Kapitalizmde seçim, burjuvazinin ihtiyacı oranında demokrasidir
Seçim oyununun sermayenin çıkarları oranında demokrasi anlamına geldiği 7 Haziran sonrası çok net görüldü. HDP bu gerçekleri ifade etmekten geri durduğu sürece, bu kirli oyunun nesnesi olacaktır. 1 Kasım seçimleri üzerinden gündeme getirilen bizler HDP, bizler iktidara sloganı, HDPnin seçim oyununa daha bir bağlandığını göstermektedir.
1 Kasımda tekrar seçim yapılacağı net olarak belirlenmişken, 7 Haziran seçimleri sonrası, demokrasi üzerine yapılan bütün ajitatif konuşma balonları bir bir patladı. 7 Haziranda bütün seçim hilelerine rağmen AKPnin oy oranı o denli olmasa da, milletvekili sayısı epey geriledi. AKP de dahil meclise giren partiler halkımız bize koalisyon kurun dedi, temelinde açıklama yapmışlardı. AKP ile koalisyona girmek MHP ve CHP açısından sonraki seçimler için epeyce riskliydi. Sonraki seçimlerde baraj altında kalma riski taşıyan MHP git geller yaşasa da sonuç olarak koalisyona kapılarını ilk kapatan parti oldu. CHP ise kendi ilkelerini koalisyon şartı olarak koydu. Şartları AKP kabul etseydi ve koalisyon kurulsaydı, CHP bu şartları AKPye kabul ettirdik diyerek oy kaybetme riskini en aza indirmeyi planlıyordu.
HDP ise baştan AKP ile koalisyona hayır dedi. Sonra AKP-CHP koalisyonunu destekledi. En sonunda ise AKPyle koalisyona dolaylı sözlerle kapı aralandı. Ne var ki AKP saraylının dediği gibi tekrar seçim istiyordu. Eğer bu plan olmasaydı CHP ile koalisyon hükümeti kurulurdu. Anlaşamadıkları 4 madde kalmıştı. CHPnin geriye kalan 4 maddesine hiç esnetmeden evet derdi. Nasılsa AKP bugün söylediğini yarın hiç söylememiş gibi yapmakta epey ustalaşmıştı. Ustalığını bu kez, erken seçim yapma yönünde kullandı.
Önce kirli savaşı, Suruç katliamıyla başlayarak, yükseltti. Kirli savaşı yükseltmesine paralel olarak HDPye yönelik bir tür siyasal linç başlattı. HDPyi linç etmeyi başarırsa, 1 Kasım seçimlerinde HDPyi baraj altında bırakarak tek başına hükümet kuracak milletvekili sayısına ulaşacaktı.
Evet, kirli savaşı saray istiyor. AKP tek başına hükümet kursun diye kirli savaşı yükseltiyor. Peki herhangi bir sermaye örgütlenmesinden, hatta tekil olarak sermaye bileşenlerinin birinden, kirli savaşı kınayan bir açıklama oldu mu? Sermaye AKPye söz geçiremediği için mi susuyor? Tarih geriye işlese ve Saraylı gerçekten bir krallık kursaydı, bu mümkün olabilirdi. Ama bilimsel bir gerçekliği olmazdı. Çünkü kapitalizmde sermaye sınıfı, onun çıkarlarını en iyi şekilde koruyan bir sermaye partisi karşısında susmaz. Çıkarları biraz riske girse bile, en azından sesini yükseltirdi. Hatta engellerdi. Ama kirli savaşa karşı tek bir söz dahi etmediler. Etmezler de. Çünkü AKPnin kirli planı sermayenin de çıkarına geliyor. AKP bu kirli planı öncelikle kendisi için yapmış olsa da, sermayenin çıkarına uygun olacağı kesin. Bu yüzden ne kirli savaş, ne HDPye yönelik siyasal linç, ne de erken seçim tek başına sarayın ve AKPnin işi değil. Bunların yürütücüsü AKP olsa bile, bir bütün olarak sermaye sınıfının politikası ve davranışıdır.
CHPnin söylemleri de kafa karıştırmamalı. Ölen askerlerden ve ana babalarından ileri hiçbir şey söylemiyorlar. Söyledikleri de seçim propagandası olmaktan öte hiçbir anlam taşımıyor.
