Jeremy Corbynin İşçi Partisi başkanlığına seçilmesi üzerine -Haluk Yurtsever
Britanya İşçi Partisi (Labour Party) genel başkanlığına Jeremy Corbynin seçilmesi sıradan bir olay değil.
Kapitalizmin anayurdunda, kurulu/yerleşik düzenin iki temel ayağından biri olan İşçi Partisinde uzun bir aradan sonra ilk kez, partiyi sosyalist köklerine döndüreceğini söyleyen, Britanyanın NATOdan ve ABden çıkmasını savunan bir kişi, parti içindeki ve dışındaki düzen savunucularının tüm karşıt kampanya ve canhıraş feryatlarına rağmen ilk turda, parti üyelerinin yüzde 60ının oyunu alarak başkanlığa seçildi.
Jeremy Corbyni yıllar önce tanıma fırsatım oldu. 12 Eylül 1980den sonra, Londrada CDDRT (Türkiyede Demokratik Hakları Savunma Komitesi) kurmuştuk. Kuzey Londra Türkiyelilerin ve Britanyalı proleterlerin yoğun olduğu bir bölgeydi; Jeremy Corbyn 1983te bu bölgeden milletvekili seçilmişti. CDDRTnin üyesi oldu. Komitenin her işine koşan militan bir milletvekili olarak çalışmalara aktif destek verdi. Son derece alçakgönüllü, sade, ilkeli ve cesur bir kişi olarak anımsıyorum. Sonraki yıllarda dünyanın her yerindeki ırkçı, faşist, baskıcı rejimlere, savaşlara karşı, halktan, emekçilerden yana olan tüm örgütlenmelere, dayanışma komitelerine ve eylemlerine katıldığını biliyorum.
Farklı ve soldan
Jeremy Corbynin yaşam öyküsüne şu sıralar internetten kolayca ulaşılabiliyor. En çok dikkat çeken ve başka kaynaklarda pek bulunmayan noktaları özetleyelim.
1949 doğumlu. Matematik öğretmeni annesiyle, elektrik mühendisi babası, İspanya İç Savaşı sırasındaki dayanışma eylemleri sırasında tanışıp evlenmişler. Lisedeyken, İşçi Partisinin gençlik örgütü Genç Sosyalistlere katılmış. 18 yaşında iki yıl Jamaikada gönüllü hizmetlere katıldıktan sonra, önce Kamu Çalışanları Sendikasında daha sonra da Giyim İşçileri Sendikasında profesyonel sendikacılık yapmış.
Corbyn 1983ten bu yana yapılan bütün seçimlerde Kuzey Londradan, İslingtondan milletvekili seçildi. Corbynin, onu sonunda İşçi Partisi liderliğine taşıyan siyasal kariyeri İslington emekçileriyle kurduğu organik ilişkiye dayanıyor.
İşçi Partisi içindeki en solcu milletvekillerinden biridir. Irak savaşına, öğrenci harçlarının yükseltilmesine karşı büyük mitinglerin örgütleyicilerindendi.
Jeremy Corbyn, uzun yıllar, Britanya Komünist Partisinin gazetesi olarak bilinen, şimdilerde komünist-emekçi bir çizgide yayın yapan günlük Morning Starın sürekli yazarları arasında.
Corbyn, NATOdan ve ABden çıkmayı öneriyor. Berlin duvarı yıkıldıktan sonra en doğrusu NATOyu dağıtmaktı diyor.
2013 yazındaki Gezi Parkı eylemleri sırasında Financial Times'ta yayınlanan "Türkiye Başbakanına Açık Mektup" adlı metnin imzacıları arasındaydı. Metinde, Tayyip Erdoğan'ın Gezi Parkı eylemlerine karşılık olarak düzenlediği "Milli İradeye Saygı" mitingleri, Almanya'da Hitler döneminde düzenlenen mitinglere benzetiliyordu.
Jeremy Corbyn, 2010 yılında Türkiye'ye geldi; gözlemci olarak KCK davasını izleyen heyet içinde yer aldı. KCK operasyonlarının parlamento gündemine taşınması için soru önergesi verdi.
Nasıl seçildi?
Corbynin parti liderliğine adaylığı beklenen, planlanmış bir şey değildi. Seçim yenilgisi ve Milibandın istifasından sonra ortaya çıkan üç adayın üçü de Blairci olunca adaylığını koydu. Kendisi dahil hiç kimse, adaylık için gerekli sayıda milletvekili imzasını toplayabileceğinden emin değildi. Aday olmak için gerekli 35 milletvekili imzasını ancak son gün, başvuru saatinin bitmesine 5 dakika kala birkaç milletvekili bir yarış olsun diye imzalarını eklediklerinde tamamlayabildi.
