Bombaların patlayacağını davul zurnayla ilan etmişlerdi.
AKP ya başkanlık ya kaos derken başka neyi kastediyordu?
Erdoğanı ülkeyi kaosa sürüklemekle eleştiren ABDnin ima ettiği ne olabilirdi ki?
Baharda savaş tırmanacak, büyük kentlere taşınacak açıklaması yapan PKK değil miydi?
Suriye ile Türkiye arasında gidip-gelen cihatçı örgütlerin tehditlerini saymıyorum bile
Kimin yaptığını boş verin artık. Artık kaba sonuç, özet önemli.
Erdoğanı kaosla gönderecekler. Göndermeyi kafaya koydukları açık; daha nasıl bir kanıt aranabilir ki! Sadece son bir haftada yazılanlara, söylenenlere, yapılanlara bakmak yeterli.
Evet, burada bir plan var. Erdoğanın yönettiği AKPnin ülkeyi yönetemez hale gelmesi isteniyor. Bunun dışında başka bir sonuç çıkartılamaz yaşananlardan.
Uzunu yedirmeyiz diyemez hale getirecekler AKPnin kendisini. Bunu demek belki bir kısım ulusalcının aklına düşer: ABD Erdoğanı çizdi, o zaman ona sahip çıkalım. Çıksınlar!
İşin gerçeği Erdoğanı halktan kaçırıyor bu kaos planını hayata geçirenler. Kendileri destekleyip önünü açtılar, kendileri sahip çıktılar, kendileri korudular; yine kendi deyimleriyle beceriksizleşti, fiyaskoya dönüştü.
Bunun anlamı ne?
Sürdürülebilir bir model olmaktan çıktı Erdoğan Türkiyesi.
Ama biz bunu biliyorduk zaten. 2013te halk bunu söyledi gür bir sesle. Erdoğan da fark etti ve savaş kararı aldı. Herkesle savaş!
ABD, ittifaklarını gözden geçirirken, Rusyayla kontrolden çıkma eğilimine giren gerilimi kontrol etmeye çalışıp asıl derdi olan Çine odaklanmaya niyetlenirken, içeride dışarıda herkese savaş ilan eden Erdoğana tahammül edemez.
Her şeyi ABD belirlemiyor ama ABDnin desteğini bütünüyle çekmediği birinin düşmesi zaman alıyor.
Kaos modeli, emperyalistleri sonrasını fazla düşünme zahmetinden kurtarıyor. Sonrası olgunlaşamadı çünkü bir türlü. Erdoğanın savaşma kararlılığı CHP-HDP modelini de, risk almadan devreye girmek isteyen Abdullah Gülü de etkisizleştirdi.
Kaos ise derin siyasi kriz ve kilitlenme, darbe, iç savaş, hatta dış müdahale (bu askeri olmak zorunda değil) gibi versiyonları olan bir geçiş evresine denk düşüyor.
Ondan sonrasına bakacaklar; niyetleri bu.
Böylece kaosla şantaj yapan Erdoğana al sana kaos denmiş oluyor.
Dediğim gibi, diyenin bir önemi yok. Hiç yok. IŞİDdir, Surun-Cizrenin intikamıdır, gerçekten anlamsız bunlar. Çünkü saldırının, katliamın oturduğu tek bir yer var: Kaos.
Evet, Erdoğanı halkın elinden alıyorlar; Gezideki gibi.
Halk panikleyecek, korkacak, evine çekilecek ve zaten örgütsüz ve hareketsizken büsbütün etkisiz, iradesiz kılınacak. Bu gidişatı bağlayacakları en az kaotik metod AKPde bir çözülmedir. Yönetemiyorsunuz mesajını almaya başlayan epey bir unsur var AKPde. Bunların gemiyi hızla ve çoğalarak terk etmesi mümkün. Patlama sonrasında verdikleri fotoğraf da buna işaret ediyor. Bu zorlanabilir, böylece dağılan AKPnin yol açtığı boşlukta derhal siyaset mühendisliği çalışmaları başlatılacak.
Bütün bunlara karşı durabilmek için yeterli zaman var mı?
Bu yanlış soru.
Sürecin başı ve sonu yok ki!
Erdoğanlı Türkiye nasıl bir karanlıksa, bu kaos yönetimi de o kadar karanlık. Zaten aşağı yukarı aynı iradenin ürünü her ikisi de.
