SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
Can Dündar o hapishaneden başı dik çıkacak           (gösterim sayısı: 3.320)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
abbas
[ emeğin gücü ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 21.12.2013
İleti Sayısı: 830
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: abbas
Konu Tarihi: 27.11.2015- 10:12


Terör örgütüne yardımmış, casuslukmuş, geçiniz...

Resim Ekleme

Baştan söyleyelim:
Can Dündar ve Erdem Gül gazetecidir.
Can Dündar ve Erdem Gül gazetecilik yaptı.
Can Dündar ve Erdem Gül gazetecilik yaptıkları için tutuklandı.
Yok, terör örgütüne yardım etmekmiş…
Yok, casuslukmuş…
Geçiniz bunları.
Dün Cemaat'in polisleri, savcıları ve hakimleri AKP desteğiyle bu suçlamaları yapıyordu. Bugün bizzat iktidar suç üretiyor.
Dün Cumhuriyet'in İlhan Selçuk'u, Mustafa Balbay'ı, Erol Manisalı'sı iktidar destekli Cemaatçilerin sahtekarlığıyla hapsediliyordu. Bugün AKP'nin "görevlileri" sahteliğe bile gerek duymadan Dündar'ı ve Gül'ü tutukluyor.
Zira, tutuklanmalarına gerekçe gösterilen MİT TIR’ları haberlerine ulaşıp da yayınlamayana, dünyanın hiçbir yerinde gazeteci denmez.
Kaynağı kim olursa olsun, sızıntı nereden gelirse gelsin.
İster AKP'den, ister ABD'den, ister Cemaat'ten, ister TSK'dan kaynaklansın.
İki gazeteci de gerçek olduğunu bizzat Cumhurbaşkanı'nın kabul ettiği bir haber yaptılar.
İki gazeteci de dünyanın demokrasiyle yönetilen her yerinde ödülü hakedecek bir habere imza attılar.
Can Dündar'ı ve Erdem Gül'ü, iktidarın "kandırıldık" diyerek destek verdiği Cemaat kumpasçılarına yardım etmekle suçlamak, aynı hapishanelerde yatırmak, aptallık ya da hainlik değilse; en hafif deyimiyle meselenin sulandırılmasıdır.
Cemaatçi çeteyle hesaplaşmanın yerini, her muhalifin "paralel" denilerek susturulduğu hukuksuz bir sürecin aldığının kanıtıdır.
Hem Dündar, hem Gül…
Hem sevenleri, hem okurları…
Hem meslektaşları, hem Cumhuriyet Gazetesi…
Bilsin ki:
Can Dündar da Erdem Gül de konuldukları cezaevinden onurlarıyla, başı dik çıkacaklar.
Daha bu günden çürüyen bu kararı verenler çocuklarına, torunlarına anlatamayacak.
Kazanan gerçekler, kazanan gazetecilik olacak.

Odabudsman
Odatv.com



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
abbas
[ emeğin gücü ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 21.12.2013
İleti Sayısı: 830
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: abbas
Cevap Tarihi: 27.11.2015- 10:13


İşte Can Dündar'ın savunması

Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, 'MİT TIR'ları' haberi nedeniyle tutuklandı. İşte Can Dündar'ın mahkemede yaptığı tarihi savunma...

  Resim Ekleme


MİT TIR'ları meselesini ilk yazan ben değilim. Bu olay sizin de bildiğiniz gibi bahsettiğimiz iki   yapının arasındaki kavgadan ortaya çıkan bir şey. Nasıl olur da bir ülkenin jandarması ile istihbaratçıları birbirine silah çekecek duruma geliyor? Nasıl olur da jandarma kolundan çekerek istihbaratçıları ayağının altında ezer silahını alır?   Nasıl olur da bir ülkenin savcısı bir ülkenin valisi ile çatışma haline gelir. İşte bu kurulan ikili yapının sonuçları bunlar.

