SolPaylaşım  
Ana Sayfa  |  Yönetim Paneli  |  Üyeler  |  Giriş  |  Kayıt
 
OTURUYORSAN KALK; AYAKTAYSAN YÜRÜ; YÜRÜYORSAN KOŞ!
Yurt ve dünya sorunlarına soldan bakan dostlar HOŞGELDİNİZ .Foruma etkin katılım yapabilmeniz için KAYIT olmalısınız.
Yeni Başlık  Cevap Yaz
VATAN SAVAŞI” DEMAGOJİSİNİ AÇIĞA ÇIKARALIM!           (gösterim sayısı: 1.831)
Yazan Konu içeriği
Üye Profili boşluk
umut
[ umut yarın ]
Yasaklı
Varsayılan Kullanıcı Resmi
Kayıt Tarihi: 12.09.2013
İleti Sayısı: 3.105
Konum: Gizli
Durum: üye uzaklaştırılmış
İletişim E-Posta Gönder
| Özel ileti Gönder


Konu Yazan: umut
Konu Tarihi: 09.12.2015- 10:14


VATAN SAVAŞI” DEMAGOJİSİNİ AÇIĞA ÇIKARALIM! / İHSAN BABAK


Doğu Perinçek M.Ali Güller’e onun yanıtlamadığı bir soru sormuş. O soruyu ben yanıtlayayım:

Soru şu: “Mehmetçik teröristleri etkisiz hale getirdiği zaman mı seviniyorsun, yoksa teröristler Mehmetçiği şehit ettiği zaman mı?”

Hiçbir ölüm beni sevindirmiyor Doğu bey, bazı ölümler karşısında mutlaka sevinmem mi gerekiyor? “Teröristlerin ölümü” beni sevindirmiyorsa o zaman ben vatan haini miyim? Perinçek’e göre öyleyim.


Tabii insan kendi kafasının içinde bir “vatan savaşı” paradigması kurar ve her şeyi bu paradigmanın penceresinden okursa, gerçeklerden giderek kopar ve kendi zihinsel dünyasında yaşamaya başlar.

Don Kişot’ta öyle yapmış ve yel değirmenleri ile savaşmıştı. Perinçek’de 2015 Türkiye’sin de Don Kişot rolü oynuyor.

Evet, hiçbir ölüm beni sevindirmiyor. Çünkü bu topraklarda yıllardan beri hiç kimsenin kazanmadığı, hiç kimsenin hiçbir yarar elde etmediği ve sadece insanlarımızın, yoksul halk çocuklarının öldüğü kirli bir savaş yaşanıyor. Ölenlerin hepsi bu toprakların, bu halkın çocukları.


Hiçbir ölüm, hiçbir tarafa hiçbir şey kazandırmadı bugüne kadar. Perinçek “teröristlerin” ölümüne davul zurnayla sevinebilir ama ben sevinmiyorum ve sevinmeyeceğim. Beni vatan haini mi ilan edecek? Varsın etsin. Onun atacağı taşlar beni yaralamaz. Çünkü ben kendimden son derece eminim.

Sanıyorum Perinçek şimdi kendi kendine; “Hıımmmm, bir PKK yandaşı daha!” diyecek.


O halde yanlış anlamaları baştan düzeltelim. PKK hakkındaki düşüncemi Telgrafhane sayfalarında defalarca yazdım. Üç otuz paralık mafyatik bir terör örgütü olduğunu açıklıkla belirttim. Her saldırısına tereddütsüz, gereken karşılığın verilmesi gerektiğini söyledim.

Her ulus devlette bir kamusal otorite olmak zorundadır ve siz bu otoriteyi silahla çiğnemek girişiminde bulunursanız, silahla karşılık görürsünüz. Yani bugüne kadar asla otoriteye kurşun sıkana karanfil atalım demedim. Ama, el insaf….”Taş atanı da delik deşik edelim!” Bu kabul edilemez bir tutumdur.

Benim Gaffar Okan yaklaşımı dediğim şeyi hatırlayalım. Herkes, bütün Kürtler ve Türkler Gaffar Okan’ın Diyarbakır emniyet müdürü olduğu günleri hatırlasın. Nasıl bir Diyarbakır vardı, bugün nasıl bir Diyarbakır var…..