AKP, ülkeyi kaosa sürüklediği için değil, ülkeyi paranın en acımasız diktatörlüğüne, dinci bağnazlığın en keskinine, emperyalist planların en kanlısına teslim ettiği için gitmeli.
Bunu talep etmek, bunu söylemek halkın hakkıdır.
İnsanlığa karşı patlatılan kalleş bombaların, kör şiddetin ve de kıyıcı devlet zorbalığının hızlandırdığı karanlık yolculuğu durdurmanın zamanı olmaz.
Artık çok geç denmemeli; yeterince geciktik, doğrusudur.
Çocukların resimleri, haklarındaki bilgiler birer birer düşüyor ve Ankara acısı dayanılmaz hale geliyor.
Hiç tersi olmuyor, farkında mısınız? Yani, ölüler hakkındaki bilginin acıyı daha katlanılır hale getirdiği bir durum ortaya çıkmıyor. Oysa ülkemiz tecavüzcü, hırsız, insanlıktan çıkmış yaratıklardan geçilmiyor, şöyle yüzeye baktığınızda. Sanki bunlar hiç oralardan geçmiyor! Kötüler öldürmeye, iyiler ölmeye devam ediyor sanki
Tam olarak böyle olsun veya olmasın, bilgi acıyı hafifletmiyor, ağırlaştırıyor. Hedefin hep biz olmamız rastlantı değil. İster sınav stresini atmak için Kızılayda gezinmeye çıkmış olalım, ister bir Kürt kasabasında doğduğundan beri 'yeter artık'ın anlamını sayısız vesileyle içselleştirmiş biri, ister servis aracını bekleyen öğretmen veya astsubay Türkiye insanlarını yitiriyor. İnsanlık oranı azalıyor. Bu yangın yerinde bir dini vakıf yöneticisi çocukları taciz etmek üstüne gündelik yaşamını kurmaya devam edebiliyor.
Ne ilgisi var demeyin! Türkiyede taciz çok yaygındı ve hep vardı diyen katı hakikati bugünkü çirkinliğin karşısına koymayın! Geleneksel kötülük 21. yüzyıl Türkiyesinde ayıp olmaktan çıkmış, yani ne kadar sık rastlandığından bağımsız olarak marjinal sayılmaktan kurtulmuş, rejimin temel karakteristiklerinden biri olmuştur.
Çok ilgisi var! Terörle yaşamaya alışacağız diyenin aynı zamanda gerici olması, bir başka gericinin taammüden tacizci olması, rejimin birini ekranlardan indirmemesi, diğerini asla feda etmeyi düşünmeyip ısrarla sahiplenmesi rastlantı değildir.
Buna nasıl dayanılır?
Mesela düzeltmek, biraz olsun düzeltmek mümkün müdür? Geçen yılki yeni sosyal-demokrasi vb yoluyla? Yani, bugünün Tayyipsiz veya aynı kapıya çıkmak üzere Güllü, Arınçlı rejim tahkimi yoluyla
Bombaların rejimin düzeltilmesine katalizörlük ettiği saptaması bize ait bir tezdir. Bu rejimin düzeltilemeyeceği de yine bizim tezimiz. AKPnin ilk troykasının çözüntülerini durumu iyileştirmek için desteklemeyi düşünmek bir zavallılıktır. Hamilelere sokak yasağı getirmeyi düşleyen bir gerici geleneksel kötülüğü hafifletmeye değil tahkim etmeye gelir ancak. Çocuk geline damatlık etmekse tacizi teşvik etmektir.
Acıdan korkarak kurtulamaz kimse
Peki bedel ödetmek? Kısasa kısas?
İnsanlık, düşmanlarının karşısına kendi kötülüğünü yaratarak dikilebilir mi? Sosyalizm ve komünistler hakkındaki karalamaların yanıtı bu mantıkla verilse, yani kabaca biz de yaptık, ama bir sorun, niye yaptık? diyor olsak Bu yanıt yanlıştır. Nadiren zorunluluklar altında kötülüğe kötülükle yanıt verilmiş olabilir. Ama sonuç böyle değil, hep iyiliği örgütleyerek alındı. Bombanın AKPye atıldığını düşünen, Suru, Cizreyi yakmadan düşüneceklerdi diyenin yeri bellidir ve bu yer insanlığın dışı. Zaten bizim analizimiz bombaların rejimi bir ölçüde başkalaştırarak gericiliği ve sömürüyü korumaya almak için patladığı yolundadır ve pimi çekenin kimliği önemsizleşmektedir.
