak gerekirse Sünni İslam anlayışı üzerinden siyaset yapan bu iktidar aynı zamanda sağlam Amerikancıdır.
Dolayısıyla Esad rejimine düşmanlıktan vazgeçmezler, aynı zamanda NATOnun sözünden çıkamaz, ABDnin Ortadoğu politikalarında en fazla daha fazla rant ve pay kapmaya çalışırlar.
Özellikle son bir haftadır savaş gündeminin ısıtılmasının iki yönü olduğunu tahmin edebiliriz.
Birincisi, AKP emperyalizme rağmen işgal yapamaz. Ancak kendi sınırlarımı koruyorum maskesiyle sınırın öbür tarafına top atışlarıyla taciz yapar. Rojavadaki ve sınır boylarındaki Kürt ağırlığını kırmak için ve IŞİDin güvenliğini sağlamak için TSK sopa olarak gösterilir.
Dolayısıyla emperyalizmin bölge açılımları ile uyuşamıyormuş gibi görünüp, buradaki inisiyatifi kaybetmemek adına savaş gündemi ısıtılır. Yeri geldiğinde çeşitli operasyonlar da yapılır. Burada belli ki bir pazarlık yapılmak istenmektedir. Rojavada oluşan Kürt yönetimi ağırlığının, Esad rejimi ile yan yana gelme ihtimali AKP iktidarını ve Tayyip Erdoğanı çileden çıkartmaktadır.
İkincisi, Türkiyedeki koalisyon tartışmaları bahsinde AKP, Kürt sorunu bağlamında inisiyatif kazanmaya çalışmaktadır. Suriyeye müdahale haberlerinin arttığı bir aralıkta, Dağlıca bölgesinde F-16ların yaptığı söylenen bombardıman sonrasında, KCK tarafından yapılan ateşkes bitiyor açıklaması buna delalet etmektedir.
Çözüm sürecinde pazarlık başlıkları belli. PKKnin silah bırakması karşılığında Abdullah Öcalanın serbestliği ana halka olmaya devam ediyor. Dolayısıyla HDPnin bir yandan koalisyon tartışmalarında yeşil ışık yakabileceğini ifade ettiği zamanlarda devlet eliyle savaşın ısıtılmasının AKP iktidarının pazarlıkta üste çıkma çabası olarak görülmesi mümkündür.
AKP ve Tayyip Erdoğan gerici, emekçi düşmanı ve emperyalizm işbirlikçisi bir iktidarın asli unsurlarıdır.
Bunları yenecek güç ise emekçilerin anti-emperyalist mücadelesinde ve ilericilik kavgasında gizlidir.
Kavga aynı zamanda Ortadoğudaki farklı halkların ortak kavgası olmalıdır, olacaktır. Halkların anti-emperyalist mücadelesi, emperyalizmi gerilettiği oranda AKP iktidarı da yenilecektir.
Gericiliğin ülkemizde ve Ortadoğuda tarihe gömülmesi beraberinde tüm gerici iktidarların yenilmesini beraberinde getirecektir.
AKPnin Suriye/Ortadoğu politikası işte bu yüzden kaybetmeye mahkumdur.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.