Aydınlık gazetesinin sayfalarını şöyle bir tarayalım. Haziran 2015’ten sonra var olduğunu ilan ettikleri vatan savaşı ile ilgili tüm yazdıklarına bir bakalım, ama gerçeklerle birlikte.

AYDINLIK: TSK, hükümetten bağımsız olarak PKK’ya savaş açtı.
GERÇEK : TSK tarihinin hükümete en bağlı dönemini yaşamaktadır bir süredir. Tam anlamıyla şak denildiğinde tak diye yapılan bir dönemdedir. Kimi zaman duyulan kısmi itirazlar görev yerine getirilirken yaşanacak zorluklara ilişkin palyatif itirazlardır ve işin özüne yönelik değildir. O halde savaşı TSK değil hükümet başlatmıştır ve çatışmasızlık ortamını neden bitirdiğini de dünya alem bilmektedir. Bir kere de benim tekrarlamama gerek yoktur.


AYDINLIK: PKK öldü bitti bitiyor, yandı kül oldu, mahvoldu, çok kayıp verdi v.s.
GERÇEK : 40 yıla yaklaşan güneydoğu savaşı göstermiştir ki, hava operasyonları ile gerilla tipi örgütlenmelere karşı hiçbir başarı kazanılamaz. Sadece para harcanır. Amerika sözüm ona İŞİD’i bombaladı. Peki ne oldu? Adamlar Toyota’larla cirit atmaya devam ediyor hala değil mi?

O halde TSK, PKK’ya karşı yürüttüğü anti-terör operasyonlar açısından bugün de tıpkı dün durduğu yerde, aynı noktadadır. Bir arpa boyu yol gitmemiştir. Olan sadece ölen insanlarımıza, yüreklerine ateş düşen anne, baba ve yakınlarına olmuştur. Aynı durum karşı saldırıya geçen PKK için de söz konusudur. O cephede de hiçbir kazanım yoktur, ölenler bir hiç uğruna ölmüşlerdir.

PKK askeri açıdan önemli bir güç yitirmemiş olmakla birlikte, HDP siyasi olarak büyük kayıplara uğramış ve asıl kazanan da istediği zaman ve istediği güçle masaya oturma opsiyonunu elinde tutan AKP olmuştur. PKK’da bu sonuca hizmet etmiştir!

AYDINLIK: Bu bir vatan savaşıdır.
GERÇEK : “Vatan savaşı” dedikleri şey basitçe bir demagojidir. Birincisi ortada savaş falan yoktur. Hangi savaş? Olan şey bir ulus devletin askeri ve polisiyle birlikte bir terör örgütüne karşı operasyonlar yapmasından ibarettir. Ve üstelikte bunu yaparken Kürt halk kitleleri üzerinde devlet terörü uygulanmakta, sorgusuz sualsiz infazlar yapılmaktadır. Derin devlet ile el ele katliamlar gerçekleştirilmektedir.

Savaş nedir? Sorulması gereken asıl soru budur! Bu nasıl bir savaştır ki askeri kuvvetlerde hiçbir ciddi yığılma yoktur. Ülkede herkes işinde gücündedir. Savaşan hele hele “vatan savaşı” yürüten bir ülkede manzara bu olabilir mi?

Bir ülkede küreselleşmeci pop kültür egemen dahi olsa, vatan savaşı veren bir ülkenin böyle bir medyası olabilir mi, hangi gazetede hangi askeri savaş bildirisini okudunuz bugüne kadar!!!

Kurtuluş savaşındaki Hakimiyet-i Milliye’den söz ediyor Perinçek. Bir de bu açıdan baksın bakalım o tarihlerde ülkenin en önemli yayınlarından biri olan Hakimiyet-i Milliye’ye. Bırakalım dünü, bugün satışı 50.000’in altına düşmüş olan kendi gazetesinde bile “vatan savaşı” havası yoktur. Kendi köşe yazıları olmasa, Aydınlık gazetesine bakarak, “Evet Ülkemiz Vatan savaşı veriyor!” düşüncesini edinebilecek bir Allahın kulu bile yoktur. Sadece kendi yazdığı köşe yazılarında ve sadece ve sadece onun kafasının içindedir vatan savaşı.