Nasıl acıdan korkmak gericiler arasından gerici beğenmenin mazereti olamazsa, acıdan delirmek de düzen operasyonunun tetikçisi olmayı aklamaz.
Newroza bir hafta kala Güven Park, yanlışlık katmanlarının üst üste yığıldığı bir enkaz alanıdır şimdi. Enkaz altındaki insanlarımızın acısına radyasyon gibi dalga dalga yayılan tehlikeler eşlik ediyor. Türkiye dayanılmazlaşıyor Türkiye ölümle terbiye ediliyor. Erdoğanı silkeleyip atacak enerji biriktirilirken eşzamanlı olarak toplum gericiliğe teslim olmaya hazır hale getiriliyor.
Acı, asıl o zaman dayanılmaz olacak. Türkiye ilericiliği kırk katır mı kırk satır mı sıkışmasını atlatmalıdır. Ertelemeden, etrafından dolanmadan, hemen şimdi. Bütünü göz ardı etmeden, ehveni şere teslim olmadan, tecavüz yerine tacize rıza gelmeden Çözümü emperyalistlerden, darbecilerden, iç savaştan beklemeden
Ankarada yine katliam: Türkiye istikrarlı biçimde istikrarsızlaştırılıyor-İlker Belek
Türkiye artık patlamalar, katliamlar ülkesi. Lübnanlaşıyoruz.
Sorumlusu, Suriyedeki savaşı kışkırtan, bu savaş üzerinden cihadçı katliam çeteleriyle içli dışlı ilişkiler geliştiren, sınır kapılarını cihatçı çetelere teslim eden, Kürt ilçelerini terörle mücadele gerekçesiyle yerle bir eden AKPdir.
AKP kışkırttığı Suriye savaşını Türkiyeye taşımıştır. Mezhebi ve milliyetçi politikaları, bu iki zemine oturan örgütlerin ve onları kullananların eline büyük koz sunmuştur.
Öyle bir konjonktürdeyiz ki, katliamı, artık akla gelebilecek herhangi bir örgüt gerçekleştirmiş olabilir. Buna yetecek güçleri var. Mühimmatı Suriyeden, Iraktan kendileri temin etmiş olabilecekleri gibi, içeride ellerine teslim edilmiş olması da ihtimal dahilinde.
Fail TAK da, IŞİD de olabilir.
TAK hendek savaşlarında devletin gösterdiği akıl ve vicdan almaz şiddetin öcünü almak için bir kez daha harekete geçmiş olabilir. Ki güçlü olasılık yine budur.
IŞİD AKPnin artırdığı sınır güvenlik önlemlerine, Kilise salladığı füzelere misliyle karşılık verilmesine cevaben gerçekleştirmiş olabilir.
AKP halkımızı terör örgütlerinin açık hedefi durumuna getirdi.
Katliamı TAK gerçekleştirdi ise üstlenecektir. Bu Kürt hareketinin bitişinin, HDPnin bizzat hareket tarafından tasfiye edildiğinin bir kez daha teyidi olacaktır.
Eğer böyleyse, AKP ve Erdoğan olayı büyük güçlere karşı dik duruşlarını hazmedemeyenlerin işi olarak sunup, diktatoryal rejimlerini pekiştirmeye, tabanlarını konsolide etmeye çalışacaklar ve kısa vadede bunda başarılı da olacaklardır.
IŞİD gerçekleştirdi ise yüksek ihtimal yine üstlenmeyecek ve bu kez kim bilir kimin taşeronu olarak hizmet görmüş olacaktır.
Sonuç değişmez.
Amaç Türkiyenin yönetilemez halde olduğunun gösterilmesi, Türkiyenin yönetilemez hale getirilmesidir.
Sivil hedeflerin tam ortasında bomba patlatılması, Kürt ilçelerindeki temizlik konusunda başarı gösterdiği bir dönemde AKPnin isteyeceği bir şey değildir.