Savcılar, MİT TIR'larının nasıl çevrildiğini ifade ettiler. Fotoğraflar yayınlandı. Ve o MİT TIR'larının nasıl çevrildiğinin görüntülerine ulaştık. MİT dedi ki ülke dışına silah nakli yapılmıyordu; ülke içine yapılıyordu. Başbakanlık ise gıda ve insani yardım taşıyorduk dedi. Sonradan bunun gıda olmadığı ortaya çıkınca Türkmenlere gönderildi dendi.

O zamanki ana muhalefet genel başkan yardımcısı Tuğrul Türkeş dedi ki: Ben bizzat biliyorum vallahi billahi o TIR'lar Türkmenlere gitmiyordu. O şahıs şu anda Başbakan Yardımcısı gerekirse mahkemede tanıklığına başvurulabileceğini düşünüyorum. Bu görüntüler elimize ulaştı.

Ülkenin istihbarat teşkilatı kendi görev tanımında olmayan bir silah nakli gerçekleştiriyordu.Yani suç işliyordu. Bu ulusal hukukta da suç uluslararası hukukta da suç. Ben ülkemin milli menfaatlerinin yalan söylemekten geçtiğine inanmıyorum. Ben bu halkın milli menfatlerinin istihbarat teşkilatının kanun dışı silah ve insan ticaretinde olduğun inanmıyorum. Hiçbir suç gizli damgasıyla örtbasedilemez ve devlet yurttaşına yalan söyleyerek adil bir devlet olamaz.

Bir devlet adamının görevi böyle durumlarda devletin düştüğü zor durumdan kurtarmak olabilir ama hatırlatmak isterim ki gazeteci bir devlet memuru değildir. Benim görevim; halk adına devleti denetlemek, devlet bir hata yapıyorsa hükümet bir yanlış olaya bulaşmışsa kamu adına bunun hesabını sormaktır.

Uluslararası çapta yakısı olan bir olay.. Bir silah nakli.. Devlet adamları o TIR'larda ilaç vardı diyor. İlaç kutularını kaldırdığınız zaman içinde silah olduğunu görüyorsunuz. Nereye gittiğini de bilmiyoruz.

Bundan birisinin hesap sorması lazım. Bu devlet içindeki çatışmadan olabilir. Uluslararası bir tezgah olabilir. Devlet radikal islamcıları silahlandırıyor olabilir ve hiçbir milli menfaaat bunu meşru göstermez.

Gazeteci olarak benim görevim kamuyu bundan haberdar etmektir. Bunu yaparak devleti de önemli bir yanlıştan   kurtardığımızı düşünüyorum.

Daha önce Susurluk'ta gördük. Devlet illegal yollara başvurabiliyor. Suçluluları kullanabiliyor. Suç işleyebiliyor. Çok rahatlıkla yaptığı vahim hataları çok gizli damgalı dosyalarla devlet sırrı haline sokup kendini aklamaya çalışıyor. Bunlara karşıya çıktık ve yayınlayarak belki devletin daha temiz bir topluma evrilmesine yardımcı olduk.

Bugün de aynı durum var. Ne yazık ki devlet bütün uluslararası toplumun tepki gösterdiği bir silah ve insan ticaretine aracılık ediyor. Bütün uluslararası basında bunlar yer aldı. Biraz da milli sır -devlet sırrı- meselesinin biraz da   uluslararası boyutundan söz etmek isterim. Benim doktora tezim bu konudaydı. Dünya örneklerini inceledim.

Bunların en bilinenleri Watergate skandalıdır. Daha sonra Irangate skandalı gelir. Günümüzde Wikileaks belgelerinin yayınlanması yine bu konuyu gündeme getirdi. Burada temel mesele şudur:

Devletin güvenlik ihtiyacı var. Bunun karşısında da halkın bilme hakkı ve gazetecilerin ifade özgürlüğü var..   Bunlar çatıştığı zaman ne olur? Aslında temel konumuz bu. Ben burada ifade özgürlüğünün belli konularda devletin güvenlik ihtiyacının önüne çıktığını düşünüyorum. Hiçbir şekilde devletin suç işleme özgürlüğü yoktur. Hiçbir güvenlik gerekçesi suçu örtmeye yetmez.