Parti içindeki ve dışındaki düzen yandaşları, seçilmemesi için çok uğraştılar. Örgütlü ve yaygın bir karalama kampanyası yürüttüler. Gazeteler, onun için deli, moron, İşçi Partisini felakete götürecek türünden manşetler atıllar. Tony Blair, Kalbin Corbyne oy ver diyorsa, sana bir kalp nakli lazım buyurdu.
Corbynin adaylığı ve kampanyası, uyuşup donuklaşmış İşçi Partisine canlılık, heyecan ve enerji getirdi. Seçimi, hiç kimsenin beklemediği biçimde, aşağıdan yukarıya dalga dalga çoğalan bu enerjiyle, toplum çapında estirdiği havayla kazandı. Soğukkanlı İngiliz basını bile, Corbynin yükselişini çılgınca sözcüğüyle tanımladı.
Corbynin başarısı, seçim programının, işçiler, emekçiler için yerinde ve sahici bulunmasına yakından bağlı.
Programı
Programı şu maddelerden oluşuyor:
Demiryollarını, enerji sektörünü yeniden kamulaştırmak,
Sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesini durdurmak,
Şirket vergilerinde %1lik bir artış yaparak devlet üniversitelerini yeniden ücretsiz hale getirmek,
Üniversite öğrencilerine yeniden burs,
Sendikal örgütlenme haklarını güvence altına almak,
Sıfır saat geçici çalışma sözleşmelerini yasaklamak,
İsraile silah ambargosu koymak,
Irak Savaşına girdiği için Tony Blairi savaş suçlusu olarak yargılamak,
Suriyeye bombalamayı durdurmak,
Sürdürülebilir enerjiye geçiş için bir milyon çevre işi yaratmak,
Silah sanayilerinde çalışan insanlara yeni, insanlığa faydalı, teknolojik becerilerine uygun istihdam olasılıkları yaratmak,
Britanyanın Trident nükleer silahlı denizaltılarının yenilenmesini iptal edip aşamalı olarak nükleer silahlardan vazgeçmek,
Herkese uygun ücretsiz eğitim sağlamak için Ulusal Eğitim Hizmet Kurumunun kurulması,
Oy hakkı yaşını 16ya indirmek,
Mültecileri günah keçisi yapmamak,
Ev kiralarını kontrol altına almak,
Yüksek gelirlilerin vergi oranlarını yükseltmek.
Sonrası?
Başbakan Cameron, İşçi Partisi başkanlığına seçilmesinden sonra, "İşçi Partisi artık ulusal güvenliğimiz, ekonomik güvenliğimiz ve ailenizin güvenliği için tehdit oluşturmaktadır" mesajı yayımladı.
Cameron, sahibinin, Britanya sermayesinin sesidir.
Kriz koşullarında finans kapitalin Jeremy Corbyn liderliğinde bir İşçi Partisine katlanması hiç kolay değil.
Deneyimli Britanya kapitalistleri İşçi Partisi içindeki sol çıkışların önünü kesme, kuşatma, gözden düşürme, kendine benzetme konusunda da deneyimlidir.
Denenmiştir ve görülmüştür. Bu partiyi, bir devrim ve sosyalizm partisine dönüştürmek olanaklı değildir. Kimse böyle hayallere kapılmamalıdır.
Jeremy Corbynin parti liderliğini sürdürmesi, iktidara gelmesi, iktidara gelse programını uygulaması da hiç kolay değil. Genel seçimlere daha 5 yıl var. Parlamento grubunda Corbyne hayatı dar edecek Blairci, sağcı bir yoğunluk bulunuyor. Medyanın tutumu belli vb.
Jeremy Corbynin tüm bunların üstesinden gelebilecek, program hedeflerini içselleştirmiş bir kadrosu olup olmadığını, içeriden ve dışarıdan gelecek hücumlara ne ölçüde direnebileceğini bilemiyoruz.
Ancak, geçmişi, kişiliği, kalibresi, program hedefleri Corbyn olayını dikkatle izlemeyi gerektiriyor. Corbyn, Çipras değil.
Bundan sonrasını izleyip göreceğiz.
Bugünden söylenecek olan şudur: Jeremy Corbynin İşçi Partisi başkanlığına seçilebilmesi, kapitalizmin anayurdu İngilterede işçiler, emekçiler için bıçağın kemiğe dayandığını, anti kapitalist bir dalganın ada sahillerine vurmaya başladığını, Corbynin ne yapacağından, ne yapabileceğinden bir ölçüde bağımsız olarak umut ve enerjinin soldan geldiğini gösteriyor.
Bu, özellikle bugün, önemli ve değerli bir göstergedir.
Bildiğiniz üzere İngilterede sosyalist Jeremy Corbyn seçimlerin ilk turunda yüzde 59.5 oy alarak İşçi Partisinin yeni liderliğine seçildi. Corbyne karşı kısa zamanda gelişen ve Avrupa basınında Corbynmania olarak anılan sempatide, kuşkusuz, daha önce politize olmamış binlerce gencin desteğinin ve kampanyanın mottosunun özelleştirme karşıtlığı/kamuculuk olmasının büyük rolü var.