Ancak ülkenin göbeğinde, Meclise iki adım mesafede sivillerin katledilmesi, AKPnin gerçekten de Türkiyeyi yönetme yeteneğini yitirdiğinin göstergesidir.
Geçen hafta ABDnin iki eski Türkiye büyükelçisi Erdoğanın düşürülmesi gerektiğini yazmışlar ve ABD büyükelçiliği de Ankara merkezinde bir bomba eyleminin gerçekleştirileceği istihbaratını duyurmuştu. Son katliamın bu amaç yönündeki sürecin olgunlaştırılmasına hizmet ettiği görülmeli.
Yeniden: Türkiye bu tür eylemlerle kaosa terk edilecek nitelikte bir ülke değildir. Türkiyede kaos ancak düzeni restore etmek amaçlı yaratılır, yaratılan kaos da bu niyetle değerlendirilir. 12 Eylül öncesi ortam hatırlanmalı.
Katliamı TAKın gerçekleştirmiş olması kısa vadede Erdoğan-AKPnin elini güçlendirir, ancak süreklilik kazanan kaos müdahale etmek isteyenlere fırsat sunar.
Bir noktadan sonra AKPnin hep kullandığı mağduriyet edebiyatının herkesi usandıracağı, ikna ediciliğini yitireceği, gerçek olsa bile tahammül edilmez bir aczin göstergesi olarak okunacağı açıktır.
Tehlikeli bir virajı alıyoruz. Erdoğan bölgesel gerçekleri kabullenmek, Suriyede ABDnin belirlediği çizgiye gelmek, içeride çözüm masasına bir şekilde oturmak zorunda. Olmazsa olayların arkası kesilmeyecektir.
Katliamların halkta yarattığı ve giderek yerleşiklik kazanan korku yalnızca Erdoğanın halkın elinden kurtarılmasına hizmet eder.
Halkın politik enerjisinin paralize edilmesi, yönetim aczinin bir üst gücün müdahalesiyle ortadan kaldırılması yönünde yaygın bir beklentinin yaratılması planlanıyor:
Erdoğanı halkın elinden alarak almak.
Bu bakımdan koşullar olgunlaşıyor.
Türkiyenin tarihsel çıkarları bakımından handikap solun, halkın örgütsüzlüğüdür. Bir an önce antiemperyalist, antikapitalist, laik mücadeleyi örgütlemek gerekiyor.
17 Şubat'taki saldırı Ankara'nın ama daha çok da devletin kalbine yapılmış bir saldırı olarak kayıtlara geçmişti. Şimdi üzerinden bir ay geçmeden neredeyse aynı bölgeye 2. saldırı gerçekleştirildi. Birinden diğerine yürüme mesafesi 10 dk. İçişleri Bakanı ise yaptığı açıklamada "maalesef terör yüzde yüz engellenebilen bir saldırı türü değil" diyerek durumu kabullendiklerini itiraf etti.
Ankara dün akşam bir kez daha bombalı araç saldırısı ile sarsıldı. Bir önceki saldırının üzerinden henüz bir ay bile geçmemişken gerçekleştirilen bu saldırıda son bilgilere göre 37 yurttaş hayatını kaybetti. Ankara'nın merkezi Kızılay'daki Güven Park'ta meydana gelen saldırı, bomba yüklü bir araçla gerçekleştirildi. Otobüs duraklarının hedef alındığı saldırının sesinin Ankara'nın birçok noktasından duyulduğu söyleniyor.
Kızılay'daki saldırıda hasar gören araçlar bu sabah olay yerinden kaldırılırken, saldırıyla ilgili ayrıntılar da çıkmaya başladı. Buna göre saldırganların kullandığı aracın 10 Ocakta Şanlıurfadan çalındığı belirtiliyor. Saldırının faili konusunda, 17 Şubat'ta 28 kişinin öldüğü, 61 kişi yaralandığı saldırıyı üstlenen TAK üzerinde duruyor. Saldırının arkasındaki örgütün büyük oranda tespit edildiği belirtilirken, açıklamanın bugün içerisinde yapılması bekleniyor.
