Yazgıya, kadere inanmıyorum elbette. Yazgı deyince başımıza gelecekleri kastediyorsak, bunun önemli ölçüde bize bağlı olduğunu biliriz.
Biz direnmezsek, müdahale etmezsek, bize biçilen/dayatılan yazgının kurbanı oluruz.
Kader kurbanı!
Alnımıza ne yazılacaksa, Obama yazar-siler, Zarrab iddianamesinde ne yazılmış, Ordu muhtıra yazmış mı diye bakılır. Ve böylece ve çaresizce Tek ve Hepyek Adamın düşeş atmasının kaderimizi nasıl belirleyeceği konuşulur.
Ama daha önce birkaç hatırlatma yapayım. Biz sosyalistler, önemli memleket meselelerinde CHPye uzak bir noktadayız. Fakat yeminli CHP düşmanı da değiliz. Üstelik AKPye muhalefete gücü yetmeyenlerin solculuk adına CHPye muhalefet etmesinden veya bu sayede AKP yandaşlığı yapılmasından mustaribiz
Bugüne dek yapılan seçim sonuçları da gösteriyor ki, CHPnin solu kesildikçe, soluğu da kesiliyor. Bugüne dek CHPnin Halkı hep kaybetti, şimdi Csi de elden gidiyor. Son durak Pnin de iptaliyse, AKP pekâlâ bu partiyi bile kapatamaz mı? Kapatılmasına müesses nizam, sermaye çevreleri itiraz eder mi?
Elbette Böke hakkında sermaye çevrelerinin sözcüsü olduğu da epey yazıldı, çizildi. Aslında son çözümlemede CHPnin ufku ve kurgusu da sermaye çevrelerini pek aşamıyor. Ancak CHPnin bir yazgı olarak kabullendiği böyle bir kurguda, demokrasi de ancak müessesenin, pardon müesses nizamın bir ikramı olarak var olabiliyor.
Kuraldır: Sermayeye elini veren siyasetini kaptırır. Peki, Ana Muhalefet Partisi ve hatta bazen sol parti sayılan CHP başka ne yapar? Solcu milletvekilleri seslerini duyurmaya çalışır. Kılıçdaroğlu da hırsızlık, yolsuzluk, nüfuz ticareti babında belagatli konuşur.
Ama CHP ha bire Halka bunları çok iyi anlatmamız lazım deyip durur. İyi de, nasıl anlatacağını neden söyleyemez? İşte Bökenin röportajında bu konuda iyimser bazı açılımlar var, gibi. Artık eldeki araçların yetmediğini kabul ediyor ve kendilerine düşen görevi tanımlıyor: Siyasetin toplumsallaşması ya da esasında muhalefetin toplumsallaşmasını sağlayacak yeni mekanizmalar geliştirmek. Böke, AKP karşısında bir cephenin şart olduğunu söylüyor, önümüzdeki dönem Meclisle sınırlı bir muhalefet yapmayacaklarını açıklıyor.
Çok güzel. Genel olarak sosyalistler özel olarak ÖDP (ve şimdi Haziran) siyasetin toplumsallaşması ve toplumun siyasallaşması tarzıyla yol almaya çalışıyor. Toplumun siyasallaşması için aktif katılım imkân ve araçlarının çoğalması şart. CHPnin sivil toplum kuruluşları ile bir araya gelmesi faydalı ama yeterli değil elbette. Çünkü sivil toplum kuruluşları, kabul edilmeli ki, epey etkisiz haldeler. Oysa Haziran Meclisleri tarzındaki platformlarda, halk kesimlerinin doğrudan söz yetki ve karar süreçlerinde aktifleşmesi en etkili yol.
Nasıl ki HDP elinden geldiğince Türk AKP, Kürt HDP denklemini bozmaya hâlâ mecbursa, CHP de öncelikle Sünni AKP, Alevi CHP denklemini, imajını bozabilmeli ve kendi kurgusunda o da bir nevi haziranlaşabilmeli. En azından elindeki belediyeleri seferber edebilmeli.