Eğer biz bu haber nedeniyle tutuklanır, yargılanır mahkum olursak, bu hem Türkiye'de hem uluslararası kamuoyu önünde bir yalan haber yaptığımız iddiasıyla olmayacaktır. Bu devletin halkına yalan söylediğini belgelediğimiz için olacaktır ve bütün mahkeme sürecinde biz bu yalanı belgeleriyle ortaya koyacağız.

Watergate'te aynı şey oldu. Devlet gizlemeye çalıştı. Sonunda olay başkanın istifasıyla sonuçlandı. İrangate'te Amerika'nın İran'a gizli silah satışını belirledi.Bütün sorumlular mahkeme önünde hesap verdi.

Wikileaks, Amerika'nın Irak'taki bütün suçsuz uygulamalarını belgeleriye ortaya koydu. Burada beni casuslukla itham edebileceğiniz hiçbir konu yok. Kendi ülkemizin istihbaratı dahil hiçbir ülkeyle ilişkim yok. Sözünü ettiğiniz Fetullah terör örgütüyle ilgim yok.

Bir casus düşünün ki elde ettiği bilgiyi ertesi gün okurlarıyla paylaşıyor. Bir casus düşünün ki paylaştığı haberden beş buçuk ay sonra karşınıza geliyor, beş buçuk aydır elini kolunu sallayarak geziyor. Ben yapılanın iyi bir gazetecilik olduğunu düşünüyorum.

Bugün olsa yine yayınlarım. Kamuoyu iyi ki bunları öğrendi. İyi ki Cumhurbaşkanı dün 'silahsa silah ne olmuş yani' noktasına geldi. Böyle diyerek bu görüntülerin montaj ve sahte olduğu iddialarını
da boşa çıkartmış oldu, kabul etti. Bu bile bize yönelik suçlamanın düşmesi için yeterli olduğunu düşünüyorum.

Cumhurbaşkanı 'silahsa silah ne olmuş yani diyorsa' ben de ' haberse haber ne olmuş yani' diyorum.

Cumhuriyet



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
dayanışma
[ ]
Üye Silindi
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi:
İleti Sayısı: 0
Konum: Gizli
Durum: üye silinmiş
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: dayanışma
Cevap Tarihi: 27.11.2015- 12:20


İşte Erdem Gül'ün savunması

Resim Ekleme

Cumhuriyet Gazetesi Ankara temsilcisi Erdem Gül, 'MİT TIR'ları' haberi nedeniyle tutuklandı. İşte Erdem Gül'ün mahkemede yaptığı tarihi savunma...


"'Jandarma var dedi' isimli haberim üzerine devletin sır bilgilerini ifşa etmek ve bir terör örgütüne yardımcı olmak gibi suçlamalarla karşılaştım. Hiçbir şekilde bu suçlamaları mantığım almıyor çünkü gazetecilik zor bir şeydir.

Ben 20 yıla aşkın gazeteciyim. Gazetecilik tehlikeli bir şeydir bazen iktidarların, devlet otoritesini kullanan yetkililerin çatışmalarını içerir. Dünyada buna beşinci kuvvet denilmesinin nedeni de budur.

Bir gazeteci olarak bu tür tehlikelerin ve sıkıntıların farkıdayım ama asla bir terör örgütü ile bir haberin ya da casusluk faaliyetinin yan yana anılmasını, kendi tecrübem ve biraz da hukuk bilgisi bakımından bunu bir çerçeveye oturtamıyorum.