O halde olmayan bir savaş için 1900’lü yılların başına gidip oradan Marksist liderleri tanıklığa çağırmanın da hiçbir anlamı yoktur. Savaş yoktur ki, olmayan savaşın haklılığını, haksızlığını tartışalım.

Vatan Parti’li değerli arkadaşlar kendinize sıkı bir çimdik atın. Uyanın, uyanın…. Ve çevrenize şöyle bir bakın, 24 saatinize bir bakın, vatan savaşı veren bir ülke de mi yaşıyorsunuz? Eğer öyleyse ne işin var kardeşim mesaide? Neden işine gidiyorsun ki. Kazma, kürek, silah ne varsa kapıp dağa çıksana….Merak etme oralarda birileri seni mutlaka bulacak ve savaş için örgütleyecektir.

Ciddi olalım beyler ve çok basit iki soru soralım: 2015 Haziran’ından sonra Türkiye’de hangi siyasi kuvvet ne kazanmıştır ve ne kaybetmiştir? Ve TSK bugün bağımsız bir siyasi kuvvet olarak düşünülebilir mi?

Vatan partisinin uzunca bir süreden beri verdiği gaz, Ordu üzerinde en küçük bir etki yapmamıştır bugüne kadar. Emekli generallerine sorsun Perinçek, bakalım ne yanıt alacak?

Yukarıdaki soruya verilen basit yanıt bile vatan savaşı denilen şeyin gerçekte ne savaşı olduğunu açıklıkla göstermektedir.

AYDINLIK: Vatan savaşı TSK ile Amerika arasındadır.
GERÇEK : Bu ilk akıl tutulması değildir. Daha önce de; “Kobane de TSK ile ABD piyonları aracılığı ile savaştı ve ABD kaybetti.” demişti Perinçek. Bu konuda fazla bir şey yazarak zamanınızı almak istemiyorum. M.Ali Güller’in bloguna giriniz ve son altı ayda yazdıklarını okuyunuz. Bu akıl tutulmalarına yeterince cevap verildi. Basitçe şunu söyleyeyim. Bugün Diyarbakır bile Amerikan savaş uçaklarına açılmış iken, Amerika ile savaşan TSK’dan söz etmek tek kelimeyle komik olmaktır. Don Kişot denilmesine çok kızan arkadaşlarım kusura bakmasınlar. Bu benzetme cuk diye oturmaktadır çünkü.

AYDINLIK : PKK=PYD=KCK=HDP=Terör
GERÇEK : Bunun yanlışlığı üzerine çok yazdım. Telgrafhane’deki yazılarıma bakılabilir. Ayrıca Güller’de kuzeydeki Kürt koridoru ve ABD’nin tutumu ile ilgili sayfalar dolusu yazı yazdı. Özellikle PKK Amerika ilişkileri hakkında Kandil’deki baronların söylediklerini ise Oda TV arşivinde rahatlıkla bulabilirsiniz.

Bugün Kürt sorunu sadece Kürt sorunu değildir. Kürt sorunu artık bir Ortadoğu sorunudur ve Ortadoğu’yu anlamadan Kürt sorunu için çözüm üretmek mümkün değildir.
Perinçek’in en temel yanlışı da buradadır aslında. Ortadoğu’ya ilişkin hemen hemen her şeyi yanlış okumaktadır. Yanlış okumaların temel nedeni ise yanlış yöntem kullanmaktır. Ancak bu konuda Perinçek yalnız değildir. Özellikle bir örgütsel yapının Lideri konumunda olan kişiler arasında olgulara bakarken yanlış yöntem kullanan pek çok kişi vardır.

Bilimsel sosyalist kimliklerinden hiç kimsenin kuşku duyamayacağı, buna karşın henüz herhangi bir örgütsel yapı içinde yer almayan insanların ise çoğunlukla doğru yöntem kullandıklarını görüyoruz. Pek çok isim sıralayabilirim aslında. Unuttuklarıma haksızlık olabilir.

Gençler kusura bakmasın. Sadece üç duayenden söz edeceğim. Korkut Boratav, Taner Timur ve Yalçın Küçük.