AKP medyasının önemli isimlerinden Abdülkaldir Selvi'nin çıktığı televizyon programında yaptığı açıklama dikkat çekiciydi. Selvi'nin "Evet canımız acıyor ama bir süre terörle yaşamaya alışmamız gerekiyor demesi büyük tepki toplarken açıklamanın asıl önemli yanı AKP'lilerin ruh halini gösteriyor olması. Son 5 ayda 3. kez saldırıya uğrayan Ankara'da yüzlerce insan hayatını kaybetti ve artık içine düştükleri aciz durumu kendileri de kabul ediyorlar. "Büyük devlet" nutuklarının karşısında başkentini koruyamayan bir iktidar gerçeği var. Üstelik saldırılar, tam da "merkeze" yapılıyor.
17 Şubat'taki saldırı Ankara'nın ama daha çok da devletin kalbine yapılmışbir saldırı olarak kayıtlara geçmişti. Bu saldırının arkasından da önlemlerin artırılacağına yönelik açıklamalar yapılmış, hatta bununla ilgili yasal düzenlemelerin hazırlandığı belirtilmişti. Şimdi üzerinden bir ay geçmeden neredeyse aynı bölgeye 2. saldırı gerçekleştirildi. Birinden diğerine yürüme mesafesi 10 dk.
Saldırı sonrası iktidar cenahından gelen açıklamalar tanıdıktı. Başbakan Ahmet Davutoğlu başkanlığındaki güvenlik toplantısı sonrasında basının karşısına İçişleri Bakanı Efkan Ala, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ve Adalet bakanı Bekir Bozdağ geçti. Ala'nın konuşmasında "Biliyorsunuz çok ciddi, her türlü ihtimali dikkate alan genelgeler yayınladık, uygulamalar yapıyoruz ama (Terör) dünyanın her ülkesine maalesef terör yüzde yüz engellenebilen bir saldırı türü değil. Ama yüzde yüz engellemek için çalışmak bizim görevimiz ve vazifemiz. Onu yapıyoruz." demesi dikkat çekti ve Selvi'nin açıklamalarıyla bir bütün oluşturdu. Azim ve kararlılık nutukları, "engellemek mümkün deği" sözlerinin yanında önemsiz kaldı.
KAOS VURGUSU
Özellikle son saldırının ardından yapılan kaos ve istikrarsızlık vurgusu ise dikkat çekiyor. Erdoğan iktidarı tüm dünyada ciddi tartışmalara konu olurken, İngiltere'de yayınlanan Independent gazetesi bugün "Ankara'da yeni terör saldırısı" manşeti ile çıktı. Laura Pitel imzalı haberde, Türkiye'nin başkentinin kalbinde intihar saldırısı düzenlendiğine ve bunun Ankara'da 6 aydan kısa bir süre içinde düzenlenen üçüncü saldırı olduğuna dikkat çekildi: "Son bombalı saldırı, Batılı ülkelerin başkentlerinde de alarma yol açacaktır. Zira bir NATO üyesi olan Türkiye, uzun süredir Avrupa ile Suriye, Irak ve ötesi arasında önemli bir tampon bölge olarak görülüyordu."
soL yazarı Kemal Okuyan da konuya farklı bir bakış açısı getirerek, saldırı sonrası kaleme aldığı yazıda: "Evet, burada bir plan var. Erdoğanın yönettiği AKPnin ülkeyi yönetemez hale gelmesi isteniyor. Bunun dışında başka bir sonuç çıkartılamaz yaşananlardan." dedi. "Kaos modeli, emperyalistleri sonrasını fazla düşünme zahmetinden kurtarıyor." diyen Kemal Okuyan şöyle devam etti: "Kaos ise derin siyasi kriz ve kilitlenme, darbe, iç savaş, hatta dış müdahale (bu askeri olmak zorunda değil) gibi versiyonları olan bir geçiş evresine denk düşüyor."
Hepsi birbirinden önemli ve değerli yorumlar, bunlar. Hepsi de üzerinde uzun uzun düşünmemizi sağlamalı. Kemal Okuyan verili koşulların röntgenini çekmiş. Önemli saptamaları var. Aydemir Güler'in yazısı da öyle. Bir kaç yerinin altını çizmek gerek. Ve üzerinde düşünmek...
''Acıdan korkarak kurtulamaz kimse
Peki bedel ödetmek? Kısasa kısas?