Haberle ilgili konuşmam gerekirse Can Dündar da anlattı. Ben Can Dündar'ın görüşlerini tekrarlamamak için biraz da Ankara gazeteciliginden bahsetmek isterim. Ben esas olarak Ankara gazeteciliği yürütüyorum. Öğrenciyken bize nelerin haber olacağı anlatılır. Ankara gazeteciliği alt birimine gelindiğinde; devlet organlarının faaliyetleri anlatılır. Ankara gazeteciliğini en önemli görevi; devlet organların faliyetlerini izlemek, takip etmek ve haberleştirmektir.

Dolayısıyla buradaki haberdeki esas unsur devletinin en önemli organlarından biri olan jandarmaya ait bir belgedir. Benim için haber değeri taşıyan budur. Ben bir habere bakarken kim kiminle kavga ediyor, bu haber kimin işine yarayabilir, kime zarar verebilir sorularını sormam. Benim için önemli olan toplumun huzuru güveni ve barışıdır.

"Benim görevim halktan bir şeyler saklanıyorsa bunları ortaya çıkarmak ve paylaşmaktır"

Benim daha çok görevim devlet aygıtını kullanan iktidarı izleyip haberleştirmek ve halktan bir şeyler saklanıyorsa bunları araştırmak, ortaya çıkarmak ve paylaşmaktır.

Ben devlet güvenliğini daha çok şöyle düşünüyorum:

Halkın güvenliği, ülkenin güvenliği gibi düşünüyorum. Mesela bir devletin güvenliği ancak halkın güvenliği varsa olabileceğini düşünüyorum. Silahlar meselesi de şu açıdan bir gazeteci olarak önemlidir; halkın güvenliği ve barış içinde yaşaması anca silahsızlanma ile mümkündür. Yasal silahlanma dışında ülkenin ordusu ve polisi var. Ancak bunların dışında bir silahlı faaliyetler varsa ve bu durum topluma zarar vereceğinden gazeteci bunu halka haber vermelidir.

Ayrıca bir örnek daha vermek istiyorum: Örneğin ülkede ağır bir salgın hastalık olabilir. İktidara gelen parti seçimi kaybetmemek için bu durumu halktan saklayabilir. Bunu öğrenen gazetecinin de bu durumu yazmaması mesleki açıdan suçtur. Ben silah meselesinde bu bakış açısını savundum.

"Bu suçlarla yargılanmak medyayı daha fazla korkutacak"

Aslında bunları yazan sadece biz değiliz. Gazetelerde, televizyonda ya da sosyal medyada bunlar yazıldı. Dolayısıyla benim bakış açım tamamen halkın bilgilendirilmesi mantığıyla hareketle oluşmuştur.

Son olarak söyleyeceğim ise savcılık tutuklanmamı istedi. Sonuçta ben hiçbir örgüt üyesi değilim. Bilerek ya da isteyerek bir terör örgütüne yardım etmeyi asla kafamdan geçirmedim. Üzerimdeki casuslu suçlamasını son derece üzücü olarak değerlendiriyorum. Ben bu suçtan ceza alıp yargılanırsam bu aynı zamanda ülkedeki düşünce özgürlüğü ve halkın haber alma hakkı ve medyanın iktidarı denetleme görevi çok azalmış olacaktır.

Bu suçlarla yargılanmak medyayı daha fazla korkutacak. Halkın gerçekleri bilmesinin önüne geçen bir süreç başlayacaktır. Suçlamaları reddediyorum, serbest kalıp haber yazmaya devam etmek istiyorum. (cumhuriyet.com.tr'dan alınmıştır)



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
abbas
[ emeğin gücü ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 21.12.2013
İleti Sayısı: 830
Konum: Ankara
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: abbas
Cevap Tarihi: 27.11.2015- 13:47