Peki, nedir bu yöntem sorunu? Yanlış tutum, olgulara bakarken, kendi kafasının içindeki hazır şablonları masaya yatırmakta ve olguları tek tek seçerek bu şablonların içine yerleştirmektedir.


Yıllar önce yazılmış bir yazıya bakalım mı? “Kendi niyet ve isteklerini somut şartların, gerçeklerin yerine koyan kişi idealisttir, devrimci değildir. Devrimci somut şartların somut tahlilinden hareket eder. Bugün Türkiye devrimcilerinin başlıca zaaflarından biri, küçük burjuva devrimcilerine özgü olan bu düşünce tarzıdır. Pek çok devrimci, kendi subjektif niyet ve isteklerini gerçeğin kendisi gibi görmektedir. Eğer devrimci hareketimizi ilerletmek istiyorsak bu mutlaka yenilmesi gereken bir zaaftır. (Türkiye’nin düzeni üzerine ASD sayı 12, Ekim 1969)

Nasıl buldunuz? O günden bugüne tam tamına 45 yıl geçmiş ama, bu açıdan bazı insanlarımız bir arpa boyu yol bile gidememişler değil mi?

Peki, doğru yöntem nedir? Tüm bireysel önyargılar ve toplumsal ya da örgütsel kalıp yargıları bir tarafa bırakarak, bütün paradigmalarını askıya asarak, olgulara çıplak gözle bakacak ve onları bilimsel yöntemle analiz edeceksin. Sonra da bir karara varacaksın. Ve sonuç seni üzüyor olsa bile gerçekleri halka açıklayacaksın.

Perinçek hep birincisini yapmakta, yani olguları seçerek görmek istediklerini kendi kafasının içindeki şablonlara yerleştirmekte ve kendi siyasi yapılanmasında da hep birincisinin yapılmasına göz yummaktadır. Geçmişten ve günümüzden onlarca örnek verebiliriz aslında, ama yazıyı hiç uzatmayalım. “Dünya halklarının baş düşmanı Rus Sosyal Emperyalizmi” hatırlatması yeterlidir.

Aslında bugüne kadar bilimsel tutum ve bilgi teorisi üzerine sayfalar dolusu doğru şeyler yazmış olan bir insan olarak bunu yapmaktadır üstelik Perinçek. Ben kendi adıma kendisine teşekkür borçluyum, çünkü bugüne kadar yazdıklarından çok şey öğrendim. Ancak bazı şeyleri yazacak kadar iyi kavramış olmakla, onları uygulamak arasında ne yazık ki ciddi farklar olabiliyor.

Üstelikte ne kadar tuhaftır ki Perinçek, son 10 yılda kendi yazdıklarını bile tahrif eden bir insan haline geldi. Ne kadar büyük bir akıl tutulmasıdır ki, bir insan kendi yazdıklarını tahrif edebilmektedir. Hemen kanıt isteyecek olanlar için şunu söyleyeceğim. Beni yormayın arkadaşım, burada tek tek kanıt sıralayarak bu yazıyı uzatmayacağım. Google’a girin ve “Doğu Perinçek hakkında yazılanlar” araması yaptırın önünüze çok sayıda kanıt içeren makale ve kitap çıkacağını göreceksiniz.

Tamam, elbette bir insan şunu söyleyebilir: “10 yıl önce şu konuda yazdıklarımın yanlış olduğunu anladım. Bugün yeni bilgiler edinerek, eski bilgilerimin yanlışlığı nedeniyle geçmişte hatalı bir bakış açısına sahip olduğumu kavradım ve artık “x” konusunda böyle düşünüyorum.” Bunu yaparsanız, kimsenin size söyleyecek bir şeyi olamaz, olmamalıdır.
Ancak hiçbir açıklama ya da öz eleştiri yapmadan pek çok kez ve pek çok farklı konuda 360 derecelikler sert dönüşler yaparsanız, siyasi güvenilirliğinizi yok edersiniz ve artık size güvenmiyorlar diye de kimseye kızma hakkınız olamaz.