7 Hazirandan bu güne yaşanan süreç, seçimler üzerine atılan demokrasi nutuklarının, parlamenter demokrasinin de, burjuva diktatörlüğünün bir biçimi olduğunu çok net ortaya serdi. Sermayenin çıkarlarına paralel olarak, Saraylı, darbe anayasasını bile hiçe sayan davranışlarda bulunabilir. Erdoğanın anayasayı ihlal ettiğini herkes söylüyor. Ama kimse bir şey yapmıyor. Yapamıyor değil, yapmıyor. Saraylı herkesin elini kolunu bağlamış olsaydı, seçim bile yapılmazdı. Ama seçim oyunu tekrardan oynanacak. Bugün 7 Haziran öncesi neredeyse HDPyi destekliyor gibi görünen bazı medya kanalları da, HDPyi siyasal linçe ince bir biçimde ortak oluyor. Misal, Fox ve Fatih Portakal. 7 Haziran öncesinde HDPnin Türkiyelileşmesini öne çıkaran Portakal, şimdi teröre terör, teröriste terörist demezsen Türkiyelileşemezsin diyor, HDPye.
Ne var ki bütün bu gerçekliği HDP görmek istemiyor. Hiçbir seçim hilesi olmasa, AKPnin oy oranı kesinlikle düşer. HDP barajı aşamazsa, özellikle Kürdistandaki HDP milletvekilliği koltukları AKPye geçer. Bu durumda AKP tek başına hükümet oluşturacak koltuk sayısı kazanır. 7 Haziranda da aynı durum söz konusuydu. Fakat 7 Haziranda HDP barajı aştı. Ama şimdi Kürdistanda, öyle ki güvenlik bahanesiyle sandıklar askeri garnizonlara bile taşınabilir. Ya da sandık çevresi askeri garnizona dönüştürülür. Bu durumda Kürt halkı yine oyunu HDPye vermiş olsa bile, o sandıklardan birinci parti olarak yine de AKP çıkabilir. Kirli savaş yürüten bir devletin kuracağı seçim sandıkları da kirli olacaktır. CHPnin veya başka bir düzen partisinin sandıkları korumaya çalışacağını beklemek ise en hafifinden safdillik olur.
Seçim ve burjuva parlamento, sermayenin demokrasicilik oyununun bir mevzisidir. Bunu yok sayarak bu oyuna dahil olmak, ya yok oluşu ya da düzenle bütünleşmeyi koşullar. Bu oyun sadece ve sadece devrimci bir propagandayla istismar edilir ve teşhir edilirse, seçimin değil seçim sürecinin devrim yararına değerlendirilmesi mümkün olur.
Seçim oyununun sermayenin çıkarları oranında demokrasi anlamına geldiği 7 Haziran sonrası çok net görüldü. HDP bu gerçekleri ifade etmekten geri durduğu sürece, bu kirli oyunun nesnesi olacaktır. 1 Kasım seçimleri üzerinden gündeme getirilen bizler HDP, bizler iktidara! sloganı, HDPnin seçim oyununa daha bir bağlandığını göstermektedir.
Kürt halkı direniyor. İçi ne kadar doldurulduğundan bağımsız olarak söylemek gerekir ki, meşru, özyönetim açıklamaları burjuva seçimlerinden çok, gerçek çözümün nasıl mümkün olacağını gösteriyor.
Türk işçi, emekçileri ise sandıktan kendi yararlarına kırıntı dahi beklemek yerine 7 Haziran öncesi metal fırtınasında olduğu gibi, sermayeye karşı direnmeyi ve kazanmayı esas almalı. Fabrikalarda hakları için mücadele veren işçiler bu yolla kardeşleşmeyi ete-kemiğe büründürüyorlar. Türkiye işçi sınıfının kendi koşullarını nispeten düzeltmesi bile, seçim sandıklarıyla değil, fabrikalarda, sokaklarda mücadeleyle mümkün. İşçilerin birliği, halkların kardeşliği sloganını ete-kemiğe büründürüp, devrimle taçlandırmak ise, her ulustan işçi ve emekçileri kurtaracaktır. Çünkü iktidarda kendileri olacaktır. Demokrasi bir avuç asalak sermaye için değil, işçi sınıfı ve emekçiler için, ezilen halklar için olacaktır.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.