AKP faşizmi insanlarımızın ortak yazgısı değil. Ama dayatılan o yazgıyı reddetmek için faşizme karşı yapılacakları ortaklaştırabiliriz. Ne yazık ki birleşik güç olalım, birlikte mücadele edelim gibi anlamlı çağrılar çok tekrarlandı, artık kanıksandı; öyleyse bu çağrıların hâlâ anlamlı olduğunu bilerek, hiç olmazsa her kesim kendi durduğu noktadaki etkisini artırmaktan, birleşmeden önce de yapabileceklerini yapmaktan geri durmasın. Beklemesin.
Hiç olmazsa CHP, Ana Muhalefet Partisi olarak acil görevlerini yapabilsin:
1. Bu ülkenin kadınları ve çocukları çok ciddi tehdit altındadır. Öyleyse CHP, yargısı bile teslim alınmış bir ülkede meseleyi derhal uluslararası platforma taşımalıdır. Onur Eremin dünkü manşet haberi (Türkiyede Çocuk Seksi Turizmi Var) imdat çığlığıdır.
2. Farkındalık yaratacak ve toplumun her kesiminin katılımı sağlanacak kitlesel eylemler düzenlenmelidir.
3. CHP mesela sembolik olarak Mecliste Kravat iyi hali gibi bir utanç maddesinin derhal kaldırılması için harekete geçmelidir.
4. CHP artık kısa dönemde partiler arası bir oy geçirgenliği olmadığını görmeli, ortalama üsluptan vazgeçmeli ve toplumdaki çürümeyi her fırsatta, lafı dolandırmadan dillendirmelidir.
5. Toplumda infial uyandıran Ensar Vakfı gibi olaylar sürekli izlenmeli, unutturulmamalı, müdahil olunmalı, peşi bırakılmamalıdır.
6. Kürt bölgesinde olup bitenlere bakıp amalı cümlelerle devleti meşrulaştırmak CHPnin işi olmamalıdır. Çünkü Kürtleri döverken laikleri, CHPlileri, Alevileri öyle kandıranlar; Kürtlere attıkları dayakla laikleri, CHPlileri ve Alevileri daha fazla dövebilmek için de böyle güç toplamaktadırlar.
7. Ne yazık ki toplumsal muhalefetin talepleri bakımından asgari ücret, sosyal haklar gibi boyutlar şimdilik geride kalmıştır. Tüm muhalifler artık varoluş kavgası içindedir.
Ortak yazgımız değil ama ortak kaygımız artık varoluşumuzdur.
Kılıçdaroğlu ile çok zor. Sermayenin sözcüsü gibi gösterilen Selin Saye Böke bile bu konuda daha sert. Kılıçdaroğlu ise lafı ağzında geveliyor. AKP'nin ne olduğunu biliyoruz, hala AKP'nin hatalarını söylemekle bir yere varılamayacağını anlayamadı. Ülkenin bir yerinde savaş öte yanında gericilik almış yürümüş. Ana muhalefet partisi salı grup toplantılarından başka bir şey yapmıyor. Kılıçdaroğlu'nun salon toplantıları da çözüm değil. Meydan sadece AKP'ye bırakılıyor. CHP bu haliyle AKP'ye muhalefet edemez.
Sitemiz Bir Paylasim
Forum sitesidir Bu nedenle yazı, resim ve diğer materyaller sitemize
kayıtlı üyelerimiz tarafından kontrol edilmeksizin eklenebilmektedir. Bu
nedenden ötürü doğabilecek yasal sorumluluklar yazan kullanıcılara
aittir. Sitemiz hak sahiplerinin şikayetleri doğrultusunda yazı ve
materyalleri 48 Saat içerisinde sitemizden
kaldırmaktadır.
Bildirimlerinizi info@solpaylasim.com adresine
yollayabilirsiniz.