İnsanlık, düşmanlarının karşısına kendi kötülüğünü yaratarak dikilebilir mi? Sosyalizm ve komünistler hakkındaki karalamaların yanıtı bu mantıkla verilse, yani kabaca ''biz de yaptık, ama bir sorun, niye yaptık?''; diyor olsak... Bu yanıt yanlıştır. Nadiren zorunluluklar altında kötülüğe kötülükle yanıt verilmiş olabilir. Ama sonuç böyle değil, hep iyiliği örgütleyerek alındı. Bombanın AKP'ye atıldığını düşünen, ''Sur'u, Cizre'yi yakmadan düşüneceklerdi'' diyenin yeri bellidir ve bu yer insanlığın dışı. Zaten bizim analizimiz bombaların rejimi bir ölçüde başkalaştırarak gericiliği ve sömürüyü korumaya almak için patladığı yolundadır ve pimi çekenin kimliği önemsizleşmektedir.''
Bu eylem tartışmasız terördür. Sadece sivil yurttaşları hedef aldığı için değil ve aynı zamanda kalleşçe vurduğu için...Hiç kimse de kitlesel öldürme amaçlı bu tür terör eylemlerine arka çıkmamalı. ''Bizim terörümüz iyidir'' demeye kalkışmamalı... ''Sur'u, Cizre'yi yakmadan düşüneceklerdi'' zihniyetine haklılık kazandırmamalı. Hele bu yaklaşımlar kendine ''solcuyum'' diyenlerden hiç gelmemeli! Kuyrukçuysan bile bu tür eylemlerin, katliamların ve insanlık dışı terörün yanında olunmamalı. Patlayan her bomba sadece insanlarımızı, çocuklarımızı yaşamdan koparmıyor, gerici odaklara daha fazla karanlık için yol açıyor. Türkiye o karanlığa doğru hızla yol alırken, solun aklını ve vicdanını yitirmesi karanlıkları daha süreklileştirecek bir etki yapacaktır; solun bir bölümünün en azından aklını ve vicdanını yitirmemesi gerek. Solun dışındakiler çoktan yitirdiler çünkü.
Bu ileti en son melnur
tarafından 14.03.2016- 21:19 tarihinde, toplamda 1 kez değiştirilmiştir.
Hepsi birbirinden önemli ve değerli yorumlar, bunlar. Hepsi de üzerinde uzun uzun düşünmemizi sağlamalı. Kemal Okuyan verili koşulların röntgenini çekmiş. Önemli saptamaları var. Aydemir Güler'in yazısı da öyle. Bir kaç yerinin altını çizmek gerek. Ve üzerinde düşünmek...
''Acıdan korkarak kurtulamaz kimse
Peki bedel ödetmek? Kısasa kısas?
İnsanlık, düşmanlarının karşısına kendi kötülüğünü yaratarak dikilebilir mi? Sosyalizm ve komünistler hakkındaki karalamaların yanıtı bu mantıkla verilse, yani kabaca ''biz de yaptık, ama bir sorun, niye yaptık?''; diyor olsak... Bu yanıt yanlıştır. Nadiren zorunluluklar altında kötülüğe kötülükle yanıt verilmiş olabilir. Ama sonuç böyle değil, hep iyiliği örgütleyerek alındı. Bombanın AKP'ye atıldığını düşünen, ''Sur'u, Cizre'yi yakmadan düşüneceklerdi'' diyenin yeri bellidir ve bu yer insanlığın dışı. Zaten bizim analizimiz bombaların rejimi bir ölçüde başkalaştırarak gericiliği ve sömürüyü korumaya almak için patladığı yolundadır ve pimi çekenin kimliği önemsizleşmektedir.''
Bu eylem tartışmasız terördür. Sadece sivil yurttaşları hedef aldığı için değil ve aynı zamanda kalleşçe vurduğu için...Hiç kimse de kitlesel öldürme amaçlı bu tür terör eylemlerine arka çıkmamalı. ''Bizim terörümüz iyidir'' demeye kalkışmamalı... ''Sur'u, Cizre'yi yakmadan düşüneceklerdi'' zihniyetine haklılık kazandırmamalı. Hele bu yaklaşımlar kendine ''solcuyum'' diyenlerden hiç gelmemeli! Kuyrukçuysan bile bu tür eylemlerin, katliamların ve insanlık dışı terörün yanında olunmamalı. Patlayan her bomba sadece insanlarımızı, çocuklarımızı yaşamdan koparmıyor, gerici odaklara daha fazla karanlık için yol açıyor. Türkiye o karanlığa doğru hızla yol alırken, solun aklını ve vicdanını yitirmesi karanlıkları daha süreklileştirecek bir etki yapacaktır; solun bir bölümünün en azından aklını ve vicdanını yitirmemesi gerek. Solun dışındakiler çoktan yitirdiler çünkü.
Solun bir bölümü aklını ve vicdanını kaybetmedi mi? Kürt ulusalcılığı içinde yer almayı kürt halkına destek olarak yorumlamak bana hiç doğru bir siyaset gelmiyor. Sosyalist mücadeleyi bırakmak ve mücadeleyi sadece etnik talepler üzerinden yürütmek anlamında değil mi? Böyle bir sol için sosyalist aklı sürdürdüğü iddiasında bulunulabilir mi? Solun dışındakiler akıl ve vicdanını kaybetmiş olabilirler, buna solun bir kısmını da dahil etmek lazım. Kuyrukçu sitelerde biraz sörf yapıldığında görülüyor, ya suskunlar sanki Ankara'da böyle bir eylem yapılmamış gibi görmezlikten geliyorlar, ya olayın etrafında dolaşıp kürt hareketinden ciddi bir açıklama gelmesini bekliyorlar. O açıklamaya göre bir tavır takınacaklar. Böyle bir sol olur mu? Böyle bir sol için akıl sağlığını yitirmiş sol demek bence hiç yanlış değil.
Barzani, Ankara saldırısının arkasında şüpheye yer bırakmayacak şekilde PKKnın çıkması halinde bunun büyük bir felakete yol açabileceği ve sorunların büyüyebileceğini söyledi.
Irakın kuzeyindeki bölgesel Kürt yönetiminin başkanı Mesut Barzani, Ankarada Pazar akşamı bomba yüklü araçla düzenlenen intihar saldırısının arkasında şüpheye yer bırakmayacak şekilde PKKnın çıkması halinde bunun büyük bir felakete yol açabileceği ve sorunların büyüyebileceğini söyledi.
Barzaniye yakınlığıyla bilinen Rudawın haberine göre, Mesut Barzani, İngiltere merkezli Sky News Arapça kanalının sorularını yanıtladı. Barzani, Kürtlerin denetimi altında bulunan Iraktaki bölgede bağımsızlık ilanını ertelemenin sonucunun iyi olmayacağını savunarak, Irakın birliği için yapmadığımız şey kalmadı. Irak Anayasasının giriş bölümüne baktığımızda anayasaya bağlılığın Irakın birliğini sağladığına vurgu yapıldığını görüyoruz. Ancak Irak Hükümeti bu anayasaya bağlı kalmadı, bunun onlarca örneği var diye konuştu.
Barzani, Irakın tek parça halinde kalmasıyla ilgili soruya Neden yenilgi almış bir tecrübede ısrar edelim? Ölüm ve savaşa bir daha dönmemiz mi yerinde olur, kardeşçe, barış içinde, birbirimize yardım ederek yaşamamız mı? yanıtını verdi.
KÜRTLER İLE TÜRKLER ARASINDA BÜYÜK BİR MİLLİ SAVAŞA DÖNÜŞÜR
Mesut Barzani, 13 Martta Ankarada 37 kişinin ölümü, 122 kişinin de yaralanmasıyla sonuçlanan bombalı saldırı hakkındaki bir soru üzerine terör örgütü PKKnın henüz saldırıyı resmen üstlenmediğini belirterek, Araştırmalar sürüyor. Ancak şüpheye yer bırakmayacak şekilde PKKnin bu saldırının arkasında olduğu ortaya çıkarsa bu Kürt milletini büyük bir suçlamayla karşı karşıya bırakır diye konuştu. Kanlı saldırı ile ilgili büyük kaygıları olduğunu ifade eden Barzani, Büyük bir felakete yol açar ve sorunlar daha da büyür. Bu Türkiyede Kürtler ile Türkler arasında büyük bir milli savaşa dönüşür iddiasında bulundu.
Hepsi birbirinden önemli ve değerli yorumlar, bunlar. Hepsi de üzerinde uzun uzun düşünmemizi sağlamalı. Kemal Okuyan verili koşulların röntgenini çekmiş. Önemli saptamaları var. Aydemir Güler'in yazısı da öyle. Bir kaç yerinin altını çizmek gerek. Ve üzerinde düşünmek...