Bir dönem herkes ''Ergenekon Terör Örgütü üyeliğinden'' hapse tıkılıyordu, ''yanılmışız'' deyip bırakmak zorunda kaldılar, şimdi herkes'' Feto terör üyeliğinden'' tutuklanmaya başladı. Bu insanların birbirinden hiçbir farkı yok. Hepsinin demokrasi anlayışı bu, demokrasi diyorlar faşizmi dayatıyorlar. Demokrasiden anladıkları kendileri gibi olmayanlara baskı ve zulüm uygulamak. İstikrar seçimden çok önce başlamıştı, seçimden sonra da devam ediyor.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
tekelizmir
[ tekelizmir ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 15.10.2014
İleti Sayısı: 67
Konum: Gizli
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: tekelizmir
Cevap Tarihi: 27.11.2015- 15:05


Önkibar aylardır Can Dündara saldırıyordu.
Hsyk seçimlerinde Akp ve Perinçek işbirliği yaptılar.
Sonra işbirliği kayyumlarda ve hepimizi yakan çok ciddi olaylarda devam etti.
Artık Akp tek başına değil Halkın karşısında bir cephenin güçlü ortağı konumunda.
Ve tüm kirli saldırılar Timurlengin otağında imevzilerden alınıyor.
Tayyip artık yanlız değil.



Cvp:
Yazan Cevap içeriği
Üye Profili boşluk
denizcan
[ devrimci ]

Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 24.12.2013
İleti Sayısı: 2.431
Konum: Trabzon
Durum: Forumda Değil
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Cevap Yazan: denizcan
Cevap Tarihi: 27.11.2015- 16:43


Nedim Şener'den Can Dündar açıklaması: Selam olsun, korkunun üstüne yürüyenlere

Ergenekon operasyonları döneminde tutuklanan isimlerden olan gazeteci Nedim Şener, Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuklanmasını değerlendirdi.

Resim Ekleme

Nedim Şener, Can Dündar ve Erdem Gül'ün bir haber gerekçe gösterilerek tutuklanmasını Hürriyet'e değerlendirdi:

"Dün Cumhuriyet gazetesinden Can Dündar ve Erdem Gül tutuklanınca 4 yıl 8 ay geriye gittim. Sanki aradan geçen zamanı hiç yaşamadım.

6 Mart 2011 günü tutuklama kararının ardından önce Metris sonra Silivri yüksek güvenlikli cezaevine gönderilmiştik. 13 ayımızı orada geçirip 2012 yılında serbest kaldıktan sonra bir daha böyle bir dönemin yaşanmayacağını, bundan sonra “kimsenin gazetecilikten tutuklanmayacağını” umut etmiştim. Boşunaymış. Dün, yani 26 Kasım 2015 günü Can Dündar ve Erdem Gül tutuklandı. Bize “terörist”, kitap için de “örgütsel döküman” ve “bomba” demişlerdi.

Aradan neredeyse beş yıl geçti ama hiç bir şey değişmedi. Can ve Erdem için “casus”, yazdıkları haber için de “gizli belge, suç” diyorlar.

Hiç bir şey değişmedi: Ne gazeteciye bakış, ne hukukun işleyişi ne iktidar.

Gazeteciye düşense Silivri koşullarında bile dayanmak, direnmektir.

Tutuklama kararından sonra mahkeme salonundan çıkarken dostlarından, ailenden zorla ayrılırsın, arabada polisle yalnızsındır. Cezaevi kapısında gardiyanlar teslim alır koğuşuna götürür. Hepsi seni yalnızlaştırmak içindir.

Soğuk, gri beton koridorlardan girdiğinde, parmaklıklı kapılardan geçtiğinde, koğuşun demir kapısı açılıp, sürgü üzerine kapandığında yapayalnız kalırsın.

Gardiyanların “Allah kurtarsın” sözü kalır arkada.

Aslında yalnız değilsindir çünkü o güne kadar hiç olmadığı sayıda insan seni düşünüyordur. Seni sevinlerin desteği, duası, dilekleri, yazdıkların, savundukların ve gerçekler yanındadır.

Seni tutuklayarak gerçekleri hapsedeceklerini zannedenler fena halde yanılmışlardır. Çünkü gazetecilik “casusluk”, kitap ya da haber “suç” değildir.