Yönteme dönelim. Doğru yöntem kullandığınızda sadece olaylar değil, insanlar hakkında da ön yargıları bir yana bırakır ve kimin söylediğine değil, neyin söylendiğine bakarsınız. Böyle yaptığınızda, Ankara katliamı hakkında sırf Demirtaş’ta öyle söylüyor diye gerçeklere gözlerinizi kapatmazsınız. Böyle yaptığınızda Ortadoğu’yu doğru anlayabilmek için gerçekten samimi bir dindar ve tam bir Ortadoğu uzmanı olan Hüsnü Mahalli’ye, Fehim Taştekin’e, Faik Bulut’a ve adlarını burada sayamayacağım diğer pek çok insanın yazdıklarına da büyük değer verir ve Ortadoğu’ya dolayısıyla Kürt meselesine çok daha sağlıklı yaklaşabilirsiniz.

Asıl konumuz Ortadoğu değil, sadece geçerken şunu söyleyelim. Bu coğrafyada hiçbir şey siyah beyaz değildir. Grinin bin bir tonunun egemen olduğu bir coğrafyadan söz ediyoruz. Akşam yanak yanağa dans edenlerin, sabah birbirlerinin sırtına hançer sokmaya çalıştıkları bir coğrafyadan.

Ancak olaylara kafanızdaki şablonlarla bakacak olursanız, Amerika’nın kara gücü dediğiniz PYD’nin bugüne kadar neden Esat’ın askerlerine tek bir kurşun bile sıkmadığını ya da bugün neden Rusya’ya yanaştığını anlamakta büyük zorluk çekersiniz ve habire yanlış üzerine yanlış yaparsınız.

Bu kafayla ABD’yi beş on kere daha yenildi ilan eder, İncirlik mutabakatlarına sesinizi çıkarmaz, bir kere “millici” ilan ettiğiniz Erdoğan’ın ABD ile ilişkilerini doğru analiz edemez ve Amerika’ya karşı anti emperyalist mücadele yürütmekte büyük bir zaaf içine girersiniz.
Sonra bir de bakarsınız, Radyo’daki seçim konuşmalarında kararlı anti-emperyalist bir tutum alan ve iktidara bindiren, üstelik ne bir günlük gazetesi ve ne de televizyonu olmayan HKP oy patlaması yapmış ve neredeyse sizin partinizi yakalayacak bir konuma gelmiş. Ve hem size, hem de HDP’nin kuyruğuna takılanlara; “Erdoğan’a sırtını dayayarak Amerika’ya, Amerika’ya sırtını dayayarak Erdoğan’a karşı mücadele edemezsiniz!!” dersi veriyor.

Daha da kötüsü kaba bir Kürt düşmanlığı çizgisine sürüklenirsiniz. Devletin yeniden hortlattığı “En iyi Kürt, ölü Kürt’tür!” paradigmasına sesinizi çıkarmaz, devlet terörü ve yargısız infazlar karşısında tek kelime laf etmez, Kürt’lerde kendi partinize karşı büyük bir infial yaratırsınız.

Devletin Türklerle, Kürtler arasında duygusal kopuş yaratacak vahim politikalarına hiç sesinizi çıkarmaz ve “Bölücülüğe karşı sigorta” olduğunuzu ilan ederken aslında en büyük bölücülüğü siz yaparsınız.

Ne yazık ki Kürt düşmanı milliyetçi bir parti olarak artık bu ülkede hiçbir geleceğiniz bulunmamaktadır. En fazla 100.000 civarında bir oy potansiyeli olan, günümüzün kötü Pravda örneği haline dönüşen tek sesli tek renkli gazetesi 50.000 civarında satan, TV’si seyredilmeyen marjinal bir parti olarak, yel değirmenlerinden düşman yaratıp, 22 milyona yakın oy almış olan iktidar partisinin sizin mevziinize girdiği palavrası ile avunur ve üye ve taraftarlarınızı bununla kandırırsınız.

Aslında yaptığınız şey Erdoğan’ın kazdığı İslam cephesi mevziine balıklama atlayarak, onun kucağına yerleşmektir. Böylece laikliğin, aydınlanmacılığın, neo liberalizm karşıtlığının bütün yüklerinden kurtulur, biat kültürüne biat eden üyelik anlayışınızla ehlileştirilmiş bir düzen içi muhalefet partisi haline dönüşür ve emekli generallerinizle mutlu, mesut yaşayıp gidersiniz. Kimse de sizden, “Efendi, hele bir hesap ver bakalım. Bak 160 binlerden 120 binlere gerileyerek çok büyük bir kayıp yaşadın.” diye hesap sormaya cesaret edemez!

Küçücük çocuk bedenleri buzluklarda saklanırken, kadınlar ve çocuklar vahşice katledilir, herkesin gözünün içine baka baka sorgusuz sualsiz insanlar vurulurken, her dinde ve her toplumda kutsal kabul edilen ölü bedenler çırılçıplak soyulur ve askeri araçların arkasında sürüklenirken, ölü bedenlerin gömülmesine her türlü zorluk çıkartılırken doğru dürüst tek bir cümle bile yazmamak acaba nasıl bir duygusal durumdur?

Vicdan var mı vicdan? Bir insanda vicdan yoksa o insan bırakalım solcu ya da devrimci olmayı demokrat dahi olamaz.

Vicdan sahibi namuslu bir sanatçıya, Levent ÜZÜMCܒye bakın ve artık ne olur utanın!
Bitirirken başa dönelim. Evet, bu topraklarda hiçbir ölüm beni sevindirmiyor. Çünkü ben her şeyden önce ve öncelikli olarak insanım ve vicdanım var.

O nedenledir ki; “Bütün Kürtler teröristtir. Her Kürt öldürülmelidir. Hele de bir insan hem Kürt, hem de alevi ise iki kere öldürülmelidir!” diyen derin devlet paradigmasına isyan ediyorum. Baskı, zulüm ve her türlü teröre karşı mücadele etme ve direnme hakkımı kullanmaya çalışıyorum.

Bu tutum asker ve polise kurşun sıkanları, yollara mayın döşeyenleri, sivil kıyafetleri ile çarşıda alışveriş yaparken kamu görevlilerini katledenleri, yatağında uyuyan polisleri öldürenleri haklı görmek anlamına gelebilir mi?

Yani ben, bugün bu topraklarda yaşananları siyah beyaz ikileminde görmek zorunda mıyım? İki yanlıştan birisinin doğru olmak zorunda olduğunu mu söylemem gerekiyor.
Öldürülen polis ve askerlere üzüldüğümde, devletin katlettiklerine sevinmem mi gerekir?
Evet Gaffar Okan olmak zordur, daha da zor olanı onu anlayabilmek ve onun anlayışlarını kavrayarak, kendi davranışlarına yansıtabilmektir.

Umarım Perinçek’de bir gün, “devrimci” ve “solcu” olmaktan vazgeçmeden Gaffar Okan olabilir ve Kürt düşmanlığını terk edebilir.

Bu yazıya son noktayı aslında önümüzdeki hafta göndereceğim, yıllar önce kahvemolası.com’da yayınlanmış bir yazım ve şiirimle koyacağım, işte o zaman   telgrafhane okurları ne demek istediğimi daha iyi anlayacak.


İHSAN BABAK
Telgrafhane.org



Yeni Başlık  Cevap Yaz



Forum Ana Sayfası

 


 Bu konuyu 1 kişi görüntülüyor:  1 Misafir, 0 Üye
 Bu konuyu görüntüleyen üye yok.
Konuyu Sosyal Ortamda Paylas
Benzer konular
Başlık Yazan Cevap Gösterim Son ileti
Konu Klasör Ya vatan ya sultanlık! melnur 1 4233 09.02.2017- 22:00
Konu Klasör Bu Vatan Bizim! ayhan 101 68339 06.07.2015- 20:27
Konu Klasör Vatan cumhuriyettir melnur 0 3430 14.01.2017- 08:49
Konu Klasör Vatan, millet, şantiye dayanışma 0 3355 13.04.2016- 17:32
Konu Klasör 'Vatan haini' kimdir? ayhan 7 5087 16.01.2016- 20:53
Etiketler   VATAN,   SAVAŞI”,   DEMAGOJİSİNİ,   AÇIĞA,   ÇIKARALIM
SOL PAYLAŞIM
Yasal Uyarı
Sitemiz Bir Paylasim Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine yollayabilirsiniz.
Forum Mobil RSS