Gençlik yıllarından beri sendikal mücadeleden hayvan haklarına, savaş karşıtı mücadelelerden LGBTİ mücadelesine, çevre mücadelelerinden darbecilerin yargılanması için verilen mücadelelere kadar pek çok alanda yürüyen kolektif mücadelelere omuz veren Corbyn, 2010 yılında Türkiyede bulunarak KCK yargılanmalarını da izlemiş ve konuyu İngiltere Parlamentosuna taşımıştı. Corbyn Şilideki faşist darbenin lideri diktatör Pinochetnin yargılanması ve Filistindeki İsrail işgaline karşı ciddi bir emek ortaya koyarken, IRAnın parlamenter kanadı Sinn Fein ile yan yana gelmekten de geri durmadı.
Corbyn ilginç adam; yaşamı ve savunuları ile ilgili detaylar için Haluk Yurtseverin geçtiğimiz günlerde kaleme aldığı Jeremy Corbynin İşçi Partisi başkanlığına seçilmesi üzerine başlıklı yazısının okunmasını tavsiye edip, Corbynin sağlık politikalarına bir göz atalım.
Jeremy Corbyn Ağustos 2015te akıl ve ruh sağlığı sorunları ve hizmetleri üzerine toplumcu tıp perspektifi ile bir broşür yayınladı. Özellikle bu başlığı seçmiş olması, şüphesiz, akıl ve ruh sağlığı hastalıklarının İngilterede giderek büyüyen bir toplum sağlığı sorunu olmasından kaynaklanıyor. Corbynin konuya bakışının iskeletini ise, toplumun akıl ve ruh sağlığını bozan en büyük etmenin İngiltere Hükümetinin politikaları olarak değerlendirmesi oluşturuyor. Corbyn, ülkesinde derinleşen eşitsizlikler, güvencesiz istihdam politikaları, artan borçlanma ve iktidarın yaygın şiddet dilinin toplumun ruh sağlını bozan esas nedenler olduğunu vurguluyor.
Corbynin İngilterede akıl ve ruh sağlığı sorunlarının salgın boyutunda yaygın olmasının nedenlerini politize ettikten sonra, İşçi Partisinin lideri olarak seçilmesi halinde, bu konu başlığında yerine getirme sözü verdiği kimi vaatlerine göz atalım;
· Akıl ve ruh sağlığı hizmetlerindeki bütçe kesintilerine son vermek,
· Akıl ve ruh sağlığı alanında görevli sağlık çalışanlarının sayısını arttırmak,
· Bu alandaki hizmetlerin ikinci sınıf hizmetler olarak görülmesinin önüne geçmek,
· Özellikle çocuk ruh sağlığı hizmetlerini güçlendirmek, okul psikologlarının sayısını arttırmak ve okulda terapi olanakları sağlamak; rutin eğitim programına psikoloji ve gelişim ile ilgili dersler eklemek,
· Toplumda yaygın olan yalnız ve izole yaşam tarzının önüne geçmek üzere toplumcu/katılımcı bir kampanya örmek,
· Bu hastalıkların en yaygın görüldüğü kadınlar, etnik azınlıklar, evsizler gibi hassas gruplar için ulaşılabilir akıl ve ruh sağlığı hizmetleri örgütlemek,
· İntihar oranı çok yüksek olan cezaevlerindeki mahpuslar için özellikli akıl ve ruh sağlığı hizmetleri örgütlemek ve bu olumsuz tablonun engellenebilmesi için tüm ceza-infaz sistemini yeniden düzenlemek.
Corbyn, Akıl ve ruh sağlığımızdaki bu negatif gidişe bir son vermek için İşçi bir hükümete ihtiyacımız var diyor. Valla iyi saptama; Corbyne ve akıl ve ruh sağlığına sahip çıkma iradesini ortaya koyan İşçi Partisine, İngiltereye sağlıklı günler dileyelim.
Malum, aynı dert, hatta beteri bizde de var: Eşitsizlikleri dipsizleştiren, işsizlik oranlarını rekorlaştıran, insanları güvencesiz istihdama mecbur bırakan, tüm özgürlükleri kısıtlayan, toplumsal yaşamın her alanını dinci gericiliğe boğan, şiddet söylemini bir an olsun bırakmadığı gibi ortalığı kan gölüne çeviren bir iktidar, bir diktatör...
Öyleyse İngilteredeki akıl ve ruh sağlığına sahip çıkma iradesine biz bir de canımızı koruma iradesini ekleyelim, ısrarcı olalım ve bu ısrarımızı da eşitlik, gericilik karşıtlığı, kardeşlik ve barış mücadelesindeki ısrarımız ile perçinleyelim, örgütlenelim... Ne dersiniz, kurtulur muyuz bu deli saçmasından?
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.