Ve ne yapanlarsa yapsınlar gerçekler hapsedilemez.

Hapishane gazeteci için hapishane değildir, bir okuldur. Bedenin esir edildiği, ruhunun ise özgürleştiği yerdir. Silivri hapishanesi cesaretle, mücadeleyle korkunun yıkıldığı yerdir. O duvarların arkası basın özgürlüğünün, toplumun ifade özgürlüğünün beton ve demirle cisimleşmiş halidir. Uğruna savaş verdiğimiz kavramlar için hayatımızla bedel ödediğimiz yerlerdir.   Nasıl dışarıda yazarken bedel ödüyorsak, Silivri’de de hapis yatarak basın özgürlüğü mücadelesi veriyoruz. Daha nasıl anlatmalı bilmiyorum. Aklıma tutuklandığımızda Yaşar Kemal'in 2011 yılının o Mart ayında ödül aldığı bir törende bizler için söylediği şu sözleri geldi. Yazının, yazarın, özgür düşüncenin, dostu, dostumuz, dostunuz Yaşar Kemal’in sözleriyle şimdi tutuklanan gazeteci dostlarımız Can ve Erdem’e sesleniyorum:

“Hapishane kötüdür, ölüm gibi. Bilincine varınca, düzleşir, olağanlaşır. İnsan soyunu zulüm kadar hiçbir şey küçültmez. Ne derler, zulmün artsın ki tez zeval bulasın... Zulüm aşağılık, insanlık dışı bir şeydir, ölümden de beterdir. Bilincine varınca olağanlaşır. Hepsinden beteri de insan soyunun yakasına yapışmış korkudur. İnsan korkusunun üstüne yürüdükçe, korku azalır, gücünü yitirir, insan soyu korkuda çürümez. Zulüm zulüm değildir aslında, zulüm korkudur. Her şeyin temeli, beteri korkudur…Diyorum ki, korkulmasın, bugünkü, bu gelip geçici duruma bakıp umutsuzluğa düşmenin bir gereği yok...Bugün hapishanelerde, mahkeme kapılarında veya mahkeme kapılarına gitmeyi beklerken mesleğinin ve insanlık onurunun hakkını verenler var. Onlar ve onların hakları için omuz omuza yürüyen, sesini yükseltenler insanlığımızın daha bitmediğini, vurdumduymazlığımızın bizi öldürücü hale getirmediğini kanıtlıyorlar. İnsanoğlu umutsuzluktan umut yaratandır. Demokrasiyi yaratmak insanlığın büyük gücü olmuştur. Çok söyledim, tekrar söylüyorum. Ya demokrasi ya hiç… Ve Türkiye 'hiç'e layık değildir. Selam olsun düşünce özgürlüğü ve insan hakları için direnen meslektaşlarıma. Selam olsun, korkunun üstüne yürüyenlere. Selam olsun insanlık toptan tükenmedikçe umudun da tükenmeyeceğini gösterenlere. İnsan soyu içinde en güzelleri, en kutsanacak olanları onlardır.”

Selam olsun Can Dündar'a, selam olsun Erdem Gül'e ve özgür gazeteciliğe...



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör 2020 başında Türkiye’de sol... melnur 1 2451 16.03.2020- 05:11
Konu Klasör Şu ‘bağımsız siyasi hat’ meselesi... melnur 0 1368 28.10.2021- 06:51
Konu Klasör Kürt Ulusalcılığının liberalizm ile bağı... melnur 0 663 11.10.2022- 03:19
Konu Klasör CHP lideri Özel, TİP Genel Başkanı Baş’la görüştü. melnur 1 376 26.01.2024- 00:39
Konu Klasör Sosyal demokratların başına bir Marksist geçerse... melnur 0 729 21.06.2023- 09:14
Etiketler   Can,   Dündar,   hapishaneden,   başı,   dik,   çıkacak
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS