Bir süre yurtdışındaydım Aralık ayında. Kasım başında Türkiye ilericiliğinin bir bölümü, Türkiyeli olmaya, maddeten olmasa da en azından düşünsel olarak veda edip yurtdışına kapağı atmaya, ya da hiç olmazsa çocuklarını bu kepazelikten uzak tutmaya eğilim gösteriyordu. Tam o ara bir süreliğine gittim ben de.
Ocak itibariyle bu eğilim ivme kaybetmiş görünüyor. Kaç milyon kişi kaçacak, kaç milyon genç kurtarılacaktı ki? İvme düşmeye mahkûm. Memlekette çok para var, ama yetmiyor. Çünkü parayı rejim buluyor, rejim dağıtıyor. İlerici cenahtan pek azına nasip oluyor bu kaynak
Ben döndüğüme ve buralı olduğuma memnunum.
Türkiyede görünürde umutlar boy attığı için değil. Daha önce yazmıştım, geride kalan yıl memlekette biricik iyi şey, Komünist Partinin Haziran ve Kasım oyları arasındaki katlanmadır. Ne kadar kat, o kadar umut
Yok, abartmayayım; biliyorsunuz, mutlak sayılar pek küçük kalıyor bu koca ülkede. 1 Kasım geride kalmış bir fotoğraftır. Yetmez
Ama zaten komünizmin oylarından söz ediyoruz. Ve komünizm, başka bin şeyin yanı sıra, zaten düzenin sandıkta değiştirilemeyeceği tezidir de. Küçüklük görelidir o halde. Oy durağan bir fotoğraftır.
Aralık ayında yurt dışındayken Türkiyenin dünyanın en umutsuz ülkesi olduğu yolundaki ruh halinin bir şaşkınlık hali olduğuna kesin kanaat getirdim.
Modern çağın büyük devriminin, yani 1789un, ilk işçi ayaklanması sayılan 1848in, Komünün, Direnişin, 68in ülkesindeki durumu görünce bozulan moralimi bütün bunlardan yoksun Türkiye nasıl ayağa kaldırsın?
Fotoğrafların umut üretmesi, fotoğrafçının yaratıcılığına bağlı. Kural olarak, fotoğrafta olduğu gibi duran bir toplumda da umudun kırıntısı yoktur. Ne orası, ne burası; durağanlık umut değil yıkıma gider. Duran şeyin, sadece durduğu ve herhangi bir yere gitmediği doğru değil. Duran, ölümü bekliyordur!
Pariste solun eylem alanı République, Cumhuriyet Meydanının yarısını Suriyeli mülteciler, döşek, yorgan, çoluk, çocuk doldurmuşsa ve onca tarihin Fransası bunu kanıksamışsa, duran değil çöken bir şey var, demektir! Kentsel dönüşüm, neredeyse bir buçuk asır önce işçilerin iktidarına sahne olan kent merkezinde hükmünü acımasızca icra ederken, dönüşüm yıkımdır! Rezistansın partisi Aralık ayı seçimlerinde görünmez hale gelmişse, komünizmin Brezilyalı büyük mimari ustası Oscar Niemeyerin yapıp da, insanlığı geçtim, komünistlerin mirasına kaydedilen FKP binası kırpılıp kırpılıp özel şirketlere kiraya veriliyor, Humanité binası satılıp savılıyorsa boğazınızda bir düğüm hissedersiniz.
Örnekler Fransadan. Burjuva demokrasisinin saçmalık madalyasını çoktan hak ettiği, zamanında bizden sayısız aydının, mücadele insanının enerji toplamak üzere sığındığı ülkede düzen eleştirisi ırkçı partiye kalmış! Birinci parti Ulusal Cephenin bölge seçimlerinde herhangi bir yeri kazanamaması için sosyal-demokratlar ve diğer müesses nizam güçleri Avrupanın gelmiş geçmiş en şarlatan ve şaklaban siyasetçisi Sarkozynin partisinin ardında saf tutmuş! Komünist adını taşıyan bir parti müesses nizamın parçası olmaya indirgenmiş! Faşizme karşı cephe mantığı Sarkozy ile aynı pusulada buluşmuş!
Züğürt tesellisi falan saymayın Demokrasi buysa, yani demokrasi oy sıralamasında birinciliğe tırmanan faşizmi engellemek izin türlü cambazlıksa, Türkiyede yaşadığınıza üzülmeyin. Ama durağan fotoğrafları yırtıp atın!
Nikita Mihalkovun bir filminden savaş görmüş bir Sovyet yurttaşının fotoğrafını hatırlıyorum. Yeter ki savaş olmasın diyordu, toplumun bütün sorunlarını sineye çekmek üzere. Acaba on yıllar önce kendilerini durağanlığa yerleştirenler, 21. yüzyılın yıkım vaadini akıllarının ucundan geçirmişler midir?
Siz Türkiyeden değil, durağanlıktan kaçın!
Türkiye dinci faşizmin pençesinde değil. Ama duran, yani mücadele etmeyen, yani kendini inkâr eden bir ilericiliğin tehdidi altında. Durağanlığın, sineye çekmenin, şer ile ehveni şer arasındaki sahte yarışın, mücadele etmemenin, teslim olmanın tehdidi.
Önce bu tehdidi elimizin tersiyle itelim gitsin. Sonra anayasa gündemi ilk açıldığında söylediğimizi güncelleyelim: Türkiye, demiştik, AKP anayasasına sığmaz!
Güncelleyelim! Türkiye Cumalara sığmaz. Türkiye Diyanet fetvalarına sığmaz. Türkiye yobaz sapıklığına sığmaz. Bizi savaşa kimse sığdıramaz
Zaten gidemeyiz, ama gidebilecek olsak bile gitmeyiz! Biz bu Türkiyeyi değiştiririz. Türkiye durağan fotoğraf karelerine sığmaz. Durmayacağımız için korkacak bir şey de görmüyoruz. 2015in biricik iyi şeyini 2016ya çakarız
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.