''Acıdan korkarak kurtulamaz kimse
Peki bedel ödetmek? Kısasa kısas?
İnsanlık, düşmanlarının karşısına kendi kötülüğünü yaratarak dikilebilir mi? Sosyalizm ve komünistler hakkındaki karalamaların yanıtı bu mantıkla verilse, yani kabaca ''biz de yaptık, ama bir sorun, niye yaptık?''; diyor olsak... Bu yanıt yanlıştır. Nadiren zorunluluklar altında kötülüğe kötülükle yanıt verilmiş olabilir. Ama sonuç böyle değil, hep iyiliği örgütleyerek alındı. Bombanın AKP'ye atıldığını düşünen, ''Sur'u, Cizre'yi yakmadan düşüneceklerdi'' diyenin yeri bellidir ve bu yer insanlığın dışı. Zaten bizim analizimiz bombaların rejimi bir ölçüde başkalaştırarak gericiliği ve sömürüyü korumaya almak için patladığı yolundadır ve pimi çekenin kimliği önemsizleşmektedir.''
Bu eylem tartışmasız terördür. Sadece sivil yurttaşları hedef aldığı için değil ve aynı zamanda kalleşçe vurduğu için...Hiç kimse de kitlesel öldürme amaçlı bu tür terör eylemlerine arka çıkmamalı. ''Bizim terörümüz iyidir'' demeye kalkışmamalı... ''Sur'u, Cizre'yi yakmadan düşüneceklerdi'' zihniyetine haklılık kazandırmamalı. Hele bu yaklaşımlar kendine ''solcuyum'' diyenlerden hiç gelmemeli! Kuyrukçuysan bile bu tür eylemlerin, katliamların ve insanlık dışı terörün yanında olunmamalı. Patlayan her bomba sadece insanlarımızı, çocuklarımızı yaşamdan koparmıyor, gerici odaklara daha fazla karanlık için yol açıyor. Türkiye o karanlığa doğru hızla yol alırken, solun aklını ve vicdanını yitirmesi karanlıkları daha süreklileştirecek bir etki yapacaktır; solun bir bölümünün en azından aklını ve vicdanını yitirmemesi gerek. Solun dışındakiler çoktan yitirdiler çünkü.
Solun bir bölümü aklını ve vicdanını kaybetmedi mi? Kürt ulusalcılığı içinde yer almayı kürt halkına destek olarak yorumlamak bana hiç doğru bir siyaset gelmiyor. Sosyalist mücadeleyi bırakmak ve mücadeleyi sadece etnik talepler üzerinden yürütmek anlamında değil mi? Böyle bir sol için sosyalist aklı sürdürdüğü iddiasında bulunulabilir mi? Solun dışındakiler akıl ve vicdanını kaybetmiş olabilirler, buna solun bir kısmını da dahil etmek lazım. Kuyrukçu sitelerde biraz sörf yapıldığında görülüyor, ya suskunlar sanki Ankara'da böyle bir eylem yapılmamış gibi görmezlikten geliyorlar, ya olayın etrafında dolaşıp kürt hareketinden ciddi bir açıklama gelmesini bekliyorlar. O açıklamaya göre bir tavır takınacaklar. Böyle bir sol olur mu? Böyle bir sol için akıl sağlığını yitirmiş sol demek bence hiç yanlış değil.
Güven Park katliamını sol için bir turnusol olarak görelim. Bu katliama rağmen hala kuyrukçulukta ısrar edilmesi soldan tamamen kopuş anlamındadır. Özellikle sözde sol-sosyalist forumlar için, oradaki kendini solcu sananlar için geçerli bu. Aydemir Güler HDP solculuğunun Güven Parkla sona erdiği saptamasında bulunuyor. Doğrudur, HDP solun çatı örgütü gibi parlatılmaya çalışılıyordu. Özellikle 7 Haziran sonrası bu algının gerçek olamayacağını ortaya koymuştu; 7 Haziran ise son noktanın konulduğu anlamındadır. Kendini solcu olarak ortaya koyanlar bu algının yanlışlığını kavrayamıyorsa, o zaman onların solda olduğunu iddia edebilmek de mümkün olamayacaktır.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.